• raşomon 1950 yapımı akira kurosawa filmi...aynı zamanda the ghost dogda elden ele dolaşan sonra sahibesine geri dönen kitabında ismi idi...film de 4 kişi tarafından çelişkili aynı derecede inandırıcı bir olayın öyküsünü anlatılıyor...gerçeğin göreceliliği ve ghost dog bi alaka ama jim jarmusch un bu tema üzerinden filmde bir göndermesi olduğu düşünülebilinir...
  • başrollerinde kurosawa'nın gözdesi, efsanevi oyuncu toshiro mifune, machiko kyo ve masayuki mori'nin bulunduğu 1950 yapımı akira kurosawa filmi. filmin senaryosu ryunosuke akutagawa tarafından yazılan rashomon adlı öykü kitabından uyarlanmıştır. ghost dog filminde görünen kitap, yukarıda bahsi geçen kitaptır.
  • 1952 yılı yabancı film oscar ını almış film.kyoto nun 18.yy'da yıkılan ünlü kapısı raşo'nun altında yağmurdan korunanların anlattığı; ormanda yolculuk eden bir çiftle karşılarına çıkan haydut arasında geçen aşk-ihanet-cinayet öyküsünün 4 farklı yorumu üzerine kurulu, gerçeğin yüzleri ve insan öyküleri ile akılda kalan film.
  • "but homer you loved rashomon." -marge

    "that's not the way i remember it." -homer
  • teknik açıdan, çekildiği yıla bakılarak beğeni görmesi; verdiği mesajların geçerliliği açısından da takdir edilmesi gerekir. 88 dakikadır bu film. ayrıca nedendir bilinmez usual suspects'i çağrıştırabilir kişiye.
  • erkek ve kadında dürüstlük algılayışını inceleyen film. müzik olarak otantik japon müzikleri yerine senfonik ve arap tadındaki * müzikler pek bir garip kaçmış.
  • nsl bir sinema aşkıdır: çerçevedir, kadrajdır, geçişlerdir, kamera haraketleridir, görseldir, kurgudur, sesdir. dahada ölümcülü siyah-beyaz da bulduğu yağmurlu atmosferdir.. coppolanın deyimiyle gelmiş geçmiş en iyi sinemacılar elinin bir parmağı olduğunu tescil etmektir..öylesine sade ve yaratıcıdır ki insan kamerayı eline alıp düşünmeye başlar.. yağmur altında kadim, harap kapıyı yukardan aşağıya bir alışı vardır kapının tüm ihtişamını görkemli bir biçimde verir..
  • siyah beyaz dünyada tertemiz bir sağanak göstererek enfes başlayan filmi, seyirciye aslında ne olduğunu merak ettirerek devam ettirir kurosawa. tüm karakterleri her çeşit açıdan görürken adeta jilet gibi kayan kamerayla, tam yerinde açılarla karşılaşırız sürekli. birbiri ardına hikayeler anlatılır ve her adımda gerçeğe biraz daha yaklaştığımızı anlarız. öyküler doğrudan bize anlatılmaktadır filmde hakim hiç görünmez. sonunda ise elimizde insanlıkla ilgili bir parça umut ve bolca soru işareti kalır.

    gerektiğinden bir parça fazla bir şey göstermeden, çok az mekanlı ve geneli dialoglarla geçen filme benzersiz bir görkem enjekte etmek de akira kurosawanın başarısı elbette. başyapıtlarından..
  • eşkiya, kadın ve samurayın hikayelerindeki dövüş sahneleri ile gizli tanığın hikayesindeki dövüş sahneleri arasındaki uçurum çok manidar. tabi bundan yola çıkarak sonuncu için de en doğru hikayeydi diyemiyorum çünkü orda da tanığın kahramanları küçümseyip çarptırması söz konusu olabilir. atalarımızın kimse yoğurdum ekşi demez ve nalıncı keseri gibi kendine yontmak sözleri filmin özeti oluyor
  • her ne kadar önemli sayida insan bu filmin gercegin göreceliligi hakkinda oldugunu düsünse de, rashomon insanin dogasi hakkindadir. kurgusal bir incelemedir. hatta bu inceleme öyle bir noktadadir ki, akira kurosawa filmde hayvan kullanmadigi halde, (sinekleri saymiyorum) filmden önceki provalarda oyuncularina hayvan görüntüleri gösterip, o hayvanlar gibi davranmalarini özel olarak istemistir. amac insanin tinsel derinligine inebilmektir.
hesabın var mı? giriş yap