• benliğimi etkisi altına almaya gayret ettiği halde, sağlam kişiliğim, aklım, zekam ve yakışıklılığım sayesinde alt ettiğim hastalıktır...
    hastalık bile değildir.
  • bu kişilerde, kendi öneminin fazla olduğu duygusu ve grandioz düşünceler vardır. genel populasyonda %1; klinik olarak %2-16 oranında görülür.

    genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan,üstünlük duygusu (düşlemlerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinimi ve empati yapamamanın olduğu sürekli bir durumdur.

    tanı ölçütleri: kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşırlar; başarılarını ve yeteneklerini abartır, yeterli bir başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi beklerler; sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz sevgi düşlemleri üzerine kafa yorarlar;

    özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna,özel kişilerle arkadaşlık etmesi gerektiğine inanırlar; çok beğenilmek isterler; hak kazandığı duygusu vardır; kişiler arası ilişkileri kendi çıkarı için kullanırlar; empati yapamazlar; başkalarının duygularını ve gereksinimlerini tanıyıp tanımlama konusunda isteksizdirler; başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanırlar; küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergilerler; bu kişiler, özel insanlardır ve özel tedavi gerekir. ilişkileri ve benlik saygısı kırılgandır, eleştiriyi kabullenemezler. kendi isteklerine ulaşmak için sempati yaparlar.

    ayırıcı tanı: borderline, histrionik ve antisosyal kişilik bozukluğu düşünülmelidir.

    bu kişilerin tedavisi güçtür. psikoanalitik tedavi, antideprasanlar ve lityum kullanılabilir

    edit
    görülen lüzum üzerine ek not:
    her kim ki bu bilgileri okuya , sakın ola kendine ya da başkasına tanı koymaya kalkışmaya. bu özelliklerden bir ya da birkaçını kendinizde başkasında buluyor olabilirsiniz , mümkündür. bu kişilik bozukluğunuz olduğu anlamına gelmez. genelde kişilik özellliği düzeyinde kalır. kişilik özelliği düzeyinde kalması da klinik olarak sorun teşkil etmez.

    http://lokman.cu.edu.tr/…/derskitap/htm/kisilik.htm

    güncel link: https://web.archive.org/…/derskitap/htm/kisilik.htm
  • herşeyden önce (onlar zaman zaman kendilerinin ve başkalarınkini unutsalar bile) onların da insan, kul olduğunu hatırlatarak gireyim söze, hele ki narsisizmin sebebinin core wound, bebeklik-çocuklukta alınmış bir yara/ darbe, genç yaşta öğrenilen bir savunma mekanizması/ survival tactic olduğu göz önünde bulundurulursa. o sebeple bu insanlara birer pislik gibi davranılmasını öğütleyen npd'den boşanmış eşleri de, sağda solda bazı forumlarda, sözlükte vs. neredeyse psikopatlarla falan aynı klasmanda davranılmayı hak ettiklerini iddia edenleri de, npd belirtileri taşıyan ama süper egonun devreye yoğun daldığı bir anda "benim gibileri izole edeceksin bir adaya yesinler birbirlerini" diyenleri de az sağduyuya davet edesim geliyor. az kendinize gelin hele. kaldi ki istisnasiz hepimizde bir takım bozukluklar var değil mi, patalojik seviyede olmasa bile, en nihayetinde zor bir dünyaya doğuyor ve cebelleşiyoruz. elbette npd olan çok kötü niyetli insanlar olabilir, ocd olan kötü niyetli insanlar olduğu gibi....ama bunun salt npd'nin üzerine yapıştırılması son derece hatalı diye düşünüyorum, konu hakkında yıllardır oldukça fazla araştırma yapmak zorunda kalmış biri olarak.

    narsistler genelde dikkat çekici, ayırt edici bazı özellikleri olan kişilerdir. gerçekten de dışarıdan bakınca da, genelde sıradan tipler değillerdir dış görünüş, zeka, yetenekler vb. açısından.

    cluster b altında sınıflandırılır, borderline'la birlikte. borderline kişilik bozukluğu ile sıkcana karıştırılır. gerçekten de pek çok açıdan benzeşirler.

    sözlükte, mitolojinin de etkisiyle, kendine aşırı hayran olma, sevme, özgüven duyma şeklinde yalapşap ve hatalı tanımlanmış olsa da aslında psikiyatride npd bunun tam aksi bir duruma işaret etmektedir. npd kendini çok seviyormuş, kendisiyle çok barışıkmış ve özgüveni çok yüksekmiş gibi hareket edebilmek için yollar geliştiren ama iç dünyasındaki özgüvensizliği, muhalefeti içselleştirerek, "gayya" kuyusunda debelenen insanların muzdarip olduğu bir "hal"dir.

    narsisizmin covert ve overt diye iki türü vardır. overt narsist fazla dışa dönük, spotlar altında olmaya bayılan, tüm dikkatlerin üzerinde olmasından haz duyan tiptir. covert ise içe dönük, utangaç, çekingen yapıdadır. dışarıdan şak diye fark edilmesi zordur. covert narsist süper egosunu zaman zaman kendini cezalandırmak için kullanır. (self punishment)

    yukarıda da değindiğim üzere narsistler, buzdağının görünen yüzünün aksine, hakikatlar dünyasında, özgüveni tavan yapmış, kendini aşırı beğenen-aşık insanlar değillerdir. derinde yatan derin bir özgüven eksiklikleri vardır ve iç dünyalarında barış değil, öfke, kırgınlık, boşluk, kaos vardır. bu durum onların aşağılık kompleksi ve üstünlük kompleksi arasında gidip gelmelerine, dalgalanmalarına neden olur.

    yine kimi zaman iddia edilenin aksine, tüm narsistler yalancı, alavereci birer pislik değillerdir, ellerinden geldiği ölçüde yani "k e n d i l e r i n e olabildikleri ölçüde" ya da ona yakın bir düzeyde size karşı dürüst de olabilirler. süper egosu doğru temeller üzerine inşa edilmişleri iyilik yapmayı sevebilir. yine pek çok zaman iddia edilenin aksine, bu iyiliği sırf gösteriş olsun diye de yapmazlar, kimse bilmeden/ görmeden de yapabilirler. yalnız, yaptıkları iyiliklerin pek empatiden kaynaklandığı söylenemez. daha rasyonel gerekçelerle yaparlar iyiliği. bunun içinde zaman zaman dışarıdan iyiliksever birisi gibi algılanma ve takdir edilme arzusu olmaz demiyorum (ki bu npd olmayan biri için de asla hiçbir zaman böyle olmaz denemez ki zaten) ama salt bu sebeple olmak zorunda değildir yaptıkları yardımlar, iyilikler. büyük tablodaki fayda için, cennete gitmek için, insanlık için doğrusu bu olduğu için vs. yapabilirler.

    empati yoksunluğu ya da az olması ya da kah gelen kah giden bi empatiye sahip olmaları yakınları için başa çıkılması en zor olan durumdur. bu onları tutarsız-dengesiz yapar. zaten muhtemelen bu yönlerini bir şekilde kuvvetlendirebilseler, sıkıntı baya rahatlayacaktır hem kendisi hem yakınları açısından çünkü aslında teorik olarak doğru olanın/ ideal olanın ne olduğunu bilseler de pratik olarak bunu gündelik hayata sistematik ve tutarlı bir şekilde geçirebilmelerinin önündeki en büyük engel belki de bu empati yoksunluğu / kıtlığıdır. yani aslında bencilliklerinin kaynağı da empatinin yeteri seviyede olmamasıdır. pek çok zaman başkalarının hatalarını güzel gözlemleseler ve doğru olanı bilseler de iş kendilerine geldi mi kural tanımaz kesilebilirler. bu da aslında bence onların empati yoluyla doğru bağlantıyı kuramamalarından ve bunun sonucunda kısa devre yapmalarından kaynaklanıyor. yani bir narsistin bencil, kural tanımaz vs olmasının sebebi yeterince empati kuramamasındandır diyebiliriz. yeterince empati kuramamasının sebebi de muhtemelen fi tarihinde survive edebilmek, hayatta kalabilmek için duygusal zeka butonunu off yapmış olmasındandır, biz empati kuracak olursak:)

    sense'ler konusunda ise duygularla aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. hani derler ya mesela bir görme özürlünün diğer senseleri gören bir insana göre kuvvetlidir. burada da emotionlar minimal düzeyde olduğundan galiba, senseler daha bir kuvvetlidir (6th sense dahil) gelişmiştir. ya da belki de aslında yaratılış itibariyle emotionlar çok kuvvetli olacakken baskılanmak zorunda kaldığından olay bu yöne kaymıştır. bu da benim şahsi gözlemim, bir bilimsel kanıtım yok hani. ama sıkıntı şu ki bazen sense ettikleri şeyi duygusal zeka süzgecinden pek geçiremediklerinden doğru yorumlayamıyorlar. narsistler kendi duygularına da pek aşina değillerdir. yine iddia edildiği gibi, onlar kimseyi sevemezler demek istemiyorum, sevebilirler bence ama karsiliginda bir bebek gibi koşulsuz sevilmeyi isteyerek. yetişkin dünyasında tamamen kosulsuz sevgi mumkun degildir, ebeveyn değilsen eğer.

    çok alıngan ve çok kırılganlardır. aklınıza gelmeyecek çok çok ufak birşey, bir kapı gıcırtısı, bir meltem esintisi bile onların zayıf olan egosunu zedeleyebilir. (ego burada gündelik hayatta kullandığımız anlamda değil, psikiyatrinin kullandığı anlamda, benlik/ self/ true self anlamında kullanılmıştır) ve narsist bilhassa ikili ilişkilerde ilginin odağında hep kendisi olsun ister. bir annenin, kocası yerine bir süre bebeğiyle ilgilenmesi bile narsist bir eşle büyük sıkıntı doğurabilir. kendi çocuğunun bile kendisinden daha fazla ilgi odağı olmasını hazmedememe ihtimali kesinlikle vardır. işte bu yüzden, birkaç paragraf sonra aşağıda değineceğim nedenlerden ötürü, narsist bi anne ya da babaya sahip olması bir çocuğun ileride narsist olması riskini beraberinde getirebilir, olayı kan davası, kısır döngü gibi devam ettirebilir.

    sürekli otorite kurmak isterler, bu bağlamda kontrol manyağıdırlar. kurmak istedikleri otorite, karşı tarafın istediği şey olsun üzerinden de olabilir kimi zaman. o zaman da karşısındaki onun istediği olsun isterse krizler yaşanabilir. sanırım otorite yani feeling of being in charge onlara, güvenilmez bir dünyada, kendilerini güvende hissettiriyor. öyle çok otorite kurmak isterler ki en ufak bir karşı geliş yahut kendilerinin bildiği yönteme itiraz ediş, egolarını incitip, onları fazlaca kızdırabilir, benlik algılarını tehdit edebilir.

    yukarıda yazdıklarım gibi şimdi yazacaklarım da her seviyede npd'yi kapsamıyor olabilir ama genellikle iddia edildiği üzere öz eleştiri asla yapmazlar diye bir şey yok. ama öz eleştiri yapabilmeleri için saçmaladıkları- hakikatle kopuklukları oluştuğu zaman karşısında dağ gibi durabilecek ve söylediklerini kişiselleştirmeden, üzerine alınmadan ve o an onunla iddialaşmadan durabilecek kadar kendini bilen, kendinden emin, sabırlı ve üstelik de samimi insanlar lazım. eğer bir narsistle kamyoncu dövüşüne girerseniz, hatasını görmez, ama siz kendi tavrınızdan, benliğinizden ödün vermeden, aklı selim, erdemli, dağ gibi durursanız, o an olmasa da daha sonra özeleştiri yapma ihtimali gayet olasıdır. ha bu öz eleştiri sonrasında kendini değiştirir mi kısmı tartışmalı... pek değiştiremez, onun değişimleri milimetrik adımlar şeklinde olabilir. ama yine de en azından hatasını bilen, gören, kabullenen bir insan evladı, kabullenmeyenden çok daha iyi ve çekilirdir değil mi?

    npd'de "narcisissistic boredom" önemli bir kavramdır. yani narsistik can sıkıntısı. hani biz avam halk, haftaiçi eve yorgun argın gelmiş, tv karşısında kahve içip muhabbet ederken sıkılmazken, her gün birilerinin zil takıp oynamasını ya da sıradışı birşeyler olup eğlendirilmeyi beklemezken, bunlar sıkıldıklarını iddia ederler. ama bu da yine basit bir şımarıklıktan ziyade, bir iç huzursuzluk ve boşluğun sonucu gibi görünüyor.

    gelelim bence en yıpratıcı şeye, narsistik öfke (rage). bu öfke türü irrasyonel bir öfkedir. ortada illa somut, elle tutulur birşey olması gerekmez. dış faktörler genelde öfkeyi rasyonalize etmek üzere ortaya sunulan bahanelerdir. evet ortada bir takım gerçek sebepler, sudan sebepler yani bahaneler olabilir ama olmayadabilir. bu durum bu öfkenin bir iç öfke olduğuna işaret etmektedir. bence npd kişi burada olayı kendisi de kavrayamıyor, anlamlandıramıyor, deli ve aptal olmadığıma göre böyle hissetmemin bir sebebi olmalı diye düşünerek çaresizlik içinde öfkesini rasyonalize edecek dış şeyler bulmaya çabalıyor. e zorla arayan da bulur elbet birşeyler, cennette, kusursuzluk diyarında, meleklerle ya da cennet halkıyla iletişim ve etkileşim halinde yaşamıyoruz malum; gözümüzün üstünde kaşımız var. kendisine değer verilmediğini hissettiği en en en ufak bir durumda bu öfkenin fitili alev alabilir. bu bir bakış olabilir, servisten memnun kalmama olabilir, samimiyetsiz gelen (belki gerçekte öyle olan belki de öyle olmayan) tek bir kelime olabilir, herşey olabilir. o an empati devreye sağlıklı bir şekilde otomatikman giremediğinden başka insanların da kendine göre kafasında başka şeyler olabileceğini, karşısındakinin de kötü bir anında olabileceğini, o davranışın/ bakışın / sözün kendisiyle ilintili olmama ihtimali olduğunu pek idrak edemez. işte narsisistlerin herkesi kendi hizmetçisi gibi gördügü iddiasinin kaynağı da bence budur. öyle görmez aslında ama olan biten herşeyi kendi üzerine alınması, dünya salt kendi çevresinde dönüyormuş da herkes her an yalnız onu düşünerek hareket ediyormuş gibi reaksiyon ortaya koyması, insanları sinir edip "tavşan dağa küsermiş de dağin haberi olmazmiş" dedirtir mi, dedirtir...

    npd'de bazı zamanlarda delusion olabilir. bence bazı kaynakların bu rahatsızlıktan muzdarip insanları yalancı olarak yaftalamasının altında da bu sebep yatıyor olabilir. elbette yalancı npd vardır, yalancı bipolar da vardır, yalancı psikolojisi sağlıklı insan da vardır. ama yalancılık bence npd'nin illa şuurlu yaptığı birşey olarak algılanmamalı; özellikle de super egosu ve ahlak sistemi kuvvetli olan bir npd'nin... o yalan söylerken, başta "kendisine" yalan söylemektedir, bence karşısındakine söylediğinin farkında değildir. çünkü zihni kendi lehine olacak- kendisini haklı çıkartacak şekilde hatırlatmaktadır ona olayı, zaten kırılgan ve aşırı hassas-zayıf olan egosunu paramparça un ufak etmemek, korumaya almak için. bu da bazen delusional olmasına sebep olur. işte tabi buradaki en büyük sıkıntı, npd özellikler gösteren kişinin karşısında kendisinden çok emin birisi yoksa masum olan kişinin kendini sorgulaması ve manipulasyona açık hale gelmesidir. o sebeple kendinden çok emin olmayan insanların, kendi integritylerini korumak adına bunlarla fazla bi etkileşim halinde olmamaları kendi hayrınadır. çok uzun maruz kalındığında kendinden emin olan bir yetişkin de kendinden şüpheye düşer mi bilemem, olabilir. bir çocuk ise elbette çaresizdir npd karşısında. ebeveyni npd ise onun kurbanı olmaması zor bir ihtimaldir.

    narsistler projeksiyona sıklıkla başvururlar. kendi özelliklerini ya da iclerinden gelen öfkeyi karşılarındakine yansıtabilirler. özellikle o iç huzursuzluk-güvensizlik-öfke boyutuna sert geçiş yaptıklarında karşınızda yetişkin bir insan zekasında ve vücudunda olan 5 yaşında huysuz, şımarık, asabi ama kırgın bir çocuk var hissine kapılırsınız. şefkatle yaklaşıp empati kurmak, anlamaya çalışmak bir seçenek, "bana ne lan ölümlü dünya ben mi uğraşacam" demek de yine saygı duyulası bir diğer seçenek. tabi onlar kendilerin içlerinde patlamaya hazır hırçın-kırgın-öfkeli çocuksu bir bomba ile yaşadıklarını anlık gardları düştüğünde görseler de genelde pek kabul etmezler, ağırbaşlılık ve olgunluk kavramlarını birbirine karıştırmaktadırlar. olgun olduklarını zannetmelerinin sebebi, çocukluktan beri ağırbaşlı davranmak yönünde manipule edilmiş olmaları, ancak belli kriterlere uygun olurlarsa sevilmeyi hak ettiklerini hissetmiş olmaları olabilir belki. ağlamayıp, uslu olunca ilgilenilmiştir kendileriyle, bir bebeğin kendini ifade etme hakkı olan ağlama hakkı disipline etme vs gibi bir amaçla, ağladığında mamadan-memeden vs. yoksun bırakılarak elinden alınmıştır (yani aslında dolaylı yoldan cezalandırılmış olmuştur) vs. özetle bir çocuğa ana-babasının vermek zorunda olduğu koşulsuz sevgi kavramında bir kopukluk olmuştur. o sebeple iyi niyetle ya da tecrübesizlikten ya da kendilerince çocuğun iyiliği için öyle yapmış olsalar bile, bebek onu öyle yorumlamış, işlemiştir ne yazık ki. npd kişi karşılıksız sevgiyi layığıyla hissedememiş- öğrenememiş kişidir. onu elde etmek için hep olmak istediğinden-yapmak istediğinden-davranmak istediğinden taviz vermek zorunda kalmış, kendini kısıtlamış olan çocuktur, en basitinden yaramaz-ağlak-huysuz-meraklı bir çocuk olma "hakkı" elinden alınan kırgın ve kızgın kişidir temelde. belki kardeşi-ablası-abisi ile kıyaslanıp, onun gibi olması istenmiş/ ima edilmiş/ hissettirilmiş ve bu yolla disipline edilmiş kişidir.

    npd'nin tedavisinin önündeki en büyük engel npd olan kişinin npd olduğunu asla kabul etmemesidir. ederse zaten o kişi ya npd değildir ya da patolojik olarak seviyesi nispeten düşük bi npd'den muzdariptir vs vs.

    bu saydıklarımın vız gelip tırs gideceği şefkatli bir duygusal zeka dünya şampiyonu da olsanız bir npd ile baş etmek çok zordur çünkü bu sefer bu yakınınızın kendisini kabullenmeyişinin ve iyileşmeye dair adım atmayışının, "kendine karşı" sıradan bir insanın olabildiği kadar dürüst olamayışının çaresizliğinin altında ezilirsiniz. sonra bunun onu aslında nasıl ezdiğini görerek bir kez daha ezilirsiniz. npd bu yüzden gayyadır, kısır döngüdür, tedavisi çok zordur.

    son olarak bağımlılık, alkol-uyuşturucu-kumar vs konusunda çok temkinli olması gereken bir insan grubudur bu. ego güçsüz-kırılgan olduğundan superego ve id arasındaki dengeli iletişimi sağlamakta normal bir insana göre çok zorlanır, dürtüsel davranma eğilimleri (id)
    baskın geleceğinden, bağımlılıktan kurtulmaları başka bi disordera göre daha zordur. ayrı bir tedavi gerektirir genelde.

    narsisizm, empatik bir yaklaşımla, şu filmde iyi anlatılmış. nefret ettiğiniz npd bir yakınınız varsa bir de bu açıdan bakın, hayatınızda istemeseniz bile en azından bir anlayın bu insanları da, ağızdan köpükler saçarak atıp tutmadan evvel derim. (çocukların narsist ebeveynlerine ağızdan baloncuk saçıp atıp tutma hakkı olsun ama:)
    http://www.imdb.com/title/tt0219854/

    ben hayatta çözümü olmayan hiçbir şey olduğuna inanmiyorum, o sebeple npd'nin de sabır, emek, gayret istemekle birlikte çözümü var bence. uzun zamana, yıllara yayılmış psikoterapiyle, çocukluk travmalarına inerek kendini artık çok iyi hissettigini söyleyen insanlar yok değil. emdr diye psikiyatrinin sihirli degnek cozumu oldugu iddia edilen bi yöntem var, belki o da daha kısa sürede sonuçlar verebilir. ama işte en temel sıkıntı npd, npd olduğunu kabul etmez, yardım almayı sevmez, biz avamların "düşmez kalkmaz bir allah diyerek" almak için basvurduğu yardımı, o bilinçaltında ben kimseye muhtaç değilim tarzı bir düşünceyle reddeder. evet zamanında belki bebekken aglayıp kendi haline birakildiginda ya da ağlamaması gerektiğini kendine vazife edindiğinde ebeveyne muhtaç olmadan survive etmiştir ama buna sağlıklı survive etmek denebilirse...

    son olarak hem narsisizmi dogru anlamak hem de dunyanin haline isik tutmasi icin degerli bir kaynak:
    arno gruen / empatinin yitimi (citlembik psikoloji)
  • etrafınızda böyle biri varsa, örneğin ailenizde, hayatınız zaman zaman bir işkenceye dönüşebilir. kendisiyle ilgili herhangi olumsuz bir durumda inanılmaz saldırganlaşır, hiç düşünmeden herşeyi kırar döker herkesle tüm bağlarını koparır. siz onun kişilik bozukluğu olduğunu bildiğiniz için alttan alırsınız. ancak devam eder. sürekli olumsuzluğu hatırlatır ve saldırısına devam eder. herzaman haklıdır. asla hata yapmaz. yanlış giden birşey varsa bu mutlaka bu olayda ortak olan kişinin suçudur. herkes hatalı ve çoğu zaman iğrençtir. herhangi bir başarısızlığında, örneğin okul, asla kendisi değil sistem hatalıdır. onun kıymeti hiçbirzaman bilinmemiştir. hep başkalarının hatalarının bedelini ödemiştir. bu yüzden kızgındır. en kötüsü ise kişilik bozukluğu olduğunu aklından bile geçirmez. olsa olsa sizin kişilik bozukluğunuz vardır.size hayatı zindan eder ama kendisi gider rahatça uyur.
  • sizi ulaşılamaz ve dolayısıyla kendisinden üstün gördüğü durumda size ulaşabilmek amacıyla durmadan uğraşan, ulaşabildiği anda çeşitli sorunlar çıkarıp sizi eleştirmeye başlayan, aslında yalnızca elde edebildiği için gözünde değerinizi yitirdiğiniz kişi, kurum, kuruluş. elde edemezken üstün gördüklerinin peşinden koşup hatta ısrarla yapışıp, kendilerini ancak bu üstünlüğe layık gördüklerini hissederler. fakat sahip olduklarında, o kadar kıymetli birşeye sahip olabilmişsem demek büyüttüğüm kadar kıymetli değilmiş, ben daha da iyisine layığım, deyip çok yakın zamanda üstün gördüklerini değersizleştirirler. aslında kendi benlik değerleri o kadar düşüktür ki ancak kendilerinden üstün gördükleri biri ya da birşeye sahip olarak kendilerine değer atfedebilirler. bu düşük özsaygıları sebebiyledir ki bir kişi onlar için ya üstün ya aşağıda olabilir. duygusal tatminsizlik içindedirler. ne elde ettikleri başarılardan ne de elde ettikleri insanlardan tatmin olurlar. kendilerini einstein ya da picasso ile aynı dehaya sahip görenleri mevcuttur. paraya ve güce taparlar. yakın insan ilişkilerindeki başarısızlıklarını sosyal mevkileri ile kapatmaya uğraşırlar. elde ettikleri sosyal mevkiyi mutlaka birilerini kullanarak, enayi yerine koyarak, arkasından iş çevirerek, duygusal olarak aldatarak elde etmişlerdir. ikili ilişkilerdeki başarısızlıklarından dolayı acı içinde olmalarına rağmen, bunu hep karşılarındakinin mükemmel olamayışına bağlamak isterler. çocukken şefkat ve samimi sevgiyi görememesine rağmen zekası ve başarılarıyla sürekli övülen, belki tek erkek çocuk olduğu için şımartılan, yani yalnızca erkek ya da zeki olmak gibi koşullar olduğunda sevilmeye layıkmış gibi hissettirilen tiplerde ortaya çıkma olasılığı vardır. kadınları, zekasını aşağı gördüklerini aşağılama potansiyelleri mevcuttur. çocukları ve hayvanları içten gelen bir sevgiyle sevemezler. duygusal veya maddi çıkar elde etmek için başkalarını düşüncesizce kullanabilirler. karşılarındakine verdikleri zararlar, karşılarındakinin kayıpları ve acıları onlar için anlamsızdır, bunlar için sorumluluk duymazlar.

    kısacası sik gibi heriflerdir. uzak durun.
  • narsisistik kişilik bozukluğunun en ayrılmaz parçası istismardır. narsisist birini yüceltir, sonra da yücelttiği kişiyi acımasızca bir kenara atıverir. bu olgu, patolojik narsisizmin özüdür. narsisistik kişi, sömürerek, yalan söyleyerek, hakaret ederek, aşağılayarak, karşısındaki insanı yok farz ederek, manipüle ederek çevresini kontrol eder. bu davranışların ortak yanı istismardır.

    istismarın türleri saymakla bitmez. birini çok fazla seviyor olması bile istismarı içerir. çünkü onun için sevgi, o insana, kendisinin bir uzantısı, kendisine zevk vermekle yükümlü biri olarak davranma anlamına gelir. aşırı koruyuculuk, mahremiyete karşı saygılı olmamak, karşısındakini acıtırcasına dürüst olmak ya da ikide bir düşüncesizce davranmak istismardır. karşısından çok fazla şey beklemek ya da onu kale almamak da öyle. fiziksel, sözel, psikolojik ve cinsel istismarın her çeşidi söz konusu olabilir. narsistik kişilik bozukluğu özellikleri gösteren kişi, istismarı, açıkça ya da örtülü bir biçimde gerçekleştirir. örtülü istismar etrafını kontrolü altında tutmaya yöneliktir.

    narsisist tüm evreni kendi zihninde taşır, ona göre kendinden başka hiçbir şey yoktur. kendisi için anlamı olan insanlar onun uzantılarıdır, onları kendi benliklerine özümsemiş olduğu için bu insanlar dış dünyada varolan kişiler değil, iç dünyasına mal edilmiş nesnelerdir. dolayısıyla, onların üzerindeki kontrolünü kaybetmek, kolunu, bacağını, hatta beynini kaybetmekle eşdeğer bir dehşet yaşamasına neden olur. bağımsız davranan ya da laf dinlemeyen insanlar, narsisist kişinin dünya görüşünü ve dünyanın merkezi olduğu inancını fena halde sarsar. kontrolü kaybetmek, çevresindekileri, dolayısıyla aklını kaybetmek gibi yaşanan bir kabusa dönüşür. narsisist, etrafını manipüle ederek ya da zorlayarak "narsisistik desteği"ni sağlar. narsisistik desteğini sağlayan kaynaklar üzerindeki kontrolünü sürdürmek, onun için bir ölüm kalım meselesidir, devamını sağlamak için bir madde bağımlısı gibi her yola başvurabilir.

    narsisistin ne yapacağı kestirilemez, davranışları tutarsız, kaprisli ve mantık dışı olabilir. bu da çevresindeki insanların zihin düzeninin bozulmasına neden olur. dolayısıyla onlar da bir sonraki öfkesine, yok farzetmesine ya da gülümsemesine göre yaşar hale gelirler. narsisist, kendisinin çevresindekiler için tek güvenilir kaynak olarak kabul edildiğinden emin olana kadar uğraşır. kendisini onların hayatının temel direği haline getirirken, onların hayat dengesini altüst eder. narsisist, çocukluk döneminde istismar ve travmaya maruz kalmış olması sonucu sürekli teyakkuzdadır. yetişmesinde etkili olan insanların taleplerine göre hareket etmiş olması nedeniyle gerçek benliğini yadsıyıp, beklentiler doğrultusunda farklı bir benlik geliştirmeye şartlanmıştır. kendi olmayan bir benliği oluşturma durumunda kalmış olduğu için sürekli yeni benlikler oluşturmada hiçbir sakınca görmez. aynı nedenle, çeşitli kalıplara girebilir, usta bir taklitçi gibi. hiçbir zaman bir bütün olamaz, aynı zamanda da tüm bütünlerin karışımıdır. narsisisti belki de en iyi tanımlayan heidegger'in şu ifadesidir: "varlık ve hiçlik."

    narsisistin vaadleri kendisi tarafından kolayca yok farz edilebilir. yaptığı planlar kısa sürelidir, kolay vazgeçer. duygusal bağlantıları sığdır. hayatlarında genellikle tek bir tutunma alanı vardır; eş, aile, meslek, dini inanç ya da bir idol ki onlarla olan bağı da fırtınalarla sürdürülür. narsisist için hergün yeni bir başlangıçtır, yeni bir yüceltme ve değersizleştirme döngüsü, yeniden oluşturulan bir benlik. kendisine yapılmış olan iyilikler onda iz bırakmaz, çünkü geçmişi ve geleceği yoktur, yalnızca zamansız bir şimdi."

    (engin geçtan, hayat syf: 60-63)
  • "gel beraber beni sevelim."

    evlerden irak. böyle birini zoraki cektim bir zamanlar. ardindan secde edip sükür namazi kildim desem yeridir. cekmiyorum artik kimseleri. cekemiyorum.

    ilk baslarda kendilerini sevdirirler. ancak sevilen kisiden vazgecme esigi olarak:

    "gereginden fazla tahammül edildiginin anlasildigi an. nazik davranip alttan aldikca sacmasapan münasebetsizliklere maruz kalindigi zaman." esigine geldiginizde, gercek tam da karsinizda beyaz bayrak sallayarak duruyordur.

    hep kendileri haklidir. karsisindaki kisinin zekasini kücümserler ve en cok da bunda yanilgiya düserler. en zeki onlardir, en iyisini onlar bilirler. en ufak bir hatanizda hatta bu bir dil sürcmesi bile olabilir hemen dalga gecerler ve kinarlar sizi. elestirileri yapici degil yikicidir. kafalarinda yarattiklari kategorilere göre insan secerler. empati yapiyorum derken sadece kendi acisindan yorumlarlar olaylari. empati yapmaktan yoksunlardir. sadece yaptiklarini sanirlar ve buna da kendilerini ikna ederler. analitik düsünce ugruna isin bokunu cikarirlar.cok fena sacmalarlar.

    önceleri farkli görüsler almak icin sorununu (durum ya da kisiler) sizinle paylastigini sanirsiniz ama cok gecmeden yanildiginizi anlarsiniz. sorununu size anlatirken bile yanli anlattiginin bir süre sonra farkina varirsiniz. cünkü hep haklidir. baskalari ise daima haksiz. hasbelkader yanlis yapmissin deyip muhalif bir yapida konusursaniz hemen sinirlenirler. sizi düsmani görerek varliginizi bir tehdit olarak algilar. siz de bir kere sütten agziniz yandigi icin o kisiyle gerekli gereksiz hicbir tartismaya girmek istemezsiniz. nasilsa hep o hakli (!) olacak. bunu degistiremezsiniz. kisacasi sizi sindirmistir. sizi saf olarak görmeye baslamis ve kolay kandirabileceginize ikna olmustur artik. oysa gercek sudur ki bu yapida bir insana bulasmak istemediginiz icin buna sesinizi cikartmazsiniz. ta ki üzerinizde ciddi bir hegomanya kurana kadar. yeter artik dediginiz nokta da ise ipler kopar.

    ayrica karsisindaki kisiyi manupule de ederler. ne yapiyorum lan ben diye kendinize geldiginizde bir aydinlanma yasarsiniz. ondan uzaklasirsiniz. paylasimlar azalarak yok olur sonra da herkes kendi yoluna gider. sizin ondan elinizi eteginizi cekmenizi, o muhtesem ötesi kisiliklerine yediremezler. sonra kendisine yeni kurban yandaslar ararlar. tahmin et bakalim bu sefer baskalarina anlatilacak konunun öznesi kim? sizsinizdir. gecmis olsun :) alci kivaminda dinleyene gecmis olsun.

    hic hata yaptim ben diye gelmez size. sizden akil fikir almayi gururuna yediremez. sizinle konusmasinin tek amaci kendi düsüncelerini ve sözde hakliliklarini size dikte ettirmektir. bu yolla rahatlarlar. yoksa sizin ne düsündügünüz umurlarinda bile degildir. kibirleri buna engeldir. patoloji: asagilik kompleksidir. aile yapisindan, ailevi iliskilerinden ileri gelmektedir. uzman yardimi (ki o da taniyi dogru koyarsa tabii) almazlarsa insan iliskilerinde ciddi sorunlar yasayip bir müddet sonra dislanarak yalnizliga itilebilirler.

    ciddi bir sorundur. degismeleri zordur. sorunu ciddi bir bicimde kabullenmeleri sarttir. hem kendilerine zarar hem de cevrelerine zarardir. bir zamanlar sevdiklerini ve kendilerini sevenleri telafisi olmaz bir sekilde kaybederler.

    http://www.youtube.com/watch?v=bb5rqsc17ho

    http://www.youtube.com/watch?v=pgmremf_try
  • bu entryde daha önce paylaştığım (#126286027) ->şu entrydeki sam vaknin’in ders notlarının devamını çevirdim. arka arkaya okursanız daha anlamlı olacaktır.

    narsistin sizi manipüle, kontrol ve ikna etmesinin bu kadar etkili olmasının sebebi şudur: narsist de tıpkı sizin gibi bir kurbandır. narsisizm posttravmatik bir durumdur. narsistler genellikle ebeveynlerinin kurbanlarıdır. bir kurban olarak, kendilerine has bir çözüm bulmuşlardır. fakat narsistin kendine has buldukları bu çözüm onların da tıpkı sizler gibi bir kurban olduğu gerçeğini değiştirmez. narsistin sizi bir kurban yapmasının sebebi kendilerine bir ortak istemesindendir. eğer ki kurban olmazsanız, onlara yabancı olursunuz. onlar kendi türdeşleriyle çevrili bir alanda evinde gibi hissetmek isterler. böylece çevresindeki herkesi bir kurbana dönüştürürler. kısaca evinde gibi hissetmek için bunu yaparlar; bu duruma klinik bir terim bulacaksak bu konfor alanı (bkz: comfort zone) yaratmaktır. narsist sizin ne yaptığınızı, ne yapmadığınızı, ne sıklıkla neyi yapıp yapmadığınızı umursamak zorunda hissetmeden sizi kurbana çevirirler. işte bu da en berbat kısmı; narsist sizi kendi imgesine dönüştürdüğü anda size iyilik etmiş olur; çünkü o üstündür, tanrısal bir yanı vardır, sizi kendi seviyesine yükseltiyordur. tıpkı incilin ilk kısmındaki gibi “god created man in his own image.” (tanrı insanı kendi suretinden yarattı.)
    bu sebeple sizin ona şükran duymamanıza oldukça öfkelidir. o sizi seçmiştir ve sizi şekillendiriyordur. ama siz ne yapıyorsunuz? bundan mutsuzluk duyuyorsunuz. kurban olduğunuzu ve kötüye kullanıldığınızı iddia ediyorsunuz. elinize geçen bu harika fırsatı fark edemeyecek kadar salaksınız. (!) (bu kısmı çevirirken kahkahalara boğuldum.) şunu anlamalısınız; narsist size çok kızgın. ona göre narsistin partneri ikili bir durumdadır; ya salaktır ya da tatminsizdir. narsist kendine şöyle der; partnerimi şekillendirmek için aşırı ve radikal ölçütlere başvurmalıyım. amerikalılar buna ‘tough love’ (bağrına taş basarak birinin iyiliği için bir eylemde bulunma) derler. yani her şey sizin iyiliğiniz içindir. ama burada bir problem vardır.

    gidenns isimli sosyolog 1990larda “ontological security” (ontolojik güvenlik) teriminden bahsetmiştir. bu şu demek; bugününüz dününüzün, yarınınız ise bugününüzün devamı gibi hissetmediğinizde bir kimlik geliştirmek imkânsızdır. narsistler ise bu devamlılığı sağlayıp bir kimlik geliştiremezler. 1995’de narsisizmin fikrimce çoklu kişilik bozukluğunun bir türü olduğundan bahsetmiştim. çünkü narsistlerin iki kimliği vardır: birincisi gerçek kimlikleri (ki bu korkmuş, canı yanmış, travmaya maruz kalmış küçük bir çocuktur.), ikincisi ise sahte kimlikleri ki bu sahte kimliğin üzerinde bu aciz çocuğun hiçbir etkisi yoktur. fakat bugün yanıldığımı itiraf etmem gerek; bunu çoklu kişilik bozukluğu olarak nitelendirmek doğru olmaz. çünkü çoklu kişilik bozukluğunda her kimliğin bir kişiliği ve devamlılığı vardır. örnek vermem gerekirse, diyelim ki biri çoklu kişilik bozukluğundan mustarip ve sam isimli bir kimliği var. sam dört ay sonra terapiye geldiğinde 4 ay önce terapistle ne konuştuğunu hatırlar ve onun devamını getirebilir.

    fakat narsist bunu yapamaz. narsistler yaptığım çalışmalara göre hatıralarının yaklaşık %80’ini unuturlar. narsistler dissosiasyondan (dissociation / çözülme) mustariptir. yaşadığı her dakikayı farkında olmadan kaçırır. peki, bu sorunu nasıl çözer? klinik terimi ile konfabülasyon (confabulation/ boşlukları doldurma) yapar. anılarındaki boşlukları doldurmak için hikâyeler uydurur. bu sebeple insanlar onların ya yalan söylediğini ya da gaslight yaptığını düşünür. ama o öyle bir şey yapmıyordur. aynı heraklitos’un nehiri gibi düşünün (bkz: panta rhei) “aynı nehirde iki kez yıkanmaz/ aynı narsistle iki kez konuşulmaz.)
    narsistin partneri bu durumu bir türlü tanımlayamaz. kurbanın kabullenemediği iki şey vardır:
    1-narsist hiçbir zaman var olmadı.
    2-narsist için hiçbir zaman özel değiller.
    sizinle evli olması, çocuklarınızın olması ya da tecrübelerinin olması bu gerçeği değiştirmiyor. size milyonlarca kez sizi sevdiğini söylese de, ağlasa da siz işlevinizi yitirdiğiniz anda yerinize bir başkasını koyar. çünkü siz onun için bir metasınız. narsist karısını sever, narsist pirinci de sever ve genellikle bu iki sevgi arasındaki farkı söyleyemez. yani kendinizi bu kadar fazla açıklamaktan vazgeçin, olmayan bir şeyle iletişim kuramazsınız. sahte kimliği sadece bir kurgudan ibarettir. narsistin etrafındaki herkes rahatsızlık hisseder. yaptığımız çalışmalar gösteriyor ki narsistle aynı odada olan bireyler rahatsızlık ve anksiyete hissediyorlar. çünkü bir şeyin eksik, yapay olduğunu hissediyorlar. bunları size söylüyorum çünkü narsistle anlamlı, duygu dolu bir hayat yaşamanız imkânsızdır. yapacağınız hiçbir manipülasyon bu durumu değiştirmez.

    diğer birçok hasta gibi narsistler de çelişkili düşünmeden (paradoxical thinking) mustariptir. yani aynı anda karşıt düşünce ve inançlara sahiptirler. siz bunu yapamazsınız. yani şunu diyemezsiniz “bu adam tam bir şeytan ama harika bir insan.” ama narsist bunu yapabilir. o halde onunla konuşurken kiminle iletişim kuruyorsunuz? ya da onu manipüle ederken kimi manipüle ediyorsunuz? öğlen saat üçte “barbara harika bir insandır.” saat üçü çeyrek geçe “barbara berbat biridir.” diyebilir. narsist sürekli ve dramatik bir şekilde yorumlarını, verdiği sözleri, anlaşmalarını değiştirir. çünkü çelişkili düşüncelere sahiptir. çelişkili düşüncelerinin sebebi hiç var olmamış olmasından kaynaklanır. varoluş düzenli bir biliş, değer yargısı vs. gerektirir. bunlar şema olarak adlandırılır. herkes belli şemalara sahiptir. stres durumunda bu şemalar sarsılsa bile varlığını korur. bunlar sizi tahmin edilebilir, güvenilir ve toplum için işlevsel yapar. narsistler ya da psikopatlar buna sahip değildirler. her an şekil değiştirebilirler (bkz: shape shifter). narsistin partneri ise bu denizanası kıvamındaki varlığı çivilemeye çalışır. “ama dün bana şöyle söz vermiştin, ama dün şöyle söylemiştin, ama şöyle anlaşmıştık…” bu tamamen boşa zaman harcamaktır.

    narsistle ilgili bilmeniz gereken üçüncü şey ise narsist diğer insanlardan yansıyan görüntüsü ile kendi kimliğini inşa eder. sağlıklı insanlar sabit bir çekirdeğe sahiptir. diğer insanlardan dönüt alır ve çoğunu da iyi bir sebepten dolayı reddederler. bu sayede öz değerinizi, duygularınızı vs. düzenlersiniz ve bu içten gelir. eğer bir adaya düşüp yapayalnız kalırsanız kimliğinize bir şey olmaz çünkü şunu bilirsiniz: siz sizsinizdir. ama narsist bunu yapamaz çünkü çevresindeki insanların yansımasının bir bütünü gibidir. kendisini yansıtacak insanlar bulamadığında hiç var olmamış gibi hisseder. daha önceki entryde bahsedilen geri çekilme yöntemi de bu durumla bağlantılıdır. narsistle ilişkinizde güç %100 sizdedir. narsistinki ise 0’dır. ama dahi bir narsist gücün %100 kendisinde olduğunu size inandırır.

    narsist empati yapabilir. buna “soğuk empati” denir. bu da bir çeşit empatidir ama içinde duygu yoktur, amaç odaklıdır. yani narsist ağlayan birini gördüğünde, üzgün olduğunu fark edebilir ama sağlıklı biri ağlayan birini gördüğünde üzgün olmanın ne olduğunu anlar ve “bu kötü bir duyguydu, onun için bir şeyler yapmalıyım.” der. narsist ise “o üzgün, üzgün olmanın ne demek olduğunun farkındayım. bunu kişisel deneyimlerimden çıkarım yaparak anlayamıyorum ama ne demek olduğunu biliyorum, kitaplardan okudum, gözlemledim. yani şuan kartlarımı doğru oynarsam, büyük ihtimalle bu gece uyumadan önce onunla seks yapabilirim. çünkü o kırgın ve çaresiz ve bu bir fırsat.” der. soğuk empati sizin zafiyetlerinizi bulmaya yöneliktir. bu zafiyetler bulunduktan sonra amaçlar –narsistik kaynak, para, seks, güç vs. - için kullanılır. yani bir narsiste asla duygunuzu göstermeyin. ağlamak mı istiyorsun? git ve tuvalette ağla. mutlu musun? bunu kendine sakla. ona gösterdiğin her duygu sana karşı kullanılabilir.
    aynı şekilde narsiste asla yardım teklif etme ya da tavsiye verme. çoğunuz narsistlere aşıksınız ve sizin probleminizin ne olduğu başka bir dersin konusu ve siz birini sevdiğinizde ona yardım etmek, onu korumak istersiniz. o insanı doğru yola sürüklemek istersiniz ya da sadece onun elinden tutmak istersiniz. fakat bu bir narsiste yapılacak en kritik hatalardan biridir. bunun iki sebebi var. birincisi; narsist sizin bu davranışınızı bir zayıflık, amaçlarına ulaşmak için bir zafiyet olarak algılar. ikincisi; narsiste yardımda ya da tavsiyede bulunursanız onu aşağıladığınızı düşünür ki buna narsistik yaralanma denir. narsistin sizin ya da ötekilerin yardımlarına ihtiyacı yok. çünkü o herkesten üstün. onun tavsiyeye de ihtiyacı yok çünkü o üstün ve her şeyi bilir. narsist partneri birinden yardım isteyene dek arabasını altı saat boyunca yanlış rotada kullanabilir. narsiste tavsiyede bulunarak şunu demiş olursunuz “ senin yardıma ve tavsiyeye ihtiyacın var ve bende sende olmayan bir şey var. örneğin; senin sahip olmadığın bir bilgiye sahibim.” narsist buna kötü bir şekilde karşılık verir. bunu yaptığınız için sizi asla affetmez.

    1990larda bahsettiğim döngüyü hatırlarsınız. idealize etme- değersizleştirme-çıkartma ve yer değiştirme. narsist sizi en başta idealize eder, daha sonra değersizleştirir, daha sonra sizi fırlatıp bir köşeye atar ve son olarak yerinize başkasını koyar. narsisti manipüle etmek istiyorsan, bu döngüyü tersine çevir. teknik şu; onun yerine başkasını koy, onu hayatından çıkart, onu değersizleştir ve onu idealize et.
    narsistle ilgili bilmeniz gereken diğer şey ise onun ilişkileri yoktur; güç oyunları vardır. her şey güçle ilgilidir. narsist ilişkinin aşk bombardımanı (love bombing) kısmında (ki ilişkinizin bu kısmı narsistin sana ne kadar ihtiyacı olduğunu sana göstermek için değildir, senin ne kadar eşsiz olduğunu sana ispatlamak ile ilgilidir.) narsistik kaynağın nasıl bir şey olduğunu tatman için seni de bir narsiste dönüştürmeye çalışır. yani bu kısımda senin de bir keş olman için uyuşturucudan sana da tattırmaya çalışır ama narsist zihninde senin ona ait olduğunu fark ettiği anda şöyle der “ benim sana ihtiyacım yok benim zaten temizlikçim var, seks istesem de giderim kıbrıs’a birini bulurum, bende para çok senin yerine bu parayla herhangi birini koyabilirim, eski eşim de orda beni bekliyor zaten, seni şutlasam bende seçenek çok nedense kadınlara çok çekici geliyorum.” (sam vaknins böyle demedi gerçi ama ben kendi tecrübelerimden yola çıkarak size bunu söylüyorum.) işte bu narsistle ilişkinin özüdür. birinci aşamada size ne kadar özel olduğunuzu söyleyen narsist, ikinci kısımda ne kadar özel olmadığınızı size söyler. “sen harikasın, bugüne kadar kimseyi senin gibi sevmedim, hayatımın aşkısın, bugüne kadar böyle bir şeyi hiç tecrübe etmedim.” (lütfen bunlara inandığınız için kendinizi suçlamayı bırakın.) diyen narsist sonrasında “bana istediğim hiçbir şeyi veremezsin ki vereceğin şeylere de benim ihtiyacım yok.” demeye başlar.

    narsist sizi her zaman kaybedecekmiş gibi davranır. onun için geçicisinizdir hatta 30 sene evli bile olsanız. narsistler beklenti kaybı kaygısı (anticipatory loss anxiety )çekerler. çok küçük yaşlardan itibaren obje sürekliliğini kaybetmişlerdir. obje devamlılığı piaget’nin çocuk psikolojisi üzerine 60’larda ortaya attığı bir terimdir. biliyorsunuz bebekler küçük yaşlarda anneleri odayı terk ettiğinde ağlamaya başlarlar. yani bebek anneyi göremediğinde, hiç var olmadığını düşünür. daha sonra bebek zihninde annenin bir imgesini kurgulamaya başlar ve anne odada olmasa bile o imge ile bağlantı kurar. yani bir narsistin bu kısımla ilgili bir sıkıntısı vardır. narsist sizinle değil, sizin ondaki imgenizle bir bağlantı kurar. peki bunu neden yapar? aslında size ipucunu verdim: “eğer ki seni kaybetmekten korkarsam, senin yerine senin imgenle bağlantı kurmayı tercih ederim. sen her zaman benim hayatımdan çıkıp gitme potansiyeline sahipsin. senin yaptıklarını kontrol edemem ama senin zihnimde yarattığım imgen üzerinde kontrole sahibim.” yani narsist sizi gördüğü anda sizin iyi bir kaynak olacağınızı düşünürse, şok edici süreç başlar ve siz farkına bile varamazsınız.

    narsist mental kamerasında sizin şipşak fotoğrafınızı (yazının devamında buna snapshot diyeceğim) çeker. biriyle tanışır, bu bana kaynak sağlayabilir der ve bu dakikadan sonra inanması zor biliyorum ama anlamanız gereken şey şu: asla sizinle iletişim kurmaz, zihninde çektiği bu snapshot ile bağlantı kurar. narsist aynı anda size ve snapshotınıza sahiptir ama siz bir snapshot değilsinizdir. siz bir hayata sahipsinizdir, çalışırsınız, gelişirsiniz, gezersiniz yani dinamiksinizdir. ama snapshotınız statiktir. narsist sizin snapshotınızı kontrol eder, onunla konuşur. yani siz günden güne bu snapshotınızla daha az benzerlik göstermeye başlarsınız ve bir noktada narsist için bir tehdit olmaya başlarsınız. sizin ve snapshotınızın arasındaki uçurum öylesine açılır ki narsist bile zihninde çektiği bu fotoğrafın gerçekliğinden şüphe duymaya başlar. bu noktada siz snapshotınızı zora sokarsınız ki bir narsiste âşık olduysanız hepiniz bu noktayı iyi biliyorsunuz. narsist bu noktada size “sen çok değiştin, sen benim aşık olduğum kadınla aynı kişi değilsin, sana neler oluyor, yardıma ihtiyacın var, sen borderline ya da bağımlı bir kişiliğe sahip olabilirsin.” gibi söylemlerde bulunabilir. tam bu noktada sizden kurtulmak zorundadır. çünkü snapshot onun için sizden daha anlamlıdır ve snapshotınızı korumak zorundadır. terk edilmeye ve kayba karşı toleransı sıfırdır çünkü o obje devamlılığını sağlayamamış bir bebektir. peki sizden nasıl kurtulacak? sizi değersizleştirerek. sizi idealize ederken hataya mı düşmüşlerdir? asla! narsistler asla hata yapmaz, siz değişmişsinizdir.(!) onun için değersizleştirdiği kişi ile idealize ettiği kişi aynı değildir. peki bu durumda narsisti manipüle etmek için nasıl bir teknik kullanabilirsiniz? snapshotınızı taklit edebilirsiniz. burada iki seçeneğiniz var; ya kişisel gelişiminizden vazgeçip geçmişteki o günlerinize geri döneceksiniz (bunu ne kadar çok partnerin tercih ettiğini tahmin bile edemezsiniz. yeni bir iş kurup işten vazgeçenler, üniversiteyi kazanıp bırakanlar vs.) ya da narsiste yeni bir snapshot sağlayacaksınız. peki, zaten zihninde sizin bir fotoğrafınıza sahipken bunu nasıl yapacaksınız? kendiniz olmayarak. o kadar radikal ve dramatik bir şekilde değişmek zorundasınız ki narsist yeni bir partnerle birlikte olduğuna ikna olmalı. giyiminden, saçına ya da davranışlarına kadar değiştirmelisin. bu noktada narsist şunu der “ vay be sana yeniden aşık oldum, sen çok farklısın.” bu yolla boşanıp tekrardan evlenen ya da 15 sene sonra seks yapan çiftler tanıyorum.

    bilmeniz gereken diğer şey narsistler çok özel bir dine mensuptur. bu din sadece bir tanrı ve bir kuldan oluşur ve yeryüzünde tanrı ve kulun aynı olduğu tek din budur. bir narsistle yaşamak, bir mezhebe üye olmaktır. narsist bu mezhebin lideriyse siz üyesisinizdir. narsistik kaynak ise sizin ona tapmanızdır. fanatik bir müslüman ya da hristiyan ile karşılaştığınızda içsel olarak ona ne söylememeniz gerektiğini bilirsiniz. aynı şekilde bir narsistle yaşarken de yapmamanız ve söylememeniz gereken bazı şeyler vardır. narsisti bir din mensubu olarak düşündüğünüzde, nasıl davranmanız, nasıl konuşmanız, ne söylemeniz gerektiğini içsel olarak bilmelisiniz. bunu bir dine benzetmemin sebebini kısaca açıklamam gerekirse narsist genellikle ebeveynleri –çoğunlukla annesi- tarafından suiistimal edilmiştir. bu suiistimal cinsel, fiziksel, psikolojik olabilir. bu suiistimal çocuğun ebeveyninden ayrılıp bireyselleşmesine engel olur. aile çocuğunun kendi sınırlarını çizmesine müsaade etmez. kendisi sürekli bir oyuncu olmayı hayal eden annenin çocuğunu oyuncu olmaya zorlaması gibi düşünün, bu bir suiistimaldir. bir çocuğa hata yapmamasını söyleyen bir ebeveyn düşünün, bu bir suiistimaldir. çünkü çocuğun çevresi ile çatışıp, kendi sınırını çizmesine müsaade etmez. peki, çocuk buna nasıl tepki verir? hayali bir arkadaş yaratır, yani sahte kimliğini. sahte kimliği çocuğun sahip olamadığı her şeye sahiptir. çocuk küçükse, sahte kimlik sonsuzdur. çocuk ailesinin bir sonraki hamlede ne yapacağını tahmin edemiyorsa, sahte kimlik her şeyi biliyordur. çocuk çaresizse, sahte kimlik sonsuz güçtedir. çocuk koşullu sevgiye sahiptir: “şunu başarırsan seni severim.” çocuk şunu bilir; eğer ki başarısız olursa sevilmeyecektir ama sahte kimlik kusursuzdur. sahte kimliğin kusursuzluğunu düşündüğünüzde yeryüzünde bu tanımlara sahip iki şey vardır: biri donald trump, diğeri ise tanrı. yani çocuk kendi sahte kimliğini yaratarak kendisini ebeveyninden korur. bu sahte kimlik çocuğun tanrısı olur. gerçek kimliğini ise yarattığı bu tanrı için kurban eder. fakat bu yetersiz kalır ve bu sefer de çevresindekileri kurban etmeye başlar ki buna da narsistik suiistimal denir.
    yani narsistik biri ile ilişkideyseniz ölümcül bir savaşın içindesinizdir. ya siz ya da o ölmelidir. bunun yanında narsistin partneri genellikle bunu “ruhum öldü” diye tanımlar. bu ilginçtir çünkü 1975 senesinde kernberg sınırda kişilik bozukluğu (bkz: borderline personality disorder) tanımını literatüre sokmuştur. narsistin kurbanlarını dışardan gözlemlediğimizde bir narsistin kurbanı mı yoksa sınırda kişilik bozukluğu mu olduğunu ayırt etmesi zordur. çünkü her ikisi de bu ruhum öldü tanımını sıklıkla kullanırlar. her ikisi de duygusal olarak normal tepki veremezler ve ruh halleri bir iyi bir kötü yönde hareket eder.
    narsist ironik olarak hayatının çevresindekiler tarafından kontrol edildiğini düşünür ve bu sebeple her daim çevreyi suçlar. eğer ki onunla tehlikeli bir oyun oynamak istiyorsanız, narsistin kontrol noktası siz olursunuz. fakat bu oyunda çok keskin ve kendinizden emin olmalısınız. her şeyden önce her şey için narsistin sizi suçlamasına izin vermek zorundasınız. onu bunu yapmak için cesaretlendirmelisiniz. yani şu cümleleri sık sık kullanmalısınız “bu benim hatam, bunu yapmamalıydım, özür dilerim, off benim yüzümden üzüldün vs.” bunun iki faydalı etkisi vardır. eğer siz bunu söylerseniz, narsist söylemek zorunda kalmaz ve suiistimali azaltır. yani şöyle düşünmeye başlar “kötü olan her şey onun suçu ve muhtemelen iyi olan her şey de onun suçu.”
    narsistlerde terapinin işe yaramamasının bir sebebi terapistin narsiste bir yetişkin olarak yaklaşması olabilir. terapist narsistle müzakere eder, onunla tartışır, sorgular, sözler verdirir ama narsist bir yetişkin değildir. çocuklar büyülü düşünme (bkz: magical thinking) dediğimiz şeye sahiptir ki narsistlerde de bu vardır. büyülü düşünmede zihinsel süreçler gerçekliği etkiler. bu sebeple narsistler umursamazdır, çılgın riskler alır, davranışlarının bir sonucu yoktur, onlar dokunulmazdır. o tanrıdır ve tanrı istediğini yapar ki bu yüzden vurdumduymazdır ve kolay aldanır. narsist her şeyi bildiğine ve kimsenin ondan zeki olamayacağına inanır. bundan faydalanabilirsiniz. eğer narsiste bir şey yaptırmak istiyorsanız, bunu onun fikri olduğuna ikna edin. onun kafasına bir fikir yerleştirin ve onun tavsiyesini isteyin. narsistin büyüklenmeciliğini kullanarak onu manipüle etmek çok kolaydır. narsistinizi dört yaşındakini çocuğunuzu kontrol ettiğiniz gibi kontrol edin. tabii bu kadar çileyi ne için çekip asla kendiniz olamadığınız bir ilişkinin içinde olacaksınız? bunu iyi düşünün...

    burası çevirimin bittiği yer bazı yerleri atladım ya da kabataslak çevirdim bazı yerlere kendimden bir şeyler kattım(sadece tırnak içinde belirttiğim yerlere/ narsistin potansiyel kelimeleri olabilecek yerlere). sabırla okuyan herkese teşekkür ederim. psikolog necati karakaş’ın çok sevdiğim bir cümlesi ile bu entryi sonlandırmak istiyorum “içimizdeki narsist acizlik ve bağımlılık karşısında ortaya çıkar.” neden saatlerdir bu çeviri için uğraştığım ise başka bir entrynin konusu. sevgiler.

    kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=eughnmifaw8&t=22s
  • ikisinde de temel inanç olarak yetersizlik ve aşağılık temaları olsa da, aynı gruba (axis 2 cluster b kişilik bozuklukları) ait oldukları borderline kişilik bozukluğundan farkları başarı hırslarından dolayı çok yüksek performans gösteren telafi şemalarıyla, kişilerarası ilişki ve bireysel amaçlarını daha başarılı bir şekilde gerçekleştirmeleridir. borderlinelar ise amaçlarını gerçekleştirmekten çok uzak, hayatları üzerindeki kontrolleri çok düşük olan insanlardır.

    narsisistik kişilik bozukluğunda soğuk ve sadece çocuğu başarı gösterdiğinde takdir veren birincil bağlanma figürü yüzünden çocuk büyüdüğünde takdiri sevgiye tercih eder hale gelir. dolayısıyla n.k.b olan kişi yetişkin olduğunda sevgiyi içselleştiremez, sevgi ona ağır gelir, yoğun sevgi yerine başarılarının takdirini ve başarısızlıklarının yüzüne vurulmasını beklemektedir (aynen annesinin yaptığı gibi), bu yüzden onu çok seven insanlar zamanla gözünde değersizleşir. o ne yaparsa yapsın, ne olursa olsun onu seven bir insanın kaderi her zaman terk edilmektir çünkü koşulsuz sevgi n.k.b. kişisine göre salaklıktır. birisine bağlanmaksa zayıf noktalarını gözler önüne sermektir.

    borderline kişilik bozukluğundaysa tutarlı bir davranış örüntüsü göstermeyen anne-baba bulunmaktadır. problemlerle başa çıkma yolları da genelde problemi küçümseme, yok sayma dolayısıyla kaçınma uygulama şeklindedir. çocuksa seviliyor mu sevilmiyor mu anlamadığından ve problemlerle başa çıkma yöntemi olarak anne babasını model olarak aldığından dünyayı siyah-beyaz gibi uçlarda görmeye başlar, griyi kaçırır, duygu kontrolü düşer, duygu ifadesi yapamaz ve duygu patlamaları karakterinin bir parçası olur. narsistlerde duygu kontrolü aşırı düzeydedir, yine duygu ifadesi yapmazlarken bir yandan da iğneleme ve eleştiriler yaparak başkalarını aşağılamak en sevdikleri hobileri olur. dolayısıyla narsisistik k.b. nu passif-agresif k.b. na daha yakın kılan da bu huylarıdır.
  • sanıldığının aksine çok mutlu ve pislik yapmaktan hoşlanan asshole'lar değillerdir altta çok yoğun güvensizlik, değersizlik duyguları yatar. narsisizm çoklukla bu duygulara karşı geliştirilen bir savunma mekanizmasıdır. aslına bakılırsa hayatları kabus gibidir. duyguları çoğunlukla ketlenmiş ve kendileri gibi olma özelliklerini yitirmişlerdir. gerçekte nasıl bir mental problem olduğunu anladığınızda, öfkeden çok acıma duygusu uyandırırlar.
hesabın var mı? giriş yap