• 2010 yılında izleyen bebelerin, holywood klişesi olarak nitelendirdiği bazı olguları, 1994 senesinde sinema sanatına yerleştiren, yani klişe olan değil arkasından gelen filmler için "klişe" yaratan sinema tarihinin en önemli başyapıtlarından.
  • geri zekalı süzgeci film. subjektif yorumları bir kenara bırakıp olaylara biraz geniş açıdan bakabilen herkes bu filmin neden bu kadar yüksek puan aldığını anlayabilir. ama nerde, bizim dingil "aklım almıyor yahuu" diye giriyor olaya. almaz amk, o kapasiteyle almaz zaten. bak sevgili zigot, gene anlamayacaksın ama tane tane anlatıyorum:

    adamlar her yaştan, her kitleden ve her anlayıştan insanın anlayacağı ve ilgisini çekebilecek bir senaryo kurgulamışlar. öyle inception gibi uçmamışlar, ve ya pulp fiction gibi aşırı doz sanatsal girmemişler olaya. bu filmi ben de hiç sıkılmadan izlerim, anne-babam da, rahmetli dedem de sağ olsaydı izletsem izlerdi. hiçbiri uyuklamazdı ekran karşısında, hepsi beğenirdi gayet.

    genelde filmlerin akıllarımıza kazınan noktaları hep sonlarıdır. ve bu filmin sonu öyle bir intikamla bitiyor ki, izleyenin orgazm çığlıkları atası geliyor, içten içe gururlanıyor gereksiz bir şekilde, insanın o hep beklediği "gün gelecek adalet yerini bulacak" fetişi canlanıyor gözünün önünde. ki izleyiciyi o ana kadar kızdırmak için tüm kötü karakterler birleşip ellerinden geleni o kadar güzel yapıyorlar ki , oyunculuklara şapka çıkarmak gerek.

    filmdeki tüm ters köşeler, son andaki yaratılan başrol oyuncusunun kendini asması ihtimali, önce duygulandırıp akabinde gelen final de zevki 100'e katlıyor. bazı filmler vardır, izleyicinin bug'ını yakalar. istediği tüm duyguları hissettirir izleyene. çok sert mizaçlı ve odun bir adamı ağlatabilir. çok duygusal bir insanın mantığına hitap edebilir. misal babam ve oğum'da da vardı benzer bir olay. fikret kuşkan'ın ölüm sahnesi bir bug'dır mesela. en hayvanoğlu hayvanı bile ağlatır, acımaz.

    bir de bu filmi hep futbolla alakalı söylenmiş bir sözle bağdaştırıyorum. "futbol basit bir oyundur ama basit oynamak çok zordur" diye bir söz vardır. evet, bazı şeyleri en basit haline getirebilmek çok zordur. ve bu filmde verilmek istenen herşeyin en basit, en direkt yolla verilmesi genel izleyici kitlesinin hoşuna gitmiştir ve o kitle de filmi hakettiği yere taşımıştır. (bahsedilen basitlik olay örgüsü basitliği değil, olayları ve duyguları aktarma yolundaki basitlik ve netliktir )

    ama gel gör ki herşeyin en iyisini bilen , herşeyin en iyisini yapan denyo ekşi sözlük yazarlarına ulaşamamıştır, dokunamamıştır bu film, dolayısıyla dünya sinema tarihi açısından çok büyük bir kayıptır...

    edit: harika bir yer burasi gercekten. adam boklu götune bakmadan kendini zeki, dunyanin büyük bir kismini aptal ilan ediyor, bunun üzerinden sistemi eleştiriyor. özgüvenini esekler siksin e mi?
  • kitapta red‘in suçundan bahsediliyor. filmde hiç geçmemişti sanki. sigortadan para almak için karısını öldürmüş. arabanın frenlerini gevşetmiş. her şey planladığı gibi olmuş ama karısı arabaya komşu kadını ve onun küçük oğlunu da almış. frenler tutmayınca araba birden hızlanıp belediye parkındaki bir anıta çarparak alev almış ve üçü de ölmüş.

    “yaptığım şeyi yargıç ‘korkunç ve canavarca bir suç’ olarak tanımladı. aslında da öyleydi tabi. fakat bu geçmişte kaldı. isterseniz castle rock call gazetesinin sararmış eski nüshalarına bakabilirsiniz. iri puntolarla baş sayfada duyurulan mahkumiyet kararım hitler, mussolini ve gestapo’nun marifetlerini sayıp döken haberlerin yanında biraz gülünç ve antika görünür”

    (red hapse girdiğinde 20 yaşındadır)

    kitapla film arasında, yine film lehine farklılıktan biri de çatıyı ziftleme bölümü. kitapta 9-10 kişi bu işi yaparken filmde konu hristiyan alegorisine çevrilir. filmde çatıda çalışan hükümlüleri sayınca 13 kişi olduklarını görmek ve bunun isa’nın on iki havarisiyle bir araya gelişiyle benzerlik oluşturduğunu söylemek mümkündür. sunulan içkiden sadece andy’nin içmemiş olması, hz. isa’nın etrafındakileri kutsadığı, nimetler sunduğu ama şaraptan içmediği detayıyla benzerdir.

    andy’nin çatıda çarmıha gerilmiş gibi poz verdiği an:

    görsel

    “oturup güneş sırtlarımızı ısıtırken biralarımızı içtik. karşısında insan değil bira içen goriller varmış gibi bizi yarı alayla, yarı aşağı görerek süzen hadley bile o anda duyduğumuz zevki gölgeleyemedi. bu bira molası yirmi dakika sürdü. o yirmi dakika boyunca kendimizi özgür insanlar gibi hissettik. sadece andy içmedi”

    kitapta ırkçılık var, red’in anlattıklarına bakılırsa ofansif mizah seviyesinde. “hapishanede siyah, beyaz, sarı ve kızıl derili insanlar arasında hiç fark yoktu. hapishanedeki bütün adamlar pis zenci sayılırdı”

    film henüz prodüksiyon aşamasındayken red’i canlandıran morgan freeman ırkçılıktan nasibini almıştır ama kendi meşrebince cevabını da vermiştir.

    - sayın freeman, film hapishanede geçiyor ve siz zenci bir mahkumu canlandıracaksınız.

    + hayır, film hapishanede geçiyor ve ben bir mahkumu canlandıracağım.
  • sedet eserinle gurur duy. adamin yaptığına bak.

    film.

    edit: (bkz: #46989649)
  • - andy biz yavaştan dost oluyoruz değil mi?
    + evet sanırım.
    - sana bir şey sorabilir miyim?
    + (başıyla onaylar)
    - neden yaptın?
    + ben masumum, red. buradaki herkes gibi.(yüzünde hüzünlü ve karmaşık bir tebessümle)
    sen ne için burdasın
    - cinayet, seninkiyle aynı.
    + masum musun?
    - shawshank'teki tek suçlu benim. (only guilty man in shawshank) (yüzünde hüzünlü ve karmaşık bir tebessümle)

    10 yaşında da, 20 yaşında da, 35 yaşında da izlediğimde bana aynı tadı veren eşsiz, gelmiş geçmiş en iyi film. sanırım en iyi olmasını açıklayan detaylardan biri de bu. geçen gün tekrar izlerken ilk izlediğim yaşımı ve anı hatırlayıp filmin sonunda ceketimi ilikleyerek kendisine bir dakikalık saygı duruşunda bulundum.
  • - abi yeaaa sovşenk ridempşını beğenmedim ben yaeee
    - neden canım benim. neyini beğenmedin şimdi güzelim filmin?
    - 3d bilek değeeell yaeeee xd xd zaaaa..
  • filmin imdb trivia bölümünden alıntılar yapacak olursak;

    izlemeyenler için spoiler içerir!

    -mahkumların sinemada izlediği filmin adı gilda
    -morgan freeman ın şartlı tahliye belgelerindeki gençlik resmi küçük oğlu alfonso freeman a ait. ayrıca bu film alfonso freeman ın oynadığı ilk film. ardından 1995 de se7en da muhtemelen baba kontejanından küçük bir rol daha alıyor.
    -andy dufresne nin silahını doldurduğu ve hücresinin duvarına adını kazıdığı yakın çekim sahnelerdeki eller, filmin yönetmeni frank darabont a ait. sadece kendisi, istediğini, istediği şekilde yapabileceğini düşündüğü için bu şekilde çekilmiş. yönetmenin ismi birşey ifade etmediyse; güncel olarak the walking dead, geçmişe yönelik ve bence kült olarak fly 2 görüntü yönetmeni, the nightmare on the elm street 3 görüntü yönetmeni. ve boardwalk empire, sopranos ve goodfellas seven herkesin en azından trailer ına göz atması gereken mob city dizisini yayınlayacak yakında.
    -önce tom hanks e önerilen andy rolü, forrest gump ın çekim takvimiyle çakıştığı için, tim robbins e kalmış. aynı rolü o sıralarda waterworld ü çekmekle meşgul olan kevin costner da reddediyor. imdb ye göre nicholas cage, johnny depp, tom cruise diğer düşünülen isimlerden.
    -tim robbins, kütüphaneci brooks un olmadığı ve karga jack le konuşması gereken sahnede, kargasının gaklama düzenini (?) öğrenerek, diyaloğuna başlıyor. sahnede karganın karşılık vermesi beklenmezken bu detaylara çalışmak, tim robbins hakkında bize fikir verebilir.
    -filmde hiç bahsedilmeyen brooks un suçu, karısını ve kızını kötü bir poker elinden sonra öldürmesi.
    -red in film sonunda bulacağı, andy inin gömdüğü kutu; film çekilmeden aylar önce gömülüyor. ağaca giden patika ve taş duvar film için yapılıyor. daha sonra duvarın taşları toprak sahibi tarafından ebay de parçaparça satılıyor.
    -yönetmenin tasvir ettiği son, red in andy e ulaşmak üzere yola çıkıp, otobüse binmesiyle bitiyor. dağıtıcı castle rock ikisinin buluşması konusunda, seyircinin daha mutlu olacağını varsayarak ısrarcı oluyor. ve film bu şekilde bitiriliyor.
    -andy nin 1966 da banka müdüründen çaldığı 370.00$ ın değeri, 2010 da 2.500.000$.
    -ve son olarak film boyunca sadece 2 kadın konuşuyor.
  • "korktukça tutsak, umut ettikçe özgürsünüz..."

    -- filmin afi$inden
  • her seyredisimde ayni zevki aldigim mukemmel film. allah star'dan razi olsun iki ayda bir yayinliyorlar zaten. tim robbins basimizrolde. tamamen zeka uzerine kurulmus bir film. (bkz: stephen king)
  • adettendir, spoiler içerir. illa ki vardır izlemeyen, kimsenin tadını kaçırmayalım yok yere.

    ---
    ---
    ---

    red, andy'nin kartpostalını okuduktan sonra onun güneye doğru gidişini hayal edip gülüyor. hemen ardından andy'yi üstü açık arabasında görüyoruz. birkaç dakika önce kanalizasyondan çıktığı sahnenin aksine bu kez tertemiz, üzerinde bu temizlik hissini kuvvetlendiren beyaz, kısa kollu bir gömlek ve esen tatlı bir rüzgar...

    35 yaşındayım. hiç araba kullanmadım, hatta ehliyetim bile yok. üstü açık arabaya da hiç binmedim. yani bu sahnenin hissettirdiklerini daha kolay anlamamı sağlayacak ayrıcalıklı bir yaz mevsimi yaşamadım. ama bana yazın hissettirdikleri tam olarak budur. akşamüstü alınan bir duştan sonra kurunmaya gerek bile olmadan, hatta yarı ıslak dışarı çıkmak, deniz kenarında esen rüzgarın bu hissi pekiştirmesi, kışın aksine incecik giysilerle kuş kadar hafif olmak...

    bu birkaç saniyenin bana yaşattığı duyguları tarif etmekte zorlanıyorum. hem filmde hem de gerçek hayatta.
hesabın var mı? giriş yap