• paris 1800 lü yıllarda uzun süre sıcak hava balonlarının ısmarlanıp yapıldığı yer olmuş.
    balon uçuşu askeri amaçlar içinde kullanılmaya başlamış. yıl 1870, kasım ayı. paris fransız alman savaşı sırasında prusya ordusu tarafından kuşatılmış. kuşatmanın ikinci ayı bitmiş. fransız ordusunun yarma çabaları sonuçsuz kalmış. şehirde kıtlık var.
    tedavisinin dışarda yapılması gereken yaralılar var. herkesin dışarıdakilere ulaştırılacak haberleri var.

    karar veriliyor. yüzlerce işçi artık tren hareketi olmayan gare du nord istasyonunda gizli bir silah için günlerce çalışıyorlar. 25 kasımda silah hazır. 22 metre yüksekliğinde bir sıcak hava balonu. "ville d'orleans" adı verilen balonun birbuçuk metrekarelik sepeti kum torbaları, mektuplar ve balonu ısıtacak gaz ocağı, bir de iki aeronaut/uçucu -biri 29 yaşındaki yeni evli mühendis paul rollier, diğeri uçuş komutanı daha yaşlı tecrübeli ve talimli asker leon bezier- ile yüklü. balonun asıl amacı genç adamın gömleğinin içine dikili bir şifreli mesajı şehrin güneyindeki orduya ulaştırmak. şifreli mesaj yarma hareketini içten ve dıştan ayni anda yapmak için doğru zamanlama bilgisini içeriyor.

    gece karanlığında balon kısa sürede 800m yüksekliğe ulaşıyor, ama orada duruyor. bir kum torbası bırakılıyor, torbanın düştüğü yer prusya ordu bölgesi, silah sesleri duyuyorlar. daha önce benzer balon uçuşları düşürülmüş, ve içindekiler infaz edilmiş, ama bizimkiler 2000m yüksekliğe menzil dışına çıkabiliyorlar ve rüzgar onları kuzeye doğru hızla uzaklaştırıyor, yeleşim yerlerinin ışıkları hızla altlarından geçiyor, hava ağarınca da bulutlar ya da sis yüzünden bir şey göremiyorlar.

    balonu biraz indirip münasip bir yerde durup güneye yaya devam etmek istiyorlar. bulut altına inişin sonunda gördükleri uçsuz bucaksız deniz. bir kara veya gemi görme umuduyla su yüzeyine yakın bir süre uçuyorlar. sırasıyla kum torbaları, mektuplar atarak, az kalan gazı kullanarak devam ederken tekrar sis görüşü kapatıyor. bir süre sonra altlarında mavi su yerine yeşil orman olduğunu fark ettiklerinde demir atmaya fırsat olmadan sepet yerdeki kalın kar tabakasına çarpıyor. genç mühendis düşüyor, yaşlı asker ayağı demir ipine takılmış asılı sallanıyor, düşen davranıp bir ipten tutuyor, ikisi de havada sallanırken öbürü zorla ayağını kurtarıyor, onlar ağaçlar arasından yumuşak karlı, çalılı zemine düşünce balon yükselip kayboluyor.

    kalın karla kaplı ormanda zorla aşağıya doğru ilerlerken bir kurt sürüsünün peşlerinde olduğunu farkedip bir ağaca tırmanıyorlar, bir süre sonra kurt sürüsü kayboluyor, onlar da aşağı yollarına devam ediyorlar. bir süre sonra soğuk, yorgunluk, korku, ve derin karda yol alma zorluğu genç olana fazla geliyor, adam yığılıp kalıyor. yaşlıca asker yalnız başına çevreye bakınırken bir sığınak buluyor. genç adamı çekerek sığınaktaki samanların arasına yerleştiriyor, pesinden kendisi de uyuyakalıyor.

    ertesi gün yola devam, yolda taze bir kızak izine rast gelip takip ediyorlar, sonunda kızağı ve yanında durduğu boş kulübeyi buluyorlar. kapı yerine bir ayı postu gerilmiş. içerde ocakbaşı hala sıcak, soğumakta olan pişmiş patatesler, hatta bir çaydanlıkta ılık kahve buluyorlar ve medeniyet olan bir yere geldiklerini anlayıp umutlanıyorlar.

    dışarı çıkıp bir ateş yakıyorlar. bir süre sonra iki adamın koşarak geldiklerini görüyorlar. biri öbürüne "klas! klas!" diye bağırıyor. dil yabancı, acaba bir saldırı ünlemi mi diye barışçıl niyet işareti olarak ellerini havaya kaldırıyorlar. gelenler de ayni şekilde elleri havaya kaldırınca ferahlıyorlar. konuşma faydasız, dil anlaşılmaz. tek anlayabildikleri isimler; biri klas öbürü harald. içeri davet edilip hiç alışmadıkları bir yemek sunuluyor, pişmiş iç yağı, kurutulmus yufka, ve keçi sütü.

    yemeği hazmederken ev sahipleri mühendisin parçalanmış ayakkabısını inceliyorlar, taban boyu bir yazı var "fournisseur de l’imperatrice paris" (fransızca: paris'teki kraliçenin tedarikçisiyiz). paris kelimesini tanıyıp fransızmısınız derken onlar da klas'ın elindeki kibrit kutusunda "christiania fyrstikkfabrikk" (norveççe: oslo kibrit fabrikası) yazısını görüp anlıyorlar burası norveç. aralarında dille anlaşamamlarına rağmen onların bir an önce oslo'ya gitmek istedikleri belli olunca biraz azık vs. ile doğru yönde uğurlanıyorlar.

    ikilinin acelesi var, bir an önce mesajı tours şehrindeki savaş bakanı léon gambetta'ya ulaştırmaları gerek. yol boyu yemek veren yol gösteren çok, ama tek fransızca bilen yok. vadiler, göller derken zengince bir çiftlikte onları yörenin ileri gelenlerinden avukat valløe ve seljord çinko ve bakır madeni müdürü nils nilsen misafir ediyor. müdür fransızca bildiği için sonunda anlıyorlar tam nerede olduklarını: oslo'dan 150 km batıda lifjell dağının 1200m irtifalı yamacına düşmüşler.

    o gece beldenin kalburüstü sınıfı mensuplarıyla ziyafet, şereflerine piyanoda fransa ulusal marşı marseillaise, ertesi gün kızakla uğurlama derken 20 saatlik bir kızak yolculuğundan sona kongsberg (o zamanlar gümüş ve kobalt madeni, bugün savunma sanayii ile meşhur şehir), haber kendilerinden önce geldiği için, kalabalık, tezahürat, fransız bayrakları filan derken şehrin demiryolları müdürü bunları kalabalıktan çekip [drammen trenine bindiriyor. drammen'de ögreniyorlar ki balon 150 km daha uçmuş krødsherrad de iki yaşlı kadının üzerine doğru süzülüp şeytan onları cehenneme götürmek için geliyor sandırıp iyice ödlerini koparmış. bu arada sepetteki bazı şeyler de yerel halk tarafından fransız ikiliye ulaştırılmış. ertesi gün trenle oslo'ya, hemen doğru fransız elçiliğine varıp, londra üzerinden telsizle şifreli mektubu gönderiyorlar.

    oslo'da artık tüm norveç haber aldığı için yüzlerce hayır dua tebrik telgrafı, bir sürü davet, hatta son akşam şehrin görkemli binalarından mason locasında bin kişilik bir davet, ve şereflerine norveçin o zaman yaşayan tarihi isimlerinden jonas lienin şarkısı bjørnstjerne bjørnsonun nutku derken, gemiyle londra'ya oradan da tours'daki hükümete iki hafta sonra ulaşıyorlar.

    olayın askeri sonucu başarısız olmuş, kuşatma yarılamamış, çok asker can vermiş, almanlar savaşı da kazanmış, bu sayede alman birliği sağlanmış ve prusya kralı wilhelm, 18 ocak 1871de versay'daki aynalı salon'da alman kayzeri olarak taç giymiş.

    savaştan sonra genç mühendis karısıyla birlikte norveç'e, hatta düştüğü dağa ve yardım gördüğü çiftliklere ziyarete gelmiş.

    bu sıcak hava balonu uçuşu norveç hava yolu tarihinin ilk olayı olmuş. ikilinin oslo üniversitesine hediye ettiği o balonun ipekli kumaşı artık kayıp ama sepeti günümüzde oslo'daki teknik müzede tavanda asılı sergilenmekte. (kaynak)

    not: sıcak hava balonu değilmiş bir kaç kat vernikli ipekten mamül gaz balonuymuş.
  • (bkz: the aeronauts)
  • kişisel kullanımı var mıdır, merak ettiğim hava aracı.

    nereden temin edilir, ehliyeti var mıdır, kullanım yasaları var mıdır, profesyonel uçuş ekibi tutmalı mıyım, ufo diye tüfekle vurulur muyum, bununla sınırı geçebilir miyim...
    uykudan büyük bir hevesle uyanıp bilgisayarın başına geçtim ancak google'da kapadokya turları dışında herhangi bir bilgiye ulaşamadım.

    balon sürmek istiyorum, hemen şimdi!
  • şöyle bir şeydir.

    (bkz: soğanlı köyü)
  • çocukluğumdan beri üzerimdeki fantastik etkisini yitirmeyen bir imge. bir diğeri zeplin.
  • nevşehir'in meşhur meyvesi. kapadokya bölgesinde sıcak hava balonu turları yapıyorlar. önce bi heves ettik "yaparız di mi? yaparız evet" dedik. bölgeye bir gittik ki kazın ayağı öyle değilmiş.. bir saatlik balon turuna kişi başı 180eur + kdv istiyorlarmış. iki kişilik bir saatlik balon turu için 900 türk parası istiyorlarmış yani. üstelik yanınızda tanımadığınız biri baloncu üç kişi daha olacak. balonla bir saat uçuncaya kadar, kapadokya'yı bölgedeki pek çok yüksek seyir noktasından kuşbakışı izleyebilirsiniz*

    benim tavsiyem bir saatliğine balonla kapadokya gezeceğinize aynı para ile pıstık gibi bir karavan kiralayıp türkiye'yi gezmeniz olacaktır. bu karavan tatili, kapadokya tatilinizden sonra en güzel tatil tecrübeniz olabilir. *
  • buyuk ve dayanikli bir kumasin icindekiş havayi likit bir yakiti yakarak isitmak suretiyle havaya kaldirmak, akabinde balona bagli olan yolcu tasima haznesininde havaya kalkmasi ile hareket eden; ruzgari yakalama prensibi ile yonlendirilen bir hava tasidi. helyum kullananlarida mevcuttur.
    (bkz: balon)
  • sanırım şu anda içinde olduğum şey.
    ya da konya'da hava bin derece falan. piştik ayol.
  • sicak hava balonu icine sicak hava puskurtulerek sisirilir. balonun icindeki sicak hava soguk havadan hafif oldugu icin havalanir. icindeki hava, kisa ateslemelerle balonun havada kalmasini saglar. balonun icindeki hava sogutularak da inis gerceklesir.
hesabın var mı? giriş yap