• sözlükçülerin herhangi bir zamanda ve herhangi bir mekanda, eşinden, dostundan, arkadaşından, sevgilisinden yediği ve bir daha da unutamadığı ayarlardır.

    sözlük hep egonuzu kabartacağınız yer mi olacağıdı ?

    benim hikayem bundan 10 sene öncesine tekabül ediyor. düşün işte 10 yıldır unutamadım...
    daha 15-16 yaşlarındayım... işbu ayarı veren kız, tüm hayvanlardan korkuyor. kedi, köpek hadi neyse de, dur birazdan söyleyecem... ! çok samimi değiliz, birbirimize açıkçası biraz da gıcık oluyoruz.
    ayrıca ortamda bir de başka bir kız var ki, yeni gelmiş (babasının tayini buraya çıkmış… olurdu öyle şeyler, sonra 2-3 yıl içinde giderlerdi. vizonteledeki gibi.), hoşlanıyorum ve bir şekilde onunla daha çok konuşmak istiyorum.
    oturmuş açıkhava bir kafede muhabbet ediyoruz, o sırada 5-6 metre öteye bir kuş konuyor ve kız bu kuştan tırsıyor.
    bir insanın bir kuştan korkabileceğine ilk kez orda tanık oluyorum ve
    -yuh ya, diyorum, senin de korkmadığın herhangi bir hayvan türü var mı ?
    -var, sen.
    diye kısa ve öz bir kroşeyle işimi bitiriyor orda. masada diğer elemanlar gülemedi bile o kadar ağırdı ki. halbuki gülseler, "off" deseler "abowww" deseler belki de bu kadar koymayacak. hele de hoşlandığım kızın yarı sırıtmalı surat ifadesi yok mu dün gibi gözümün önünde halen... bak yine fena oldum.

    300 yıl sonra gelen edit: bu hikayede beni nakavt eden kızın adı birgül’dü. kocası onu terketti (galiba ona da böyle ayarsız bir ayar verdi :) ). hoşlandığım kızın adı da özay. ne oldu ne etti hiçbir fikrim yok. tolstoy okuyunca böyle saçma detaylara giresim geldi. bye.
  • üniversite 1. sınıf
    ders biyoloji.
    şakacı çocuk: ysn.

    kar yağmaya başlar, kısa sürede tipiye döner. hoca dahil herkes yağışı izlemeye başlar. şakacı çocuk arka sıralardan ön tarafa doğru hazırladığı esprisiyle gelir ve der ki;

    - durun ya ben de izliycem, karı ben de göreyim.

    + sen bu yaşına kadar karı göremediysen, bu saatten sonra bok görürsün.

    biyoloji hocası wins. flawless victory.
  • dersanede bir ders, anahtarlıkta tuborg bira açacağı, liseliyiz. hoca yanaşır, açacakla oynamaya başlar, söker falan yerinden.

    "yaaaaaa" diye atlanır. cevap çok net:

    "sağlam içici olsan açacakla değil çakmakla açardın genç."

    1 hafta bira içilemez.
  • bebek arabasinda asyali cok sevimli bir bebege bakarak sirinlik olsun diye gozleri yandan yatay dogrultuda cekistirerek kisik goz yapilir. pic kurusu kendi gozlerini dikey dogrultuda cekistirerek cevap verir.
  • ekşi sözlük on iki yaşında zirvesindeyiz. aminotriazoltiyon ile birlikte zirveye teşrif etmişiz, ben daha çiçeği burnunda bir yazarım. toplasan üç beş badim var onlarla tanışıyorum. işte bi kizil sakal, degmesin yagli boya bi nightowl. elimizde biralar saf saf bakınıyorum etraftakilere, kim lan bunlar diye.

    montum var bir tane nasıl da uyduruk gri eski bir şey. bunu da çantamla kenara koymuşum ama ismini burda vermek istemediğim bir suser (tırsıyorum anlasana) sigara içmeye giderken bunu giymiş gitmiş. biz de ayrılacağız zirveden bakındım bakındım mont yok. sonra bi baktım karşımdaki hatunun üzerinde benim montun aynısı var. sonra biraz daha dikkatli baktım evet onun düğmesi de sökük. neyse ki anladım ki benim montum.

    hatun ablam da simsiyah giyinmiş böle dekolteler mis. minicik bir etek, siyah ince çorap, siyah uzun ince topukllu ayakkabı, simsiyah saçlar upuzun düz fönlü, full makyaj. tamam dedim bu kesin benim mont, yani onun olması imkansız.

    - şey pardon üstünüzdeki benim galiba, ben de ayrılacağım da alabilir miyim acaba?
    (kızdaki ezikliğe gel diyorsunuz değil mi? durun bu hiç bir şey. bomba geliyor)

    +al bari, neyse ki bu sefer içinden güzel birşey çıktı.

    kizil sakal ve degmesin yagli boya duymamıştı, niye anlattıysam.
  • ayar manyağı olan benim için say say bitmez ayarlardır ama bir tanesi var ki hala gülerim

    liseden mezun olmuşuz, yaz aylarının birinde okula diploma almaya gittik. müdür yardımcısı bizden fotoğraf istedi ama bende yok. tabi zeki adamım:

    -hocam valla yanımda resim yok. siz diplomayı verin ben bir iki gün içinde fotoğraf getiririm.
    -olum o zaman bir iki gün içinde fotoğraflarınla gel o zaman verim
    -istanbula gidecem diplomayı götürmem lazım
    -madem acelen var evladım, git karşıki manavdan hıyar al bitane. eşit dilimle bir sürü fotoğrafın olur.

    fena yedim ayarı ama devamı var.

    aradan 15 sene geçmiştir. okulun pilav gününe gittiydim. eski arkadaşlar anılar falan geyik yapıyoruz. baktım bizim müdür muavini müdür olmuş artık. yanına gittim
    - hocam merhaba beni hatırladınız mı (niye böyle bir cümle kurdum hala bilmiyorum)
    - senin gibi hıyarı kim hatırlamaz

    göz yaşlarım yeşil renkli ve cacık aromalıydı.
  • öss'ye hazırlandığım yıllar. dershane sınıfında 17 kız,3 erkekli bi sınıfa düşmüş her dersi farklı bi kızın yanından dinleyerek geçiriyorum. erkeklere kapak yapmayı çok seven bi biyoloji hocamız vardı. o gün şansa diğer 2 erkek gelmedi adam sürekli bana yardırıyor.

    hoca: bunu mesela futbol oynayan erkekler daha iyi anlar.
    ben: öyledir herhalde.
    h: niye,sen anlamadın mı yoksa?
    b: futbolla pek aram yok hocam. bilemedim şimdi.
    h: aman olmasın zaten erkek sporu o!!!

    vay vicdansız,ortada pozisyon yokken nasılda doksana çaktı. yine de can kurban böyle hocaya. biyolojinin b sinden anlamayan bana (bkz: #29291386) öss'de baya güzel net yaptırmıştı.
  • lisede;

    - hocaaam bu soruyu cozmek icin moment mi kullanacagiz?

    - hayir kizim kafayi kullanacaksin.
  • orta 2. sınıf.

    arkadaşların (kızlı erkekli) yanına varıp, "merhaba" dediğimde fırlamalardan bir tanesi "nasıl gidiyor araba?" dediğinde, herkesin deli gibi gülmesi ve akabinde kızarıp bozarmam, utandığımı belli etmem ve diğerlerinin olayı kahkaha atmaya vardırması. bünyede derin izler bırakan ayarlardır bunlar.
  • ilkokul yıllarında derslerimde çok başarılı olmama rağmen el becerisi isteyen iş-teknik derslerinde büyük sıçışlarda olurdum. hocası da acaip gıcık bir adamdı ve öğrencilik hayatımda yediğim tek dayağı o atmıştı. neyse tabi ilkokul bitti, anadolu lisesini kazandık. *ortaokula geçtik. bir gün babamın muayenehanesinin bulunduğu apartmanın merdivenlerinden iniyorum ama 1'er 2'şer atlıyorum basamakları. son basamağı da atlayıp aynı hızla kendimi sokağa atıp iki ayağımla sokağa zıplıyorum. kafamı bir kaldırıyorum bu hoca:

    - merhaba hocam (utanıyorum, eziliyorum, büzülüyorum)
    - ben de hangi öküz iniyor merdivenlerden diye merak ediyordum, senmişsin. hiç şaşırmadım. iyi günler.

    öyle bir kaç dakika idrak etmeye çalıştım söylediklerini, aman siktir et demiştim o zaman, şimdi anlıyorum tabi.
hesabın var mı? giriş yap