• "mustafa kemal atatürk'ün çok fazla kitap okumadığını, fazlaca fransızca bilmediğini, belki birtakım el kitaplarını okuyabilecek kadar fransızcası olduğunu" iddia ettiği bir yazısı ortaya dökülmüş.

    "herhalde ve tahmin etmiyorum" cümleleri eşliğinde.

    ah o eski liboş günler. atatürkçülerin kanı ve canı ile abdest alınan o maklubeli dönemler.

    çocuk ve hayvan pornolu kumpaslar ve kurgu deliller ile elitist militarist kemalist tahakküm hazır parçalanıp lime lime ediliyorken, meydanı boş, uydurma tarih yazımını bir fırsat, ileri demokrasiyi bol bulmuşken, mirasyedi gibi sallayıp dururken mevsim ne hoş idi değil mi hüstad?

    bahsettiği ve fransızca bilmiyor dediği eşsiz insan, anadili gibi fransızca konuşuyor halbuki:

    (youtube)

    ve bu bilgi her yerde kayıtlı. açık malumat. 1930 yılında çekilmiş video ile gerçek olduğu da gün gibi aşikar.

    çok fazla kitap okumadığını iddia ettiği o güzel adamın: "çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim, bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım" diye beyanı var.

    ki okuyup kenarına not düştüğü kitaplar da bir sır değil.

    organik aydınımız bu kadar üfürmekle de yetinmemiş, devrimler ile "bir dönem koşturulup zorlanmış bir toplumun sancıları"ndan bahsetmiş bir de.

    cumhuriyet devrimleri'nden rahatsız olup sancı çeken murat belge gibi neoliberal kullanışlı solculara, gerici yobazlara, siyasal islamcılara, ikinci cumhuriyetçilere, varoş liboşlara, ekolojik öşekçilere ve etnik faşistler gibi bilumum insanlık zararlısı medeniyet düşmanlarına tavsiyem beypazarı sodası içmeleridir.

    ki hazımsızlığa iyi gelir. sindiriminizi hızlandırır. bir bakmışsın 2023 atatürk cumhuriyeti'ne zıplamışsın.

    göktanrı akıl, fikir, bilgi, ahlak ve şifa versin.
  • sevdiğimiz insanlar bir bir veda yazısı yazıyor. etyen mahçupyan geçen böyle bir yazıya imza atmıştı. murat belge de bilmem kaçıncı kez böyle bir muhakemeye ve insanlığa veda yazısı yazmış bugün. yazının ilk paragrafı resmen tedhiş saçıyor:

    "türkiye seçime yaklaşırken ben de birkaç günlüğüne türkiye’den uzaklaştım. ben yola çıkarken hopa’da adam öldüğü, bir başkasının ağır yaralandığı haberini okuyordum. nedir, nedendir, türkiye’de “siyaset” denince böyle bir şey anlamak gerekir? ortalık kan revan içinde kalmadıkça siyaset siyaset olmaz? birileri bununla akp’ye oy kaybettireceğini umuyor herhalde..."

    murat hoca meslekî deformasyon gereği ingilizce yazmış ben türkçeye tercüme edeyim: "metin lokumcu akp'nin oylarını düşürsün diye ergenekon tarafından öldürüldü veya metin lokumcu bizzat akp'nin oylarını düşürmek için intihar etti. ergenekoncular koruma polislerini taammüden yaraladı."

    yazık.
  • 2008 yılında keçiören’de tekel bayiine saldırılması ve tekel bayii çalışanının öldüresiye dayak yemesi üzere murat belge çok sakin, türkiye’ye şeriat meriat gelmez, türkiye malezya değildir diyor.

    şimdi kurları kontrol ediyorum. türkiye gerçekten malezya değil, çünkü 1 malezya parası neredeyse 4 liraya eşit. 5-10 yıl önce murat belge memleketi ab’ye sokarken böyle değildik oysa. sahi murat belge ayasofya’ya namaz kılmaya gitti mi?

    niçin bu kadar sorgusuz sualsiz siyasal islamcıların değirmenine su taşıdı? sadece kemalistler darbe yapacak endişesi ile açıklanabilecek bir durum değil bu. ya da başörtülü kızlara haksızlık yapılıyor dayanışmalıyız saflığı da değil. bütün birikimini ve tecrübesini türkiye’de sekülerizmin yıkılması için adadı murat belge.

    bana kalırsa tüm bu liberal, marksist vs. entellektüeller ki istinasız hepsi kemalist ailelerin çocuklarıdır, babalarına baş kaldıran oğul sendromundan bir türlü kurtulamadılar. sayın belge’de olan rahatsızlık da bu. başka açıklama bulamıyorum.

    tereddütsüz dini gruplara arka çıkarak sekülerizmin parçalanmasına kamuoyu oluşturdular. şimdi marksizmden de geçti, 78 yaşından sonra laiklik savunuyor murat belge. okudukça gülüyorum. elden başka ne gelir ki?

    sanırım hayatı boyunca pek laiklik endişesi taşımamıştı. e çünkü o kendi çevresi, ailesi, dostları hep sekülerdi. devlet de bürokrasi ve asker bazında sert bir laiklik politikası güdüyordu. dolasıyla o kemalistlerin endişelerini ve bu endişelerden kaynaklanan sapmaları/ radikalizmi o hep gereksiz bir aşırılık, saçmalık ve esasında demokrasi karşıtlığı olarak okudu. laiklik olmazsa demokrasi olur mu? sorusunu hiç sormadı kendine. çünkü o zaman o küçümsediği kemalistlerin seviyesine düşecekti.

    2005 yılında bir yazısında diyanet işlerinin faiz üzerine fetva vermesini eleştiriyor. :) ah canım. 2020 yılında adli açılış dualar ile yapılıyor. e sonuçta burası islam coğrafyası alış bunlara murat alış.
  • “asıl hedef olarak akp’yi ve zihniyetini değil yetmez ama evetçileri gören” diye genellediği kesimin içinden biri olarak belirtmek isterim ki:

    murat belge çok zeki bir adamdır. ve o gün olduğu gibi bugün de aslında kendisinin de içinde olduğu “yetmez ama evet” çi güruha karşı olanlarla, 2010 referandumunda hayır diyenlerin tümünün karşı olma ve hayır deme gerekçelerinin radikal olarak farklılıklar taşıdığını bilir, hem de herkesten iyi bilir. ama herkesi aynılaştırmaktan haz duyar. aklınca kendisini zavallı bulan ve çoktan tarihe gömüp, üstüne toprak atmış olan sosyalistlerden böyle intikam aldığını sanır.

    murat belge aynı zamanda o gün de bugün de akp’nin ne olduğunu da iyi bilir.
    yani tüm diğer yetmez ama evetçiler gibi kendisi de o referandumda “evet” denmesi için ölesiye ve canhıraş bir şekilde yırtınırken, fetullahçıların tüm argümanlarını onlardan bile daha şiddetli bir aşkla her platformda savunup dillendirirken ve dahi referandumda “hayır” diyen sosyalistlere alçakça saldırırken ve öldürülen devrimcilerle bile dalga geçerken ve o vakitler devletlü ve muteber bir “entel” olarak akp nezdinde büyük bir itibar görürken kendisinin de belirttiği üzere akp’nin ne olduğunu çok iyi bilmektedir.
    biz sosyalistler de o ve onun gibi “yetmez ama evetçilerin” akp’nin o gün de bugün de ne mal olduğunu gayet iyi bildiğini biliyoruz zaten.
    buraya kadar sorun yok. yani kimse kandırılmadı. yetmez ama evetçi tüm liberaller islamcı bir “faşizmi arzuladılar”, o zavallı ve sefil siyasi, ideolojik fikirlerinin ilk defa “iktidar olabilecek olma olasılığının” şehvetine kapıldılar.
    yetmez ama evetçiler gayet de isteyerek, bilerek, belirli çıkarlar çerçevesinde birleşerek, sonuçlarını fazlasıyla öngörerek, ama bu sonuçları hiç umursamayarak ve hatta olası sonuçlardan haz duyarak, bayıla bayıla o sürecin aktif, gönüllü aktörleri ve mücahitleri oldular.

    öyle ki bu kişiler her zaman tüm varlıklarıyla, bulundukları her yerde en radikal islamcılardan çok daha büyük bir öfke ve kinle cumhuriyetin tüm değerlerine saldırdılar. öyle kör bir kemalizm nefretiyle doluydular ki kemalist olsun, olmasın olup bitenlere “ama”diyen herkesi ellerindeki tüm basın yayın araçları, tüm yayınevleri, tüm üniversite kürsüleri vb aracılığıyla itibarsızlaştırmak için ölesiye mücadele ettiler.
    yetmez ama evetçi bu rezil güruh, kemalizmle ve askeri vesayetle hesaplaşıyoruz ayağına bütün bir ülkenin onyıllarını islamcı ve kuralsız bir piyasacılık ile yönetilen bir diktatörlük sistemine teslim etti. onlar için en büyük ve tek düşman “kemalizm ve askeri vesayetti”, gerisi önemli değildi. eğer askeri vesayet ve kemalizm alt edilirse (ki bunu da ancak islamcılar yapabilirdi onlara göre) demokrasi tıkır tıkır işleyecekti akılları sıra.
    bu nedenlerle , onların bu sefil tezlerine karşı çıkan herkes ve herkesim onlar için “postal yalayıcısı”, “12 eylül anayasası savunucusu”, faşist falan olarak damgalandı.

    şimdi görüldüğü üzere bu adam hala utanmadan o gün hayır diyenlerin tümünü “12 eylül anayasası savunucusu” olarak yaftalamak gibi bir zavallı saldırganlık içinde. daha acınası olan ise akp’den çok kendilerine karşı olunduğu yönündeki narsist iddia.
    bu iddiaya gülüp geçilebilir. o gün de bu gün de akp’de vücut bulan fikriyatın, ne olduğunu ve ne yapabileceğini bilerek, öngörerek, ideolojik ve politik olarak her düzlemde mücadele ettik biz. etmeyi de sürdürüyoruz.
    bizim nezdimizde akp hep aynıydı, geçmişte de bugün de niyeti, amacı, gayet açıktı. dolayısıyla “doğasına”, “fıtratına” uygun hareket eden akp bizim için hiç bir sürpriz içermiyordu. bizim akp ile meselemiz o nedenle gayet net.
    siz ise “suret-i haktan” görünerek, daha da kötüsü bizim içimizde durmayı sürdürüyormuş gibi yaparak bize en ağır küfürleri ve hakaretleri yönelttiniz. akp’nin ve fettulahçı güruhun tüm zulümlerine ortak oldunuz. çocuklarımızın öldürülmesine gerekçe icat edip, alkış tuttunuz.
    ama evet bir noktada gerçekten çok haklısınız: sizlerin bizim nezdimizde akp kadar bile saygınlığı, itibarı ve zerre kıymeti yok. sizler bizim için ara ara hortlayan hortlaklar ve kendi çevresi içinde dönüp durduğu için çoktan öldüğünün ve çürüdüğünün farkında olmayan zombilersiniz. pir sultan abdal için hızır paşa neyse sizler de bizim için osunuz.

    daha önce yazdım yine yazıyorum: siz yetmez ama evetçiler (özellikle de murat belge ve çevresi) akp iktidarı döneminde öldürülmüş tüm çocuklarımızın sembolik katilisiniz. ve evet korkunuzun nedeni çok anlaşılır: asla ama asla affedilmeyeceksiniz.

    ve üzgünüm ama hafızasının çok zayıf olduğunu sansanız da bu halk da “bir nehirde iki kez yıkanılmacağını” biliyor. ne “yeni çözüm süreci” söyleminiz işe yarayacak, ne de kürtler adına konuşabileceğinizi düşünme zavallılığınız.
    her konudaki sikik fikirlerinizi alıp, defolup gideceğiniz gün ve tarihe tümüyle gömüldüğünüz gün ülkemin kutlama günlerinden bir olacak.
  • belki yasina vermek gerekir, ama gene de: yuh!

    3 haziran 2011 tarihli yazisinin girisi:

    "türkiye seçime yaklaşırken ben de birkaç günlüğüne türkiye’den uzaklaştım. ben yola çıkarken hopa’da adam öldüğü, bir başkasının ağır yaralandığı haberini okuyordum. nedir, nedendir, türkiye’de “siyaset” denince böyle bir şey anlamak gerekir? ortalık kan revan içinde kalmadıkça siyaset siyaset olmaz? birileri bununla akp’ye oy kaybettireceğini umuyor herhalde. "

    tabii ki, yuh.
  • bugünkü yazısında pkk-dtp ilişkisini irdeleyedururken yaptığı tespit ile çok basit, açık olmasına karşın görülmeyen bir noktaya dikkat çekmiş. ağzından (kaleminden de olur) öpülesi ! -son cümlesini bold yapmak da isterdim ama mümkün olmuyor.
    ".. . oysa türkiye de yaşayan kürt nüfusun çoğu, yalnız batıya büyük kentlere göçmüş olanlar değil, doğuda yaşamaya devam edenlerin de çoğu, bu görüşü (t.c. ile ancak savaşılabileceği görüşü) benimsemiş değil. ayrılıkçı bir politikayı onaylamış değil. pkk nın öteden beri ve bugün, karşılaştığı en büyük engel burada.
    ama pkk nın en büyük dostu ve yardımcısı, bugün gördüğümüz davranış ve söylemiyle türk milliyetçiliği. milliyetçiler, kürt nüfusa, bu ülkede ancak ikinci sınıf olabileceklerini, adam yerine konmayacaklarını, tepelerinde boza pişirileceğini anlatmakta, pkk militanlarından çok daha etkili olabiliyorlar." (!!)

    (yazının tamamı da biline adreste, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=236870
  • fessiz üstad, geçmiş günahlarını örtbas etmek için yine takiyeci önderi takunyalı kolpacıdan öğrendiği "vallahi bilmiyordum, ilk defa duyuyorum" türü deli numaralarına başvurmuş:

    ~~~
    "...akp iktidarının mafya ile kurduğu ilişkiler ancak bu yakınlarda gözle görülür bir konu haline gelebildi. bu da sedat peker'in video yağmuruyla mümkün oldu. bahçeli-çakıcı türü dostluklar öteden beri biliniyordu ama akp'nin bu cinsten ilişkilerini örneğin ben bilmiyordum..."
    ~~~

    lan bırak bu yalanları süslü muro, fettoş sofralarının besili tosunu liboş uno.

    görsel

    sedat peker, senin taşeronu olduğun akepen için yurdun dört bir yanında, rize, sakarya, sivas, maraş, niğde, izmir, nevşehir, ankara ve istanbul’un birçok ilçesinde miting yaptı, akp'ye oy istedi, nasıl duymadın, nasıl bilmiyordun?

    sen ki akp'nin liberal yancılığını ve yetmez ama evet çığırtkanlığı yapmış birisin, her şeyden haberdardın da bir bunu mu kaçırdın?

    ilkçağa ait bir çöl heyulasından demokrasi beklemiş, sonra demokrasi treni üstlerine devrilince samos'a, paris'e, londra'ya topuklamış ki güya büyük tahlilciler, çok akıllı insanlardı bunlar.

    askeri vesayet kalkar kalkmaz, mazlum müslimleri ve organik liberalcikleri mağdur eden atatürkçülerin o faşist rejimi biter bitmez bir demokrasi cennetine dönüşen türkiye'mizi başta bediüzzaman murat belge, nilüfer göle ve sevan nişanyan'ın koşarak terk etmesi ve müdafii oldukları islamcıların akışına sırtlarını dönüp kapağı yurtdışına atmaları akıl alır gibi değil.

    siyasal islamcı yancısı, ilkesiz besili yalancılar. akıl dışı gerici karşı devrimi soluksuz destekleyen özgürlük düşmanları. faşist dinci güzellemesi yapan öngörüsüz yetmez ama evetçiler.

    hem darbe demokrasisinden kurtulmuşken, askeri vesayet bitmişken ve kelebekler kuşlar özgürce uçup balıklar coşkuyla yüzerken nereye gittiniz, gurbete nerelere kaçtınız özgürlüğün sınırsızca yaşandığı bu demokrasi beldesinden.

    dincileri, cemaat görünümlü organize suç örgütlerini yıllarca desteklediniz, artık yaşanamayacak hale gelen günümüz türkiye'sinin temeline harç taşıdınız, sonra yaratılmasında pay sahibi olduğunuz karanlıktan ürküp korkup kaçtınız.

    oluşumuna tam destek verdikleri islamcı cehennemini, bu faşizm ile savaşı göze alanlar ile baş başa bırakıp kaçan omurgasız liberal korkaklığı ve ihanetidir bunun adı.

    çok kutluyor, gün yüzü görmemenizi, acı ve vicdan azabı içinde ölmenizi diliyorum.
  • yazdığı en güzel , en faydalı kitabın "tarih boyunca yemek kültürü" isimli kitabı olduğunu yüzüne söylediğimde anasına küfür etmişim gibi bir bakışı vardı ki, seksten daha güzeldi.
    yazardır.
  • 2009 sonunda yayınlanan ve açıkça alevi düşmanlığı yaptığı o yazısından sonra ne yazsa şaşırmam. alevileri tsk ve yargıyı ele geçirmekle suçlayan bir adam hopalıları akp karşıtı kumpasın içinde olmakla suçlamış, ne var bunda?
  • kendi kuşağından, töb der'li emekli öğretmen metin lokumcu'nun öldürülmesi hakkındaki "akp'ye oy kaybettireceklerini umuyorlar" yorumuna dair söyleyecek söz bulmakta güçlük çekiyorum. "yaşından başından utan murat belge" diyesim geliyor ama böylesi bir sitemi bile hakedecek bir konumda değil kendisi.

    el tanım : işkenceyi, insanların öldürülmesini, faşist baskıları meşrulaştırmaya çalışan iktidara iliştirilmiş bir köşe yazarı. karşı tarafın sesi.
hesabın var mı? giriş yap