• genesis'in altın günlerinden kalma, benzeri olmayan ve taklit edilmesi imkansız soundunu çok yoğun ve derin hissettiren bir albümdür. peter gabriel iyice coşar ve phil henüz popçu olmamıştır. hepsinin olağanüstü bir performans gösterdiği, 5 sn. duysanız bile aha işte genesis diye tanıyabileceğiniz , artık neden bu kadar baba albümlerin asla üretilemediğini uzun uzun düşündüğünüz ve burda adını görünce eve gidip hemen tekrar dinlemek ve o alemlere dalmak isteyeceğiniz bir albümdür. musical boxzannımca rock tarihinin en klasik, en hüzünlü, en mistik parçalarından biridir.
  • genesis'in davula phil collins, gitara steve hackett'ı alıp canavara dönüşmesinin verdiği ilk meyvedir bu albüm. keza bir önceki albüm trespass ile karşılaştırıldığında bu ikilinin grubun müziğine olan progresif etkisi barizidir, yadsınamazdır..
  • kanımca genesis'in yaptıgı en iyi is..
  • arabesk bir yaklaşımla; (bkz: memeden kesmek)
  • bu efsane album soyle olusur ki;

    peter gabriel – vokal, flut, tamburin
    steve hackett – gitar, 12 telli guitar
    tony banks – organ, mellotron, piano, 12 telli gitar, vokal
    mike rutherford – bas, 12 telli gitar, vokal
    phil collins – davul, vokal, perkusyon, for absent friends'i de kendisi soyler aslında..
  • deha ürünü bir genesis albümü.

    o dönemde iyi ki kaliteli müzikten anlayan insanlar varmış ki biz de bu albümü dinleyebiliyoruz şu anda. albümü hazırlayan, piyasaya süren tüm grup üyelerine ve prodüktörlere teşekkür edesim var. en ufak etkisi olmuş insanı atlamak istemiyorum. prodüktörlerden biri de çıkıp "yok abi bu iş olmamış" deseydi halimiz ne olurdu..
    tabi en büyük övgüler peter gabriel 'in. onun beyni, epik tarzdaki şarkı sözleri ve sesi bu albümü şaheser yapan en önemli etken.

    parçalar enstrümantal olarak da çok üst noktalarda. müziği mest edecek derecede güzel. bu vesileyle steve hackett'dan da bahsetmek lazım. o da bu albümle gruba yeni dahil olmuş yanlış bilmiyorsam. the musical box'da gitarını dinlediğinizde iyi ki dahil olmuş diyebilirsiniz rahatlıkla.

    albüm yedi şarkıdan oluşuyor ve herbiri ayrı ayrı övgüyü hakediyor. yine de the musical box benim için ayrı bir yerde. bu şarkıyı ilk defa dinleyecekler de sürprizlere hazırlıklı olmalı. yumuşak bir sese eşlik eden hafif akustik gitar, flüt ve orgla yavaş bir müzik dinlediğinizi düşünürken bir anda coşan tempoyla allak bullak olabilirsiniz. aslında albümün geneline hakim olan bir durum bu. bu da çok özel bir albüm olmasının diğer bir nedeni zaten.
  • erken kalkmanız gerek ama olur ya yatmadan evvel içinize son bir şey gelir, her şeye rağmen uyumanıza izin vermez ve o günü onla bitirmenin önüne geçemezsiniz, o başlar ve devam eder sizse teslimsinizdir. ne kadar süreceği bile önemli değildir, her şeye hazırsınızdır, iliğinize işler her bir notada. her bir anı her bir saniyesinin değeri paha biçilmezdir, verirsiniz, her şeyi içinizden çıkarıp veresiniz gelir, bütünleşirsiniz, işte bu nursery cryme'dır halk dilinde. kime sorarsanız sorun bu duygunun adı nursery cryme'dır, başka bir şey değil, nursery cryme'ın ta kendisi.
  • 3 tane büyük şaheseri içinde barındıran , aynı zamanda "classic genesis lineup" denilen ekipten çıkmış ilk albüm.
    (bkz: the musical box)
    (bkz: the return of the giant hogweed)
    (bkz: fountain of salmacis)
  • the lamb lies down on broadway'den sonra en sevdiğim genesis albümü. biraz daha kısa boylu olanı.
    ve kuşkusuz peter gabriel'li genesis döneminden.

    the musical box gibi bir sihir ihtiva ediyor.

    yılı 71.
    grubun 3. albümü.
hesabın var mı? giriş yap