aynı isimde "the last of us" başlığı da var
  • ibnesel sahneleri atlarken bir baktim dizinin sonuna gelmisim. umarim 4. bolumde eskiye doneriz. ibnelik homoluk propagandasindan fenalik geldi. white lotus izliyorum pat pat pat ibne, peripheral'e bakayim diyorum cat sikisken lezbiyenler, last of us izliyim diyorum sakalli killi ibneler.

    tamam diyorum, yapacak birsey yok. izleme ileriye al diyorum bu sefer de dizinin tamamini hizli gecmek zorunda kaliyorum. git gide siddeti yukseltiyorlar.
  • hbo's the last of us 3.bölüm düşünceler

    •eleştirmenlerden en yüksek puan alan bölüm olduğunu duyduğumda ve oyundaki en heyecanlı bölümün de bill'in bölümü olduğundan heyecanlanmıştım bu bölüm için ama bi tık hayal kırıklığına uğradım, bence ilk 3 bölüm içersindeki en zayıf bölümdü. kötü değildi ama biraz boşa harcamışlar vakitlerini. 20 dakikada anlatılabilcek bi hikayeyi 1 saat 18 dakikada anlatmışlar.

    *geri kalan kısımda oyundan ve diziden spoiler var*

    •öncelikle bill'in ve frank'in hikayesi oyundakine göre tamamen değiştirilmiş. oyunda joel gelip eski günlerin karşılığı olarak bill'den yardım istiyordu, dizide ise joel geldiğinde bill çoktan intihar etmiş oluyor. ben bu tercihin hikayeyi böyle anlatmak istemelerinden değil de bariz bi şekilde paradan ve efektlerden tasarruf etme amacıyla olduğunu düşünüyorum.

    böyle düşünmemin sebebi oyunda bill kısmında şehirdeki tuzakları, joel'un da tuzağa yakalanmasını, ellie'nin enfekteler saldırırken joel'u kurtarmaya çalışmasını, bill ile beraber çalışan akü aramayı, bill'in n!h4r etmiş frank'i görünce tepkisini falan deneyim ediyorduk ama dizide bunların hiçbiri yok. bill ile joel konuşmuyor bile çünkü dediğim gibi joel geldiğinde bill çoktan intihar etmiş oluyor.

    ha bu arada son olarak şunu da araya sıkıştırmak istiyorum, hikayede bazı değişikler yaparak yukardaki olayların hiçbirini anlatmamaları çok sorun değil ama oyunda olmayan veya muallakta olan bazı konuları dizide işleniş şeklini zerre beğenmedim. mesela oyunda bill, frank için "ortağım." djyordu. aralarında romantik bi ilişki olup olmadığı hiçbi yerde geçmiyordu. veya bill ile frank'in arası açılmıştı mesela frank öldüğünde ve frank ısırıldığı için dönüşmeden önce intihar etmeyi seçmişti. bunların hepsi değişmiş ve bill'i ile frank'i gay bi karakter olarak anlatıp 1 saat boyunca aralarındaki romantizmi işlemeyi tercih etmişler.

    •bu arada yanlış anlaşılmak istemem bill'in gay olmasıyla veya gay romantizmi izlemekle ilgili bir sorunum yok (bana hitap etmiyor orası ayrı.) benim derdim bill zaten gay olan bi karakter olsa ve dizide de gay olarak anlatılsa bunla bi problemim olmaz ama oyunda adam böyle değildi yani. yaptıkları şeyin harry potter serisinde hem kitaplarda hem filmlerde bi kere bile g4y olduğu geçmeyen dumbledore'un yıllar sonra serinin yaratıcısı j.k. rowling'in "dumbledore gaydi." diye boktan bi tweetle açıklaması kadar saçma bence. mesela ellie'nin lezbiyen olduğunu biliyoruz ve bi anda dizide lezbiyen değilde straight olduğunu görsek o da çok saçma durur. burda da olay aynı benim için.
  • gözler yaşlı. bu kadar dokunaklı olmasını beklemiyordum fakat yapımcı hbo olunca şaşırmamak gerekir.
    3. bölümüyle dizi tarihinin en iyi bölümleri arasına girmiştir, girmekle kalmamış üstüne çimento dökmüştür.
  • 3. bölümde çok fazla işin kolayına kaçmışlar. oyunda bill ile olan muhabbetler çok daha iyiydi. ellie ile bill' in sürekli birbirlerine laf sokup sürtüşmeleri keyifliydi. ayrıca bill ile baya bi aksiyona da giriyorduk, güzel sahneler vardı. ama dizide kim uğraşacak şimdi o kadar zombi makyajıyla, dekorla, aksiyonla. daya gay romantizmini gitsin demişler ve bu yüzden 1 saat boyunca 2 gay adamın romeo & juliet muhabbetini izledik.

    ilk 2 bölümdeki kaliteden sonra genel gidişata hiçbir şey katmayan, son derece boş ve gereksiz bir bölümdü bence 3. bölüm.
  • --- spoiler ---

    joel'un salginin nasil basladigina dair aciklamasinin arkaplanini guzel kurgulamislar.

    1. birinci bolumde sarah bunlara pancake yapmak istiyor ama evde pancake mix yok.
    2. tommy, joel ve sarah evden cikarken bahcede oturan komsu biskuvi veriyor, almiyorlar.
    3. sarah okuldan sonra komsuya dondugunde, komsu kurabiye yapiyor ama cikolatali degil uzumlu yaptigi icin yemiyor.
    4. gunun sonunda joel dogum gunu icin kek almayi unutuyor.

    yani salginin basinda joel, sarah ve tommy tamamen sansa kurtuluyorlar.

    https://www.businessinsider.com/…ead-started-2023-1

    --- spoiler ---
  • 3. bölümü (maalesef) az önce izledim. evde misafir olduğundan bir süre beklesem gidince dev ekran mı izlesem ikilemindeydim ama hiç gerek yokmuş. cepten izledim, pişman olmadım. ekranlık bir şey yokmuş, zaten o kadar kötü bir bölümdü ki en az 20 dakikasını atladım.

    notum: 4/10

    enfektelerin neredeyse hiç görünmediği, oyundaki gay çiftimiz bill ve frank merkezli bir bölümdü. yazılanın aksine oyunda bu durum çok net bir şekilde ifade edilmişti. ama bu ilişkiyi biraz up taki gibi şiirselleştirip makyajlayıp seyirciye 40 dakikalık bir gay romance resitali sunmuşlar. straight olduğum için duygusu hiç geçmedi. hatta belirli yerlerde biraz (bayağı?) tiksindim.

    daha kötüsü bölümde tempo sıfırdı neredeyse. bölüm kötü olunca tempo düşünce ellie yine iyice gözüme battı. neyse, her pazartesiyi iple çekiyordum artık daha rahat bekleyebilirim.

    --- spoiler ---

    joel ve tess ile ilişkileri mükemmel bağlandı. akü bulununca daha aksiyonlu yerlere biraz daha yaklaşmış olduk. yine de ben daima part 2'yi part 1'den çok daha sevdiğim için biraz daha ya sabır çekeceğim.

    tess'e üzüldüm ama :( zaten bölümde duygusu geçen tek şey oydu. rahmetli.

    kasabanın boşaltılma süreci de iyiydi.

    --- spoiler ---

    neyse, dizinin hype'ının biraz öldüğü bir bölüm oldu özetle. demek ki arada böyle berbat bölümler de izleyeceğiz, olsun.
  • 3. bölümünün beni pek sarmadığı dizi. ibneliğin ne lüzumu vardı simdi. çek oradan 5 zombi keyfimiz yerine gelsin

    edit: e oyunda da böyle yedi yedi yada… yok öyle bir şey senaryodan koptukları bölümdür
  • bu dizi klasik bir zombi hikayesi değil. zaten dizide zombi değil , hasta deniyor. bunun sebebi de pandeminin virüsten değil , mantardan başlaması. mantar zihinleri kontrol ediyor.

    dizi insanların umudunun kalmadığı , yaşama motivasyonlarının olmadığı bir dünyada hayatta kalma mücadelelerini anlatıyor. herkes kendine bir umut arıyor. 3.bölümde de gene bir umut anlatılmış.

    hikayenin ana teması da birbiriyle pek uyumlu olmayan joel ve ellie'nin yolculuk sırasında kurdukları bağ. sanki 20 yıl sonra yeniden yaşamaya başlamış gibiydi joel. ellie ise hayatı boyunca ilk kez aile kavramını öğrendi. bu diziyi zombi aksiyonu için izleyecekseniz atlar durursunuz sahneleri. bir sürü yapım var öyle gidin onları izleyin. aksiyon az diye bok atmayın şu yapıma.
  • öncelikle 3. bölüm 8/10 bir bölüm olmuş. belli ki senaristler aksiyon dolu bir dizi planlamıyor. dizinin genel havasına uyar benim için olur bir durum.

    --- spoiler ---

    şimdi esas konuya gelelim. senaristler ilk ciddi 'oyun senaryosundan ayrılık' durumunu gerçekleştirmiş. şimdi açıkçası ben oyundaki gibi bill ile tanışmaları ve frank'i evden kaçmış kendini asmış şeklinde görmek isterdim. hatta tanışana kadarki joel'in vince ters asılı sekansı falan hayal ettiğim bir sahneydi. olmaması üzdü. ancak bu yolu tercih etmemelerini de anlayabiliyorum. çünkü buradan ayrılmalarına kadar giden süreç neredeyse 1 saatlik dinmeyen bir aksiyon sekansı. dolayısıyla bunu 1 bölümde hiç kesilmeyen bir aksiyon olarak vermeleri mümkün olmayabilir. 2 bölüme yayılsa bu defa daha önemli diğer hikayelerden atmaları gerekecek. zaten niye eskisi gibi diziler 24 bölüm değil anlamıyorum. aslında anlıyorum aq kapitalizmi.

    maalesef tartışılan diğer konuya gelelim. bill ve frank'in partner olmaları oyunda alt metinde verilen bir durumdu aslında. tıpkı ellie'nin eşcinselliği gibi bu da tahmin etmesi zor bir durum değil. yukarıda bir yazar arkadaş bahsetmiş oyunda ufak tefek ipuçları vardı. aralarındaki dinamik ve bölümün tonuna uydu diyebilirim. oyun senaryosu değişmiş olsa da beni rahatsız etmedi.

    ancak kafamda şu an başka bir soru işareti var. belli ki bu dizinin aksiyon dozu düşük olacak. şu an düşünüyorum, ileride ciddi aksiyon sahneleri olması gerekiyor. hatta bir noktadan sonra (sanırım zürafalara kadar) durmuyor. bunu sulandırırlar mı emin değilim. izleyip göreceğiz.

    edit: düşündükçe kafama takılmayan bazı şeyler olduğunu fark ettim. mesela joel hastalığın yayılma senaryolarından biri olarak 'un türevi herkesin tükettiği maddelere bulaştı o perşembe günü piyasaya çıktı tüm dünyada kullanıldı vs' diyor. ancak bu şu açıdan mantıksız geldi bana; diyelim ki söke una bulaşmış olsun. şu an salgın başladı ve biz bunu bilemiyoruz. undan bulaştığı ortaya çıkana kadar aylar geçer oluşan kaos halinde. dolayısıyla biz o unları kullanarak ekmek vs yemeye devam ederiz. yani o temel ürünler tüketilmeye devam eder. ha diyorsanız bill gibi önceden stokçular vardı. üçtür beştir onların sayısı. bu kafama oturmadı.

    --- spoiler ---
  • izledikten sonra "oyunu defalarca bitiren biri" olarak bölüm incelemelerini yaptığım dizidir.

    ek olarak, ikinci bölüm için yaptığım incelemenin de ekşi şeyler'de yayınlanmasını şu şekilde ölümsüzleştirmek istedim efenim. çok teşekkür ediyorum, çok mutlu oluyorum.

    --- spoiler ---

    spoiler tuşunun hemen altından başlamak istemediğim için, buraya spoiler içermeyen minik bir paragraf eklemek istedim. öncelikle bölüm harikaydı, büyük ihtimalle dizinin ilk sezonunun en sevdiğim bölümü olacaktır çünkü en sevdiğim ve çok merak ettiğim bir karakteri anlatıyordu bu bölüm.

    giriş;

    joel ve ellie, hükümet binasında başlarına gelenlerden sonra bill ve frank'in yanına gitmek üzere yola koyulmuşlardı, bölümün başlarında joel'un ellie'ye karşı tavırlı olması oldukça hoş bir detaydı, çünkü joel'un "sen olmasaydın, orada olmazdık. orada olmasaydık, tess ölmezdi." diye düşünecek kadar paranoyak olduğunu görmüş olduk. zaten dizi de üstüne basarak, joel'un paranoyak denecek kadar garantici olduğunu sürekli bize hatırlatıyor tıpkı bölüm incelemelerimde de sık sık söylediğim gibi.

    ellie ise, mantıklı ve akla yatan cümleler ile joel'un aklını biraz başına getiriyor ve yollarına devam ediyorlar. git gide bill ve frank'in yaşadığı kasabaya yaklaşırken, yolda salgının patlak verdiği zamana dair üzücü detaylar ile karşılaşıyorlar. joel, bir kez daha virüsün nasıl yayıldığını anlatıyor. sonrasında joel'un malzeme zulaladığı binaya girerler ve ellie binanın içinde gördüğü mortal kombat oyununu görünce heyecandan eli kolu titrer ve dizinin de bir bölümü olacak olan "left behind" ek paketindeki olaylara minik bir gönderme yapar. daha sonra etrafı kurcalarken bulduğu kapağı açıp içeri girer. hareket edemeyen bir enfekte bulur ve öldürür, joel'a hiç çaktırmaz bu durumu. sonrasında otomatik tüfeği "mermisi zor bulunuyor" gerekçesi ile zulalayıp, yollarına devam ederler.

    bill ve frank;

    oyun:

    öncelikle, bill ile oyunda karşılaşıyoruz. ellie ile çocukça laf dalaşlarına giren, huysuz ve tıpkı joel gibi paranoyak biri. aynı zamanda oyunun en ikonik bölümlerinden biri burada geçiyor, diziye eklememeleri biraz üzse de, hikayenin bu halini çok daha fazla sevdim. frank ile hiç karşılaşamıyoruz oyunda maalesef, çünkü bill'i terk etmiş ve kendini öldürmüş şekilde buluyoruz kendisini. hatta mektup buruşturma sahnesi aslında frank'in bill'e yazdığı mektubu ona verdikten sonra bill tarafından yapılıyor.

    mektubun içeriğinde, frank'in artık kasabada, dış dünyaya kapalı bir şekilde yaşamaktan yorulduğunu, dış dünyayı görmek istediğini ve bu yüzden dışarıyı görmek konusunda ikna edemediği bill'i terk ettiğini ve araba aküsü aramak için güvenli bölgeden ayrıldığını okuyoruz.

    dizide ise hastalanıyor. bana daha gerçekçi gelse de, dizide bill'i göremememize neden olacak romantik bir süreçle sonlanıyor hastalık süreci. keşke dizide de ellie ile kavga etseydi, tuzaklarını bozduğu için joel'u azarlasaydı.

    "bill'i eşcinsel yapmışlar!" evet, bill oyunda da eşcinsel. herhangi bir değişiklik yapılmış değil yani bill ve frank'in cinsel yönelimiyle ilgili. hatta ellie'nin "elleme lan oraları! joel, bak yemin ediyorum tek bi'şey bile çalarsa elimden alamazsın" diye nazikçe uyarılarına rağmen, ellie'nin bill'in zulasından çaldığı erotik dergi, eşcinseller için olan bir dergiydi.

    ek olarak, bu bölümde aslında çok fazla enfekte ve bir adet "bölüm sonu canavarı" denebilecek bir yeni enfekte vardı oyunda, fakat dizide enfektelere çok yer verilmemiş.

    dizi:

    bill ve frank'in ilk karşılaşmaları aslında oyunu oynayan pek çok kişinin hayal edebileceği gibiydi. frank, bill'in tuzaklarından birine yakalanıyor ve bill 4 yıl sonra ilk defa insan görmüş oluyor. hemen anlaşamasalar da, güzel bir yemeğin ardından piyano başında geçen duygusal birkaç dakikadan sonra partner oluyorlar.

    frank, hayal ettiğimden daha "nazik" biri çıktı. onu az da olsa bill gibi "hayatta kalma uzmanı" olarak hayal etmiştim. aynı zamanda oyunda siyahi, dizide ise beyazdı ve oyundaki giyim tarzı bill'in deyimiyle çok daha "dandikti".

    frank'in daha duygusal ve dışa dönük biri, bill ise tam tersi olarak içe kapanık ve mantıklı biri. bu yüzden birkaç yıl sonra yaşadıkları minik bir gerginliği görüyoruz. frank tıpkı oyundaki gibi "hayatta kalmak" ve "yaşamak" arasındaki farkı bill'e anlatmaya çalışsa da, bill anlamakta güçlük çekiyor. anlamlandıramasa da uzlaşmaya çalışıyor.

    "yaşadığımız yer güzel gözükmeli, çünkü misafirlerimiz olacak."

    bill frank'in radyodan tanışıp, davet ettiği tess ve joel'a karşı, yemek masasında dahi paranoyak bir tavır sergiler. joel ise bill'i çok iyi anladığını defalarca kez dile getirir ve frank "sen demi paranoyaksın?" diye tatlı bir dille sorarak, gergin olan ortamı biraz da olsa yumuşatmak adına tess'i evlerinin içini göstermek adına içeri davet eder, hem joel hem de bill bundan rahatsız olurlar.

    joel, mesafesini hala koruyan bill'e neden birbirlerine ihtiyaçları olduğunu anlatır. sonrasında olan konuşmada, çok ilginç detaylar var aslında. joel, yağmacıların hangi saatlerde ve ne şekilde bill'in güvenli bölgesini ele geçirmeye çalışabileceklerini bill'e anlatır.

    ve tıpkı joel'un dediği gibi de olur. bill ve tuzakları bütün bir yağmacı grubunu durdurmaya yetse de, yaralanır. frank yarasına müdahale ederken bile, "joel'u ara, seninle ilgilenecektir." diye sayıklar bill oldukça korumacı bir şekilde. duygularını ne denli içine attığını görmüş oluyoruz bu sahnede, aslında joel'a ne kadar güvense de, bunu ne yüzüne karşı ne de ölmeden önce joel'a yazdığı mektupta görüyoruz.

    son yemek sahnesi ise oldukça ilginçti. frank, bill'e artık hastalığının çok ilerlediğini, zaten salgından önce de tedavisi olmayan bu hastalık ile artık yaşamak istemdediğini nazikçe söyler. bill ise göz yaşlarını tutamaz ve frank'in son günlerinde yapmak istediği her şeyi en az onun kadar hissederek yapar, çünkü frank'in bilmediği bir şey vardı. frank'in son günü, aynı zamanda bill'in de son günüydü. hoş bir kahvaltının ardından, çiçeklerin arasından geçerek kıyafet seçecekleri butiğe giderler. seçtikleri kıyafetleri giydikten sonra evlenirler. beraber "son" yemeklerini yemek üzere masaya otururlar, bill ise beraber yedikleri "ilk" yemeği hazırlar. şarabın içine tıpkı frank'in istediği gibi ilaçları ekler ve son şaraplarını da içtikten sonra yıllardır paylaştıkları yatak odasına giderler.

    kesinlikle oyundan daha hisli, romantik ve duygusal bir şekilde ele alınmış ikilinin hikayesi. çok beğendim, en sevdiğim karakter olan bill'in ölümünü görmek gözlerimi doldurdu.

    dünya, ne kadar kötü hale gelirse gelsin. hayatta kalabilirdi. ama frank olmadan, yaşayamazdı...

    joel ve ellie'ye geri dönüyoruz;

    joel, bill'in güvenli bölgesini saran elektrikli çitlerin kapısının şifresini girer ve içeri girerler. içeri girdikleri anda bill tarafından karşılanmaya alışık olduğu için, sessizlik onu tedirgin eder ve elini her zaman tabanca kılıfının üstünde tutarak eve yaklaşır. daha sonra, bill ve frank'in evlerinin önündeki solmuş çiçekleri görür. eve girerler, joel etrafı kontrol ederken ellie, bill'in "her kim bulduysa ya da joel'a" yazdığı mektubu bulur.

    joel, tıpkı bill gibi duygularını içine atan biri olarak, mektupta ne yazdığını umursamıyormuş gibi yaparak ellie'ye tek bir soru sorar. "ölmüşler mi?" . daha sonra dayanamaz ve okumasını ister. bill, intihar mektubunda bile kaotik ama bir o kadar da duygusaldır. birkaç şaka sonrasında, sahip olduğu her şeyin artık joel'a ait olduğunu ve onları tess'i korumak için kullanmasını istediğini yazar. çünkü hayat, o frank'i bulduktan sonra yaşanılabilir hale gelmişti ne de olsa.

    joel, yaşadığı kısa süreli duygusal çöküntü sonrasında. ellie'ye oyundakiyle birebir aynı olacak şekilde, "eğer devam edeceksek, benim istediğim şekilde olacak" şeklinde bir konuşma yapar. ellie, joel'un şartlarını kabul ettikten sonra. hazırlanmaya başlarlar, joel izin vermediği için bodrumdaki silahların bir tanesini bile alamayan ellie, duş aldıktan sonra evin içinde gezerken bulduğu tabancayı bir anda çantasına atar.

    sonrasında ise, belki de oyunun en ikonik sahnesi ile bölüme veda ediyoruz. ellie'nin arabada bulduğu kasetteki şarkılar eşliğinde, batıya doğru gidiyorlar. her ne kadar oyundaki şarkı çalmasa da, oyunda çalan şarkının bir bölüm sonra çalmasını umut ediyorum ve incelememe ellie'nin oyunda araba çalıştırmayı bildiğini, fakat dizideyse "uzay gemisi gibi" diyecek kadar yabancı olduğunu belirterek bitiriyorum.

    daha önceki bölümlere puan verme gereği duymamıştım. genel olarak oyunla paralel olarak ilerleyen bir senaryo izliyorduk. fakat bu bölümde yıllardır merak ettiğim frank'i tanıdım, bill ile olan iletişimini gördüm. ve kısacık tutacaklarını düşündüğüm bu olayların, neredeyse bütün bir bölüme yayılması ve oldukça detaylı bir şekilde en sevdiğim karakter olan bill'i doya doya görmem sonrasında kafamda bir puan oluştu.

    10/10 !

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap