• insanlığın tüketim hiyerarşisini çok farklı bir benzetmeyle anlatan film. fazlasıyla hoşuma gittiğini söyleyebilirim. tüketmenin bilinçsizliği, bir diğerini düşünmeme, yarının belirsizliği, dürtülerin fikirden öte oluşu gibi bir çok noktadan mesaj verdi. ya da ben aldım. seyredin, seyrettirin efendim.

    el hoyo/the platform
  • sonu havada kalmış olsa da farklı bir yapım olması sebebiyle bir solukta kendini izleten netflix filmi.

    fikir elbette bir dönem devam filmleri de çekilmiş olan cube filmlerindeki fikre benziyor. eleştirisini yaptığı düşünüş şekli oldukça gerçek. peki filmde ne eksik? yalnızca havada kalan son mu? hayır. filmde tasarlanan “delik” ne amaçla ortaya çıkmıştır, nedir ne değildir, ideolojik olarak neye hizmet etmektedir tam bilemiyoruz, bilemediğimiz için de çok daha yüksek bir puan verebilecekken puanımız 7 dolaylarında kalıyor. bu kısımları ancak ve ancak devam filmi çekecekseniz örtük bırakmak mantıklıdır, aksi halde tek atımlık kurşununuzu öldürmeyen ama yaralayan bir noktaya harcamış olursunuz.

    çok matah bir şey değil belki ama filmdeki “obvio” içeren cümlelerin olduğu giriş sahnesi güzel kurgulanmıştı bence. durduk yere insana ispanyolca’yı sevdiriyorlar*
  • metafor pompalayacağım diye saykodelik bir film yapmışlar. ben beğenmeyen kesimdenim. vermek istediği mesajlar çok haklı da olsa, anlatım şekli ve dolaylı anlatımı rahatsız edici.
  • farklı açılardan bakan insanların birbirine zıt farklı anlamlar çıkarabileceği ender filmlerdendir. izleyiniz efendim, en sığ insanı bile düşüncelere daldırıyor bu film
  • kahvaltıda izlenecek bir film değil. sabah nasıl iştahımı kaçırdıysa hala bir şey yeme düşüncesi midemi bulandırıyor. bir de cube filminin sonu gibi finallerden hoşlanmıyorsanız izlemeyin. son birkaç yıldır modadan tutun sinemaya kadar hemen hemen her alanda tekrara düşen insanoğlu, artık kırk yılda bir özgün çalışmalar yapıyor. yani güzelim konunun böyle heba edilmesi gerçekten çok üzücü.

    edit: entryyi niye ordan oraya defalarca taşıyıp duruyorsunuz? bir karar verin artık.
  • klasik netflix yapımlarının üstünde bir film. ne tavsiye ne başka bir şey. anasayfada gördüm fragmanı dikkatimi çekti ve izledim. başarılı bir senaryo, efektler güzel. biz fizikçilerin anlaması için o yemeklerin sunulduğu platformun da mekanik olarak izahı yapılsa imiş güzel olurmuş. film boyunca nasıl hareket ettiğini düşünüp durdum. final kısmı çok askıda kalmış devamı gelir umarım. filmin baştan sona hemen hemen her sahnesinde metafor var. buda filmi sığlaşmadan düşünerek izlemenize sebep oluyor. ben beğendim. şu kapalı ev günlerinde kitaba biraz ara verip izlenebilir. (bu da benim metaforum olsun (: )
  • asagi yukari ceyrek asir once vincenzo natali’nin “cube” filmini izleyip begendiyseniz, zimbardo deneyi gibi psikolojik vakalar ilginizi cekiyorsa ve ispanyol sinemasina da ilginiz varsa dogru yerdesiniz.

    cube, saw ve ( filmin cikis noktasi olan zimbardo deneyi’nin ele alindigi) das experiment filmlerinden oldukca benzerlikler tasiyan “the platform” ; her katta iki mahkumun oldugu bir hapishane olan “delik”te gecer. mahkumlar, kac kat oldugu bilinmeyen delikteki her hangi bir katta uyanirlar. hangi katta olduklari her ay rastgele degismektedir. deligi her gun boydan boya kat eden ve ustu yemeklerle dolu bir platform vardir ve platform her katta bir kac dakika kadar durmaktadir, bu sure zarfinda mahkumlar istedikleri kadar yemek yiyebilmelerine karsin basit de bir kural vardir, platformdaki yiyecek o kata aittir, yani yemek, platform o kattayken tuketilmelidir. hal boyleyken, platformdaki yiyecekler asla belirli bir kattan daha asagisina ulas(a)maz, aslinda ulasmasi uzerine tasarlanmistir ancak ulas(a)maz.

    delik’te gecirecekleri sure boyunca, her mahkuma bir adet esya getirme hakki da taninmistir. gonullu olarak orada yer alan ve yanina aldigi nesne cervantes’in don kisot’u olan bir mahkum bu gidisati degistirmekte kararlidir, ancak bu kararliliginda, tipki don kisot’un cobana hakkini vermeyen toprak agasi ile olan mucadelesi gibi bas etmesi gereken etik, psikolojik ve toplumsal kodlarla karsilasir.

    katlar degistikce mahkumlarin kendi vicdan ve ahlak stratejilerinin de buyuk olcude erozyona ugrar. onceleri “imkansiz” gozuken seyler, hayatta kalma motivasyonunu tetiklemek adina gundelik hayatin bir parcasi haline gelir.

    yonetmen urrutia, katlar arasindaki yolculuklari acimasiz bir verimlilikte aktarir. bu yolculuklarda seyirciyi asagi-yukari gezdirerek, yer yer sinirlari zorlayan vahsete taniklik ettirir . bu taniklikla, sosyo-ekonomik hiyerarsinin arasindaki mesafenin , kapitalizm vahsilestikce, ne denli derinlestigini anlamamizi saglar.

    filmde, hapishane ve platformun ayri ayri kapitalizm icin bir metafor oldugu cok acik. bu duzende herkesin beslenebilmesi icin mahkumlarin sosyal demokrat bir ortamda rasyonel sekilde hareket etmeleri gerektigi tezini savunur. bu asamada alttaki insanlari ikna etmek (bir sekilde) mumkun olabilirken, usttekileri ikna etmek ise imkansizdir.

    spoilersiz yazmaya calistim, konuyu acarsak biraz daha yazilabilir ustunde, ama temelde bir sistem elestirisi oldugu zaten ilk 5-10 dakikasindan itibaren anlasiliyor.

    yonetmen urrutia, zor ve dar cercevede gecen bir konuyu fena islememis aslinda, ancak sonunu “doyurucu” bir sekilde getirdigini soylemek zor. zira, ıspanyol sinemasi; almodovar’in volver’i ve hable con ella’si, medem’in sex and lucia’si, kismen de olsa los amantes del círculo polar’i, (tam ispanyol degil ama yari-ispanyol diyelim) amenabar’in oscarli mar adentro’su ve carlos saura’nin cría cuervos’u ile karakter/kisilik kompozisyonu acisindan muthis ornekler sunsa da donem donem sonunu getirememe ile karsilastigini soylemek mumkun (elbette juan jose campanella'nin el secreto de sus ojos'unu ayri tutuyoruz)

    bitirirken...

    az once de bahsettigim gibi, neredeyse tum dunyanin eve kapandigi su gunlerde toplumsal kollektivizm’e giris 101 adi altinda ders olarak gosterilmesi gereken guzel bir ispanyol isi. bilinmeyen sayida katlardan olusmasiyla cube filmini, mahkumlarin bir kisminin gercekten mahkum, bir kisminin ise bir cesit takas yonetimi neticesinde orada olmasiyla das experiment’i, tek mekanda gecen ve kat degisiminin yaklasmasiyla yarattigi gerilimle de saw’u andirdigini soyleyebiliriz.

    filmde “dunyada uc tur insan vardir, asagidakiler, yukaridakiler ve dusenler” diye guzel bir replik var, acaba oyle mi, yoksa "tek bir insan mi var; asagidan, yukaridan ve tam karsidan bakildiginda ayri gozuken?"
  • insanların arasındaki sınıf farkını anlatıyor bence film.herkese kendisinden yukaridakilere özenip asagidakilerin ağzına sıçıyor
  • çokça bahsedildiği gibi snowpiercer'in asansörlüsü diye basitçe de tanımlanabilir.
    yıllardır leş gibi yemek yiyen bir insan gördüğümde aklıma tereddütsüz yüzüklerin efendisindeki denethor mukbang gelir. trimagasi isimli leş herif filmin hemen başında denethor'un tahtına oturup tacını giydi.
    bu tip izleyiciyi metafor manyağı yapan filmlerin sonunda prospektüs benzeri bir açıklama bölümü verseler keşke. her karakterin ve her sahnenin kafa yorulrak yaratıldığı net ama düz sinema seyircisi 'işte çukur dünya, zengin var fakir var, yarın halimizin ne olacağı belli değil.' deyip filme burun kıvıracaktır. açıkçası ben filmi finali dışında beğenenlerdenim. cidden iyi başlıyor, güzel yükseliyor ama vasat bitiyor.
    düzeni değiştirme konusunda çabayla alakalı sahnesinin de hafızamda yer edeceğinden eminim:

    --- spoiler ---

    ımoguiri alt seviyedeki insanları her gün kendilerine yetecek kadar yemek yemeleri konusunda ikna etmeye çalışır, dil döker ama başaramaz.
    sonunda goreng'in kafası atar ve 'ihtiyacınızdan fazla yemeye devam ederseniz yemeklerin hepsine sıçarım.' diyerek alt kattakileri ikna eder.
    ımoguiri 'alt kattakiler tamam, sıra üst kattakileri ikna etmekte.' deyince goreng 'mümkün değil.' der. 'yukarıdakiler beni dinlemez. çünkü yukarı doğru sıçamıyorum.'
    dünyanın özeti de budur işte. yukarıdakiler boka bulanmadıkça aşağıdakilerin ne çektiğini anlayamayacak ve maalesef kimse yukarı doğru sıçamıyor.

    --- spoiler ---
  • filmin atmosferi cube serisini andırıyor. tek mekanlı gerilim filmlerini her zaman severek izlerim. ancak netflix elini sürdüğü için o atmosferi bozacak bir şey mutlaka oluyor.

    gerilimin ortasında birden adam rüyasında kadın görüp sevişiyor. neden? çünkü netflix' in sevişme kotasının dolması lazım yoksa film olmuyor.
hesabın var mı? giriş yap