• normalde bir filmin çekimine başlamadan önce bir senaryo olması gerektiğini düşünürüz. akabinde karakterleri canlandıracak oyuncular senaryo üzerinden hünerlerini sergilerken bir taraftan kameralar devreye girer. eisenstein da ise durum biraz farklı. filmlerinde sahneleri önce çeker ve ardından bu çekimlerini kullanarak hikayesini oluşturur. örneğin ivan grozni (korkunç ivan)'ın birinci ve ikinci filmlerde tamamen farklı iki karakter olarak görünmesinin nedeni de budur. yazıya neden bu bilgiyle girdim derseniz eisenstein'ın bir yönetmen olarak çok farklı noktalarda bir deha olduğunu bilin diye söylüyorum.

    eisenstein burjuva bir sınıfa mensuptur ki ciddi anlamda entelektüel bilgiye sahiptir. eisenstein'ı burjuva kültürüyle yoğuran özellikle annesidir. çocukluğundan itibaren kitaplar okur, tiyatroya gider, resim çizer, klasik müzik dinler ve ailesiyle yurtdışı seyahatlerine çıkar ki bu geziler kültürel amaçlıdır. rusça dışında almanca, ingilizce, fransızca konuşabilir. dumas, goethe, shakespeare, dickens, marx ve engels gibi güçlü kalemleri yalayıp yutmuştur ki filmlerini alt yapısını bu güçlü edebi bilgileri ile doldurur.

    hayatındaki kırılma noktası ise 1917 bolşevik devrimidir. aslında devrim bir anlamda eisenstein'ın işine yaramıştır. normalde aile baskısı ile mühendislik okumak zorunda kalması, akabinde yaşanan devrim sonucu fransa'ya göç etmeleri okulunu yarım bıraktırır ve fransa'da sinemaya atacağı adımların zeminini yakalar. bu yeni hayatıyla beraber entelektüel bilgi birikimi ile fransa'da kendine yeni bir dünya görüşü yaratır ki bu hem toplum hem de sanat hakkında yeni ideolojiler kurmasını sağlar.

    o yüzdendir ki eisenstein'ın dehası, bir sanatçı gözüyle ve bir mühendisin yöntemleriyle sinema sanatı inşa eder. bu inşaatın hafriyatında müzik, edebiyat, tiyatro, resim ve bilim ahenk içinde o yapıyı oluşturur. aldığı mühendislik eğitiminin sinemasına katkısı hakkında ise şunu söyler: ''yaratıcı sanatın temellerine doğru, gitgide daha derine, tam bilginin aynı yarımküresini arama yetkinliğimi, almış olduğum kısa süreli mühendislik eğitimine borçluyum.” analitik düşünmenin önemini çok daha iyi anlıyoruz. bu arada nuri bilge ceylan da mühendislik mezunudur. onun da bir auteur olmasında mühendislik bilgilerinin etkisi muhakkak vardır. bir şey yaratma, şekillendirme anlamında mühendislik bilgilerinin önemli olduğunu düşünüyorum.

    geldik eisenstein'ın en bilinen ve sevdiğim özelliğine. sinemada montaj ve diyalektik yaklaşımın babasıdır. bir filmde ikna edici efektler yaratmak için bir dizi görüntünün birleşimi olan montajın ilk gerçek vuruşunu eisenstein yapmıştır. bu şu demek oluyor; bu teknik şuana kadar duyduğunuz tüm yönetmenlerin eisenstein sayesinde kullandığı bir tekniktir. ikinci olarak diyalektik yaklaşım noktasında eisenstein, goethe'den bir alıntıyla: ''doğada hiçbir zaman izole bir şey görmeyiz, o şey mutlaka yanında, altında ya da herhangi başka bir şeyle mutlaka bağlantılıdır''. eisenstein, bunu sinema sanatında insan varoluşunun iki çelişkili karşıtlığın etkileşiminden kaynaklanan sürekli bir evrim halinde olduğunu açıklar.

    eisenstein, sinemasında diyalektik dinamik ilkesi olan çatışmayı kullanır. iyi-kötü, mutlu-üzgün, sinirli-sakin vb insani duyguları sürekli çatıştırır. bu yaklaşım filmlerine ayrı bir lezzet katar. filmlerini mutlaka izlemenizi öneririm ki bünyede çok farklı çalkantılar yaratacak cinsten yapımlardır.
  • ornek gosterilen yonetmenlerdendir.tiyatro deneyimini muhendis(mimar degil) bilgisiyle gelistirince isiklandirmadan kamera duzenegine vesairesine bir cok sistemi buldu kurdu uretti.film goruntusu ve sesleri uzerine 3 kitabi igrenc bir turkceyle cevrilmis sinemaseverleri sogutmak uzere beklemektedir.
  • birbiriyle çelişen iki sahneyi al, montajla, ortaya etkiyi (sentezi) yaratan yeni bir sahne çıksın diye özetlenebilecek montaj fikrini hegel'in diyalektik kavramından yola çıkarak oluşturmuştur bu abi. bir de seyircide belli duyguları uyandırmak konusunda pavlov'un refleks ve şartlandırma teorilerinden epeyce yararlanmıştır. che viva mexico! işi sarpa sarıp da rusya'ya geri dönünce karşısında batıyla bu derece içli dışlı olmasına sinir olan bir stalin hükümeti bulmuş, "james joyce'u mu seviyon yoksa devrimi mi" tarzı pek çok denyoca eleştiriyle muhattap olmak durumunda kalmıştır...
  • sinemaya girişmeden önce avant-garde bir tiyatrocuymuş sergei amca. seyirci koltukların altına konulmuş fişekler, seyirci üzerine gerilmiş ağlar ve benzeri çarpıcı efektlerle, aşırı deneysel bir tiyatroyla neredeyse sinemasal bir anlatım aramakta olduğu söylenegelir.

    kurgu kuramını geliştiren kişi addedilmesi, lev kuleshov'a biraz haksızlık oluyor bence. her ne kadar, kuleshov'un çalışmalarına katkısı görmezden gelinemeyecek düzeyde de olsa, montaj kuramının öncülü olarak anılması gereken kişi sinemasal deneyleriyle kuleshov'du. eisenstein'ın kanımca önemi, bu montaj kuramının üzerine bir anlatı felsefesi kurabilmesi olmuştu. yani bence, eisenstein montajın atası değil, onun üzerine bir anlatı dili yerleştirmiş ilk kuramcılarından biri olmasıyla ilk büyük sinemacılardan olmuştur.

    ingilizcesi "the montage of attractions" olan bir manifestoda anlatır kuramını.

    eisenstein sinemasını kurarken kuleshov dışında iki temel kaynaktan çok etkilenmiş:
    öncelikle david wark griffith'in sineması içerdiği ırkçı motiflere rağmen, bütün dünyayı çarptığı gibi, onu da şaşkına çevirmiş.
    ama asıl sinemasal anlatımını güçlendiren şey, japon kabuki tiyatrosu üzerine çalışması olmuş. japon filolojisi üzerine araştırmalar yapmış.
    şurada biraz bu etkiden bahsediliyor:
    http://www.hatii.arts.gla.ac.uk/…bjects/eastinf.htm

    gelelim politik kısmına. sovyet avant-garde'ı ile "bürokratik sanatçılar" arasındaki ayrım pek ünlüdür. elbette brik, sonra başta mayakovski olmak üzere, meyerhold, malevich, rodchenko, el lissitzki, gabo, vertov gibi sanatçıların birleştiği lef ile çok yakın ilişkileri varmış eisenstein'ın da. yukarıda bahsi geçen manifesto lef'in dergisinde yayınlanmış misal. hatta lef yanlısı olduğu için, tiyatro yaptığı proletkült ile arası oldukça açılmış. sonra sinema alanına kayması sayesinde, oradan ayrılarak da büyük bütçeli sanat yapıtları ortaya koyma imkanını bulabilmiş. bu süreçte, "grev" filmi de ortaya çıkınca, allah baba "yürü ya kulum" demiş.

    daha detaylı bilgi için çeşitli kaynaklar:
    türkçe: http://www.kameraarkasi.org/…/sergeieisenstein.html
    ingilizce: http://www.carleton.edu/…/media110/severson/bio.htm

    bir de not: eisenstein'a duyduğum saygı bir tarafa, sinemaya bir ebeveyn arıyorsak, o bence georges melies'dir.
  • aks atlamasının ne olduğunu keşfetmiş kişi, aradan nerdeyse yüz yıl geçti, hala keşfedemeyen yönetmenlerin şerefine
  • potemkin zırhlısı, ekim, grev gibi filmlerin yönetmeni. kurgunun babası. a+b=c diyerek kurgu ve diyalektiği birleştirmiş.
  • faşist ve komünist rejimlerde eşcinsellik tabudur. ki bunu en iyi bilenlerden biri de eşcinsel eisenstein'dı. bertolucci'nin (bkz: il conformista /@hanging rock) adlı filmi bu tabuyu derinlemesine ele alan bir başyapıttır ayrıca.

    kişisel bir saygı duruşu için de (bkz: bronenosets potyomkin /@hanging rock)
  • "amerikan kapitalizmi en net ve canlı yansımasını amerikan sinemasında gösterir."
    -- eisenstein, "film form & the film sense"

    artık büyük ölçüde dizilerde gösteriyor. sinema tanrısının ironisi gibi: çoğu da suç öyküsü bu dizilerin. bir bulantı ve kusma hissi geliyor sadece.
  • sinemada kurgunun ağa babasıdır. "film biçimi" ve "film duyumu" kitaplarında kurguyu derinlemesine anlatmıştır. kurguyu anlatmaya japon"kabuki" tiyatrosundan girer; heykelden, resimden, şiirden geçer; japonca'nın dil yapısından çıkar. entellektüel birikimi uzaydan çıplak gözle görülebilir. başlarda d.w. griffith hayranıdır ancak boynuz kulağı geçer. eisenstein kurgusu sinemayı derinden etkilemiş ve sinemaya çok şey katmıştır. yan yana koyulan görüntülerin bütünün parçaların toplamından daha büyük bir şey olduğunu kendi filmleriyle de kanıtlamıştır. bugün eisenstein'ın ismi geçmeden sinemada kurgudan bahsedilemez.
  • zamanında joyce'un kendisiyle bizzat tanışmış ve joyce şöyle buyurmuş: 'eğer ulysses filme çekilecek olursa bunu ya eisenstein ya da ruttmann yapmalıdır.'
hesabın var mı? giriş yap