• bir ev üzerindeki miras kavgası metaforuyla iran'ın siyasi karışıklığını anlatan bir film. anlaşıldığı kadarıyla film iran'ı 150 yıl yöneten türk asıllı kaçar hanedanlığının son yılları olan 20. yüzyılın ilk çeyreğinde geçmekte. ölen zengin bir kadının bedensel engelli kızı ve son günlerinde evlendiği hacı lakaplı cinci hoca benzeri bir adam arasında miras için çekişme yaşanmaktadır. dedikodulara göre hacı kadına büyü yaparak evlenmiş ve öldürmüştür. ayrıca erkek çocukları taciz etmektedir. ancak engelli kızın aile geçmişi de karanlıktır ve kendisi de pek masum değildir.
  • pasif kamera kullanımıyla her sahnede seyirciye oradaymış hissi veren iran filmi.
    yönetmen, dışavurumcu alman sineması'ndan fazlasıyla etkilenmiş.
  • görüntü yönetmenliği aynı yıllardaki türk filmleriyle karşılaştırılamayacak ölçüde muazzam olan bir iran filmi. tabii konusu için de aynı şey söylenebilir. hala gösterimdeyse (bkz: mubi)'de izlenebilir.
  • (bkz: rüzgarın satrancı)
    (bkz: chess of the wind)

    yapım yılı 1976 olan film.imdb film, cinematheque bologna tarafından martin scorsese film foundation ve george lucas foundation'ın destekleriyle restore ediliyor. devrim öncesi sadece bir kere gösterilen film yıllarca kayıpken, 2014 yılında yönetmenin oğlu amin aslani tarafından bir eskicide bulunup, filmin yönetmeni mohammad reza aslani'ye teslim ediliyor. yönetmenin işleri daha çok tarihi belgeseller üzerineymiş aslında ve iran'da çok tanınan bir yönetmen de değilmiş. film 2021 yılında cannes film festivali'nde gösterilmiş.

    filmin konusunu ve yorumumu kaynaklardan da faydalanıp --- spoiler olarak yazıyorum ---

    film boyunca çamaşır yıkayan kadınların sahneleri hariç yoğun bir klostrofobi duygusu hissediliyor. köhnemiş fakat süslü bir konak içerisinde geçen hikayede hastalıklı yüzüyle tekerlekli sandalyesi üzerinde üst kattan evi gözleyen leydi aghdas, annesinin şaibeli ölümüyle ilişkili olduğunu düşündüğü üvey babası hadji amoo'dan kurtulmak için yanıp tutuşuyor. filmin karanlık atmosferi içerisinde sürekli bir bulantı hissi yaşıyor insan. kadının üst kattan inmeyişi gibi diğer figürler de hep merdiven veya kapalı bir odada diyaloglarını gerçekleştiriyorlar. filmin sonunda aslında ihanet ettiğini anladığımız hizmetçinin leydi aghdas'la olan eşcinsel ilişkisi iran sineması için oldukça iddialı olmuş bence. kadının hizmetçiye duyduğu tutku ve hizmetçinin son ana kadar iyi sakladığı ihaneti, film boyunca karanlık da olsa iyi bir yarenlik hissi veriyor. evde herkesin birbiri ardına kurduğu hain düşünceler keskin bir finalle gerilimi bitiriyor derken, üzerine tekrar bir final sahnesi yaşıyoruz diye düşünüyorum. leydi aghdas'ın hırslı talibi, hizmetçi, hizmetçinin aşığı ya da birlikte kumpas hazırladığı kişi, üvey baba figürlerinin hepsi ama hepsi tuhaf tarafları olan kişiler. film boyunca iğrenme hissiyle ne olacağını bekliyor insan.

    --- spoiler sonu ---

    amin aslani film için şöyle demiş: "12 yaşında bir çocuk olup filmden tek kelime anlamadan, bütün o korkunç resimleri izlemenin nasıl bir şey olduğunu tahmin edersiniz. dolayısıyla psikolojik olarak bize ne olduğunu bilmiyorum."

    aslani shahrestani de reza aslani için şöyle demiş: " elbette iran yeni dalgası'nın bir parçasıydı ama onun sineması özellikle batı'da pek de tanınmayan bir tür avangard iran sinemaydı. bu farklı bir stildi ve farklı bir sinematografik hareketti. reza aslani sinemanın bir çeşit resim olduğunu anlamıştı, resim yapabiliyordu, sinemayla şiir yazıyordu ve sinemaya yeni bir dil getiriyordu."

    reza aslani ve eşi aynı zamanda şairlermiş bu arada.

    bunun dışında bbc farsça; "rüzgarın satrancı kaçar döneminin yozlaşmasını ve pehlevi döneminde orta sınıfın ortaya çıkmasını anlatan ve bu anlatı sırasında iran'ın geleceğini öngören bir eserdir", demiş film için.

    son olarak; alt metinleri çok iyi okuyabildiğimi düşünmüyorum, fakat yine de bana bir perspektif kazandırdığını düşündüm bu filmin. ciddi anlamda gergin hissettim ve film kesinlikle hiçbir noktada beni rahatlatmadı. ikinciye izlemenin gerekli olabileceği filmlerden olduğunu düşünüyorum ama benim için biraz fazla olur. hitap eden izleyici için oldukça hoş bir deneyim olacağını da eklemeliyim kendi kanaatimce.

    yararlanılan kaynaklar:
    https://www.bbc.com/persian/arts-53594368
    https://mubi.com/…d-reza-aslani-s-chess-of-the-wind[https://www.imdb.com/…/tt0318069/?ref_=ttrel_rel_tt
  • "iran sineması neden dünyanın en iyi sinemasıdır" sorusunun cevabı niteliğinde, 1976 yapımı, 50 yıl kayıp olup bir eskicide bulunması ardından restore edilen sinema tanrısı mohammad reza aslanibaşyapıtı.

    filmin restore versiyonu mubi üzerinden gösterimde ama mubi yine mubi'liğini yapıp 35mm'den 4k yenilenen filmi düşük bitrate 1080p vermiş.

    1920 iran'ında geçen film bir gizemli cinayet üzerine...
    mum ışığı ile arşa çıkmış essiz görüntü yönetmenliğindeki film agatha christie uyarlamalarını andırıyor...
    hatta film agatha christie ruhunu pek çok agatha christie uyarlamasından çok daha iyi veriyor.

    şeriatın bir topluma ne yapabileceği hu filmdeki insanlar ile bugünün iran'ındaki insanlara bakınca dahi görülüyor.
  • bir kara film gibi de izlenebilecek kasvetli bir iran filmi.

    ölen bir anneden kalan yüklü servetin paylaşımı sırasında yaşanan kavgaların hikâyesidir rüzgârın satrancı. mesafeli bir kamera, fiziki olarak ağır, durgun ama iç çatışma yaşadıkları için hırslı, intikam güdüsüyle yol alan kahramanları kayda geçirir. polisiye araştırma sonuçsuz kalsa da para düşkünü aile üyelerinin her biri kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek servetin tek sahibi olmaya çalışır.

    film bir polisiye gibi görünse de 20. yüzyıl başlarındaki iran'ın tutuculuğunu, ataerkil ilişkilerin dayanılmaz ağırlığını, kadınların ise bu çeperi delme gayretlerini anlatır. servetin hep tek kişide toplanma gayreti toplumcu bir dünya görüşünün iran halkına ne denli uzak olduğunun açık bir kanıtıdır. herkes herkese düşmandır adeta. hatta sürekli tekerlekli sandalyesiyle görünen engelli kadın bile nefretle doludur.

    filmdeki gerilim cinayet araştırması sürerken daha da artar. polislerin mahzene indikleri bölüm doruk noktasıdır mesela. anlaşılacağı üzere finalde beklenmedik bir hadise bizi bekliyordur.

    olaylar devam ederken yönetmen araya sosyal konulu bir belgeseli andıran görüntüler monte eder: çamaşır yıkayan kadınlar miras kavgasına tutuşan aile fertleri hakkında atıp tutarlar ama hangisi gerçektir, emin olamayız. yönetmen kesin bir yoruma ulaştırmaz seyirciyi, ahlaki-didaktik vurgulardan da özellikle kaçınır. bu anlamda film iki kanaldan finale doğru ilerler.

    ruhumu epey karartan bir film oldu diyebilirim. iran sinemasını seviyorum.
  • iranlı şair mohammad reza aslani'nin 1976 yılında tahran'da vizyona giren ilk uzun metraj filmi "chess of the wind", hem eleştirmenler hem de seyirci cephesinden büyük bir yenilgiyle ayrılır. söylenenlere göre film, tahran'da sadece iki defa gösterime girebilmiştir. korkunç geçen ilk gösteriminin ardından ikinci gösterim neredeyse bomboş bir salona yapılır. filmin başına gelen talihsizlikler sadece bunlarla da sınırlı kalmaz. islam devrimi öncesi bunalımlı geçen yıllarda film bir de mevcut iktidar tarafından yasaklanacak, zaten ilerleyen yıllarda da film gerçek anlamda kaybolacak ve uzun bir süre bulunamayacaktır.

    ancak umutlar hala tükenmemiştir. reza aslani'nin kızı gita aslani, paris'te yaptığı doktora çalışmalarında kullanmak üzere babasının kayıp filmini bulmaya koyulur. bunun için de tahran'da yaşayan abisinden yardım ister. uzun süren arşiv taramaları ve araştırmaların ardından sonuç hiç de iç açıcı değildir. film gerçekten de kayıptır ve belki de hiç bulunamayacaktır. fakat sanat, bilirsiniz ki mucizelerle doludur. bir eskicide bulunan yığın halindeki film kutularının içerisinden şans eseri babalarının filmi de çıkar. film bulunur bulunmaz hala iran'da yasaklı olduğundan avrupa'ya taşınır ve martin scorses'nin de kurucularından biri olduğu "the film foundation’s world cinema project" tarafından film restore edilip 2020 yılında da önemli festivallerde gösterime sokulur. film, pek çok eleştirmene göre keşfedilmiş bir hazinedir.

    film, 1920'li yıllarda zengin bir aileyi merkezine alan gerilim dolu bir miras hikayesini anlatır. zengin ailenin başındaki kadın ölünce onunla sorandan evlilik yapmış olan hacı amoo artık kendisini tüm servetin sahibi olarak görmektedir. ancak zengin kadının önceki evliliğinden doğan ve tekerlekli sandalyede yaşamını sürüdüren kızı aghdas'ın ne hacı'yı baba olarak kabul etmeye ne de tüm mal varlığını ona kaptırmaya niyeti vardır. fakat ortadaki malda sadece onların gözü yoktur. hacı'nın iki erkek yeğeni de bu servetten kendilerine düşebilecek payı ele geçirmenin derdindedir. içlerinden biri aghdas ile evlenerek servete bir şekilde ortak olmanın hayallerini kurmaktadır bile.

    "chess of the wind", şiirsel dili ve iran sineması için oldukça cesur sayılabilecek eşcinsel göndermeleriyle islam devrimi önesi iran sinemasının en önemli filmlerinden biri olmayı başarıyor. özellikle aghdas ve evin hizmetçisi rolündeki genç kadın arasında geçen erotik gerilim, filmin de en sıra dışı sahnelerini oluşturuyor. ancak konu itibarıyla filmin neredeyse birebir kopyaladığı bir fransız filmi var. ilginç bir şekilde hem yabancı hem de yerli eleştirilerde bu konuya değinildiğine rastlamadım. böyle bir ayrıntının gözden kaçması ise çok ilginç. reza aslani, bir fransız gerilim sineması şaheseri olan ve henri-georges clouzot imzalı diabolique (1955) filminden açık bir şekilde esinlenmiş. "chess of the wind" filminin gerilim anlamında temposunu oldukça yukarıda tutan konusunun ana iskeleti, "diabolique" filmiyle pek çok yönden birbirine benzer. zaten reza aslani'nin kızı da babasının avrupa sinemasından çok etkilendiğini ve babasının her daim avrupa tarzında filmler çekmek istediğini söylüyor.

    ne olursa olsun "chess of the wind", hem görsel dili hem de şiirsel anlatımıyla gerçek bir sinema şöleni. bu muazzam filmi restore edilmiş bir şekilde izleyebiliyor oluşumuz ise biz sinema severler için gerçekten büyük bir şans.

    kaynaklar:
    https://www.theguardian.com/…i-london-film-festival
    https://www.nytimes.com/…-iran-that-used-to-be.html
  • film, bölgedeki kültürü gözlemlemek açısından ilginç bir deneyimdir. tiyatral oyunculuklar ve sembolik anlatımı göz ardı etmeden seyretmek gerekir. şu ilk iki cümledeki kavramlar ilginizi çekmemişse filmi yarısı gelmeden kapatmanız büyük olasılıktır.
  • isabetli bir şekilde tekasür suresi ile başlar.
  • (bkz: mal da yalan mülk de yalan gel biraz da en oyalan)

    filmin konusuyla ilgili çok benzer başka bir iran filmi daha vardı. hatırlarsam editlerim.

    iran sinemasının kült eserlerinden.

    biraz durgun ilerlese de her şey yerli yerinde.
hesabın var mı? giriş yap