• 1881 yilinda dogdu.
    7 yasinda yetim kaldi.
    8 yalinda okuldan alindi ve koyde yasamaya basladi.
    17 yasinda istedigi bolumu kazanmak icin gerekli notu alamadi.
    24 yasinda tutuklandi, defalarca sorguya cekildi ve 2 ay bir hucrede hapis yatti.
    25 yasinda surgune gonderildi.
    30 yasinda baska sehirleri dusman isgalinden kurtarmaya calisirken, dogdugu sehir dusmanlarin eline gecti.
    37 yasinda komutan olarak atandigi ordu dagitildi.
    37 yasinda bobrek hastaligindan 2 ay yalniz basina yatti.
    38 yasinda savunma bakani tarafindan gorevine son verildi.
    38 yasinda hakkinda tutuklama karari cikarildi.
    39 yasinda olum cezasina carptirildi.
    sonra ne mi oldu?
    ordu mufettısı .
    kongre reısı .
    meclıs baskanı .
    baskomutan .
    gazı .
    cumhurbaskanı .
    basogretmen .
    bır aydın , bır lıder .
    'vazifeye atilmak icin , icinde bulundugun durumun imkân ve seraitini dusunmeyeceksin.'
    mustafa kemal ataturk..
  • 3 yıllık sözlük kariyerimde trollük yapmadığım ve trollüğe alet etmediğim tek insan olan efsanevi lider. öl deseydi ölürdüm öldür deseydi öldürürdüm kendisi ve devrimleri için.
  • bu cografya da dogmus olduguma sevinmem için bir kaç nedenden biri
  • namusunu şerefini özgürlüğünü koruduğu ve elleriyle hediye ettiği miras bıraktığı halkın bu kadar namussuz şerefsiz para için anasını satacak köpeklerden, paraya tapan, bilgisiz, cahil, dinine bağlı olduğunu söyleyen ama ahlak nedir bilmeyen günah nedir bilmeyen allah kitap deyip hergün allah'a ve kitabına aykırı hareket eden günahkar yavşaklardan oluşacağını bilseydi, hergün kendisine ağzından salyalar akarak havada karada denizde düşmanlık eden, mirasına göz diken akla hayale gelmeyecek hakaretler ve iftiralar atan insanların olacağını bilseydi dahi şimdiki zamanın itleri gibi onlar benden değil benim düşüncemden değil demez ayrım yapmaz yine de o döküntü haldeki bitik osmanlı'yı kurtarır yepyeni umutlarla tertemiz bir ülke kurardı.

    sırf bu yüzden biraz olsun insan olun da ülkenizin kurucusuna saygı gösterin, hakaret etmeyi bırakın, yaptığı işin büyüklüğünü görün teşekkür edin. kimse size tapın demiyor.

    adam ananızı yabancı heriflerin sikmesine bir şekilde arkadaşları ile birlikte engel oldu. sanki ananızı o sikmiş gibi kıvranıp içinizde taşıdığınız acılarla her platformda kin kusmayın ayıptır yazıktır.
  • "atatürk'ü yatak odasına girenler değil, kafasının içine girenler tanır" der falih rıfkı. doğru der, zira ne kadar arkadaş canlısı da olsa, yalnız kalmayı ve insanlarla arasına mesafe koymayı seven biriydi (zaten ölürken bile yapayalnızdı). onunla kurulacak tek sağlam bağ, zihin ve fikir birliğinden gelebilirdi.
    yarın 09:05'te atatürk'ün kafasına girememiş milyonlarca insan, yalnızca minnet borcu ve onunla kurduğu fiziksel temas yüzünden gözyaşları dökecek.
    atatürk 76 yıl önce öldüğünde, bayrağı kendinden sonrakilere devretti. peki o insanlar ne yaptı? kafasının içine girmeyi başaramadı. bugün atatürkçülük 1938 şartlarında kalmış hantal bir ideoloji haline geldi bu beceriksizler yüzünden. peki atatürk bu konuya nasıl bakıyordu?

    atatürk, "paşam bu partinin doktrini yok" diyen yakup kadri'ye "elbette yok çocuğum, eğer doktrine gidersek hareketi dondururuz" yanıtını vermiştir.
    peki onun ardından gelenler ne yaptı? hareketi hantallaştırdı, dondurdu, bitirdi.
    (benim notum: atatürkçülük hiçbir öğretinin, hiçbir sistemin esiri değildir. mevcut şartlara en uygun, insanlcıl, adil çözüm önerisini getirmeyi amaç edinmiş herkes atatürk'ün manevi mirasçısıdır. bu işler rozete tapmakla olmaz.)

    atatürkçüyüm diyen herkes, ülkenin 1938 şartlarında olmadığının farkına varmalı ve atatürk'ün tek mirasının akıl ve bilim olduğunu anlamalı. "bir gün söylediklerim bilimle çelişirse, bilimi tercih edin" diyen adamın her sözünü din dogması gibi kabul ederek atatürk'e mustafa armağan'dan çok zarar verdiğinizin farkına varın.

    zaten falih rıfkı, "atatürk, bizim elimizden, yirminci asrın en büyük milli kahramanı milletinin elinden, bir büyük deha insanlığın elinden gidiyordu" derken, ondan sonra o kafaya girecek hiçkimsenin olmadığını bilmenin kaygısını taşımıyor muydu?

    yarın saygı duruşu sırasında, atatürk'ün düşünce mirasını 1 adım bile ileri götürmeyi düşünmeyip sadece öldüğüne üzülen insanları gördükçe yine kahrolacağım. yarın bayrağı devralışımızın 76. yıldönümü, belki adım atmaya başlarız bunca yıldan sonra.

    "hala bir kurtarıcı bekliyorsanız, size hiçbir şey öğretememişim demektir" sözünü şimdi daha iyi anlıyor musunuz "seni arıyoruz"cu tayfa?
  • kendisi hakkında okuduğum en güzel şeylerden biri bu sanırım:

    kurtuluş sonrası ingiliz donanması'nın izmir limanı'nda kalmaya devam etmesi gazi mustafa kemal paşa'yı çok tedirgin etmektedir. ingiliz donanma komutanı ziyaretine gelir. gazi misafirperverlik gösterir. amiral, kendi vatandaşları ile azınlıkların durumlarını sorar. gazi; suç işlemeyenlerin izmir'de kendisi kadar güvende olacaklarını, suç işleyenlerin adaletin huzuruna çıkacaklarını söyleyince sohbet gergin bir havaya girer. donanma komutanı der ki:

    + fakat paşa hazretleri, fevkalade günler geçirdik. yunan ordusu'ndan cesaret alan bazı rum ve ermeniler şımarıklık yapmış olabilir. bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır. hoş görülmesi gerekir. eğer bu kimseler, halkın husumetine bırakılacak olursa, bütün dünya aleyhinize kıyameti koparır!

    son cümleye kadar gülümsemekte olan mustafa kemal paşa, amiral tehdide kalkışınca sözünü bıçak gibi kesmiş:
    - şu "efendi devlet" rolünü bir kenara koyunuz amiral! milletleri de tehdit etmekten vazgeçiniz!
    ingiltere ve müttefiklerinin kıyameti koparıp koparmayacağını düşünmem! bunlar memleketimin iç işleridir; kimsenin bu işlere karışmasına müsaade etmem!

    + ingiltere hükümeti'nin tebaasını her yerde koruma hakkı, devletler hukukunun teminatı altındadır. avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız rum ve ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz...

    - arkaladığınız yunan ordusu'nun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş olmalısınız! türk ordusu asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi, limanı boşaltacak güçtedir de... donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum!

    + ingiltere'ye savaş mı açıyorsunuz?

    - savaş açmak mı? siz yoksa sevr antlaşması'nın hala yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? biz onu çoktan yırttık... karşımda oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz! bizim gözümüzde "barış antlaşması yapmamış" iki devletiz. savaş hukuku yürürlüktedir. gemilerinizi derhal kara sularımızdan çekmenizi size ihtar ediyorum!

    görüşmeden sonra ingiliz hükümeti türk hükümeti'ne ultimatom verir. komutana söylenenlerin yazı ile teyidi istenir... istenen yapılır. olay şehirde de duyulur ve falih rıfkı atay'ın anılarına göre "başımızı yeniden savaş belasına sokacağız" tedirginliği başlar. fakat birkaç saat sonra ingiliz ve fransızlar, kendi devletlerinin uyruğunda olanları gemilere bindirip sessizce çekip giderler.

    salih bozok o anı şöyle anlatıyor:

    verilen zaman bittiğinde, büyük ingiliz donanmasının uzaklaşmasını seyrettik.
    "o" ise, bakmıyordu bile...

    bir daha oku:
    "o" ise, bakmıyordu bile...

    lan şuna bak:
    "o" ise, bakmıyordu bile...

    oha!
    "o" ise, bakmıyordu bile...
  • aşağıdaki tablonun müsebbibi olan liderdir.

    http://www.makaleler.com/…f-devrimi-nedir-adsiz.jpg

    ondan önce bu coğrafyada akıl yoktu, bilim yoktu. aksini iddia eden, iddiasını destekleyecek veriler koysun da inanalım.
  • ahmet taner kışlalı diyor ki

    dünya üzerinde kendi elleriyle muhalefet yaratmaya çalışan bir başka diktatör gösterin.
  • soyadının meclis tarafından verildiğini bilmeyen hırsız akp yandaşları tarafından eleştirilen büyük devlet adamı.
  • herkes adına,
    hep konuştuğumuz ama geneli itibariyle bu zamanlara kadar teoriden pratiğe geçmemiş ve varsayımlar üzerinde tartışmalar yaptığımız bir konu olan 'atatürk olmasaydı neler yaşardık' konusunda gerek ortadoğu bataklığına saplanmamızla, gerek terör örgütlerinin artık açık hedefi haline gelmemizle, gerek sınır güvenliği dediğimiz şerefli bir olayın kalmamasıyla, gerek terörle müzakerenin ötesinde onlara boyun eğmemizle, gerek bu çağda yasaklamalar peşinde koşmasıyla, gerek üçüncü dünya söylemleriyle, işçi ölümleriyle, okullarda kadın erkek ayrımının tartışılmaya başlamasıyla...
    ben bu anlamlı günde atatürk'ü okuyarak değil pratikte de anlamamızı sağlayan, olmasaydı neler yaşardık kısmını pratiğe dökerek ona bağlılığımızı onlarca kat daha artırmaya sebep olan adalet ve kalkınma partisi'ne teşekkürü bir borç bilirim.
    sağolun, varolun.
hesabın var mı? giriş yap