• avrupa coğrafyasında medeniyetin görülmeyen sınırları bu devletin gidebildiği noktada başlar.
  • ulkede hemen hemen herkesin ecdad olarak kabul ettigi, ancak kabaca bi tahminle ufacik bi zumre disinda kimsenin ecdadi olmayan, su an vatandasi oldugum ve yasadigim turkiye cumhuriyetinden once buralarin sahibi olan devlet.

    benim ecdadim degil, aksine benim ve bircoklarinin ecdadini kesen devlettir osmanli.

    turk tarihi incelenmesi gerekmektedir tekrar. dikkatli bir sekilde. malesef anlatilan cok fazla yanlis bilgi bulunmakta.
  • tum yatirimi balkanlara olan araplar tarafindan kulturu, kurucu ilkeleri asimile edilmis balkan devleti.

    varligi boyunca turk halkina yatirimi olmayan, anadolu insanini savasta asker barista bugday uretecek, her basit ise kosturacak insan olarak siniflandiran cok uluslu devlet.

    bu devletin onurunu da birinci dunya savasinda baslarina tac ettikleri, memleketi yedirdikleri ermeniler, rumlar degil yine turk soylu anadolu halki korumustur.

    selanikli yoruk soylu bir yetim geldi iyi ki yikti saltanatinizi basiniza.
  • öyle de yıkıldı böyle de yıkıldı. bari ellerini kardeş, evlat kanına bulamasalarmış.
  • moğollardan kaçarken kurulmuş ve daha sonra koskoca bir imparatorluk haline gelmiş olması sanıyorum ki erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır sözüne ilham kaynağı olmuştur.
  • saygıyla yad ettiğim devlet.

    ironiktir ki bugün osmanlı hanedanını ecdat diye diye yerlere göklere sığdıramayanlar, o devletin yetiştirdiği tartışmasız en önemli komutanlardan birisi olan atatürk'ün kurduğu cumhuriyete çamur atmak için fırsat kollayanlar, her fırsatta osmanlı güzellemesi yaparak tarihin akışını inkar etmeye kalkışanlar eğer ki osmanlı döneminde yaşıyor olsalardı çok büyük ihtimalle o hanedanlığın her daim üst perdeden baktığı ve kolay kolay da devlet kademesinde önemli yerlere gelmesine fırsat vermediği tebaadan, "avam tabakadan" olacaklardı.

    hemen hemen her hanedanlık gibi, osmanlı hanedanlığı da çok zengin bir kültürle beslendi. bir yandan kökeni eski türk devletlerine kadar dayanan gelenekler ve görenekler, bir taraftan islam ahlakı (bugünün islam ahlakıyla pek alakası olmayan) ve bir taraftan da üzerine oturduğu bizans-roma kültürüyle meydana getirildi bu medeniyet. uzunca bir dönem de tebaasını müreffeh, hanedanlığını muktedir, askerlerini muzaffer kıldı.

    o hanedanlık, bugün ecdat ecdat diye türkü tutturanların aksine eğitimliydi ve kültürlüydü. elbette eğitim denildiğinde akla bugünkü gibi modern tarzda bir eğitim gelmemeli. ancak bu insanlar osmanlının ve onun arkasına aldığı türk devlet teşkilatının, islam medeniyetinin, roma medeniyetinin ve dolaylı yollardan daha nicelerinin devlet felsefesini öğrendiler. kadınlarını ayrı, erkeklerini ayrı eğittiler.

    tarihe damgasını vurmuş olan her devlet, devlet idaresi konusunda muazzam ölçüde titiz davranmış ve devlet idaresinde görev alacak kimselerin işlerinin ehli olmasına önem göstermiştir. devleti ali de buna bir istisna değildi.

    ben osmanlı devletine bir hayranlık besliyorum. özellikle de bugün içine düştüğümüz durumu gördükçe. cehalet her yanımızı kaplamış. bir dönemler kelleleri pahasına osmanlının iyiliği için devrin sultanına raporlar veren, kimi zaman nazik bir üslupla, kimi zaman nüktedan bir dille, kimi zaman ise ağır bir dille yapılması gerekenleri söyleyen insanların o devrin "erken muhalifleri" olduklarını unutuyoruz. osmanlı'yı "muhteşem" yapan bu insanların bir kısmının "dönme", bir kısmının ermeni, bir kısmının devşirme olduklarını bugünün osmanlı sevdalıları kabul bile etmez. işlerine geldiğinde ağızlarından düşürmedikleri abdülhamid'in sanata ve müziğe olan ilgisinden bahsetmezler mesela. onun piyano çaldığını; batı müziği, bale ve operaya ilgi duyduğunu pek duymazsınız "osmanlı torunlarından". sadece marangozluğundan bahsedip geçiştirirler. neticede yobazlar marangozluğu hobi olarak kabul eder de, müziği etmezler.

    çünkü günümüz osmanlı torunlarının derdi osmanlıyı yüceltmek, tıpkı ispanyol krallığı gibi, ingiliz sömürge imparatorluğu gibi, bir dönemliğine dünyanın en büyük güçlerinden olmayı başarmış bir devleti saygıyla yad etmek değildir. çoğunun bunu yapabilecek bilgisi de, konuya ilgisi de yoktur zaten. o yüzden halil inalcık ismine aşina değillerdir, o yüzden ilber ortaylı'ya kulak bile vermezler, murat bardakçı'ya gerçek bir osmanoğlu'nun yazdıkları üzerinden ortaya attığı iddialar gerekçesiyle etmedikleri hakareti bırakmazlar da gidip fesli bir adamın söylediklerine kulak kesilirler.

    peki nedir onların derdi? onların derdi sultan ikinci mahmud'dan ikinci abdülhamid'e kadar pek çok sultanın yaptıkları reformlarla tohumlarını attıkları, osmanlı tebaasının ve dolayısıyla türk halkının son umudu olarak yetiştirilmiş olan başta mustafa kemal atatürk olmak üzere pek çok osmanlı asker sınıfının, bürokratlarının ve aydınlarının çabalarıyla kurulan türkiye cumhuriyetine, onun rejimine ve modern devlet anlayışına çamur atabilmektir. atatürk'e, reformlarına ve dolaylı olarak tarihin akışına güçleri yetiyorsa doğrudan, yetmiyorsa dolaylı olarak hakaretlerde bulunmaktır.

    şu sözlükte bile atatürkle ilgili ipe sapa gelmez, hiç bir bilimsel ya da mantıki dayanağı olmayan iddialarda bulunan troller, bu başlığa pek de bir şey karalamamışlar. ben tarihçi değilim. yazdığım şeyler ise sorgulanabilir, araştırılabilir şeyler. şahsi yorumlarım haricinde, elle tutulur iddialar. şahsi yorumlarım ise sorgulamaya ve tartışmaya açık. yani öyle bir cinni vasıtasıyla tarihte kendine yer edinmiş birisi hakkında öğrendiğim(!) şeyler değil. peki bu sözde osmanlı torunları neden kendi bilgilerini, osmanlı devleti hakkındaki genel görüşlerini, onu ne şekilde tahayyül ettiklerini konuşmuyorlar, tartışmıyorlar da; onun yerine kıymeti kendinden menkul iddialarla, menkıbelerle, masallarla zaman kaybediyorlar? hiç bir dayanak olmaksızın cumhuriyete ve onun değerlerine saldırıyorlar?

    gördüğüm kadarıyla bu durum bu insanların osmanlı'ya hayranlıklarından ziyade, kendi içlerine sindiremedikleri her meseleyi cumhuriyete ve atatürk'e yükleme çabasıyla hareket etmelerinden kaynaklanıyor. en azından ben böyle yorumluyorum.
  • hep kazandığı topraklarla övündük.
    peki kazandıktan sonra ne yaptı?

    aşağıdaki örnek 1603 yılında. kanuni öleli 40 sene bile olmamış. osmanlı'nın en büyük topraklara ulaştığı zamanlar.

    dün 2. abdülhamit hakkında bir anekdotu paylaşmıştım.
    (bkz: #60497140)
    işte yönetici - yönetilen ilişkisi padişah - kul olarak görüldüğünde olabileceklere bir örnek daha.

    --- alıntı ---
    elimizdeki kaynaklar 16.yy'da osmanlı topraklarında, anadolu'nun göbeğinde sivas ve civarında yaşanan vahim bir yamyamlık olayına işaret etmektedir. ilk olarak bu iddia ile erdoğan aydın'ın "osmanlı gerçeği" adlı eserinin 10. baskı, s.219'da karşılaştım, toprak reformu yapamayan ve bir yandan da celali isyanları ile boğuşan osmanlı'da 1603 yılında anadolu halkı açlıktan ve sefaletten kırılacak noktaya varmış, 2/3'ü yaşadıkları yerlerden ayrılarak kaçmak zorunda kalmışlardır. anlatılanlar bu kaçıp gidenlerin yerine geride kalanlar ile ilgilidir.

    zeki coşkun'un "öteki sivas" adlı eserine de giren bu konudaki gerçek alıntı şemseddin sivasi'nin "necmü'l hüdâ fî menâkib iş-şeyh şems-id-dîn eb-is-senâ" adlı eserinde, yani o dönem kaleme alınmış bir kaynakta geçtiği için iddianın ciddiyeti daha da artmaktadır.

    sivasi eserinde aynen şöyle aktarıyor;

    "arazi baştan başa sahipsiz, boş ve muattal kaldığından açlık baş gösterdi. fukara halk ot yapraklarını, ağaç köklerini ve kabuklarını, daha sonra çöplük ve yollarda buldukları cifeleri yediler ve kurtlar gibi köpek ve kedileri avladılar. bu feci durum devam etti. 1012 tarihinde kaht-ü gala son haddine varmıştı. kedi ve köpek de kalmayınca hayvan kanlarını ve leşlerini ve daha sonra da çocuklarını boğazlayıp yemeye başlamışlardı. hatta bir gün bir tencerede pişirilmiş çocuk eti bulundu. boğazlayanı ateşe atmaya hükmettiler. bu adam yanarken etrafını çeviren aç insanlar ateşin alevi hafifleyince bunun büryan gibi kızarmış etini de yemek için kapıştılar. bu hadiseden sonra artık bu feci hal men edilemez de oldu. fakirlik, açlık, insanları böyle ne kadar fena akıbetlere sevk ediyor. bu, çok azim bir müspet idi."
    --- alıntı ---
    http://odatv.com/…myamlik-var-miydi-1405161200.html
  • en güçlü olduğu yüzyılda bürokratlarının ve subaylarının neredeyse tamamı müslüman kökenli felan olmayan devşirmelerden oluşan devlet.

    kimse de sormaz anadoluda ve ortadoğuda yüzlerce yıllık müslüman ailelerde yetişmiş çocuklar dururken kalkıp da balkanlarda ortodoks ailelerde yetişenler neden saraya orduya dolduruldu diye.

    işimize gelmiyor çünkü, ecdadımız osmanlı hiç de onu düşünmek istediğimiz gibi bir sünni şeriatı devleti felan değildi.
  • "nasıl bir kalp bıraktın, bilir misin ardında? bilir misin kırılan kalpler düzelmez asla." şarkısından esinlenerek

    nasıl bir halk bıraktın, bilir misin ardında? bilir misin bu halkta gurur kalmamış asla.

    adam toprak kaybetmeyi, anlı şanlı basın toplantısıyla açıklıyor. her şeyi boşalttık diyor bir de. her fırsatta atıfta bulundukları siz devlet-i âli, siz söyleyin, balkanları, kafkasları, arap yarımadası, afrika'yı kaybettiğinizde bu kadar güzel propoganda yapabildiniz mi ha?
  • koca bir hüzün imparatorluğu.

    içinde hiçkimse mi mutlu olmaz.

    yükselme döneminde babalarına layık olmaya çalışıp boyuna toprak fethine koşan padişahların performans anksiyeteleri, fatih’in kardeş katlini yasallaştırmasından sonra büyük kardeşe bir şey olursa diye tahtı garantiye almak üzere ve babasının uçkurunun keyfine doğmuş boğazlanmak için bekleyen mini ve koca şehzadeler, bu şehzadelerin dertli anaları, evinden koparılıp hareme hapsedilen ve sonra halvete gidip istikbalini kurtarmaya çalışan cariyeler, halvete gittikten sonra hamile kalma çabaları, sevdikleri adamı başkasıyla paylaşmaya razı bırakılmaları, cariyeler arasındaki yüksek dozda rekabet, hamile kaldıktan sonra erkek bebek doğurma baskısı hissetmeleri, erkek doğunca oğlunu tahta çıkarma uğraşları, oğullarını tahta çıkaramayan gözdelerin oğullarının canını alacaklar korkuları. duraklama sonrası kime güveneceğini şaşıran, her an rakip taraf komplosuna kurban gidebilecek güçten düşmüş padişahlar, ahmet’ten sonra kafese hapsedilen şehzadeler. kafeste yıllarca çıldırtıldıktan sonra bu garibanlara isyan ateşiyle tutuşmak üzere olan koca devleti yönet denmesi, padişahın gözüne girip sevinçten uçarken iki günde ayağı kaydırılan sadrazamlar, paşalar, ağalar. padişaha yakın olan bir kulun illa ki sonunda çıkarına zarar verdiği bir saraylı yüzünden kelleden olması. padişaha uzak olanın, reayanın açlıktan ölmesi, duraklama sonrası yeniçerinin ve sipahinin maaş sıkıntısı, duraklama öncesi çılgın padişahlar tarafından deli dana gibi oraya buraya saldırtılmaları, sürekli toprak fethine gönderilmeleri. erkek doğsa padişah olamadıkça ölecek olan şehzadelerin yanı sıra kız olduğundan babasının yüzüne bakmadığı sultanlar, bunların çoğunun devlet çıkarı için güç sahibi moruklarla zorla evlendirilmeleri, çükü kesilmiş gariban ağalar, çocukken toprağından koparılmış ve evlenmeleri yasak gariban daimi askerler.

    imparatorluk, içerisindeki her allah’ın kulunun mutsuzluğunu garantilemeye dayalı bir sisteme sahipmiş. süper valla.
hesabın var mı? giriş yap