• sanırım 20 yıldır gidip geliyorum. ilk senelerde "nereden olursan ol yine gel, yeter ki züppe olma" diye isimlendirebileceğim bir kesimle birlikte tatil yapıyorduk. olimpos sınırlarından girince bikiniyi altımıza geçirip, yemek sırasında bahta ne çıkarsa yeyip, istediğimiz köşelerde tombik efes içip, carettaları rahatsız etmemek için azami hassasiyet gösterip, plajda veya herhangi bir yerde gürültü etmeyip, gece plaja inmeyip, hep birlikte fakir ve basit tatiller peşinde koşuyorduk. (o sıralar efes tombik şişe 1.5 tl galiba)
    pansiyoncular (hemen hemen hepsi akraba, araziler miras yoluyla bölüne bölüne pansiyon çeşitleri artıyor) parası kalmayan turistlere yatakhanede yatacak yer gösterip kalma bedeli olarak temizlik falan yaptırıyorlardı. böyle bir kitle.
    tabii ki bitli turistten hoşlanmamaya başladılar. bitli turist, bir tek geliyor az biraya para harcıyor, onun dışında öğlen sahilde sabah kahvaltısından cebine koyduğu yumurtayı yiyor falan. adamların kazancı yatak ücreti ve bira. o da bakkalda da var. şehirde satılandan az pahalı bakkalda satılıyor, bakkaldan az pahalı pansiyonda satılıyor, haliyle herkes bakkaldan alıyor. ha bu arada tabii ki tıklım tıkış ortalık yatacak yer bulmak için pansiyon pansiyon geziyorsun, adamlar bitli turistte inanılmaz bir doluluk sağlıyorlar. duşlu oda çok lüks, koğuş veya duşsuz bungalow var. hiç yer yoksa zorunluluktan az daha fazla para verip duşlu oda tutuyorsun.
    hah ne diyorduk, sevmediler bitli turisti, az daha paralısı gelsin istediler. bir öküz bar vardı, orange vardı, bir de turkmen'in bir barı vardı, onun dışında gece hayatı yoktu falan, istediler ki etkinlikler şunlar bunlar olsun, barlar artsın, antalya ve yöresinden insan aksın, azıcık daha tanınsın yahu orası, belki biraz daha paralı turist gelir.
    hakikaten iç turizmde bir popülerleşme görüldü, o arada artık pıtrak gibi özel üniversiteler meslek yüksek okulları falan açılıyor civar illere, türk gençliği buraya akmaya başladı. 2007 civarları falan, derviş paketlerinin ekmeğini yiyen toplum parayı toparlıyor, az daha zengin yaşıyoruz falan, çıralı ekoturizmi gelişiyor, odalar orada çok daha pahalı, olympos da özenip butikleşme çabasına giriyor. e gençlerde para da var. bira 5 lira falan olsa gerek o arada. yani bizim gençler daha az bira içiyor tabii ama öğlen oturup yemekler yiyorlar, kahvaltıyı kaçırıp omlet sipariş ediyorlar falan, yatak + mutfak + az bira fena kazanmamaya başlıyorlar. bitli turist o sırada başka yerleri keşfetmekle meşgul. zaten olympos artık onlar için pahalı.
    ok iyi güzel. yine özgür gençlik, yine güzel gençlik. pansiyoncular beğenmiyor. gençler yatmak bilmiyor. gençler çok gürültülü. gençler sakin sakin oturmuyor. bira içip sapıtıyorlar. sapıtan var, hastanelik olan var. yani pansiyoncu yeni kitleden de memnun değil. yeni kitle zahmetli.
    2010'ların ortasına geldik, en son gidişim 2017 galiba. bitli turist hiç yok. gençliğin cebinde para yok. genelde gelenler ailece uygun fiyatlı tatil yapmaya gelenler. bir tür organik sağlıklı tatil peşindeler. ama çıralı çok pahalı. çünkü ceplerde vallahi para yok. bir de hafta sonları antalya'nın tofaş'lı gençleri var, müzik açıp vadi boyunca volta atıyorlar. hala bazı gençler var, onlar zaten ya kadir'de, ya orange'de falan kalıyorlar, son kurtarılmış bölgeler. diğer pansiyonlarda giydiğine falan dikkat etmek zorundasın. aile pansiyonu olmuş hepsi. pansiyoncuyla konuşuyorum, adam şikayetçi. akşam bira içen yok. yatak parası kazanıyor, aileler aktivite peşinde oldukları ve plaj uzakta olduğu için çocuklar karnı acıkınca öğlen çıralı'da gözleme yiyor, akşam yemeğinden sonra iki kazan çay beleş içiliyor ama bir tane bira içen allahın kulu yok.
    yani benim bu değişimine tanık olduğum profiller ve pansiyoncuların yaklaşımından anladığım parayı getirecek her şeye fitler, ve şu anki halde en kötü ekonomik durumlarını yaşıyorlar. zaten pansiyoncuların çoğu olympos'ta yaşamıyor, civar yerlerde evleri var, buraya iş olarak gelip gidiyorlar. husumet o kadar fazla ki bir köklü bağlılık hissi yok. cruise gemisi gelse mutlu olacaklar. her sene sel yaşanıyor, ağaç evler haşat oluyor, onun yerine şöyle adam akıllı bir beton otel olsa işleri çok daha kolay olacak. falan filan.
    olmypos'un sevenleri ile sahipleri maalesef aynı kişiler değil.
  • başlığı okudukça kahreden yer.

    90'ları geçtim (anlatılmaz yaşanır), 2008-9'larda dahi burası masallardan fırlamış gibiydi.
    çocuklu aile denen kepazelik asla görülmediği gibi yerli turistin normali, genci, avrupalının da gezmeyi bileni gelirdi.

    tam derenin plajla birleştiği yerdeki büyük bir kaya var ya hani, öğlen 2'de 4 danimarkalı kız yanyana üstsüz uzandı oraya, bir allahın kulu dönüp bakmamıştı.
    akşam şarabını alırsın gidersin, dolunayda içersin, ne gürültü olur ne bir şey olur. kahvaltıda tanıştığın fransız kız, "sicilya'dan sonra burada medeniyeti gördüm, türkiye ne güzelmiş" der, "ha evet" dersin, öyle bir yerdi olympos.

    böyle bir yerdi. evet 2010'lara yaklaşırken bile çoğu odanın kliması falan yoktu da, klima isteyen türkiye'nin klimalı otellerle dolu 87 adet başka tatil beldesinden birine gidebilir(di) zaten, olympos'ta bunlara ne gerek var?

    umarım geleceği tekrar eski haline döner.
  • en son iki sene once gittigimde olympos'un bozulmasindan cok toplumun bozulmasina tanik oldugumu hatirliyorum.
    sahilde gece gunduz adim basi telefonuna hoparlor baglayip muzik yayini yapan "alternatif" salaklar vardi. poi ceviriyor, tribal dovmeleri var ve istiyor ki herkes ona baksin, gozlerini cezbedemezse muzikle kafalari cevirecek. cunku ozgur ruh o, ama ozgurlugunun toplum gozunde onaylanmasi lazim. hippi goruntu var, ama hal ve tavirlar havuz basi animasyonu. ve bir suru var bundan. daha yaz basinda kazi ekibi bitki temizligi yaparken bu yapmacik "olimpos benim evim, doga, cicekler ve evren"ci tayfadan bir pislik gencecik bir arkeologu bicaklayarak oldurdu.

    ozgur ruh taklidi yapan nihan dogan'lar memleketi artik...

    bkz editi: (bkz: olimpos)
  • 2004 yılında üniversiteden mezun olduğumuz yaz, validelerimiz mezuniyet hediyesi yüklü bir para verdiydi. biz de kankamla, güzel bir tatile çıkalım dedik. ama nereye gideceğimize karar veremiyoruz. yol bizi nereye götürürse diye yola çıktık. o sıralar leman, lombak çizerleri olympos'u övüp duruyor. olympos'a giden bir kaç arkadaşı aradık, on numara şahane diye tepkiler aldık, nerede kalalım diye sorduğumuzda kadir'in ağaç evleri cevabını aldık.

    gece yarısı olympos'a vardığımızda, resepsiyonda kadir abi vardı. benim kanka o esnada meclis'te danışmanlık yaptığı ve sükseyi, itibarı çok sevdiği için, kendini meclis hukuk komisyonu üyesi, beni de kaymakam adayı diye tanıttı.

    şimdi düşünüyorum da, la olm kadir'in ağaç evlerine gitmişin, millet öküz barda ateşin etrafında ot çekiyo, her türlü ortam mevcut, kızlar bikiniyle ateşin etrafında ter atıyo, biz kendimizi hukukçu ve kaymakam diye tanıtmışız, göte sürülcek akıl yok yeminle.

    bu dalyar bizi devlet adamı diye tanıttıktan sonra, çalışanlar filan bize sıkıntıyla yaklaşıyor, sabahları kadir abi mutlaka bizi bulup hal hatır soruyor, bi sıkıntı var mı, canınızı sıkan bir şey var mı diye soruyor? herkes temkinli mekanda.

    işin ilginç yanı, hiç oda kalmamış bize balayı odasını vermişler, iki sap balayı ağacında yatıyoz. kapımızda kocaman honeymoon yazıyo, sabahları ağaçtan inerken bütün kızlar bize pis pis gülüo. gay avukatla kaymakam diye adımız çıktı camiada.

    bi akşam çıktık gölge bar'a gittik, süleyman bağcıoğlu'nun grup çıkıyo o zamanlar. efsane çalıyo süleyman abi, ben o gece rock'n roll tutkusuyla zil zurna sarhoş oldum, millet beni sırtında balayı odasına taşıdı. ertesi günü kumsalda kusarak ve inleyerek geçirdim. bizim dalyar kanka'nın da canı sıkılmış, dağı tepeyi gezmeye çıkmış, sotede sevişenleri dikizleyim diye. bu bi geldi yüzü gözü kan içinde, dağdan yuvarlanmış.

    en yakın sağlık ocağı adrasan'daymış, apar topar adrasan'a gittik. bunun başını sardılar, dikiş attılar. neyse olympos'a dönüyoruz, bu bana dedi ki;

    - aga bizde kesin nazar var, sen içince böyle olmazdın, bak benim kafa yarıldı, kızlar da bakmıyor.

    - napcaz oğlum?

    - akşam camiye gidip yatsı namazı kılalım.

    biz o akşam, olymposla adrasan arasında terkedilmiş bi cami bulduk, imam kaçmış. bizim kanka cübbeyi, kavuğu giydi, kafasında bandaj olduğu için kavuk düzgün durmuyo, o esnada caminin ışığını gören dedeler, ışığa gelen sinek gibi camiye doluştu, bizim kanka cemaate yatsı namazını kıldırdı. hiç kimse de bu kafası bandajlı manyak kim bize niye namaz kıldırıyo die sormadı aga, biat kültürü buymuş demek ki dedim. cemaat olaysızca dağıldı. film karesi gibiydi o gece. olympos'a karı kız düşürürüz diye tatile gidip, yatsı namazı kılmış mallarız biz, anlatsam inanmazlar. ( inanmayın olm valla inanmayın )

    sonra biz balayı odamıza döndük, battaniyeleri aldık, kumsala güneşin doğuşunu izlemeye gittik, yolda giderken kumsala inmeye çalışan sarhoş bir kız grubuyla karşılaştık, elimizde fener olduğu için bize yanaştılar, beraber kumsala inene kadar can ciğer olduk kızlarla.

    battaniyeleri serdik, ben gitarı çıkardım, romantik bi şarkı çalıyorum, kızlardan en sarhoş olanı benim çaldığım ağır ritmli şarkıda yıldız tilbe gibi dans etmeye başladı, aynı zamanda soyunuyor. işte o an kankayla göz göze geldik, kanka titreyerek kulağıma fısıldadı;

    - sadıç bu hatun çıplak galiba!

    ortalık zifiri karanlık olduğu için, götlerimizi usul usul avına yaklaşan aslan titizliğinde kıza doğru yanaştırmaya başladık, çekik gözlerim faltaşı gibi o esnada, annem görse bu benim oğlumun gözleri değil der, eşşek gibi kıza kitlendim, sonra bizim kankaya döndüm;

    - hacı, kızın altında bikini var, ten rengiymiş ya la.

    sonra kızlar denize girip, ayılıp yanımızdan ayrıldılar, biz iki sap battaniyenin altında koyun koyuna güneşin doğuşunu bekledik;

    - kanka çok pis osurdum oğlum battaniyeyi sakın açma!

    - hacıı! süleyman bağcıoğlu'nun grup da kumsala inmiş, aaa gırnatacı değil mi o! ne güzel öttürüyo ( saksafon çalan abi'den bahsediyo )

    - olm o hatun soyunurken çok fena oldum lan!

    - yine mi osurdun pis herif!

    olympos'ta güneşin doğuşunu izleyin diye anlattım bütün bunları.

    edit: o sabaha karşı kumsalda çaldığım şarkı tüm roman kahramanlarına gelsin

    [http://youtu.be/_eazxzea6h8 http://youtu.be/_eazxzea6h8]
  • adam gitmiş caretta caretta'ların yumurtladığı 1. derece sit alanında ateş yakanları övmüş. "şimdi buralar bozdu" diyor. inanılmaz.
  • antik lykianın batısında bir kent. antik çağda aynı isimle anılan 20 dağdan biri, kuş uçumu 20km. kuzeyde bir dağ, tahtalı dağı yada olymposdan almış ismini. 1.yy.'da korsanlar tarafından işgal edilmiş ve uzun yıllar korsanların karargahları halinde kalmış.
    hephaistos ya da vulcan, yani ates tanrısı kentin baş tanrısı ve çıralı da ki kalıntılarında ona ait bir sunağa ait olduğu düşünülüyor.
    kent bir nehrin iki kıyısına kurulmuş ve nehir yatağı düzenli taşlarla örülerek kanal haline getirilmiştir. rıhtım duvarlarını hala görmek mümkündür. en etkileyici ve önemli kalıntı ise sadece kapı geçidi ayakta kalmış bir tapınaktır. yapım tarihi muhtemelen 2.yy. kentin nekropoli güneydeki tepenin yamacına yayılmış bazıları kayaya oyulmuş, bazırları lahit şeklindeki 200 den fazla mezarıyla dikkat çeker. kalıntılar arasında bir roma devri tiyatrosu bulunmaktadır.
    korsanlığın yeniden başladığı 3. yy da kent yine saldırı ve yağma sonrasında önemini yitirmeye başlamış, ceneviz ve rodos şövalyeleri döneminde etkinleşse de 15.yy sonundan başlayarak terkedilmiş bir kent kimliğine bürünmüştür.son günlerinden kalan ise derenin kuzeyindeki kayalığın üzerinde bulunan ortaçağ kalesidir.
    tüm bunların içinde kaybolmanın keyfi..
    (bkz: hamak)
  • zeusun zirvesinde oturup kafasi kizdiginda asagi simsekler yagdirdigi dag diger tanrilarda orada yasar. [tabi bizimki degil antik yunanliliarinki :))]
  • olympos = huzur
    (bkz: manu chao)
  • nerede doğal bir güzellik var işte orada kıyım var. doğaya bile düşmanca davrananlar neler yapmaz ki?
  • büyükşehir belediyesi chp'ye, çok uzun yıllar sonra da kumluca belediyesi chp'ye geçince sevinmiştik güzel şeyler olur diye.

    daha birinci yıllarında, onlarca yıldır çivi çakmanın bile yasak olduğu olimpos'u, türkiye'nin en değerli tarihi ve doğal güzelliğini imara açtılar.

    tebrikler...
hesabın var mı? giriş yap