• 86 yıldır izlediğim en iyi film.

    çok iyi anlatmış bizi.
  • bütün filmin ağlak kurt jacob ve cif beyazı edward'ın kapıcı kızı bella'ya olan aşkları üzerine geliştiği eclipse bölümünü izlerken kizil sakal'in yorumu;

    -bu ne biçim karı lan ne kadar börtü böcek varsa buna aşık..
  • okumadığım ve filmlerini de seyretmediğim için hakkında herhangi bir fikrim yok ama stephen king şöyle demişse vardır bir bildiği:

    "harry potter is about confronting fears, finding inner strength and doing what is right in the face of adversity. twilight is about how important it is to have a boyfriend."

    (harry potter korkularla yüzleşmeyi, içindeki gücü bulmayı* ve zorluklar karşısında doğru olanı yapmayı konu alıyor, twilight ise bir erkek arkadaşının* olmasının ne kadar önemli olduğunu.)
  • deli gonul ister ki soyle bitsin. (bkz: http://imgur.com/3gunr.jpg)*
  • ipek ongun'un vampirlisi
  • spoiler olabilir ama olmayada bilir.

    --- spoiler ---

    kitabın yazarı stepheine meyerın başka bir vampir kitabın konsunu ve isimlerini vampire heartdan araklamış olduğuna dair çok derin şüphelerim var. vampire hearta bakıyorum gene bir vampir kız ölümlü bir erkeğe aşık oluyor. kıza erkeğin kokusu süper geldiği için kız ona yaklaşamıyor. ne garip ki kızın adı ella ve aşık olduğu adamın adı adam culler. sonunda kız adamı vampire çevirip bir de vampir bebek doğuruyor. daha garibi kitap 1996 senesinde yazılımış ve tutmadığı için köşeye atılmış. ve kitap 3 farklı bölümden oluşuyor. bölümlerde aynı twilight saganın gidişatı gibi, kızın kurtarması, ayrılması ve sonsuza dek birlikte olması şeklinde devam ediyor. burnuma bir esinlenme kokusu geliyor ama şu ana kadar kimse fark etmemişse değildri diye kendimi avutuyorum.

    --- spoiler ---
  • bir genç kızın nekrofili ve zoofili arasındaki seçimini konu alan film/fanfiction.
  • " vampir misin?, oha super lan " temali bir genclik filmi..
  • o kızın alık alık bakışlarından mı,ağzının her daim açık çenesinin her saniye çıkık duruşundan mı, o çikin çocuğun profesyonel makyaj uzmanı elinden çıkmış pudralı suratından mı, kiraz rengi nivea nemlendirici stick ile renklendirilmiş dudaklarından mı, iğrenç özel efektlerden mi (sırtta kızla maymun gibi ağaçlara tırmanmaca, vampirler savaşında havalarda uçmaca) , kızın adındaki tiksinç vurgudan mı (bel-- wait for it --la), kilolayla satılan show tv gece 11 kuşağı filmleri hikayesinden hallice romantik hikayesinden mi yoksa avukatı olsun proje yönetmeni olsun yüksek lisanslı yan dallı müdürü olsun istisnasız bütün arkadaşlarımın "tıvaylaaayt tıvaylaaayt" diye hipnotize olmuş biçimde etrafta dolaşmalarından mı daha fazla nefret etmeliyim karar veremedim.
    arkadaş 15 yaşındaydık, titanic geldi, sinemada 3 5 kere seyrettik, gittik celine dion cd'si aldık, posterini aradık bulduk, leonardo di caprio'ya topluca aşık olduk ettik falan..o tamam. ama olmuşsunuz eşşek kadar, ne twilight'ı lan, filmdeki elemanlar bile lisede, hani o da mı bir kendinize getirmedi sizi ?
    halime bak dertli çal, çok doluyum be sözlük

    edit: leanorda di caprio değil tabi, leonardo olmasın ?! bak sinirden elim ayağım titremiş yeminlen
  • fantezi edebiyatı yüzüklerin efendisi ile çıktığı yolda o kadar büyük bir yol kat etmişti ki, ne taklitleri ne de türdaşları uzun yıllar bu edebiyata yeni bir soluk getiremediler. yaklaşık 50 yıl sonra harry potter isimli bir velet hedef kitleyi gençlerden çocuklara indirerek doğru atışı yaptı. yazarı trilyoner oldu, milyonlarca insan harry potter okumak için kuyruklara girdi. twilight serisi ise benzer formülü konu fantezi edebiyatı olunca hep göz ardı edilmiş genç kızlar üzerinde denedi, mayayı tutturdu. iki seri de yüzüklerin efendisi ile aynı cümlede kullanılamayacak kadar zayıf olsa da yarattıkları "pazar" bakımından dikkate değerler.
    twilight bu bakımdan başarılı bir girişim, edebi yönden ise tam anlamıyla bir fiyasko.

    kitapların film uyarlamaları hep zayıf olur, hiç sevilmezler çünkü okuyucu filmde göremeyeceği bir çok şey bilir, karakterleri çok yakından tanır. filmde tek bir karede geçen anı sayfalarca okumuştur. twilight'ta ise böyle bir sorun yok! kitap o kadar boş ve o kadar az şey anlatıyor ki 300 küsür sayfa boyunca anlatılan her şey 1,5 saatlik sinema filminde neredeyse hiç bir şey atlanmadan anlatılabiliyor. bu yüzden film kendi çapında idare ediyor ama kitap 300 sayfalık koca bir hiçten başka bir şey değil.

    ilk kitabın yarattığı çekirdek yeme hissiyatı nedeniyle serinin kalan kitaplarını okumadım ancak ablalarım sağolsun 2. ve 3. filmi de izledim.
    ikinci film new moon ciddi anlamda kötü bir film. hikayenin en zayıf halkası olan bu bölümü filme almak eminim kolay olmamıştır çünkü edwardcan'ın rolü yok. filmin upuzun bir parfüm reklamı gibi olmasında ise en büyük etki eminim senaryodan çok acemi bir yönetmen olan chris weitz'a ait.

    geçen gün izlediğim 3. film eclipse'e gelirsek, hem hikaye hem senaryo hem de anlatım olarak serinin en iyi bölümü. hard candy'nin de yönetmeni david sladeiyi iş çıkarmış. ayrıca genç oyuncu kadrosu nihayet rol yapmanın ne demek olduğunu kavramış ucundan kıyısından. (sözüm sana kristen)
    ilk iki film akılda zerre bırakmadan uçup gidiyor ama nihayet 3. filmde aşka dair bir iki kırıntı görebiliyoruz. genç kız duygusallığına sahip olmayan hödükler olarak jacob'un hırsını anlayabiliyoruz. edward'ın bella'ya bella'nın edward'a olan sevgisine nihayet! inanabiliyoruz. neredeyse bir selvi boylum al yazmalım tadı alacağız filmden ama jacob daha toy bir çocuk olduğu için olay donan arkadaşınız karınızla sevişsin mi ayarında kalıyor ancak. (zaten genç kızlar ne anlar emekten)

    son söz, ilk film izlenir, ikinci film çok boş vaktiniz varsa seyredilir, 3. filmde ise iyi vakit geçirilir. kitapları tabi ki okumuyoruz. (gidin anna karennina okuyun)

    alice sana hastayım, gel beni al kız!
hesabın var mı? giriş yap