• dying to say this to you isminde yeni bir albüm çıkarmışlar, çok şeye benziyor, 80'ler & new wave, the killers, the bravery, ayrıca isimleri the ile başlayıp s ile bitiyor... ama bütün bu olumsuzluklara rağmen çok sevdim kendilerini çatur çutur çaldıkları müzikleri, kızımızın sesi ve enerjileri ile çok sevdim bu grubu.
  • 19 ocak'ta* studio live'da bir konser vereceklermiş, kaçmaması gereken!
  • kendi içimde bunlara taktığım isimle çılgın sesler.
    ilk etapta tabii ki orada burda görüp living in america isimli şarkılarını kelfetmiştim. elbetteki bu şarkıyı keşfetme sebebim america kelimesi değildi. grubu keşfetmeme tek olanak maja ivarsson'ın synthesizer ile harmanlanmış sesidir. (harmanlanmak kelimesini sevmiyorum ama başka türlü ifade edemiyorum.) kadının çok mükemmel bir sesi yok, ancak söylerken bildiğin eğleniyor, sesini plastik hamurlar gibi bir oraya bir buraya eğip çekiyor. çok sempatik denilebilir. görüntüsüne bakacak olursak, elbetteki lez emolar gibi. ama netice de nikahıma almıcam, tarzını böyle kabullendim ve seviyorum.

    living in america hem albüm olarak, hem de new wave tarz olarak çokta iyi bir şarkı. albüm 2003 yılında yayınlanmış, grup isveç'li diye sanıyorum çokta sallanmamış gibi. en azından web kaidesi bakımından çok kaale alınmamış. ama röportajlarına ve web söyleşilerine bakılırsa çokta ...iklerine takmamışlar. bence profesyonelliğin baş şartı. çok büyük bir grup, çok büyük kitlelerce tanınmaları, bi sürü tv programına çıkıp rengarenk çılgın atmasalarda, yıl 2009 olduğunda crossing the rubicon isimli o müthiş albümlerini yayınlamışlar 7-8 kadar single çalışmayı anlatmak isterdim ama, türkiye bu konuda çok cahil. çenemi yani klavyemi yormaya değmez diye düşünüyorum. aslında gruplarda vokal kadın olursa, ihtiras ve hırs da söz konusu oluyor. "iyi bir vokal olmak istiyorum, en azından bu yüzyılda" gibi bir açıklaması vardır ki, kadınların hırs konusundaki bulundukları seviye ile ilgili insana bir fikir verebilir.

    son olarak the sounds'dan dinleyerek sevebileceğiniz bir kaç şarkı;
    - living in america (çok manidar)
    - dance with me (çok eğlenceli)
    - mine for life (çok ruhsuz)
    - hit me! (çok zıplatan)
    - rock'n roll (çok naif)
    - night after night (çok çılgın)
    - painted by numbers (çok riskli)

    son albümden örnek vermiyorum. çünkü tamamı deli bişi. valla.

    *
  • fifa 2005 ''seven days a week'' ile tanıştığım isveçli bağımsız rock yapan grup.
  • her dinlediğimde kulaklarımdan yüzüme bir sıcaklık yayılan, midnight sun isimli şarkılarını çok çok sevdiğim, ilk defa finlandiya'da dinlediğim, isveçli pek şahane grup. kuzey güneşi.
  • son albümleri crossing the rubicon ile hayalkırıklığı yaratmış olan grup.

    http://www.resetmagazine.net/…sing-the-rubicon.html
  • seksenleri geceleri cok oldu be anam diyebilecegim grup..
  • the bilmemnes son takipçisi. america şarkılarının klibi gösterilmekte, peruk kafalı bi hatun ve 4 zıpzıp herif güya politik olmaya çalışmışlar.
  • isim olarak diger the li gruplara benzesede, hem muzik hemde vokalistin dış gorunusu açısından daha çok blondie'nin gençligini animsatan grup. living in america adinda oldukca eglenceli bir albumleri mewcut. ayrica isveçliler.
  • dave grohl times like these videosunda bunların t-shirtünü giymektedir.
hesabın var mı? giriş yap