• "nefes"
    evet belki tek bir kelime ama siz hiç nefes alıp vermekte zorlandınız mı? sizin hiç nefesiniz 10 saniye bile olsa durdu mu?

    çocuk yoğun bakımda takip ettiğim sma hastasıyla ilgili kısa bir anımı anlatmak istiyorum. solunum cihazına bağlı. ismi irem. hatırladığım kadarıyla 3,5 yaşlarında
    sabah viziti sırasında bir an göz göze geldim.

    nefes alabilse keşke!

    sma hastalığına yakalanan bir meleğin neler yaşadığını bilir misiniz?
    evet genetik kusur, akraba evliliği, onlara ayrılacak kaynaklar ile neler yapılır?
    bu bilgileri unutun. konumuz bu değil. konumuz nefes

    göz göze geldiğimde gözleriyle adeta benimle konuşuyordu ve "doktor abi" "doktor amca" dediğini hissettim.

    onların istemli çalışan kasları güçsüzleşir. kol bacak değil sadece, çene kasları da. bu yüzden ileri dönemde çiğneme konuşma bile bozulur.
    nefes alıp verme bile

    kaslar güçsüzleşiyor ama duyular hala aktif. tenine dokunduğunda hissediyor. gözleri görüyor. kulakları işitiyor. zekaları normal. hatta benim gözlemime göre acı olgunlaştırıyor sanki, yaşlarından daha zekiler.

    nefes alabilse!

    düşünsenize, bir an
    5 yaşındasın tanımadığın bir hastanede tanımadığın birileri etrafında dolaşıyor. yatakta yatıyorsun. tavanda beyaz ışık. etrafında ne olduğunu anlamadığın alarm çalan, yanıp sönen ekranlar.
    birileri geliyor koluna iğne batıyor. canın normal çocuk gibi acıyor. ama acıyan kolunu geri çekemiyorsun bile
    ağlayacaksın ama akciğerlerin nefes almayı bile başaramıyor ki! ağlamak solunum eforu ister.

    annen yok. baban yok. kardeşin yok.
    kimse yok.
    bir sürü beyaz önlüklü birileri.
    ara sıra birşeyler oluyor. yan yatağındaki çocuğun göğsüne koca koca adamlar tüm güçleri ile bastırıyorlar. çocuğu dövüyorlar mı ne yapıyorlar? bir sürü kişi sırayla! biri bırakıyor biri başlıyor. yan yatağındaki çocuğa ne yapıyor bu amcalar?
    sonunda çocuğu beyaz örtülere paketleyip götürüyorlar. çocuk hiç kımıldamıyor. paketin içinde korkmuyor mu?
    yoksa yakında senin de göğsüne bastırıp paketleyecekler mi? sen paketin içinde korkar mısın?

    ah nefes alabilse! ne yapıyorsunuz o çocuğa diye sorabilse!
    kalp masajı yapıyoruz irem. minik kalbi atmıyor. belki atar diye

    seni fark ettiğim günün sabah vizitinde korkan gözleri ile bana baktın.
    irem nedense beni seçti. belki herkese bakıyor ama bir ben fark ettim. ağzının içinde kocaman boru var. akciğerlerine gidiyor. solunum cihazına bağlı.

    bir şey anlatmak istiyor ama ne?
    ah bir konuşabilse

    ah bir nefes alabilse

    yanına gittim. kanının oksijenlenmesi iyi, gözleri ışıl ışıl ve gözünü hala gözümden ayırmıyor.

    ne oldu meleğim dedim?

    o konuşamıyor ama beni duyar. duyular normal. "onun yanına gidip ne oldu?"deyince,
    monitördeki kalp hızı yükseldi. heyecanlandı.
    o minicik kalbi, heyecanlandı. kim bilir belki sevindi. belki utandı. belki korktu.

    ama gözleri gözlerimde hala, sanırım korkmadı. onu işittiğim için sevindi sanırım.

    anneni mi istiyorsun dedim?
    korkuyor musun?
    eve gitmek mi istiyorsun?
    ne istiyorsun kuzum?

    gözlerini ayırmıyor.
    öyle bir bakıyor ki!

    bir yerin mi ağrıyor dedim. karnı biraz şiş. hemşiresine sordum. üç gündür kaka yapmamış. bir lavman yaptırın dedim. ağrı kesici açtırdım.

    başını okşadım. karnın mı ağrıyor? merak etme birazdan geçireceğim dedim. karnını ovaladım biraz.

    bilmiyorum. belki yanılıyorum.
    ama gözleri güldü sanki.

    gözlerini çekti benden. galiba ne söylemek istediğini anladım.

    sma öyle bir hastalık ki
    ah bir konuşabilse
    ah bir yürüse, koşsa oyun oynasa, özel okul sınavlarını kazansa, dağıttığı odasını toplasa falan diyemiyoruz.

    arzumuz çok daha temel bir konuya indirgemiş durumdayız.

    ah bir nefes alabilse!
    keşke alabilse

    nefesi durana kadar aylarca başıma bela oldu.

    onu bir kere anladım ya!
    hep anlayabileceğime inandı. ne zaman yakınından geçsem hep gözlerini gözlerime dikti.

    her söylediğini anlayamadım ama, gözlerin çok güzeldi irem
    gözlerinle çok şey anlatmaya çalıştın bana
    ama affet. ben türkçe biliyorum, ingilizce biliyorum biraz almanca ama gözce bilmiyorumdum ki kuzum.

    seni çoğu zaman anlayamadım. gözlerini gözlerimden çekmeni sağlayamadan çok defa yanından ayrıldım.
    dışarı çıktım.
    yemek yedim. güldüm.
    nefes aldım. kıymetini bilmeden, en doğal hakkımış aksi mümkün değilmiş gibi nefes aldım.

    keşke sende alabilseydin

    bugünlerde çokca soruluyor. 128 milyar dolar nereye gitti diye?
    ben farklı birşey soracağım.
    128 milyar dolar nereden geldi?
    senin nefesinden tasarruf edildi kuzum.
    keşke pudra şekerlerine değil sana gitseydi.
    itibardan tasarruf edilip nefesinden tassarruf etmeseydik.

    keşke nefes alabilseydin
    keşke nefes olabilseydik
  • baba dizinin ilk 10dakikasında ölerek kendini kurtarmıştır. darısı diğerlerinin başına
  • ilki ile sonuncusu arasına ömür denir.
  • kelimenin gerçek anlamıyla herşeyin başı.
    yahudiler tanrı'nın toprağa bir nefes üfleyerek adem(adamah)'e can verdiğine inanırlar. zaten adem(adamah) de ibranice toprak demektir. hrıstiyanlar'da tanrı'nın üflediği ise toprak değil çamur olur. bu kutsal nefes mimariyi de yansır; ortacağ kilise kulelerinin yuksek olmasının nedeni tanrı'nın nefesini bu kulelerden içeriye uflemesi içindir. içeri üflenen nefesi dolaşımda tutmak için rahipler, genç rahip adaylarının ağızlarına üflerler. ` : uyum opücüğüburadaki döngü de, potlaç toplumlarındakihediye`nin daima dolaşımda olmasını andırır.

    bir nefes almayla dunyaya gelir bir nefes vermeyle bu dunyadan ayrılırız. son nefesini vermek hem gerçekten nefesin gerçek sahibine bize verdiği ilk nefesi` : hediye` (geri)vermek hem de gerçekten son nefes verişimiz olur. ancak döngü devam eder; çocukların hayata gelişlerinin ilk işareti olarak nefes vermeleri gibi.` : ağlamak güzeldir`.
  • med cezire benzetiyorum ben;

    med cezir
    med cezir
    med cezir

    cezir..
  • ya$amanin en ilkel yolu belki de
    ornek : -nasil kullanmi$lar esrari
    -nefes cekmi$ler
    (bir turk filmi repliginden)
  • farkındalıkla icra edildiğinde ruha masajdır.
  • perşembenin gelişi çarşambadan bellidir derler. zaten albüme erkan oğur'un kopuzu ile giriş yapan bünye, sözlerini yazıp üzerine sos misali müziğini konduran, yetmezmiş gibi acılı bir bülbül gibi şakıyan birsen tezer'in sesiyle enikonu mest oldu.

    çok güzel bir şarkı. erkan oğur'un içe işleyen kopuz ve perdesiz gitar nağmeleri.
    ve tabii 'bir ömürlük misafir'e yapılan atıf.
  • günde birkaç saat oksijene bağlı yaşamak zorunda kalınca ne demek olduğu çok iyi anlaşılıyor.(muş)
    artık kimse için tüketmeyeceğim, tükettiklerimden arda kalan delik deşik nefesimi…

    çekin içinize nefesinizi ve bırakmayın nefes almayı kimse için.
  • ne aileymiş bacım, koca orkestra içinde alt tarafı çellist bir kızları var, yedi sülale en önde protokolde oturuyor bu dizide. aynı oğlana aşık iki kız kardeş hikayesi tutunca, bunu ekrana sürmeyi ticareten anlarım da, her projem var diyene koşan adamın ruh halini anlayamadım. bu dizi tutarsa uğur polat şeytanın bacağını kırdığına sevinir mi, dövünür mü bilemedim.
hesabın var mı? giriş yap