• en sonda söyleceğimi en başta söyleyeyim: bugüne kadar izlediğiniz bütün belgeselleri unutun! unutun zira daha demin bitirdim ve halen ben az önce ne izledim diye düşünüyorum: şimdi bu bir hayvan belgeseli miydi, yoksa şempanze kostümü giymiş aktörlerin oscarlık performanslarıyla bezeli bir dizi ya da bir film miydi?!

    --- spoiler ---

    her biri ortalama 45 dakikalık dört bölümden oluşan ve tamamında -doğal olarak- şempanzelerin yer aldığı bu belgeselde, dış sesi (mahershala ali) saymazsak tek bir diyalog yok ama her nasıl oluyorsa oluyor ve yönetmen james reed bize, uganda ngogo yağmur ormanında yaşayan yaklaşık 200 bireyden oluşan şempanze topluluğundaki;

    - koca bir imparatorluğun kuruluşunu ve akabinde ortadan karpuz gibi ikiye ayrılışını,
    - machiavelli'nin prens'ine taş çıkaracak politik entrikaları, güç mücadelesini, fırsatçılığı, rekabeti, ittifak oyunlarını, hiyerarşiyi, yalakalığı, adam kayırmacılığı,
    - carl schmitt'in dost-düşman ayrımının tillahını,
    - ikinci dünya savaşı'ndaki blitzkrieg taktiklerine ve hatta heinz guderian'ın tanklarıyla yaptığı yıldırım hızındaki yarma hareketlerine nal toplatacak saldırıları,
    - bile isteye yapılan keyfi öldürümeleri, katliamları, sürgünleri,
    - dişi-erkek ilişkisini, cinsel birleşmeyi, dışarıya kız vermeyi (yemin ediyorum var böyle bir şey, merak eden 4.bölüme baksın), aileyi, bebek sevgisini, sosyal bağları, sevinci, hüznü, hırsı, çaresizliği, ölümü

    ve daha bir sürü şeyi anlatıyor. tabi şimdi bunları böyle yazdım diye kalkıp bana <başka bir canlıya insanî nitelikler atfetmenin, bu ucuz antropomorfizmin ne gereği var> diye sitem edebilirsiniz ama n'olur etmeyin! eğer bu belgeseli izlememiş olsam ve birileri de yukarıdakine benzer şeyler yazsaydı yemin ederim ben de derdim ki < antroposentrizmini sevsinler senin!> lâkin işte kazın ayağı öyle değil.

    biliyorum gereksiz ve hatta saçma gelecek ama tekrarlamak isterim: belgeselde tek bir tane bile diyalog yok! peki o zaman bu belgesel, nasıl bu kadar etkileyici olabilmiş?

    bunun en baş nedenini söyleyeyim hemen: de te fabula narratur, yani anlatılan senin hikayendir. bu sözün doğruluğunu anlamak için şempanzelerin en yakın akrabamız olduğunu, dnalarımızın %98'den fazlasının aynı olduğunu falan söylememe gerek yok. yakın çekim plandan herhangi birinde kumandanın stop tuşuna basıp karşınızdakinin gözünün içine bakın! ama biraz yaklaşın, biraz daha, daha da.... et voilà! görüyor musunuz, bütün akraba-i taallukatınız da size bakıyor: görsel

    yani sen şimdi bize maymundan mı geldik demeye getiriyorsuncu evrim fukaralarını yolun burasında bırakıp belgesele devam edelim. ne diyorduk? ha, evet bu belgeselin niye etkili olduğunu anlatıyorduk.

    şimdi bunun bir ikinci nedeni de belgeselin odağındaki şempanze grubu, mega bir topluluk olmasına rağmen belgesel bize her bir şempanzenin farklı karakterlere, özelliklere ve görünüşe sahip olduğunu bir şekilde göstermeyi beceriyor. tabi bunu istese 200 üyenin her biri için de yapabilirdi ama bunun yerine birbirine ölesiye düşman merkez ve batı grubu içindeki yaklaşık 20 kadar bireye odaklanıyor. ilk başta biliminsanlarının bunlara verdikleri adlar ile yaşları ekranda beliriyor ama bir süre sonra ekranda adları görünmese de kimin kim olduğunu hemen anlıyorsunuz.
    mesela merkez grubun;
    - alfa erkeği, ngogo mahallesinin en bıçkın kabadayısı, yeri göğü titreten, etrafındakilere gücünü göstermek için habire taşı toprağı döven 30 yaşındaki jackson!
    - jackson'un korumalığını yapan aşırı vücut çalışmış 40 yaşındaki miles.
    - en ufak çuvallamasında jackson'un tahtına oturmak için fırsat kollayan zeki ve özgüvenli 21 yaşındaki abrams.
    - grubun istenmeyen adamı, kendisini kimselere beğendiremeyen 14 yaşındaki zavallı gus.
    - ve nihayet korku filminde ilk öldürülen kişi rolündeki kadersiz pork pie.

    batı grubunun öne çıkan şahsiyetleri ise;
    - 27 yaşındaki alfa erkeği hutcherson,
    - ormanda hangi ağaçta meyve olup olmadığını şak diye bilen 44 yaşındaki tecrübeli garrison,
    - batı sınırında düşmana göz açtırmayan devriye lideri 35 yaşındaki rollins ve yardımcısı olan kardeşi 21 yaşındaki damiens,
    - hutcherson'un anası ve ormanın en yaşlısı 65 yaşındaki garbo,
    - ve garbonun alfadan sonra diğer oğlu olan, elini bir avcı tuzağında kaybetmesine rağmen en şiddetli çarpışmaların muzaffer savaşçısı 34 yaşındaki richmond.

    bu arada ben batıcıyım. çünkü bunlar arasında gücün dağılımı daha orantılı, hiyerarşi nispeten az, kadın ve erkek arasındaki rol dağılımı çok daha eşitlikçi. oysa merkez grubu tam anlamıyla patriyarkal ve hiyerarşik. kadınlar ise hep ikincil rolde.

    ayrıca şunu da ekleyeyim bu belgeseli izlemeden önce şempanzelerin birbirini tımarlamasının aşırı politik bir anlamı olduğunu zerre düşünmezdim. kimin kimi tımarlayacağı, tımarlayanı tımarlamanın ne demek olduğu kelimenin tam anlamıyla bir ölüm kalım meselesi!

    uzattığımın farkındayım; bu belgeselin niye bu kada çarpıcı olduğunun son ama en önemli nedenini anlatıp bitireyim. bu belgeselde diğer hayvan belgesellerindeki gibi uzaktan ve çaktırmadan çekilen görüntüler, kamufle edilmiş kameralar, zoomlar falan yok. tam tersine kameralar neredeyse şempanzenin gözünün çapağına varıncaya kadar yakın çekim yapıyor. ee, bunu kaçak göçek yapmadılarsa nasıl becerebilmişler derseniz hemen cevaplayayım: şempanzelerle birlikte yaşararak! ikisi merkez şempanze grubunda, diğer ikisi de batı grubunda olmak üzere dört kameraman bilfill 400 gün geçirmiş şempanzelerin arasında. film ekibinin söylediğine göre şempanzeler için artık onlar ormanın adeta bir parçası haline gelmiş. valla ben onların yabancısıyım ama zaten izlediğinizde göreceğiniz üzere şempanzeler kameramanları pek umursuyor gibi de görünmüyor hani; çatır çatır kavgalarını, dövüşlerini falan yapmaya devam ediyorlar. kamera arkası görüntülerine bakmak isterseniz, hemen şurada https://www.youtube.com/watch?v=czal12h2yny
    --- spoiler ---

    unutmadan; şempanze imparatorluğu belgeseli çekimler sırasında bir orman fili* tarafından öldürülen sebastian ramirez'e adanmış.
  • arşiv niteliğinde belgesel. eğer insan türü kendini ve dünyayı yok etmezse insanlık çok ileri boyutlarda gelişirse bu belgeseli evrim tarihinin en önemli belgeselleri arasına alırlar. evrimsel psikoloji alanında çalışan ya da çalışmak isteyen birisi bu belgeseli izlemeden bu bilim dalı ile uğraşıyorum demesin ayrıca.
    (bkz: evrimsel psikoloji)
    (bkz: evrimsel psikolojinin herşeyi açıklaması)
    (bkz: #7633485)
    #151153927
    #151564711

    neden evrimsel psikolojiye atıf yaptık. bugün şempanzelerin en yakın akrabaları olan primat atalarımızın zihinleri, ağaç tepelerinden yere inmeden önce, yaşamı anlamlandırma, tehlikeleri tespit etme, karar verme, hamle yapma ve hayatta kalma gibi önemli işler için çeşitli yetenekler geliştirmiştir ama modern yaşamın karmaşıklığına ve hızına tam olarak uyum sağlayamamıştır. uzun süre de uyumsuz olacaktır. yani aslında belgeseli izlerken bir nevi benzerlerimizi izliyoruz ki bugün hala din savaşları bahaneleriyle kaynak savaşları yapılıyor.

    1.bölüm.

    nasıl bu hale geldik ?

    ngogo ormanı:

    120 kişilik şu ana kadar keşfedilmiş en büyük şempanze topluluğu.jackson krallığında, politika ve güç hakim.tıpkı akrabaları insanlar gibi bir hiyerarşileri var.

    jackson-alfa-kral-hükümdar-en güçlü-30 yaşında.
    zirvede kalması için zayıflık gösteremez. güç gösterisi yapmak zorunda yapmazsa hemen indirirler. jackson gelirken diğerleri yanına geliyor ve saygı gösteriyor. miles adında dev bir koruması var. selamlıyorlar onu ama bazıları hariç. kim? 21 yaşındaki abrams, ilerde rakibi olacak kişi.
    bu grupta, birbirleriyle tımarlanarak ilişki kuran, sosyalleşen, ittifak oluşturup yakınlaşan şempanzeler, entrika çevirme yeteneklerine sahip.

    gus-izole-dışlanmış-omega erkek.

    pork pie-gama erkek.

    hep beraber devriye atarken pork pie’nın tüymesi savaşa yatkın olmadığını gösteriyor. zayıf bir karakter olduğu için dönüş yolunda rakip avcılar tarafından infaz edildi.bu olay güvenlik zaafiyeti olarak bazı dengeleri değiştirecek. ( batılılar grubu ile olacak olan savaş)
    jackson, savaşa karar verip saldırıya geçince koruması miles’ın poposunu okşayıp gaz vermesi ise tam bir politika. sefer dönüşü başka primatların bölgesinde olmalarını fark edip primatlara saldırıp öldürdükten sonra yemek törenindeki et paylaşımında abrams’ın dışlanması da başlı başına bir primat politikası.et paylaşımını alfa yapıyor, dağıtımda birini dışlaması sana ayar oldum demek.bana en rakip olabilirsin demek.tüm bunlar olurken omega gus herşeyi dışardan izliyor. dişisi yok, rakibi yok. kendi kendine takılıyor.

    ıı.bölüm

    batılılar grubu komunizm temelli toplum.
    kadın savaşçıları da var.
    devriye gözcüleri var.(rollins damien-pork pie’ın katilleri)
    hutcherson lider ancak paylaşımcı lider)
    richmond. gazi eski lider. hutcherson’un kardeşi. her erkeğin, neredeyse herkesin bir görevi var.
    yaşlı bilgeleri bile var. garrison.
    herşeyleri ortak.

    not: (iki grup da sürekli et yiyor. sürekli et yemek, primatların enerji gereksinimlerini daha iyi karşılamalarına ve beynin gelişime olanak sağlar. bu sayede zeka, işbirliği ve avlanma yetileri gelişir.)

    ııı.bölüm

    beyaz yıldız elması grupların sınırlarını belirleyen şey ve çok önemli bir doğal kaynak. bu doğal kaynağın paylaşım sorunları vesilesiyle olaylar gelişiyor. iki grup arasındaki savaşın kaynağı, sınırları genişletip daha fazla kaynağa sahip olmak. ancak bunlar olurken jackson grubunda, abrams ve wilson grup içinde ittifak kurmaya başlayıp karşı devrim planlıyorlar. savaştan sonra dengeler değişecek.

    ıv.bölüm

    abrams ve wilson entrika çevirmeye başlar ve darbe teşebbüsü yapılır ancak darbe başarısızlıkla sonuçlanır. kısa süreliğine ittifak yapılsa da sular durulmadı. yine tüm bunlar olurken ani baskınla çıkan savaşta jackson ağır yenilgi aldı ve savaş alanından kaçtı. tek başına ormana ölüme çekildi. ölürken yanında yalnızca sadık petterson vardı. jackson ölümü ile ormanda bir devir sona erdi.

    izlerken sorulan sorular:

    evrimsel psikoloji çerçevesinde primat atalarımız hangi aşamada antropomorfizme geçti. bu çerçevede tanrısallaştırma arayışına ne zaman ve hangi koşullarda girdi?

    bu durum bu şempanze gruplarında ve diğer primat gruplarında nasıl evrime uğrayabilir?

    primat atalarımız nasıl zaman içerisinde antropomorfik tanrıları nasıl icat etti?

    ormanda, ilerleyen dönemlerde sürekli avlanıp et yiyen primatların beyninin gelişimi ile zeka seviyelerindeki artış, doğa olaylarının ve bilinmeyenlerin yol açtığı olaylara karşı endişe ve kork ve bunları anlamlandıramama, primat gruplarındaki liderlik, otorite ve düzen arayışı, karmaşık düşünme yeteneklerinin gelişmesi, sembolizm anlayışları ve ilişki kurma yeteneklerinin gelişimi ve tabi ki evrimsel seçilim nasıl bir şekilde gelişebilir?
  • belgesel seyretmeyi cok seven birisi olarak bugune kadar seyrettigim en iyi hayvan icerikli belgesel diyebilirim. basliyorsunuz, buyuleniyorsunuz ve oturdugunuz yerden kalmaya firsat bile bulamadan bitiyor.

    cekimlerin harika olmasi kadar sempanzelerin tavirlari da sanki bir belgesele konu olacaklarindan haberdarmis gibi. 97 bolum kurtlar vadisi seyretmis birisi olarak belgeseldeki tum sempanzelerin polat alemdar'dan daha iyi rol yaptigini soyleyebilirim.

    daha cok sey yazardim fakat 4 mayis debe'sindeki suserin entrysi uzerine bir sey karalamak mumkun degil.

    (bkz: #151902105)
  • lairocse nickli yazarın debe'ye giren entry'si (#151902105) sonrası izledim. enrty'nin ikna kabiliyeti bence çok kuvvetliydi. ekstra olarak verilen bilgiler de seyir zevki açısından faydalıydı. övgü faslı bu kadar efenim. şimdi kendi görüşlerimi belirtmek isterim.

    bir hikaye ne kadar bizden izler taşırsa o kadar etkileyici olur. yaşadıklarımıza veya şahit olduklarımıza yakın olan hikayeler empati kurmamızı kolaylaştırır. ne kadar bizdense o kadar içimize işler. bence bu belgeseli bu kadar etkileyici kılan en önemli etmenlerden biri bu. izlerken kendimizi ve çevremizi görüyoruz ve farkına bile varmadan taraf tutmaya başlıyoruz. şempanzeler adına üzülüyoruz.

    --- spoiler ---

    gus karakterine kendimi yakın hissettim mesela. ondaki dışlanmışlık kendiminkine benziyordu. christine ile olan bir sahnelerinde, christine yanından ayrıldığında yüzünde oluşan ifade bana çok tanıdık geldi. onun adına üzüldüm.

    diğer şempanzelerle de belli başlı durumlarda yakınlık hissettiğim oldu. jackson'ın korkusu mesela çok tanıdıktı. rollins ve damiens'ın kardeşlik bağı da bildiğim bir yerden geliyordu. belgesel bu karakterleriyle beni iyice içine aldı. normalde bahsettiğim entry'yi gayet yeterli bulduğum için yazmayı düşünmemiştim ama hikayelere o kadar yakın bir bağ kurdum ki yazmazsam içimde kalacakmış gibi hissettim.

    önceden yazdıklarıma bakacak olursanız, hikayelere büyük bir bağım olduğunu görürsünüz. bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum. çünkü hikayelerle bağı olmayan tek bir insan olduğunu düşünmüyorum. belgeselin bana en büyük faydası: iyi bir hikayenin nereden çıkacağının bilinemeyeceğini daha iyi fark etmemi ve çoğu iyi hikayenin açlık üzerine olduğunu anlamamı, sağlaması.

    yıllardır hareketlerimize açlığımız yön veriyor. sadece yemek anlamında değil, sevgi, aşk, makam, mevkii vb. açlıklarımız. belgeselde bu daha çok somut olan açlık ve soyut olan makam açlığı üzerinden gösteriliyor. bir de genlerini devam ettirme açlığı var tabii. bu hikayenin seviyesini başka bir noktaya getiriyor.

    belgeselde takip ettiğimiz hikayeler bence çok basit ama etkileyiciliğinin bir sınırı var mı, emin değilim. evet, bazen daha komplike hikayelere denk geliyoruz ama genel hikayenin basitliğinin hakim olduğunu düşünüyorum. bu da beni hayatın basitliğine doğru götürüyor ve bu basitliği çözmek için sorular soruyorum. açlık için yapacaklarımızın bir sınır var mı? neden doymak bilmiyoruz? neden genlerimiz dünyada gezinmeye devam etmeli? neden ölüyor ve öldürüyoruz? bu soruların cevabı mı yoksa sorunun kendisi mi daha değerli, inanın bilmiyorum. bu sebeple hayal kırıklığına uğramamak adına cevaplarının peşine büyük bir hırsla düşmüyorum.

    belgeseli, türkiye'nin büyük iktidar savaşı dönemlerinden izlediğime son derece memnunum. çünkü yaşadığımız olayları afrika'daki bir ormanda şempanzelerin de bizzat yaşadığını görmek, müthiş bir deneyim. muharrem ince'nin seçimden çekilmesine benzer bir olay bile yaşanıyor. gerçekten bu dünyada yaşanan hikayelerin hastasıyız.

    yazımı belgeselin sonundaki sözleri alıntılayarak bitirmek istiyorum:

    "şempanzeler ve ataları milyonlarca yıldır afrika ormanlarında yaşıyor ve tüm o süre boyunca bunun gibi pek çok hikaye yaşandı. aralıksız her yıl, nesilden nesle devam etti. arkadaşlıklar, rekabetler, umutlar ve korkular... en yakın akrabaları olan bizler için bu ne anlama geliyor? kimiz biz? nasıl bu hale geldik? şempanzeler bize ipucu verebilir. çoğu zaman en iyi ve en kötü yanlarımızı onlarda görebiliriz. onların dünyasını tam olarak anlayabilirsek, belki kendimizinkini de anlarız. görünüşe göre bize sürekli yeni ve harika şeyler gösteriyorlar. serüvenleri hep daim olsun."

    --- spoiler ---
  • netflix içeriği olan 'uganda'da bir ormanda yaşayan büyük bir şempanze topluluğu, karmaşık sosyal ağları ve aile dinamiklerini idare etmenin yanı sıra tehlikeli alan mücadelelerine giriyor.' konulu, 16 nisan 2023 yayın tarihli 4 bölüm belgesel dizi
  • sağda solda çıkıp, sırf alaycılık olsun diye "senin deden maymun mu?" diyen islamik tayfaya izlemelerini tavsiye ediyorum, evrimin ne kadar gerisinde ve şempanzelerin ne kadar yakınında olduklarını görmeleri için harika bir fırsat.
  • az önce bitirdim, bu kadar surukleyici bir belgesel/drama beklemiyordum.
  • izlerken sık sık insanlık tarihinden bir şeyler gelecek aklınıza, müthiş bir iş çıkarmış ekip.

    ayrıca ekip, belgesel üzerinde çalışırken içlerinden birini de bir filin saldırısı sonucunda kaybetmiş.
    (bkz: sebastian ramirez amaya)
  • çok kaliteli bir belgesel olmuş.
    izlemesi çok keyifliydi..

    herzog'u izlerken aklına küçük emrah gelen tek ben olamam öyle değil mi?
  • (bkz: yeni türkiye)
hesabın var mı? giriş yap