• bana anlatma fırsatı veren başlıktır.
    30 yaşındayım ve başımdan 13 sene önce geçmiş bir olayı ilk defa kendimden başka birisine anlatacağım.
    şimdi düşündüm de, ne kadar ilginç insan psikolojisi? neden şimdiye kadar kimseye anlatmadım onu da bilmiyorum. bu olayda suçlu da ben değilim, şerefsiz de ben değilim, neden 13 sene beklemişim ki?

    -----------------------------------------

    17 yaşındaydım, inatçıydım isyankardım. öss sınavında ülkenin en iyi üniversitelerin en iyi bölümlerine yerleşmeye yetecek kadar iyi bir derece yapmıştım fakat ailem istanbul'da okumama karşıydı. durumumuz iyiydi. eğer yaşadığım şehrin üniversitesine yerleşirsem 18ime girdiğimde son model bir araba alınacaktı fakat istanbul'u seçersem de eğitim hayatım boyunca hiç bir şekilde maddi yardım görmeyecektim. ailem seçimini yap dedi. yaptım. bu seçimi yapmamda da tek etken de lisedeki sevgilimle kurduğumuz istanbul hayalleriydi. o bana yalan söylemiş, ailesinin baskısıyla son anda izmir'i 1. tercihine yazmış, ve ben sırf onun için istanbul'a gitmişim beş parasız. :)

    neyse çok detay verdim. 17 yaşındayım, istanbul'dayım, dersler başladı, ben de derslerden sonra bir restoranda işe başladım. garson oldum. hayatımda ilk defa kendi paramı kazanıyorum kendi ayaklarım üzerinde duruyorum çok coolum falan. aldığım maaş da tiplerle beraber fena değil fakat o zamana kadar zenginlik ve şımarıklık içinde geçen hayattan sonra garsonluk yapmak değil de; arkadaşlara garsonluk yapıyorum demek gücüme gidiyor biraz. hem gurur duyuyurorum hem de utanıyorum saçma sapan ergensi bir ruh halindeyim. aileme de söylemiyorum zaten ne iş yaptığımı.

    restorana devamlı gelen bir müşteri var 40-45 yaşlarında bir abi. bir dış ticaret firmasının sahibiymiş. haftada 2-3 kez iş çıkışında gelir yemeğini yer kendi başına, çıkıp giderdi. iyi de bahşiş bırakırdı. mutsuz bir adamdı bu. yüzü hiç gülmezdi.yalnızdı. neyse.

    bir akşam bu yabancı müşterileriyle gelmiş mekana. müşterileri için ingilizce menü istedi, olmadığını fakat tercüme edebileceğimi söyledim. adam inanamadı. zaten çocuk gibi bir tipim var falan yaşım 14-15 anca gösteriyor adam inanamadı ingilizce konuştuğuma. müşteriler avusturyalıymış, bunlara bir de almanca "iyi akşamlar", "hoşgeldiniz" falan ufak tefek bir kaç kelime daha söyledim, adam dedi ki, "ya sen bu yaşta 2 tane yabancı dille burada garsonluk mu yapıyorsun? gel dedi benim şirkette sana iş vereyim, dış ticaret yap bizim için, yabancı dillerini buralarda heba etme. çalışma saatlerini ayarlarız" vs falan ben uçuyorum sevinçten, iş teklifi almışım. dedim tamamdır konuşalım görüşelim, telefon numaramı istedi verdim. bir ara iş görüşmesi için beni arayacak. o şirkette çalışacağım artık profesyonel bir işim ve maaşım olacak, beni istanbul'da aç bırakan babama baaaaaaak nolduuuuuuuu diyeceğim heyecandan ölüyorum.

    adamdan 3-4 hafta ses çıkmadı. restorana da gelmedi. ben devamlı bir beklenti içindeyim dış ticaret firmasında çalışacağım vs diye ama arayan soran yok. tam umudu kesmiştim ki aradı bu. dedi ki iş çıkışı beni ara sana bizim ofisi tarif edeceğim oraya gel bize eleman lazım. uçtum havalara. yalnız ben işten 24.00 da çıkıyorum. ofis o saatte hala açık mı ki? dedim içimden sonra ya adamlar avusturalya'ya falan da iş yapıyorlarsa saat farkından dolayı gece de çalışıyorlardır belki; hem dış ticaret yapan bir firmada çalışmak istiyorum hem de yurtdışıyla iş yapan insanların çalışma saatleriyle ilgili bi bok bilmiyorum ne kadar aptalım ben yaaaaa.
    her ihtimale karşı patrondan izin istedim saat 23.00 gibi çıktım erkenden görüşmeye gitmek için. aradım abiyi, dedim abi benim işim bitti nereye geleyim. dedi ki, bekle ben de şimdi çıkıyordum unutmuşum görüşeceğimizi, arabayla alayım seni başka bir yerde birşeyler içeriz. tamam abi dedim. tarif ettiği yerde bekledim, bir tane mercedes s350 l durdu önümde. "oha" dedim "arabaya bak, bu adam bu kadar zenginmiymiş ya" dedim. bin arabaya dedi bindim. saf saf arabayı inceliyorum ben, son model araba s350. klimayı açmış sonuna kadar, içerisi buz gibi donuyorum. bana sıradan sorular sordu yol boyunca, nerelisin, annen baban ne iş yapar, ne okuyorsun, mezun olunca ne yapacaksın falan. öyle sohbet ediyoruz. bir yandan ben nereye gideceğimizi merak ediyorum, birşeyler içecektik. benim için birşeyler çay, kahve en fazla bira falan ama abinin mercedesi olduğu için belki viski falan da içeriz diye seviniyorum bir yandan. 17 yaşındayım, inatçıyım,asiyim ve kendi ayaklarım üzerinde duran bir bireyim artık ben. iş adamlarıyla da viski içebilirim.

    hay kafama sıçayım.

    mercedes yolda hız yapıyor falan bir yandan hoşuma gidiyor, bir yandan tedirgin olmaya başladım ben. istanbul'u fazla tanımıyorum, araba dolaştıkça dolaşıyor, nereye gidiyoruz da diyemiyorum abiye, iş görüşmesi yapacaz patron adam falan. bir bildiği vardır diye bekliyorum. en son bu sevgilin var mı diye sordu, dedim abi bu sorabilir falan diye kendimi kandırmaya başladım fakat bu pezevenk ne zaman duracak da iş konuşacaz lan dedim kendi kendime ve bu aydınlanmadan sonra birden tavrım değişti. dedim ki, şimdi bırakalım sevgiliyi falan da bir yerde oturmayacak mıydık. dedi ki, yahu otururuz bir yerde sen niye canını sıkıyorsun ki - canım benim-. canım benim? derken? dedim içimden, dışa ses veremedim. 17 yaşındayım, inatçıyım asiyim fakat daha önce hiç 40 yaşındaki bir abi bana canım benim demediği için birden nutkum tutuldu, sesim kısıldı falan. korkmaya mı başladım bilmiyorum. en son vatan caddesi'ndeki emniyet müdürlüğünün önünden topkapı istikametine gittiğimizi farkettikten sonra dedim bir şeyler oluyor bu arabada, ne işimiz var buralarda bizim şuan taksim, nişantaşı'nda falan olmamız lazım diyerek geziyoruz kafamda deli sorular.

    bu pezevenk işte tam o topkapıya giderkenki surların orda, vites topuzundaki elini önce bacağıma attı. dedim heralde çarptı falan hala konduramıyorum, sonra birden elimi tuttu. birden nefessiz kaldım, şoka girdim resmen, hiç beklemiyorum böyle birşey. sonra vites topuzunda elimin üzerine kendi elini koyarak "tenlerimiz uyuşuyor aslında değil mi?" şeklinde bir soru sordu, ağzına götürdü, öptü elimi ve ben sonunda kendime geldim.

    adama bir yumruk çıkardım, ana avrat sövdüm. "çek lan kenara sapık o..ç.. öldürürüm seni" dedim. panik oldu bu, "dur tamam sakin ol, yanlış anladın" vs vs vs. ezilip büzüldü. "bak çekmezsen ben çekerim arabayı kenara" dedim, saldırdım üzerine tuttum direksiyonu sağa çektim, frene bastı bu. durduk. nasıl araçtan indiğimi hatırlamıyorum.

    o gece eve nasıl döndüğümü de hatırlamıyorum fakat o adamın yüzünü, o elimi tutup vites topunun üzerine kendi elini koyup gözümün içine bakarak "tenlerimiz de uyuşuyormuş aslında bak" cümlesi hayatım boyunca unutamadım. 5 sene boyunca adamın telefon numarasını silmedim telefondan. birgün cezasını vereceğim diye yemin ettim kendime. sonra bir gün sokak ortasında gasp edildim telefonum çalındı, adamın numarasının yazılı olduğu giden mesaj taslaklarındaki kontak bilgilerini kaybettim de belki de katil olmaktan öyle kurtuldum. allah razı olsun o gaspçı tinerci bebelerden.

    o gün belki de 150-160 km hızla giden araçtan kapıyı açıp atlayarak ölebilirdim. veya direksiyonu sağa kırdığımda arkadan gelen bir kamyon araca çarpabilir ve ben ölebilirdim. veya o an sesimi o denli yüksek çıkarmasaydım, adama yumruk çıkarmasaydım cesedimi şuan halen surlarda gömülü olabilirdi. bilmiyorum artık.

    şimdi bazı tipler diyor ya "ya o kız üç erkeği tahrik ettiyse". "kadının hiç mi suçu yok", "dekolte giyiyorlar" "tahrik ediyorlar" "dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek bir şey yapmaz" falan diyor ya, 3 gündür cinsiyetçi küfür etmemeye yemin etmeseydim ben onlara diyeceğimi biliyordum bu yayvan ağızlarına paralel sıçtığımın dangoz beyinli bok lalelerine.

    ama diyemiyorum.

    ben dekolte falan giymemiştim ulan,
    kuyruk falan sallamamıştım bu şerefsize,
    bu pezevengi tahrik etmek için bişey yapmamıştım, yapamazdım da lan.
    çünkü ben erkeğim ulan orospu cocukları erkek,
    17 yaşında erkek halimle tacize uğradım.

    bu sapıklarını tahrik olması için kadın olmak dekolte giymek falan gerekmiyor. ben erkek halimle tahrik etmişim bu hastalıklı mahlukatı eğer sizin felsefeniz doğruysa.

    o zamandan beri kadınlara "tohrik ediyorlar", "onlar da şöyle goyonmesinlor", "boşı oçık gozmesin", "doz kopoğı tahrik edici unsurdur" "mini etek" hede hödö vs diyenler şerefsizleri duydukça o elimi tutan mersedesli pezevenkten alamadığım intikam aklıma geliyor.

    sözlükte açılan ya o kız üç erkeği tahrik ettiyse başlığı da mesela beni çok ağır bir şekilde tahrik ve provoke ediyor. ben çevreci bir insanım düşünün, bunlara oksijen veren ağacın dallarını kesmek, farklı şekillerde kullanmak istiyorum bazen bunları duydukça. ciddi söylüyorum bir gün kafamın tası atacak tenhada yakalayacağım bunlardan birini tahrik nedir harbiden adım adım,lime lime göstereceğim, o diz kapağı görünce erekte olan çüklerini ağızlarına vereceğim bir gün çok fena olacak.

    burdan kamuoyuna duyurulur.
  • sömestr tatili dönüşü,
    servisten evime en yakın yerde indim. evim dediğim üniversiteye yakın olsun diye tuttuğum, dağ başında bir yer. üniversitede işi olmayanın girmeyeceği bir yan yolda ve yaklaşık olarak 1km'lik bir yokuşun da ucunda.
    neyse, her yer kardan bembeyaz olmuş, gündüz vakti sokaklar bomboş, öyle tek tük insan var.
    ben de elimde valiz, taksi bekliyorum. hava da adeta buz kesiyor, aksi gibi gelmiyor taksi de(bkz: murphy yasaları). biraz hareket edip ısınmak için elimdeki valizi de aldım sürüye sürüye zar zor ilerliyorum o karda kışta. yokuş olmasa gidicem de düşmekten korkuyorum valiz de ağır, taksi gelmezse nasıl giderimin planını yaparken bir araç duruyor yanımda. araç dediğim son model bir bmw ve içinde de çok şık giyimli yakışıklı bir genç var.

    - merhaba, ne tarafa gidiyorsun?
    + üniversiteye doğru gidiyordum.
    - bu karda taksi bulman zor olur, istersen atla daha fazla üşümeden, zaten benim yolumun üzeri, seni de bırakayım.

    ( kibar, öyle işinde gücünde biri, insana zarar verecek birine de hiç benzemiyor, kabul ediyorum)

    + olur, bagajı açar mısınız?

    en sonunda biniyorum ben de, havadan sudan sohbet ediyoruz,

    - öğrenci misin burda?
    + evet, öğrenciyim bla bla bölümünde okuyorum,
    - kaçıncı sene, nasıl gidiyor
    ...
    - ben de bla bla da okudum, öğrencilik de zor.
    + yoo, aslında çok güzel yanları var ya, okul uzayınca çok boş vaktim oldu yani, o kadar kötü değil,
    - var tabi de, şimdi sizin sıkıntılarınız olur, paraya ihtiyacınız vardır,
    + bizimkilerin durumu iyi ya, yolluyorlar sağ olsunlar hiç sıkıntı yaşamıyoruz,

    ben saf gibi konuşurken adam elini bacağıma götürmüş okşuyordu bir güzel.
    - vardır vardır.. bak, ben sana maddi olarak da yardımcı olabilirim, ne istersen..

    bunu görünce şok oldum tabi, niyetini anladım ama ne yapacaktım, aklımın ucundan böyle bir şey yaşayacağım geçmezdi ki ne yapacağımı bileyim. bağırmaya başladım ben de, küfrediyorum ağız dolusu, arabayı durdurmasını söylesem de durmuyordu. yanımızdan geçen arabaları görünce, muhtemelen çok sevdiği bmw'sinin kapısını açarak durması için tehtid ettim, durmazsa kapıyı yanımızdan geçen araçlara sürtecektim. ciddi olduğumu anlayınca yavaşladı. biraz uzak da olsa bir polis aracı vardı ve bunu ikimizde görüyorduk, durdu. arabadan indim, bagajdan valizimi almaya çalışırken, torpido gözüne uzandı bu, bir yandan da onu izliyorum tabi. bir tane silah çıkarıyordu, o an panikledim ve bağırmaya başladım "imdaaat poliiiiss yardım ediiin" diye. bunu duyan polisin bize doğru yöneldiğini farkedince silahı yerine fırlatıp gaza bastı ve hızla gözden kayboldu.
    o an aklıma ne plakasını almak ne de başka bir şey geldi. kalakalmıştım.
    memur bey yanıma gelince "iyi misin, sana bir şey yaptı mı" dedi, bana bir şey yapmış mıydı? olanların gerçek olduğunu kavramam ve her şeyin bitmiş olmasıyla biraz rahatladım ama plakasını alamadığımız için şikayetçi de olamamıştım.

    kızım sen arabayı görünce eridin baştan, baktın adam da hoş, dünden razı gibi atladın tabi arabaya, müstehak bunlar sana vs. diyenler olmuştur mutlaka.
    ama sorun şu ki, ben bir erkeğim arkadaşlar.
    bu yaşımda, güvenip de bindiğim araçta, erkek halimle bunlar geldi başıma.
    eğer etrafımızda hiç araç olmasa ve ben o arabayı durdurmanın bir yolunu bulamasaydım, orada o memurları görmeseydik, o torpido gözündeki silah ne için kullanılabilirdi, tabi başıma neler geldikten sonra.. düşünmek bile istemiyorum.

    kadınların benim yaşadığım şu durumu ne kadar sık yaşadıklarını gördükçe, bu hastalıklı zihniyetten utanmamak ya da sinirden kudurmamak elimde değil.

    ama kadınlar da "tohrik ediyorlar", "onlar da şöyle goyonmesinlor", "boşı oçık gozmesin", "doz kopoğı tahrik edici unsurdur" "mini etek giyoyorlor" hede hödö diyen şerefsizler,
    ulan!!!
    ben o karda kışta etek ile mi geziyordum?
    adama dekolte mi verdim?
    diz kapağım mı gözüküyordu?!
    o pezevengi tahrik edecek hiçbir şey de yapmamıştım!
    (küfürlü kısımları atlıyorum yazarken arkadaşlar)
    ama o adamın böyle davranması için kimsenin bir şey yapmasına gerek yoktu zaten.

    bu sabah da boş geçmedi,
    12 yaşındaki kıza tecavüz etmeye çalışan iti izledik haberlerde. her sabah bunları izliyoruz zaten, çünkü insanlıktan çıkmış bir kısım bu durumu hoş görüyor, çocuklarını da kendileri gibi insanlıktan yoksun yetiştiriyorlar.

    bana göre, bunu yapmaya meyilli olan kişi ancak normal karşılayabilir bu durumu.
    bundan sonra daha neler göreceğiz hiç merak etmiyorum doğrusu..
    artık ülkemizde sadece kadınlar değil, erkekler de tacizcilerin hedefi haline gelmiş durumda, söylenecek çok şey var ancak şuan sanırım başlamasam daha iyi olacak.

    çok değil, birazcık saygı...

    edit: imla.
  • burada duyarlıymış gibi davranan erkeklerin özgecan başlığı altında ağlayıp başka kadınları aşağılamak için hazır beklediklerini, saldırganlıklarını yüzüne vurduğunuzda özel mesajla "lanlı lunlu konuşma lan siktirgit hoşaf, birileri çakmış demek ki sana, kuyruk acın var" gibi mesajlar atıp, "sizin duyarınız bu kadar işte, ikiyüzlü pezevenkler" cevabını alınca "pezevenk"e sinirlenebildiğini de anlatalım mı?

    tiksiniyorum ikiyüzlülüğünüzden!
  • gelin itiraf edelim, bizimkiler ağır hayvan. kadınlarda iyi cesaret var, tüm bunlara ramen sevgilisi oluyor ve evleniyor, kariyer yapıyor, çocuk yetiştiriyor hatunlar.

    benden kas kuvveti çok daha fazla olan ve yediği her halt yanına kar kalabilen, her türlü hareketim kezban veya kaşar olarak etiketleneceği bir ortamda bu tiplerle hayatta yalnız kalmam.

    türk kadınları önünde saygıyla eğiliyorum, yaşadıkları ortam biz erkekler açısından eşdeğeri ışid ile yaşamak.
  • bazılarına abartı geliyor demek abv sizin. dışardan verdiğim siparişi getiren çocuk apartmanın duvarına daire 26 daki bayan çok güzelsiniz yazıyor gece yarısı duvar siliyorum bu normal. çünkü böyle olmalı bunu yapmaya hakkı var. bir başka siparişte evde erkek var sansın diye evdeki olmayan adamla konuşuyo numarası yapıyorum. ben abartıyorum tabi ne de olsa kezban türk kadınlarıyız. allah belanızı versin de biz de insan gibi yaşayabilelim. bak yine abarttım.

    not. kapıda erkek ayakkabısı bırakmak daha mantıklıymış.
  • başından geçenleri anlatan kadınlardan ufak bir isteğim var, nolursunuz yazınızın herhangi bir yerinde "eteğim/dekoltem/makyajım yoktu" gibi bir ibareye yer vermeyin. bunu kastetmiyor olsanız da bunlar olduğunda yapılan tacizi meşrulaştırıyorsunuz.

    biliyorum, "kesin bir orospuluk yapmışsındır" gibi çok yaygın bir kanı olduğu için ayrıca belirtme ihtiyacı hissediyorsunuz ama, öyle düşünen birine zaten laf anlatamazsınız. anlatmaya da çalışmayın zaten.

    lütfen, yazmayın üstünüzde başınızda ne olduğunu, bir taciz vakasında önem teşkil eden bir ayrıntı değil bu, olmamalı.
  • peşin söyleyeyim, erkeğim. sadece dahil olduğum bir taciz olayını anlatayım.

    yeditepe üniversitesi'nde okuyordum. o zamanlar kaldığım öğrenci evim okulun alt kapısına yakındı. bilenler bilir, genelde öğrenci evleri o taraftadır.

    bilmeyenler için söylüyorum, üst kapı tarafı, anayol, daha janti kafelerle bezeli iken, alt kapı tarafı bilumum pisliğin olduğu bir muhittir.

    okulda basketbol oynadıktan sonra, yurtta kalan arkadaşlar yurda, evde kalan arkadaşlar(ben, ev arkadaşım ve 1 arkadaş daha) alt kapıdan evlerimizin yolunda ilerliyorduk, maçın kritiğini ve makara kukara yaparak.

    bir anda seri adımlarla, 2 tane kız yanımıza geldi, panik halinde. anlam veremedim ben, herhalde birşey unuttular almaya gidiyorlar diye düşündüm.

    yoldan geçerken duraktan kendilerine laf atıldığını, bir tanesinin ayağa kalkıp el kol hareketleri yaptığını, ürktüklerini, okulun içinden geçip, üst kapıya çıkıp oradan evlerini gitmeyi düşündüklerini, fakat yolun o zaman çok uzayacağını söylediler ve durağı geçene kadar kendilerine eşlik edip edemeyeceğimizi sordular.

    tabi ki kabul ettik. tam durağın önünden geçerken ordaki zibilin tekinden şöyle bir laf geldi:

    "amına kodum kaşarlarına bak işte. parayla bodyguard tutmuşlar kendilerine. bunlarda para var ya, bunlara siktirirler kendilerini bize değil"

    işte bu laftan sonra, zıvanadan çıktık. bahsettiğim 2 arkadaşı şöyle tarif edeyim, eski profesyonel basketbolcular ve boyalı alan oyuncuları. benim, 183 boyum ve 90 kilomla, yanlarında sezercik gibi kaldığım insanlar.

    sonuç mu?

    1 adet içinden lavuk geçmesi vasıtasıyla kırılmış durak camı, ek olarak ağzıyla götü birleşmiş 3 tane serseri, atılmış ibretlik bir dayak. (bir tanesi nasıl olmuşsa, bizim 1.98'lik ayının burnunu kanatmayı başarmıştı gerçi)

    o tiplere dalmadan önceki 2 saniyede kafamdan geçen ise şuydu: "benim kız arkadaşım da bu yoldan geliyor lan bana geldiği zaman."

    evet yanımdakiler de muhtemelen başkalarının kız arkadaşlarıydılar ve o kadar çaresiz durumdaydılar ki, hiç tanımadıkları kişilerden laf yedikleri için, hiç tanımadıkları kişilerden yardım istemek zorunda kaldılar. sadece okudukları okuldan çıktılar diye. belki de tiplerimizi düzgün ve fiziksel olarak, daha koruyucu gördüler, bilemiyorum o anki ruh halini asla da bilemem sanırım.

    bir daha o tipleri uzunca bir süre orada gören olmadı. olayın akabinde de olayı anlattıktan sonra, kız arkadaşıma da sordum, "bana da bulaşıyorlar." dedi. "e sen napıyorsun?" dediğimde, "koşarak kaçıyorum" dedi.

    reva mı lan? kadınlara reva mı oğlum bu yaptığınız? insanlar, evine, eşine, dostuna, sevgilisine nasıl ve ne şekilde gideceğini size göre mi şekillendirecek? sadece basit bir amına koduğum sokağından geçerken, ırz korkusu, can korkusu yaşatmak ne haddinize lan sizin?

    sonuç olarak, şiddet ve kavga çözüm mü?

    bazen çözüm kardeşim. o durumda, kendilerinden zayıf gördükleri için, o kızlara laf atabiliyorlarsa, kendilerinden fiziksel olarak daha güçlü birilerinden sopa yemeyi de dibine kadar hak ediyorlar işte.
  • üniversitede öğrenciyken 2 yıl komşuluk ettiğim, sadece merhaba merhabamın olduğu, uzun zamandır aklıma gelmeyen kadınların tweetlerine rastladığım hashtag.

    abartı olduğunu falan düşünenler de var ki şuracıkta ölesim geliyor. hatta diyorum ki keşke abartı olsa.
  • türkiye sen şoför koltuğunda suphi altındöken'in oturduğu koca bir minibüssün.
  • erkeklerin, yok artik bu kadar da olmaz dedikleri kadinlarin ise "evet bak bu da oluyor" seklinde tepki verdikleri olaylarin anlatildigi hashtag. bircok kadin bu olaylari yasiyor veya yasayan arkadaslarini dinliyor. bircogumuz artik facebook gibi yerlerden atilan cinsel icerilikli mesajlari taciz olarak bile saymiyor, silip geciyoruz. bu vahset yasanmasaydi buyuk ihtimalle erkeklerin cogu "he evet evet herkes seni istiyor zaten" yazmaya, kadinlar da iclerine atmaya devam edecekti. pek bir beklentim yok ama, umarim biraz olsun degisir bu durum.
hesabın var mı? giriş yap