• dün sabah (pazar) uyandım, köpeklerimi yatağa aldım, sabah keyfi yapıyoruz yatakta..
    bugüne kadar hiç bir şeyi ısırmamış ve kemirmemiş olan oğlum, telefonumun köşeden kırt diye bi ısırık aldı..
    olabilecek en kötü günde, pazar sabahı, elimde çalışmayan bi telefonla kalakaldım..

    önce evin içinde kafası kesik tavuk gibi bi sağa bi sola koştum telefonla, sonra kendimi dışarı attım, açık servis aradım.. bulamadım.. eve döndüm..

    evde interneti de telefonumdan paylaşarak kullandığım için, internetsiz de kaldım..
    çalışmam için gereken çoğu döküman telefonumda ya da inboxımda olduğu için çalışamadım da..
    eski telefonlarımı denedim, sim kartlar gün geçtikçe küçüldüğü için bi önceki telefona bile olmadı sim kartım..

    sonunda durumu kabullenip, köpekleri alıp parka çıktım..
    saatlerce, diğer köpeklerle oynadık, etrafta koştuk, çimlerde uzandık, arada sıkıntıdan ağaçlara kerkindim*,
    muhteşem bi gün geçirdik teknolojisiz :/

    bu sayede teknolojiye bağımlı olmadığımı anladım şükür ^_^
  • geçenlerde hastanede ziyaretine gittiğim kayınpeder "sizin nesil teknoloji olmadan yaşayamıyor" dedi.

    asıl sizin nesil yaşayamıyor dedim, çektim fişini yaşam destek ünitesinin, geberdi pezevenk.

    insan yaşayış biçimini olanaklar çerçevesinde şekillendirir. bir şeye bağımlılık derken iyi düşünülmesi gerekir. olanak var ki yapıyoruz.
  • olmayan bağımlılıktır. yok yani böyle bir şey. telefon/internet bağımlılığı denmesinin bir tutarlılığı vardır fakat teknoloji bağımlısı nedir kardeşim? hangi teknoloji?
  • zaman zaman yalnızlıktan, işsizlikten veya ske sürülecek akıl olmadığından kriz şeklinde de gelebiliyor. misal, sene 2010 sonları, yeni işimde bir kaç ayı geçirmişim. ev arkadaşım memleketine gitmiş, daha ilk günü. iş bitti, eve geldim, baktım bi can sıkıntısı. o dönem de civilization 5 oynamak istiyorum ama laptop'um kaldırmıyor. bir anda böyle içten bir coşkunluk geldi "vatana git vatana git" diye, kalktım gittim itaatkar bir zombi gibi. vatana girdim, bir satış elamanına yanaştım, sırf sana benziyor diye. anakarttan girdik kasadan monitörden çıktık, coştukça coştum, coştukça coştum. "ver" dedim, "o daha mı iyi, ver onu ver". birikmiş paramın hepsini gömdüm yarısına, kalanına da taksitle kart çektim.

    kolileri yüklenip taksiyle eve döndüm. kartları fanları vesair takıp, makineyi kurup start tuşuna basınca bana bi dinginlik geldi. ben windows logosuna baktım, o bana bakmadı ama sklemedi bile, yükleniyor dedi sadece. tüm birikimimi asus'a nvidia'ya microsoft'a vermiştim. elimin altında a4 tech'in ağırlık ve dpi ayarlı faresi duruyordu, halbuki ben sadece civ oynayacaktım.. windows yükleniyordu, kredi kartıma yükleniyordu, bana yükleniyordu. elektrik faturaları gelmeye başlanınca üzerimde oturum açıp kapatmaya başlayacaktı.

    "lan acaba geri mi götürsem napacam lan bunu?" diyordum gereğinden fazla geniş monitöre bakarken.

    yaza kadar taksitlerini ödedim civ oynayıp dizi izlediğim küçük canavarın. tam taksitler bitmişti ki bir yıllığına başka bir yere tayinim çıktı, bilgisayarı memlekete götürüp bıraktım. geri döndüğümde eski teknolojiydi o artık, canavar değil, "abi makine fena değilmiş bu seni 3 yıl daha götürür" olmuştu. bir yıl okey oynadı babam o makinede. okey döndü, 101'i tamamladı, yanlış taş atıp rakibini açtırttı. ben de okeye taksit ödedim.

    bu da böyle bir anımdır.

    anafikir: kendinize hakim olun.
  • çıkan her teknolojik ürünü deneme isteğiyle sonuçlanır. bazıları son çıkanı almanın havadan başka bir şey olmadığını söylerler. o zaman genelde evde kullanabileceğim teknoloji ürünleri alan ben aileme mı hava atıyorum?
  • sevgili dostum,

    şöyle bir kafanı kaldırıp etrafına bakarsan tüm çevrenin ekranlarla dolu olduğunu göreceksin. akıllı telefonun, salondaki televizyon, masandaki bilgisayar, sokaktaki reklam,uçak veya otobüsteki koltuğun her yerin ekran dolu.

    bir ortama girdiğin zaman oradaki ekranların sayısını şöyle bir say. artık buzdolabı ve fırınlar bile minik ekranlarla üretilmeye başladı.

    peki gün içinde en çok nereye bakıyorum diye bir düşün.

    güzel doğa manzaralarına mı, sevdiklerinin yüzlerine mi yoksa ekranlara mı bakarak geçiriyorsun ömrünü ?

    sokaktayken şöyle bir etrafına göz gezdir.

    ellerinde küçük ekranlar olan binlerce insanın yürürken,otururken hatta yatarken bile bu ekranlardan yüzlerini ve gözlerini alamadıklarını fark edeceksin.

    hatta şu anda benim bir ekrana bakarak yazdığım yazıyı sen de bir ekrana bakarak okuyorsun.

    ekran kardeşiyiz yani.

    neredeyse yaşamımızın her anını ekranlarla geçirmemiz tabii ki bir tesadüf değil.

    ekranlara algımızı ve dikkatimizi çeken her şey ciddi psikolojik dizaynların ve planlamaların ürünü.

    psikoloji başta olmak üzere dünyanın her yerinden yüzlerce alanda uzman bilim insanları, harıl harıl seni daha fazla ekranlara baktırmak için düşünüyorlar ve bu konular üzerinde çalışıyorlar.

    telefonunun melodisi özel ses frekanslarında ayarlanıyor ve her çaldığında hangi hareketi yapacağın biliniyor.

    sana gelen mesajın sesi ve bildirimlerin rengine kadar her şey senin reaksiyon vermene göre ayarlı.

    televizyonda izlediğin dizinin her sahnesi ve arka planda çalan müzikleri bile, seni belli duygusal durumlara sokmak için planlanıyor.

    kısacası en büyük amaçları,ekranlar başında daha fazla zaman geçirmen.

    çünkü bugün senin bedavaya kullandığını zannettiğin bir çok uygulama,site ve televizyon programının en büyük sermayesi senin ilgin ve zamanın. sen onların başında ne kadar çok zaman geçirirsen, onlara o kadar çok para kazandırırsın.

    iyi de hocam ben zaten gerek telefonumda bir uygulama kullanırken, gerek video izlerken reklamlara hiç yakalanmıyorum falan deme.

    çünkü artık iş senin reklam izlemenden falan çıktı.

    şu anda hayatınla alakalı her detay mikro saniyeler içinde kaydediliyor.

    örneğin telefonda bir video izlerken gözün ilk nereye odaklanıyor. gün içinde hangi saat ve dakikada neler yapıyorsun. ne olunca seviniyor ve ne olunca üzülüyorsun. bunların hepsi tek tek kaydediliyor. bu verileri zihninin kapısının anahtarları gibi düşün.

    örneğin bir resimde dikkatini ilk neyin çektiğini ve tam olarak hangi durumlarda öfkelendiğini kesin olarak bilirsem, sana tek bir resim göstererek saniyeler içinde seni çileden çıkartabilir ve bu öfkeni istediğim hedefe yönlendirebilirim.

    bunu on bin kişiye yapabilirsem grup psikolojisi etkisiyle ürettiğim öfkeli kalabalığın sayısı kısa zamanda yüz binlere ulaşacaktır.

    yüz binlerce insanı bir kaç saat içinde öfkeden gözü dönmüş bir kalabalığa çevirebildiğini ve bu öfkenin hedefini belirleyebildiğini düşün. böyle bir güç geçmişte en kudretli krallarda bile yoktu.

    peki ne yapacağız ? bundan kurtulmanın yolu nedir ?

    çözüm gene aklını kullanmak ve kendini kontrol etmekten geçiyor.

    önce eline tutuşturulan ekranların kölesi olmaktan vazgeç. onları kendi amaçların için kullan, onlar seni kendi amaçları için kullanmasın.

    ekranları mutlaka kendi belirli amaçların için kullanmaya çalış. boşa vakit geçirme ve sıkıldığın zaman saldırdığın bir emzik olmaktan çıkar. işini yap, alacağını al ve kapat.

    özellikle telefonundaki bütün bildirimleri kapat.

    facebook'ta biri seni beğendiği zaman telefonun hemen seni "bana bak, bana bak" diye çağırmasın.

    whatsapp kullanıyorsan çok yakınların dışında tüm bildirimleri sessize al.

    o program her cik cik ettiğinde açıp "acaba ne yazmışlar" diye bakarsan işin biter.

    you tube üzerinden video izlemek mi istiyorsun ? hangi konularda ne izlemek istediğini ara tara bul ve hedefli ol.

    you tube açıp "sana tavsiye edilen" videolara basıp durma. on dakika için girersin fakat "aman şuna bakayım, aman buna bakayım" derken saatlerini yer.

    film ve dizi mi izlemek istiyorsun ? belli bir zamanın ve saatin olsun.

    iki saat izle ve bırak. oturup bir koca dizi sezonunu,bir günde izlemeye uğraşma. hem zevk almazsın hem de beynin kuru üzüm hoşafına döner.

    kısacası teknolojiyi kendi amacın için kullan.

    bunu yapabilirsen büyük güç kazanırsın.

    sen onlardan istediğini alırsın ama onlar senden yeterince faydalanamaz.

    bak şimdi bu yazıyı okurken "bip bip" diye telefonun öterse hemen okumayı kesip saldırma.

    yazıyı sonuna kadar oku. biraz düşün sonra bak neye bakacaksan.

    çünkü sevgili dostum beynimiz aynı anda birden fazla iş yapmaya göre dizayn edilmemiştir.

    atalarımız ellerinde ok ve yay ormanda kuş avlamaya çalışırken bir yandan da kabile haberleri üzerinde yorum yapmıyorlardı .

    aynı anda beş tavşan yakalamaya çalışan avcı bir tane bile yakalayamaz.

    sözün özü.

    ekranların sahibi sen ol, onlar senin sahibin olmasın.
  • teknolojinin gelişmesi ile nasıl ki bebeklerde uyaran eksikliği ortaya çıktığından konuşma ve dil terapisi yaygınlaştı, zamanla, yetişkinlerde ve çocuklarda teknoloji bağımlılığı terapisi yaygınlaşacaktır.
  • mevcut tablet aliskanliklari ile erken yasta gayet baslayan bir bagimlilik turu. cocuklarda tablet bagimliliginin gelisimi ve neler yapilabiliri anlatmis uzman bir psikolog, suradan izleyebilirsiniz:
hesabın var mı? giriş yap