• söylenmesi gereken ilk şey, bunun basitçe giderilecek bir durum olmadığıdır. kişiler, yaşantılarında olan bitenler sonucunda bu durumu ya aşarlar ya da aşamazlar. benim şahsi fikrim, yeterince dışlanmayan kişilerin bu durumu kolay kolay aşamayacakları.

    söylenmesi gereken ikinci şey ise bir soru, eğer ortada bir onaylanma isteği var ise, şu soruyu sormak doğru çıkışın ve aşkınlığın kapısını aralar bize: kim tarafından?

    herkesin ilk aklına gelen tavra katılmıyorum. bu bir eksiklik, bir pislik olarak algılanmamalı. özgüvenle elbette ilişkili bir durum fakat salt özgüven ile açıklanamayacak kadar karmaşık bir konu. bizler, olması gerektiği gibi olan bir dünyaya ve düzene gözlerimizi açsaydık ve buna rağmen böyle bir ihtiyacın pençesinde boğuşsaydık, o zaman "bu kişisel bir sorundur" diyebilirdik. fakat maalesef ne dünya olması gerektiği gibi bir düzenle işliyor ne de ideolojik olarak insanın doğasına en uygun sistem inşa edilebilmiş durumda. dolayısıyla hepimiz aslında hatalı bir hayatın içerisine doğuyoruz. bu noktada da adorno'nun o kutlu sözünü bir köşeye yazmakta yarar var: yanlış hayat doğru yaşanmaz.

    ilk kompleks cümlesini, "ayşe'nin bu konuda kırmızıyı işaret etmesi, ahmet'in de aynı fikirde olmasını gerektirmez," gibi bir cümleyi on yedi yaşında kurabilmiş bir insanım ben. eş dost ortamlarında, konuşmayı on yedi yaşında öğrendim şeklinde konuşmamın sebebi de budur. benim için onaylanma ihtiyacının bir ihtiyaç olmaktan çıkartılması hayatta kalabilmem için zorunluydu. küçük yaşlarından itibaren dünya dışlanma şampiyonluğuna oynayan her insan için de zorunludur. diğer türlü yaşayamazsınız. bu nedenle aslında basit gibi gözükse de hiç basit değildir onaylanma ihtiyacını aşmak. ilk bölümde söylediğim şeyi, yeterince dışlanma meselesini yani, bizzat kendi yaşantımdan yola çıkarak söylüyorum.

    kişiler belli bir yaşa kadar sosyal yaşamlarında sorunsuz ilerleseler de, gün gelir kötü bir sürece girerler, kaçınılmaz olan bu şey, daha önce hiç yaşamadıkları bir durum olduğunda o kişileri sarsar ve bir anda hayatın ne kadar boktan olduğuna yönelik bir kabule kapılırlar. hayat zaten böyle bir şey demek akıllarına gelmez çünkü hiç dışlanmamışlardır. hep sevildiklerini, önemsendiklerini hissetmişlerdir. birileri bir anda onu sevmeyince ya da ona karşı cephe alınca paniklerler bu insanlar. bu da doğaldır, kalkıp da özgüvensiz, yarım akıllı demek kaba, acımasız ve abartılı bir yorum olur. neyse, sonuçta onaylanma ihtiyacı aşılır ya da aşılmaz fakat her insan için ortak olan sorun bu onaylanma ihtiyacı ile kardeştir: içindeki enerjinin, yeteneğin, aklın ifadesini bulamaması. bizler için asıl sorun, yapmayı düşündüğümüz şeylerin, fikirlerin gerçek hayatta ifadesini bulamamasıdır. bu sıkıntı o kadar boğar ki insanı zamanla, ister istemez onaylanmanın konforuna doğru itiliriz. hayallerimizi bir kenara atmanın acısını, birileri tarafından onaylanarak dindiririz. yani özetle, onaylanma ihtiyacı bir yandan aşılması gereken ama basit olmayan bir durum iken, diğer yandan acıdan ölmemek için sığınılan bir teselli olarak karşımıza çıkmaktadır.

    her ne olursa olsun bu konuyu toptan ve net şekilde kapatmak için de şu soruyu sormak yeterlidir: onaylanmak, eyvallah ama kim tarafından? bu sorunun tartışmasız ve tek bir doğru cevabı var: evet, kendimiz tarafından. yani kim sorusuna ben cevabını verdiğimiz an, yaşamımızın öznesi olmaya karar verdiğimiz andır. bu karar sizi başkaları tarafından manipüle edilemez, belirlenemez, yontulamaz, törpülenemez kılar. çünkü yaşamınızın öznesi olmaya karar verdikten sonra onaylanma ihtiyacını da hükümsüz kılmış, dolayısıyla başkalarının fikirleri, düşünceleri ve yaptırımları ile kendi aranıza bir duvar örmüş oluyorsunuz. yine çocukluğunda çok kereler dışlanma şampiyonluğu yaşamış olan bukowski'nin şu sözüne bakalım: başkalarının hakkımda ne düşündüklerini umursamayarak ömrümü on yıl uzattım. bu basit gibi gözüken söz, pratikte böyle basitçe uygulanamıyor, uygulanması için mevzunun temeline özne kavramını oturtmalıyız. nasıl ki moda gereği dini reddedenler, üzerine düşünmeden, çok saçma yea diye bir gruba dahil olarak din ile aralarına mesafe koyanlar ileri yaşlarında gerisin geri dine dönüp bir sofudan daha sofu bir biçimde takılıyorlarsa, öznelik temeli olmadan üstü örtülen onaylanma ihtiyacı da çok geçmeden örtünün altından başını tekrar uzatacaktır.

    özellikle kadın erkek ilişkisinde erkeklerin hatalarından en berbatı da bu durum maalesef. benim ne kadar da harika bir erkek olduğumu anlasın diye yola çıkmak, kızı etkilemek olarak kavramsallaştırılsa ve kabul görse de, aslında en derininde bir ispat çabasının tezahürüdür. birisine bir şeyleri ispat etmeye çalışmak ise, karşıdaki kişinin köpeği olmaya gönüllü adaylığınızı koymaktan farksızdır. bisküvi ile değil de meme ile ödüllendirilmek şeklinde özetlenebilecek kahrolası döngüye girdikten bir süre sonra artık ara ara aldığınız o ödülü de alamaz hale gelmeniz kaçınılmaz ve acı bir gerçektir. basit bir şey değil demiştim fakat meseleye buradan bakmanız ve temel soruyu sorup, o sorunun tek doğru cevabını vermeniz, en azından başlangıç reçetesi açısından önemlidir kanaatindeyim. yaşamımızın öznesi olmak yalnızca bu sorunu değil, birçok sorunu da dik kesmekte, bunu da koyalım. koyduk.
  • ''sırf senin isteğine uymuş olmak için devamlı seni onaylayan kişi ile istişarede bulunma. bu kişi sana muhalefet etmeyi senden kopmak olarak algılar. buna karşılık sen, senin lehine ve aleyhine de olsa sana hakkı söyleyebilene güven ve onunla istişare et.''

    (muhammed b. habîb el-basrî el-mâverdî)
  • yaklaşık 1 sene önce bu ihtiyaca deli gibi aç olduğumu fark ettim ve büyük oranda sıyrıldım. bunu bir başarı olarak görebiliriz herhalde di mi?!

    meğer bu ihtiyacın itilimiyle hep onaylanacağım, kabul göreceğim, yadırganıp yargılanmayacağım ortamlar yaratıyormuşum kendime ve nolursa olsun orada bir şekilde duruyormuşum.
    bu ihtiyaç sarıp sarmalamış beni.

    çok uzun süreler kendimi "yanlış" ve "hatalı-sorunlu" gördüğüm ve buna inandığım, bunun sonrasında da "ben buyum ve yanlış değilim" düşüncesine geçiş yaptığım için sürekli bunu destekleme ihtiyacı hissediyormuşum.
    şimdi ise kendi kendimi onaylamayı tercih ediyorum. bir ihtiyaç insanı nerelere götürüyor, tahmin edemezsiniz..

    hem artık anladın mı değil, anlatabildim mi diyorum. eheh.
  • insanin kendine olan guvensizligini* bastirma cabasi sonucu ortaya cikan ihtiyac. yaptigi eylemde ikileme dustugunde dogru* olduguna inanma ve kanıtlama cabasinin sebebi.
  • iyi yaşadığına, güzel olduğuna inanmaya meyilli insanoğlunun, yaşamında hissettiği, ama ne olduğunu bulamadığı eksiklikleri başkalarının bakış açısıyla göz ardı etmeye çalışmasıdır. kendini başkalarının gözlerinde bulmaya çalışan kişiler birey olarak değil sürü olarak yaşamaya mecburdurlar.

    (bkz: aslansın kaplansın)
  • " haksız mıyım? haksızsam haksızsın de." dedirir adama. özellikle rapçilerin duyduğu bir ihtiyaçtır, öyle ki her rap klibinde arkada kafa sallayarak onaylayan bir zenci mutlaka bulunur.
  • (bkz: tamam mı?)
    (bkz: haksız mıyım?)
    (bkz: değil mi?)

    insanın kendini garantiye almak ve bazen de vicdanını rahatlatmak için sorduğu sorularla kendini ortaya koyan istek.

    ameliyat olduktan sonra bir takım egzersizler yapma durumundayım. bir süre sonra hantallaşıyor, yapmam gereken hareketi daha hafif ve baştan savma yapmaya başlıyorum. o sırada başımda duran kimseye 'oldu değil mi?' diye sorup ondan onay alıp yaptığım hatanın etkisinden sıyrılmanın yolunu arıyorum. vicdanım rahatlayana dek yapmam gereken sayıya kadar benzer sorular sorabiliyorum. 'daha iyi değil mi?', 'oluyor değil mi?' vs. alışveriş yaparken ve yaptıktan sonra onaylatma ihtiyacı duymazken düşüncelerimi veya öfkeliyken yaptığım davranışları onaylatma ihtiyacı duymuyor değilim.

    aslında düşününce bu durum insanın kendi kendini ikna etme çabasından başka bir şey değil.
  • şu başlığa gelip, onaylanma ihtiyacı yaşayan eziktir deyip bende yok ben süperim diye ekleyince ego tatmini mi yapmış oluyorsunuz?

    herhangi bir psikolojik rahatsızlığa sahip insanların bu başlıklardaki entryleri okuyup üzülebileceğini düşünmüyor musunuz?
  • varoluşun olmazsa olmazlarındandır. başkaları tarafından onaylanma ihtiyacı olmasa bile, kişinin varlığını sürdürebilmesi için kendi kendini onaylaması gerekir.
hesabın var mı? giriş yap