• ingiltere'de ortaya çıktığı için ingiliz bilardosu olarak da bilinen spordur snooker. ingiliz ordusundaki askerler arasında oynanmaya başlamış, oradan günümüze gelmiştir. birçok kuralı vardır, bununla birlikte oynaması da fevkalâde zordur.

    oyundaki amacımız, masadaki topları kuralına göre sırasıyla ceplere sokarak (yani pot yaparak) puan toplamak ve o frame'in (yani setin) en çok puan toplayan oyuncusu olarak o frame'i kazanmaktır. maçlar tek sayılı frame'ler üzerinden oynanır, toplam frame sayısının bir fazlasının yarısı kadar frame kazanan, maçı da kazanmış olur. örneğin, 11 frame üzerinden oynanan bir maçta 6 frame kazanan maçı kazanır. eğer maç son frame'e gidiyorsa, oynanan bu son frame'e decider (karar frame'i) denir (tenisteki tie-breaker gibi düşünebilirsiniz).

    masada kırmızı toplar ve renkli toplar vardır. kurallar gereği, ilk olarak herhangi bir kırmızı topu atmalısınız. kırmızı topu attıktan sonra istediğiniz herhangi bir renkli topu atmanız gerekir. bu şekilde bir kırmızı, bir renkli, bir kırmızı, bir renkli şeklinde masadaki bütün kırmızı topları pot yapmanız gerekir. bütün kırmızılar pot yapılıp peşinden renkli top da atıldıktan sonra, kalan renkli toplar sırayla pot yapılır. sırayla diyorum çünkü her renkli topun puan değeri farklı. en düşük puanlıdan en yüksek puanlıya doğru sırayla renklileri atıp masadaki bütün toplar pot yapıldığında frame sona erer.

    masada kırmızı top varken, kırmızıların ardından pot yapılan renkli toplar tekrar yerlerine konur. son kırmızı topun ardından atılan renkli top da pot yapıldıktan sonra, sırayla atılmaya başlanan renkli toplar ise yerine konmaz. bu şekilde masa temizlenmiş olur.

    oyuna başlarken toplar hakem tarafından yerlerine yerleştirilir. topların frame başındaki dizilimi aşağıdaki resimde görüldüğü gibidir.

    dizilim

    gelelim kurallara. masa ve toplarla başlayalım.

    snooker masası bildiğimiz amerikan bilardo masalarından daha büyüktür. tam ölçüleri 3.6 m x 1.8 m'dir. masa yeşil çuha kaplıdır. masanın üzerinde, bazı topların yerleri işaretlidir. ayrıca masanın bir tarafında, uzun kenarları dik olarak kesen bir çizgi ve bu çizginin ortasında büyük d oluşturacak şekilde bir yay bulunur. bu "d çizgisi", maçların başında beyaz topun yerleştirildiği ve maçın ve maç içindeki her bir frame'in, yani setin başlatıldığı yerdir.

    toplar

    snooker'da ıstaka topumuz ile birlikte masada toplam 22 top vardır. bu topların 15'i kırmızı renkli toplardır. kırmızı toplar 1 puan değerindedir. masada herhangi bir pot yapma durumu yok ise, oyuncu öncelikle kırmızı topa dokunmalıdır. diğer renklilere temas halinde faul yapılmış olur ve rakip oyuncu puan kazanır.

    diğer renkli toplar ve değerleri ise şöyledir:

    - sarı top 2 puan
    - yeşil top 3 puan
    - kahverengi top 4 puan
    - mavi top 5 puan
    - pembe top 6 puan
    - siyah top 7 puan

    masada kırmızı top mevcutken pot yapılan bütün renkliler cepten çıkarılarak yerlerine konur. son kırmızı top, renkli topuyla beraber atıldıktan sonra, yukarıdaki sırayla renkliler atılır. son top da atılınca frame biter ve en çok puanı olan oyuncu o frame'i kazanır.

    aradaki fark masadaki bütün topların atılması halinde dahi kapanmayacak kadar fazlaysa, bu durumda oyuncunun iki seçeneği vardır: ya frame'den çekilecektir ya da rakibine faul yaptırarak aradaki farkı kapatıp öne geçecektir. aradaki fark çok fazla değilse oyuncular frame'i genelde bırakmaz. fakat fark kolay kolay kapanacak değilse frame'den çekilirler.

    faul ve "snooker"

    oyuncuların frame'in gidişatına göre vurmaları gereken topa (hedef top) vurmamaları, beyaz topun ya da hedef top dışında bir topun cebe girmesi halinde faul söz konusu olur. faul, kural olaral rakibe 4 puan kazandırır. fakat faulün, değeri dörtten fazla olan mavi, pembe ya da siyah topla ilgili bir pozisyonda yapılması (bu topların aslında cebe girmemesi gerekirken girmesi, bu toplar pot yapılırken beyaz topun cebe girmesi ya da başka topa dokunulması gerekirken bu toplara dokunulması) halinde dokunulan topun değeri kadar puan kazanılır.

    bazen faul bu anlattıklarım dışında bir durumdan kaynaklanabilir. mesela oyuncu vuruş yaparken eli ya da ıstakası başka bir topa çarpabilir. bir topun masanın dışına çıkması ya da oyuncunun kasıtlı/kasıtsız masadaki bir topun yerini değiştirmesi/dokunması hâlinde de faul olabilir. beyaz top faullü olarak cebe girmediği ya da elle dokunulmadığı sürece, topun masada kaldığı yerden oyuna devam edilir. aksi takdirde top yukarıda anlattığım d çizgisi içinde oyuncunun istediği noktaya yerleştirilip oradan devam eder.

    faullü atılan kırmızı toplar tekrar masaya konmaz, diğer renkliler ise konur.

    ve geldik oyuna adını veren snooker'a. snooker, oyuncunun vurması gereken hedef topu doğrudan göremediği hallerde söz konusu olur. yani beyaz top bantları dolaşmadan hedef topu göremiyorsa bu durumda rakibe "snooker bırakılmış" olur. snooker bırakılan oyuncu, diğer toplara değmeden hedef topa değmelidir aksi takdirde faul yapmış olur ve rakip puan kazanır. faullerde yukarıda anlattığım istisnai durumlar haricinde rakibe 4 puan verildiğinden, genellikle oyuncular arasındaki puan farkı ile masadaki toplam puan arasındaki farkın toplam kaç snooker olduğu 4 puan üzerinden hesaplanır. örneğin aradaki fark masadaki toplam puandan 15 fazlaysa, 4 snooker fark var denir. çünkü 4 snooker en az 16 puan demektir ve farkı kapatıp öne geçmeye yeterlidir.

    masadaki toplam puan ise üretilebilecek maksimum sayı üzerinden hesaplanır. bunu hesaplamanın yolu şöyledir: masada kaç kırmızı varsa, bunu 8 ile çarpıp üzerine 27 ekleyin. bir kırmızıyı bir siyahla oynarsanız 8 puanınız olur, bu şekilde bütün kırmızıları siyahla oynayıp üzerine renkli topları (toplamı 27 puan) attığınızda kalan toplarla alabileceğiniz maksimum puanı almış olursunuz.

    kırmızıyı attım, renkliyi kaçırdım. rakip renkliden mi devam edecek? hayır efendim. oyuncu seri yapmıyorsa her zaman ilk teması kırmızı topa olmalıdır. bu nedenle renkli top kaçınca masaya gelen rakip tekrar kırmızıdan başlayacaktır. kırmızı top geri konmadığı için o topa bağlı alınabilecek 8 puan masadan gitmiş olur.

    diğer başlığımız ise, yardımcı parçalar.

    izleyenler görmüştür, bazen oyuncular vuruş yaparken ıstakayla birlikte başka parçalar da kullanır. bu parçalar oyuncuların daha rahat ve istedikleri gibi vuruş yapabilmelerini sağlayan, kolaylaştırıcı parçalardır.

    bu parçalar iki grupta incelenebilir. ilk gruptaki parçalar, ıstakanın altına takılmak suretiyle ıstakanın boyunu artıran parçalardır. bu parçaların özel bir adı yok, uzatma olarak geçer. fakat ıstakayla birlikte vuruş sırasında kullanılan bağımsız parçalar da vardır, ikinci gruptaki bu parçalar ise şöyledir:

    rest: ıstaka gibi uzun ince bir çubuğun başına x şeklinde bir parçanın eklenmesiyle oluşan bir yardımcı parçadır. özellikle masanın uzak bir köşesinden pozisyon alındığı durumlarda, oyuncunun topa daha rahat vurabilmesi için kullanılır. normalde ıstakayı tutarken elle yapılan sabitleme rest ile yapılır, böylece uzaktan daha kolay vuruş yapılabilir.

    spider: beyaz topun başka bir topa çok yakın ve hatta bitişik olduğu durumlarda, elle topun üstünden hiza almak zor ise ya da yine masanın uzak bir yerinden pozisyon almak gerekiyorsa spider adı verilen bu aparat kullanılır. spider, rest'ten farklı olarak çubuğun ucuna örümceğe benzeyen bir parça takılmasıyla oluşur. bu parçanın tepesindeki uygun alana ıstaka sabitlenerek topun üstünden vuruş yapılması sağlanır.

    spider, ucuna takılan parçalarla uzatılabilir.

    swan: swan ise, uzatmalı spider mantığına yakın bir şekilde, beyaz topa arka arkaya gelmiş birkaç topun üstünden vuruş yapmak istendiği zaman kullanılmaktadır. spider aparatının üst tarafında, ucu yukarı kıvrımlı, ileri doğru uzanan fil hortumuna benzer bir parça vardır. yukarı kıvrımlı ucun üstüne ıstaka sabitlenerek vuruş yapılır. swan, rest ya da spider'a nazaran daha az kullanılır.

    ve gelelim break kavramına.

    break (seri), oyuncunun tek seferde ıska yapmadan peşpeşe bulduğu potlarla ürettiği sayı serisidir. arka arkaya yapılan bu potlarla elde edilen puanlar bir break oluşturur. tek seferde bulduğunuz puanlar, kaçırdığınız potun ardından puan hanenize eklenir. puan hanenizde, break'lerle bulduğunuz sayılarla birlikte, rakibinizin faulleri sonucu kazandığınız puanlar da yer alır. fakat fauller, ardından break'e başlasanız bile break puanınıza dahil edilmez.

    kurallar dahilinde yapabileceğiniz maksimum break 147'dir. masadaki bütün kırmızı topları siyah topla pot yapar, üstüne renklileri de sıradan cebe yollayıp tüm masayı temizlerseniz 147 yaparsınız. bir kırmızı ve bir siyah toplam 8 puandır. bunu 15 kırmızı için tekrarladığınızda 120, peşine renklileri sıradan yolladığınızda (2+3+4+5+6+7) 27 olmak üzere toplam 147 puan, masada bulunan maksimum sayıdır.

    snooker tarihinde kayıtlara geçen 147 sayısı oldukça azdır. şu an itibarıyla tarihte toplam 161 kez 147 yapılmıştır.

    daha fazlası mümkün mü? evet mümkün. fakat ufak bir istisnai durumun gerçekleşmesi gerekir. bu durumun adı freeball'dur.

    eğer snooker pozisyonundayken faul yapar ve rakibinize snooker bırakırsanız bu durumda hakem freeball kararı verir. bu hakkı kazanan oyuncu, istediği herhangi bir renkli topu kırmızı top niyetine pot yapabilir. bu top tekrar yerine konur, ardından oyuncu isterse aynı topu, isterse başka bir renkli topu serisi dahilinde pot yapabilir. aynı topu atarsa, o top bu sefer kendi değerinde sayılır. ardından oyuncu, kırmızı toplarla normal serisine devam eder.

    freeball yalnızca snooker pozisyonlarında verilmiyor. bir kırmızı topu en ince açıyla bir tarafından görebiliyor ama diğer tarafından göremiyorsa bu da freeball kararı verilmesini sağlar. hatırlatmayı yapan seni inek seni isimli yazara teşekkür ederim.

    yani freeball size fazladan bir kırmızı+renkli topu pot yapma imkanı sağlar. bu nedenle teorik olarak freeball kuralıyla birlikte 155 sayılık bir seri oluşturmak mümkündür.

    resmî kayıtlara geçen ve 147'den fazla olan tek seri, 2004 yılında birleşik krallık şampiyonası elemelerinde jamie burnett tarafından yapılmıştır. freeball ile başlattığı serisinde 148 yapan burnett, kayıtlara geçen ilk "147 üstü seriyi" yapan sporcudur.

    en çok 147 rekoru ise ronnie o'sullivan'a aittir. o'sullivan, toplam 15 tane 147 yaparak bu alandaki rekorun sahibidir.

    gelelim turnuvalara.

    resmî turnuvalar `world professional billiards and snooker association` tarafından düzenlenir. oyuncular profesyonel düzeyde buraya bağlı olarak mücadele eder ve turnuvalara katılırlar. katıldıkları turnuvalar ve elde ettikleri başarılara göre bir sıralamaya dahil edilirler. bu sıralama daimidir, yani belirli bir dönemin sonunda sıfırlanmaz.

    ama turnuvalar her sene belirli dönemlerde yapılır ve her sene bir şampiyon belirler. bu turnuvaların bazıları dünya sıralamasına etki eden turnuvalarken, bazıları ise sıralamaya etkisi olmayan turnuvalardır. bu turnuvalar genellikle amatör sporcuların profesyonellerle karşılaşabildiği, geniş katılımın olduğu hazırlık amaçlı turnuvalardır.

    turnuvalara katılım iki şekilde olabilmektedir. ilki, az sayıda oyuncunun dünya sıralamasına göre katıldığı ve elemelerden gelen oyuncularla mücadele ettiği turnuvalar ve katılmak isteyen herkesin katılabildiği, "open" denen turnuvalardır. her turnuvanın oynanan maç sayısı, maçlardaki frame sayısı ve kazanana verilen ödül tutarı farklıdır. bunlar; turnuvanın sıralamaya etkisi olan turnuva olup olmaması ve prestijine göre değişir.

    her sene bir dünya şampiyonu çıkar. bu şampiyon, ingiltere'deki meşhur crucible tiyatrosunda yapılan dünya şampiyonası ile belirlenir. dünya şampiyonası, dünya sıralamasındaki ilk 16 oyuncunun elemelerden gelen 16 oyuncu ile karşılaşması şeklinde yapılır. final maçını kazanan, o senenin şampiyonu olur. her sene, turnuvalar belirli bir sezon dahilinde yapılır. dünya şampiyonası, her sezonun sonunda yapılır, yani o senenin son turnuvasıdır. ardından biraz ara verilir ve yeni sezon başlar.

    turnuvalar yapıldığı yere göre isimlenir. "open" dediğimiz herkese açık turnuvaların yanında "masters" olarak adlandırılan, kendine özgü katılım usulleri olan turnuvalar vardır. genelde sıralamaya göre bir miktar oyuncu davet edilir, kalanlar ise elemeden gelir. bir de "championship" turnuvalar vardır. bunlar da masters ile benzer usullerle katılımı mümkün olunan turnuvalardır.

    snooker'ın en prestijli kabul edilen üç turnuvası; dünya şampiyonasını, birleşik krallık şampiyonasını ve masters'ı (ingiltere'de yapılan masters turnuvasını) kazanan oyuncular triple crown (üçlü taç) kazanmış olurlar. bunu başaran oyuncular; steve davis, terry griffiths, alex higgins, stephen hendry, john higgins, mark williams, ronnie o'sullivan, neil robertson, mark selby, shaun murphy, ve judd trump.

    son olarak bu sporun geniş kitlelerce tanınan bazı isimlerine bakalım.

    snooker diyince akla gelen ilk isim hiç şüphesiz ronnie o'sullivan. oyunun gördüğü en büyük yeteneklerden biri olan o'sullivan, hızlı ve akıcı oyunu ile snooker severlerin en çok sevdiği isimlerin başında geliyor. kariyerine 6 dünya şampiyonluğu, 1000'den fazla yüzlük seri, 15 tane 147 sığdıran o'sullivan, zaman zaman formunu kaybetse de bu sporun en klas oyuncularından biri.

    stephen hendry: 1990'lı yılları sürklase eden stephen hendry, dünya şampiyonalarında elde ettiği başarılarla adını tarihe kazıyan bir isim hâline geldi. tam 7 dünya şampiyonluğu ile bu alanda rekor sahibi olan hendry, o'sullivan'dan önce 147 rekorunun da sahibiydi.

    john higgins: bazı oyuncular akıcı oyunuyla, bazıları defansif tarzlarıyla, bazıları ise mental direnciyle ön plana çıkar. john higgins ise bütün bu alanlarda en önde olmasa da zirveye yakın kalmayı hep başaran, "all around" denebilecek bir isim. kariyerine sayısız şampiyonluk ve yüzlük seri sığdıran higgins, zaman zaman formdan düşse de yine de genel itibarıyla bir standardın üstünde kalmayı başardı. 4 kez dünya şampiyonu.

    mark williams: 1990'ların sonu, 2000'lerin başında kariyer zirvesi yaşayan ve dünya şampiyonlukları kazanan mark williams, tam 15 yıl aradan sonra dünya şampiyonluğu kazanarak en uzun aralıkla dünya şampiyonluğu alan sporcu oldu. aykırı tarzı, eğlenceli hareketleri ve yeteneğiyle kendini izleten bir adam olan williams'ın 2018 dünya şampiyonluğu öncesinde sporu bırakmanın eşiğine geldiğini de söylemekte fayda var.

    bu isimler 92 jenerasyonu olarak da bilinen, 1992'de profesyonel olan isimler. 28 yıla sayısız başarı sığdırdılar.

    neil robertson: 2000'li yılların bilindik isimlerinden. solaktır. hızlı ve göze hoş gelen bir oyunu vardır. 2010'da dünya şampiyonu oldu. son dönemde yükselen bir grafiği vardı ama bunu taçlandıramadı.

    shaun murphy : uzun mesafeli potların adamı. iyi olduğu kadar da eğlenceli bir oyuncudur. sevmeyeni neredeyse yok. 2005 dünya şampiyonu.

    mark selby: 2010'ların en iyilerinden. 3 kez dünya şampiyonu oldu. ronnie, higgins gibi birçok ustayı yarı final, final gibi aşamalarda yenmeyi başardı. soğukkanlı ve sabırlı, yerine göre yavaş bir oyunu vardır. ayrıca mental direnci de yüksektir. kolay kolay düşmez, düşse de çabuk toparlanabilecek bir oyuncudur.

    mark allen: yetenekli ama istikrarsız bir oyuncu. şahane oynadığı maçın ertesi günü tel tel dökülebilir. nadir solaklardan biri.

    stephen maguire : hendry'e kariyer mağlubiyetini yaşatan, üst sıralarda takılsa da bir türlü patlayamayan bir diğer yetenek.

    steve davis: snooker'ın en büyüklerinden. hendry doksanları sürklase etmişti, davis de seksenleri. elli küsur yaşında bile taş gibi oynayabilecek bir yetenekti. dünya şampiyonlarını sildi süpürdü. 6 kez şampiyon.

    jimmy white: dünya şampiyonu olamamış en iyilerden biri. hızlı oynasa da istikrarı olmadı.

    ding junhui: çin malı ronnie o'sullivan. gerçekten öyledir, belki onun kadar yetenekli olsa da istikrarlı olamadı. hak ettiği yere gelemese de yakınlarından da ayrılmadı.

    judd trump: yine son dönemin en dominant isimlerinden. en çok etkilendiği isim olarak bahsettiği ronnie o'sullivan gibi hızlı ve atak bir oyunu vardır. yıllardır aldı alacak denen dünya şampiyonluğunu 2019'da aldı. üstelik finalde higgins gibi bir üstadı yenerek.

    kyren wilson: son dönemin yeni yıldızlarından. bu sene dünya şampiyonasında final görse de karşısında "the rocket" ronnie o'sullivan vardı. oldukça yetenekli bir oyuncu ama bazen kolay düşebiliyor.

    stuart bingham: tecrübeli ve istikrarlı oyunculardan. 2015'te harika bir sezon geçirip dünya şampiyonluğu ile taçlandırdı. şimdilerde ise kendi standartlarında.

    luca brecel: bir ara çok ciddi patlama yapacak deniyordu kendisi için ama o patlamayı yapamadı. istikrarsız bir oyunu var ama yine de gününde olduğu zaman izlemesi keyif veren bir oyuncu.

    peter ebdon: ronnie o'sullivan bu oyunun gördüğü muhtemelen en hızlı oyunculardan biri. peter ebdon ise bir dönem en yavaş oyunculardan biriydi. ronnie'nin 147 yapabildiği 5 dakika içerisinde 12 sayılık efsane bir serisi vardır. yine de 2000'lerin başında oldukça formdaydı ki bunu dünya şampiyonluğu ile de taçlandırdı. yakın zamanda emekli oldu.

    ali carter: sakin ve zaman zaman eğlenceli bilinen snooker'ın gergin adamlarından. dönem dönem iyi performansları olsa da süreklilik yakalayamadı.

    matthew stevens: 2000'li yılların başındaki formundan uzak olsa da yine de yukarılara yakın kalmayı başaran bir diğer tecrübeli isim.

    izleyiniz, öğreniniz ve seviniz efendim. snooker güzeldir.

    edit: ekşi şeylerde entry yayımlandıktan sonra birçok mesaj geldi. snooker'ı seven, ilgi duyan birçok sözlük yazarı olduğunu gördüğüme çok sevindim. o yüzden hepsine teşekkür ederim.

    entry'de daha yazmadığım, bildiğim/bilmediğim bir sürü kural var. bu entry, oyunu az çok bilen ya da bilmeyenler için giriş düzeyinde yazdığım bir entry idi. diğer detaylar için bir entry daha yazabilirim. özellikle bu oyunda geniş bir yer tutan centilmenlik kavramı ve "yazısız kurallar" hakkında bir şeyler yazmayı düşünüyorum. bu hususu ve judd trump'ı unuttuğumu hatırlatan furkan r isimli yazara da özellikle teşekkür ederim.
  • türkiye'de hala yeterli ilgiyi görmese de eninde sonunda bir patlama beklediğim oyundur. henüz isminin bile belli bir azınlık tarafından bilinip telaffuz edilebildiği, kurallarını bilenlerin ise çok daha az olduğu bir oyun. kuralları için dünya snooker federasyonu internet sitesinden bilgi edinmek mümkün ancak bu oyunu nelerin bu kadar özel kıldığını ancak maç izleyerek anlayabiliriz. işte bu nedenle aşağıya linkleriyle birlikte verdiğim şu seçki merak edenlere snooker izleyicisinin nasıl olup da saatlerce neredeyse sabit kamerayla çekilen, hemen hiç tezahürat, müzik vs. ses olmayan, adeta insanın uykusunu getiren bu maçları seyrettiğini, bundan ne zevk aldığını, snookerın 8 toptan farkının ne olduğu açıklamak için bir adım olabilir. buyrunuz:

    frame skoru 95-1, ronnie 97. sayı için kahverengi arkasından banttan görebildiği sarıya vuruş yapıp kaçırıyor ama zaten oyunu garantilediğinden rahat bir tavırla yapıyor bu vuruşu, yerine dönerken oyunun bittiğinden emin ve bu nedenle masanın yeniden kurulmasını beklemek üzere oturuyor ancak michael holt oyuna devam etmekte ısrarlı! işte 24 snookera ihtiyacı varken masaya dönülür mü üzerine bir ders ve ronnie’nin makarası!

    http://www.youtube.com/…s1lyzl69vlc&feature=related

    benzer bir durum 96 senesinde yine ronnie’nin başına gelmişti. alain robidoux 75-22 gerideyken 14 snooker için masaya döndü. ronnie haklı olarak tepkiliydi:

    http://www.youtube.com/…njveolvse3c&feature=related

    yine rocket ve tam da formunda, bu kez mark allen’a musallat olmuş, son frame ve maç artık bitmiş, ronnie son toplarıyla şovunu sergiliyor, allen kenarda oturmaktan sıkılmış ve turnuvaya veda etmekte sabırsızlanıyor. ronnie ıstakayı bıraksa da tokalaşsak diye beklemenin sonu olmadığını anlayınca beyaz havlusunu ıstakaya asıp sallamaya başlıyor, allen ve teslim bayrağı:

    http://www.youtube.com/…o4nujwcy74o&feature=related

    ronnie liang wenbo karşısında, frame artık onun için garanti, wenbo masaya dönmeyecek, ronnie ise herzamanki gibi belli bir hedefi olmadan oynadığında sıkılmaya başlıyor, cepteki oyunu artık bitirmek istiyor, neredeyse masadan kalkmadan vuruş yaparken işi abartıyor ve hakem daha siyahı yerine yerleştirmeden kırmızıyı yollayıveriyor, faul ama oyun yine de ronnie’nin:

    http://www.youtube.com/…tyognvei2bo&feature=related

    bir top nasıl çektirilir üzerine bir ders ancak izlemekle, denemekle olacak iş değil. hendry’den fena halde güçlü bir çektirme:

    http://www.youtube.com/…vxxlys-gzd8&feature=related

    istaka gücü denilince akla gelen en önemli isimlerden biri (bence ilki) robertson. bu ıstaka gücü ve uzak top isabetiyle bazen göze illizyon gibi gelen vuruşlar yapabiliyor. maguire karşısındaki şu mavi top potundan sonra beyaz topun neye uğradığını şaşırarak tam da olması gereken yere dönüp gelmesi inanılmaz!

    http://www.youtube.com/…dmuwijg_czc&feature=related

    renkli topları sıraya dizmek her snooker oyuncusunun defalarca çalıştığı ve belki yüzlerce kombinasyonunu denediği bir seri. ancak robertson’un şu kahverengiden maviye geliş çözümü pek de öyle bilindik yollardan birisi değil:

    http://www.youtube.com/…xhkgtm07xoc&feature=related

    ıstaka topu kontrolü snookerdaki en önemli şey zira pot bir şekilde yapılsa da (belli koşullar olgunlaştıysa ben de yapıyorum) seri inşası farklı bir iş. hendry’nin pembeden siyaha gelirken orta delik çeperini kullanması bir acemilik değil, denemesi mümkün ancak çok dikkatli olunması ve çok çok ince hesap gerektiren bir vuruş ve işte stephen hendry:

    http://www.youtube.com/…tfomuafx0vq&feature=related

    2008 için steve davis’in seçtiği en iyi 10 potun görüntüleri de şunlar:

    http://www.youtube.com/…-6nb1iy0rs4&feature=related

    bir klasiktir ve snooker izleyicilerinin çoğu tarafından bilinir ancak bu seçkiye bunu koymamak haksızlık olur: işte ronnie ve “rocket” ünvanını hak ettiği serilerden biri: dünyanın en hızlı 147’si!

    http://www.youtube.com/…wttzqanxyxo&feature=related

    oyun gerginliği kim olursa olsun öyle ya da böyle oyuncuyu ele geçirebilir. bu gerginlikten kurtulabilmek için oyuncuların sıkça başvurduğu yollardan biri de gittiği neredeyse aşikar bir oyun için kendini yıpratmaya devam etmeyerek oyundaki mağlubiyetini kabul edip taze ve yeni bir oyuna başlamaktır. selby de bunu yapıyor ve oyunu bırakıyor ancak gerginliğini sonraki oyuna taşımaya kararlı gibi:

    http://www.youtube.com/…r_c0oqvleti&feature=related

    ronnie’den burada da çok fazla bahis geçmesinin nedeni son yılların en spekülatif oyuncusu olması. snookerın sıradışı ismi ronnie hakemlerle girdiği polemikler, oyun için varyeteler, bazen çıkardığı çok güzel seriler ve hızlı oyunu ile seyredilmesi en keyifli oyuncu belki de. ancak sıkılgan ve hatta biraz da ukala bu adamın şu lakayıt vuruşunun bu şekilde ödüllenmesi ronnie severleri bile kızdırabilir:

    http://www.youtube.com/…tcowanah7by&feature=related

    işte bir ronnie densizliği daha, williams gibi efendi bir oyuncuya ayıp etmiş!

    http://www.youtube.com/…y_mtb6smkew&feature=related

    ve bu oyunun centilmenleri de var elbet, doherty iyi bir örnek!

    http://www.youtube.com/…efttyr56h0e&feature=related

    oyuncuların konsantrasyonu çoğu zaman pamuk ipliğine bağlı, salondaki en ufak sesten bile etkilenebiliyorlar. hele ki bu ses güçlü bir hapşırma sesi ise williams’ın yaşadığı gibi oyuncu yerinden bile zıplayabiliyor:

    http://www.youtube.com/…hqj87tnnohe&feature=related

    ah o eski günler, bilardo salonlarının duman altı ortamlarını aratmayan turnuva salonları ve alex higgins ve maçta tüttürdüğü sigarası:

    http://www.youtube.com/…nzkdnjvze04&feature=related

    snookerda hakemin rolü genel olarak pek azdır, dokunan top kararı ya da örneğin oyuncunun yeleğinin topa temasından kaynaklı fauller ve free ball gibi maçı etkileyebilecek kararlar dışında top toplayıcı ve kolaylaştırıcı gibi davranırlar. ancak bir maçta d hattı içerisinde atış kullanmak dışında topa dokunma hakkı olan tek kişi hakemdir. michaela tabb bu hakkını abartıp ve elbette ki dalıp maguire’ın gül gibi topunu masadan avuçlayıveriyor:

    http://www.youtube.com/…ks3eni7wkqe&feature=related

    yukarıda bahsettiğim hakem müdahalelerinden biri de bitişik top (touching ball) kararı yani beyaz topun hedef topa yapışıp kalması. bu durumda rakip oyuncu o topa zaten dokunmuş varsayıldığından boşluğa doğru yani herhangi bir topa değme zorunluluğu olmadan atış yapabiliyor ki bazı durumlarda bu çok iyi bir pozisyon veriyor. işte ronnie’nin hakem leo scullion’un bitişik top kararına itirazı ve ardından giriştiği polemik ve imalar:

    http://www.youtube.com/…h_b-4g3n4os&feature=related

    hakemlerin en sıradan görevi ise renkli topları masada işaretli yerlerine geri koymak. michaela tabb ronnie’nin pembesinden sonra kırmızıların arasında kalan pembe noktasını bulmakta bayağı zorlanıyor:

    http://www.youtube.com/…mjqsnznytow&feature=related

    hakemler oyuna çok fazla müdahil olmasa da bu onların aptal ya da oyunu bilmedikleri anlamına gelmiyor. mark selby, higgins’in bıraktığı zor toptan biraz olsun avantaj elde edebilir miyim diye hakemden kırmızı topun temizlenmesini istiyor, zira hakemin topu yeni yerleştireceği yerin milimetrik de olsa daha iyi bir yer olması muhtemel diye düşünmüş olabilir (hadi bari günahını da almayayım). ancak hakem top üzerindeki lekenin selby’nin topu göreceği tarafta olmamasından dolayı topu temizlemeyi reddediyor:

    http://www.youtube.com/…jbobyos_wby&feature=related

    hakemlerin oyuncunun atış yaparken görüş alanı içeriden olmaması genel olarak artık kabul gören bir gereklilik. alex higgins’in efsane olduğu yıllarda hakemler bu konunun hassasiyetinin henüz farkında değillermiş. higging hakem alan chamberlain’i uyarıyor:

    http://www.youtube.com/…n4vlzrvw2qc&feature=related

    alex higgins’in bu türde problem yaşadığı tek hakem chamberlain değil. john williams’ın yönettiği doherty maçında da yine aynı nedenle hakemle tartışıyor ancak bu kez alttan alan hakem olmuyor:

    http://www.youtube.com/all_comments?v=f07hikji6dy

    hakemlerin işi zor. masadaki toplara ıstaka dışında bir temas snookerda faul kabul ediliyor. ronnie’nin john higgins’le yaptığı maçı yöneten yaşlı kurt jan verhaas kendi kendisine snooker bırakan ronnie’nin “yanlışlıkla” olduğuna hükmettiği siyah topa elle temasını yakalıyor ve ronnie’ye faulu veriyor ancak higgins bu durumda “faul ve ıska” kararı gerektiğine ısrar ediyor. verhaas bu itirazı olumlamıyor ve ronnie’nin o zor durumdan hiç yara almadan çıkmayı başardığı belki de hileli bu durumun oyun kuralları içerisindeki yorumuyla maçı yine harika yönetiyor.

    http://www.youtube.com/…rt6jfut9pwk&feature=related

    işte hakem: alan chamberlain! dott'un içeri girmek üzereyken yumrukladığı top için dott'a faul veriyor ancak beyaz topun içeri girdiğine hükmetmiyor. selby ise bariz şekilde deliğe giden topun dott tarafından engellenmesine aldırmayarak deliğe girmiş gibi topu avuçlayıp d hattına koyuveriyor ve chamberlain bir faul de selby'e veriyor. chamberlain'in belki de kitaplarda olmayan bu durum için hiç düşünmeden verdiği harika karar ve dott'un sportmenlik dışı devamı!

    http://www.youtube.com/watch?v=y1sdilapr0g
  • snooker masasinin boyutlari 12 feetx6 feet'dir. yani yaklasik 360 cmx180cm. 15 adet kirmizi top var, kirmizilari sokmak 1 puandir. kirmizi top soktuktan sonra baska bir renk secmek zorundasiniz. bunlar sari (2 puan), yesil (3 puan), kahverengi (4 puan), mavi (5 puan), pembe (6 puan) ve siyah (7 puan). 15 kirmizi topu soktuktan sonra puan sirasina gore renkli toplar deliklere sokulur. mac esnasinda seyircilerin konusmasi hatta abartili sessiz hareketleri bile yasaktir ve ingilizler tarafindan son derece ayiplanir. tarihe gore fransizlar 3 yop diye bilinen bilardo oyununu kesfettikten sonra ingilizler de snookeri kesfetti. kisasa kisas. benzer bir oyunun gravurlerine misir tapinaklarinda ve hindistan'da daha sonra rastlandi. turkiye'de fazla ragbet olmadigindan istanbul, izmir ve ankara'da bir tek snooker masasi bile bulunmamakta.
  • itiraf edeyim ilk izlediğimde hayatımda bu kadar sıkıcı bir şey görmediğimi düşünmüştüm. hatta ortam o kadar bunaltıcı, boğucuydu ki ismi herhalde şnorkelden geliyo bunun, zira başka türlü nefes alınamaz orada diye gayet kötü bi espri bile yapmıştım kendi kendime. ancak şans tanıdım, bu kadar meraklısı varsa vardır bir bildikleri dedim ve sonunda izledikçe alışmaya, alıştıkça tiryakisi olmaya başladım. artık detayları yakalıyorum, misal oyuncular topa vurmadan önce destek ellerinin orta parmağını üç-dört kere masaya vurarak ritm tutar gibi bi hareket yapıyolar, neden acaba? günlerdir bunun üzerine düşünüyorum ve sonuca yaklaşmak üzereyim. oyuna ilişkin kesinleşmiş tespitlerimse şöyle : snooker hakemi olmak çok havalı bi iş bence, böyle her an "kusura bakmayın cumhurbaşkanlığı davetine gitmek zorundayım" diyecekmiş gibi duruyolar, maaşı da iyiyse yazılmayı düşünüyorum bunun kursuna. ikincisi ronnie süper bi herif, hakkını yiyolar o çocuğun kesin. şimdilik bu kadar, görüşmek üzere...
  • bir müddettir bünyemde başgösteren eurosport olsun çamurdan olsun anlayışı neticesinde izlemeye koyulduğum bir spor dalı. tanımadığım adamların maçlarını seyretmeye başlıyorum, iki dakkada kendi meşrebimce "yok bundan adam olmaz, şerefsiz bi kılığı var, bak nasıl sırıttı terbiyesiz" vb.. bahanelerle birini eleyip diğerini tüm maneviyatım ile desteklemeye başlıyorum. kurallarını da söktüm çok şükür. ama en sevdiğim tarafı atış kaçırdıklarında "semih saygıner oynayacaktı ki bunu peeeh.." diyip gevrek gevrek ekran başında gerilmek.
  • bir bilardo çeşidi. kırmızı ve renkli toplar vardır, oyuncular bir renkli bir kırmızı sokarlar. kırmızılar bitinceye kadar renkliler geri çıkarılır.
    ingiliz bilardosu diye de bilinir. ben diyim 3 metre siz diyin 5 metre falan masası vardır. bir ucundan diğer ucundaki topu sokmak kasar.
  • semih saygıner tarafından 3 bant 3 toptan en az 3 kat daha zor şeklinde tanımlanan bilardonun en aşmış türü.. topları normal bilardo toplarından yarı yarıya daha hafif, delikleri 8 top ve 9 top masalarının deliklerinden çok çok daha küçüktür.. düzenli 2-3 hafta oynadıktan sonra herhangi bir masada 8 topta şov yaparsınız, oyunla taşak geçersiniz.. öyle de zor bir oyundur..

    bu kadar zor olduğundan dolayıdır ki hayatları bu oyun olan snooker oyuncularının hepsinin psikolojik destek aldıkları söylenir, ne derece doğrudur bilemiyorum..
  • dünyada bu oyunun profesyonellerinin türkiye'deki bilardo salonlarındaki yeteneklerden bir farkı olmadığını iddia edenler ya semih saygıner'ın snooker hakkındaki açıklamalarını dinlememişler(bkz: #8243377) ya da bilardo denen sporla alakaları yok.. bununla birlikte oyunun tamamen farkından kaynaklanan bir nedenle bu oyuncuların ıstaka* tutmayı bilmediğini iddia etmek de benzer cehalet örneklerinden birini oluşturuyor.. keza oyunun müthiş monoton olduğunu düşünmek de bunlardan pek farklı değil.. snooker'ı monoton olarak tanımlayan bir insan sadece ve sadece "ulan hepsi masaya gelip sokuyorlar, sadece sokuyorlar, sokuyorlar da sokuyorlar.." bakışıyla bu cümleyi kurabilir, başka türlüsü mümkün değildir.. muhtemelen "bak 3 bantta bütün pozisyonların bir sürü farklı çıkışı ve çözümü vardır ama snooker'da bu yoktur.." yüzeyselliğiyle bakmaktadır şahıs fakat değişik türdeki değişik bütün masaların da onlarca seriye bağlanma metodu vardır snooker'da, öyle boru değildir..

    kişinin izlerken eğlenmesi, zevk alması tamamen tercih meselesidir fakat izlemesi en zevkli oyun olduğu da çoğunluğun kabul ettiği bir gerçektir, birçok anket gördüm bu konuda, snooker'ın ikinci sıraya düştüğü birini hatırlamıyorum..

    alemin en zor bilardo disiplinidir, masa üstünde da en çok yaşayan bilardo türüdür.. gerisiyle yapılan yorumlar tamamen oyunun türkiye'de pek bilinmemesi üzerine "bilmiyorsak, oynamıyorsak bizden değildir.." mantığıyla üretilmiş safsatalardan ibarettir..

    bilardoda klasın ve estetiğin doruk noktasıdır..
  • pek bizim memlekete göre olmayan spor sanki.. yani düşünemiyorum stadyumda ana avrat sövmeye alışmış milletimize "quiet please.. let him concentrate.." diye ayar veren hakemin halini.. ha bizde öyle arşidük gibi hakem olsa etki edebilir mi onu da deneyip görmek lazım.. acaip heveslendiğim, denk gelince deli gibi izlediğim ama oynamaya cesaret edeceğimi sanmadığım oyun.. feci rezil olmak var işin ucunda..

    - abi ne zaman bitirceniz.. 3 saat oldu da.. beklioz biz de masayı..
    - tamam şu set bitsin bırakcaz..
    - kaçıncı set bu abi?
    - eüü.. bir?
  • masasının delikleri normalden çok daha ufak olan zor oyun. küçük deliklere pıtır pıtır sokmaya alışan snooker'cılar, görece büyük delikli ve daha küçük olan masalarda 8 top ve 9 top oynadıklarında rakiplerine karşı oldukça avantajlı olurlar.
hesabın var mı? giriş yap