• antik roma'nın tüm tanrıları için tapınak olarak inşa edilmiş bir yapıdır. panteon kavramı bugün içinde meşhur kimselerin gömülü olduğu anıtlar için kullanılır. tüm roma yapıları içinde en iyi korunmuş olanı ve muhtemelen de dünyada döneminin en iyi korunmuş binasıdır. tarih boyunca hep kullanılmıştır. günümüze kalan binanın tasarımı genellikle trajan'ın mimarı şamlı apollodorus'a atfedilir ancak imparator hadrianus veya onun mimarlarına ait olması muhtemeldir. 7. yüzyıldan bu yana kilise olarak kullanılan panteon roma'daki en eski beton kubbeli binadır. tepesinde daire biçiminde boşluk vardır. bu kubbenin çapı 43 metredir. tavanında oculus (göz) adı verilen 26,24;ft. (8 m) bir açıklık vardır, yağmur girmediğine dair bir inanış olsa da bu doğru değildir. bu kadar geniş çaplı bir kubbenin betondan yapılması da o günün teknolojisiyle hala bir soru işaretidir. ilk başta içerisinde pagan tanrı heykelleri varken, kilise tarafından bu heykeller yok edilmiş, pantheon da bir katolik kilisesi haline getirilmiştir.
  • kubbesinin tepesinde yuvarlak bir delik bulunan ve hocalarımızın 'yağmur yağsa bile bu delikten yağmur damlaları girmez, mimarisi o derece muhteşem yapılmıştır' diye talihsiz bir açıklama yaptıkları, yağmurlu bir günde kilisenin ortasının göle dönüşerek insanların neye uğradıklarını şaşırdıkları, kubbesinin büyüklüğü nedeniyle bir zamanların statik betonarme harikası ve roma imparatorluğunun gücünün simgesi.
  • ingilizce->genelde bir kulturun bir toplulugun bir inancin toplucana tum tanrilarina denir
    misal greek pantheon, norse pantheon, egypt pantheon, roman pantheon

    yunanca kokenli bir kelimedir

    ayni zamanda eski roma da tum tanrilara adanmis bir tapinak
  • bu harikulade yapinin italyancaya kazandirdigi bir deyim vardir: dimmi il pantheon non la rotonda. birseyi dogrudan soylemeyip dolayli yoldan anlatanlara ''bana kubbe deme, pantheon de'', yani durum neyse acikca soyle anlamina gelen bu ifade kullanilir.
  • 117-125 yillari arasinda yapilmistir pantheon. binanin on planindaki yazidaki bahsi gecen kisi, marcus agrippa, binanin mimari olan augustus'un yakin arkadasi ve pantheon yapilmadan once o alanda duran yapitin mimaridir. yapitin mimarisi zamaninin en komplike mimarilerindendir. soyle ki: mimarinin yarim kure kubbesinin tepesinden yere kadar olan mesafe, yarim kurenin cevresine esit uzunluktadir. o zamanda bu buyuklukte bir yapitta bu unsuru saglayabilmek cok zor ve zaman alici bir prosedurdu. duvarlari ni$ler susler. interiorda kubbenin icinde be$ sira olarak bulunan kare bantlar optik bir illuzyon saglamanin otesinde kubbenin cokmesini onler. tapinagin ust kisminda latincede goz anlamina gelen oculus bulunur. bu yapitin sahibinin oculusu oraya koyma sebebi, bantlarla sagladigi illuzyonla birlikte, oculusu jupiterin gozu olarak gostermeye calismak idi. binanin adi, pantheon, butun anlamina gelen pan ile tanrilar anlamina gelen theoi kelimelerinin birlesmesi ile olusur. binanin, o zamanlar bilinen bes gezegene***** adandigi soylenir.
  • tüm tanrılar'a adanmış muazzam yapı.
    şimdi piazza della rotonda olan meydan pantheon inşa edildiği zaman pantheon'un avlusuymuş; çevresi duvarla örülüymüş. şimdi pantheon'un tam karşısında mcdonald's olması; hatta mcdonald's oklarıyla pantheon'un işaret edilmesi tuhaftır.
    inşa tekniği ise tam bir devrimdir. pozzolana bağlayıcı maddesiyle elde edilen beton kullanılarak kubbe "dökülmüştür". fakat betonu oluşturan malzemelerden olan taşlarla ağırlık çok artacaktı ve kubbe kendi kendi taşıyamayacaktı. bu nedenle:
    -kubbenin tepe kısımının inşasında ağırlığı azaltmak için sünger taşı kullandılar. bu taş çok daha hafifti,gözenekli yapısı nedeniyle su üzerinde bile yüzebiliyordu.
    -kubbe kesiti tepeye doğru inceliyordu.
    -tepede oculus denilen boşluk açıldı.
    -kafesleme tekniği ile kubbe hafifletildi.
    -kubbede açma olmaması için dışına 8 sıra emniyet çemberi örüldü.
    -kubbenin oturduğu duvar; kubbeyi taşımak için kalın olmalıydı. bu da hantallığı getiriyordu. hantallıktan kurtulmak için duvarda nişler açıldı, niş önlerine sütün konuldu. her niş ayrı bir tanrı için ibadet köşesi oldu.
  • pantheon tüm tanrıların tapınağı demek değildir. sadece "tüm tanrılar" anlamına gelir.
    yapı bir tapınak olduğu için tüm tanrıların tapınağı anlamına gelir diye geçiştiriyorlar, neyse konu bu değil.

    bu yapı yapılmadan önce dönemin imparatoru (ki ilk roma imparatorudur kendileri) augustus romayı mermerden bir kent haline getirmeye çalışıyordu. pantheon da o zamanlar başka isimli bir tapınaktı ama mermer değildi. bu kenarda dursun.

    gelelim esas adamımız marcus vipsanius agrippa'ya, ben kısaca agrippa diycem ama başka agrippa'lar da var kafanız karışmasın, bu hikayede sadece bu var.
    agrippa reyiz romalı (bu da onu soylu yapar), konsül (yani mecliste sözü dinleniyor), general (yani kafası savaşa çalışıyor), devlet adamı (yani vatanını seviyor), mimar (yani binalardan anlıyor) ve zengin (yani zengin) bir eleman, aynı zamanda gaius julius caesar octavianus'un (biz augustus diycez) pampası (yani torpilli).

    augustus , daha henüz roma cumhuriyet dönemindeyken, marc anthony ve sevgilisi cleopatra'nın birleşmiş güçlerine karşı yaptığı aktium deniz savaşı'ndan galip çıktıktan sonra (bu savaş aynı zamanda roma cumhuriyet döneminin son savaşıdır) romayı adam etmeye kararını uygulamaya başlamıştır ama biraz da yardıma ihtiyacı vardır. işte burda hem deniz savaşında çok büyük yardımları olan, hem mimariden anlayan, hem de güvenip sevdiği pampası agrippa'ya bu konuda yardım etmesi için görev verir.

    agrippa önce romaya çeşitli banyolar yapar, bahçeler yapar, portikolar yapar (stoa gibi üstü kapalı sütunlu yollar işte), sonra da köhne ama sevilen bir tapınağı alır mermerden inşaa etmeye başlar. ne zaman ki inşaanın bir kısmı campus martius'un alanına taştı işler değişti, çok da değişmedi.

    campus martius (yani savaş tanrısı marsın alanı) lejyonların talim alanlarına verilen isim olsa da bu campus martius agrippa'nın kendi özel arazisiydi. aynı araziye daha önce neptün bazilikası (kilise olan değil bu, halk işlerinin çözüldüğü yarı belediye yarı mahkeme) diye bir yerde yapmıştı ve bu iki yapıyı da kendi özel mülkü olarak kullanıyordu.

    fakat tam tarihini hatırlamadığım bir dönem, tapınak, alınlık hariç (tapınak girişlerinde yukarda bulunan üçgen gibin alan) tamamen yıkılır. daha sonraları imparator trajan bu tapınağı tekrar yaptırır. tapınak tamamlandıktan 4 5 yıl sonra, bir yangın yüzünden tapınak tekrar yıkılır. trajandan sonra gelen imparator hadrian tapınağı tekrar inşaa ettirir ve bir daha yıkılmaz. gerçi sonraları kilise olarak iş görmeye başlar ama sonuçta o da tapınak.

    ilk hali ve agrippa'nın yaptığı halinin neye benzediği pek bilinmese de alınlık kısmında bulunan, "bunu lucius'un oğlu marcus agrippa üçüncü konsülken yaptı" yazısını kimse değiştirmedi.

    ha siz atina akropolündeki tapınağı merak ettiniz ama hala bunu okuyorsanız yanlış yerdesiniz. o tapınağı arıyorsanız sizi şuraya alalım (bkz: parthenon).
  • vatikan müzesini gezerken pantheon'a fena halde benzeyen bir yer görürsünüz. tıpkı pantheon gibi bir kubbe vardır fakat buranın ortası delik değildir. "ahanda pantheon'a ne kadar da benziyor" derken yanda mekanı anlatan turist rehberinin buranın pantheon'dan esinlenerek yapıldığına dair sözlerine kulak misafiri olursunuz. pantheon olağanca orjinalliğiyle vatikan'ın ortasında bile soluk alıp vermeye devam eder...

    pagan inanışı gereği bütün tanrıların tapınağı olarak yapılan pantheon, daha sonra papalık tarafından kutsanarak hıristiyanların da ibadet edebileceği bir yer haline gelmiş.

    günümüzde bir tür turistik mekan görünümünde olan ibadethane, halen geçmişin tanrıyı evrenle özdeş gören paganist inaç anlayışının görkemini taşımaya devam ediyor.

    roma'ya yolunuz düşerse bin yıllar öncesinden gökyüzüne açılan bu yapıyı mutlaka görün.tanrının eğer varsa hiçbir organize dine sığmayarak o kubbedeki delikten sizinle birlikte sonsuzluğa yol aldığını hissedebilirsiniz.
  • mermer kaplamaları bizi ilgilendiren bir özellik taşıyan tapınak-müze.
    sunağın yanındaki levhadan okuduğum kadarıyla; beyaz zemin-mavi çizgiler taşıyan mermerler anadolu'dan (tahminen marmara'dan) getirilmiş. ayrıca bordo renktekilerin de mısır'dan getirildiği yazıyordu. bu mimari ayrıntı aynı zamanda hangi yapıda var peki: (bkz: ayasofya)
  • roma gezisinden önce burasını çok ciddiye almıyordum. belki de tavsiye verenler çok şey bilmiyordu. ta ki dapdar bir sokaktan önüne çıkıncaya kadar. benim tarih ve kültür tutkunu birinin nasıl şok geçireceğini bir düşünün. hakikaten büyüleyici bir mekan. tavandan giren ışık tam biz içerdeyken öyle bir illüzyon yarattı ki, çoğu insan büyülendi. büyülenmiş halde çektiğim fotoğraf için buyursunlar.

    çok güzel
hesabın var mı? giriş yap