umay umay
-
1995 veya 96 yılıydı galiba, bir öncesi veya bir sonrası da olabilir. taksim hayal kahvesi'nde bir akşamüstü ortalıkta hemen hemen hiç müşteri yokken fotoğrafçı bir arkadaşımla barda oturuyoruz. sadece birkaç kişi daha var sağımızda solumuzda. henüz içki saati değil, millet çay kahve içiyor. umay umay da geldi yanımızdaki tabureye oturdu. daha önce de hep görürdüm onu orada çünkü hayal kahvesi'nin sahipleriyle yakın alakası vardı. o sıralarda anaakım medyalarda meşhur değildi henüz. ama kendine yaptığı şekillerden akacak mecrasını, sanat dünyasına karizmatik çıkış kapısını aradığı belliydi. neyse, galiba biz birini bekliyorduk. sap gibi oturmaktan canım sıkılmıştı. arkadaşımın makinesini alıp hayal kahvesi'nin sahnesindeki abuk sabuk detayların fotoğraflarını çekmeye başladım. makine de dijital nikon. arkasında 2 inçlik ekranı var. o yıllarda öyle bir özellik büyük yenilik. yeri göğü falan derken habire deklanşöre basıyorum ve sonra da ne çekmişim diye bakıyorum. bu kızcağız geldi yanıma. o da omzumun kenarından başını uzattı. çektiklerime beraber bakmaya başladık.
ilk cümlesi: "benim fotoğrafçım olmanızı istiyorum."
haydindiii.
dedim; ben profesyonel değilim, o anda birkaç iyi kare yakalamışsam tamamen tesadüf. esas profesyonel fotoğrafçı olan arkadaşım. onunla konuşun.
hayır, dedi. ben sizinle çalışmak istiyorum.
evet, cümleler aynen böyle. film replikleri gibi.
cevab veremedim. ısrar ediyor. beni ince ince makaraya mı sarıyor yoksa ciddi mi, çözmeye çalışıyorum. sesi, edası yumuşak, naifti ve öyle olması o sırada beni daha da işkillendirmişti. çok sonradan bu yumuşaklığının samimi olduğunu öğrendim.
nedense barda oturan herkesin dikkati bize yöneldi. sanırım o anda ortalıkta daha enteresan bir enstantane yoktu, o yüzden. bir de bu kızın o dönemdeki mavi saçlarını ve herkeslerden farklı kıyafetini farketmemek imkansız tabii.
neyse sonra elini uzattı. ben umay umay, dedi.
ben de elimi uzattım ve el sıkıştık; eyvah eyvah dedim. gayrıihtiyari çıktı o anda o söz ağzımdan.
o gülmedi. ama duyan herkes oturduğu bar taburesinden düştüydü.
hayal kahvesi'nde bu tanışma faslımızın geyiği bir süre devam etti, kulaktan kulağa yayıldı ve hatta sonunda dönüp dolaşıp umay'a verdiğim cevap benim kulağıma "aman aman" olarak döndü.
bu da böyle bir anımdır.
şayet kendisi buraları okuyorsa o gün gülmediği şeye belki yıllar sonra şimdi güler. -
twitter denen platformda büyükşehire üniversite okumaya gelmiş taşralı genç kızlara yönelik aşk, sarılmak, şarap, çiçek böcek ve bir miktar da kendince aktivistlik içeren tek cümlelik vıcık vıcık öğütlerini millete şiir diye kakalayan kimse. aynı zamanda kalabalıkların içindeki yüz bin takipçili yalnız kadın.
-
"hiç kimseyi yorganın altında ses çıkartmamaya çalışarak, göz yaşlarını pijamanın kollarına silecek kadar sevmeyin."
haklı. -
"olunceye dek seni sevecegimi sanmistim baba
ama asik oldum"
(34 u 442 veda busesi) -
zamanında kendisi yüzünden tokat yemişliğim vardır. o zamanlar meşhur falan değildi. bizimkilerin yaptığı abudik bir yaz okulu zımbırtısına bu da mahdumunu getirmişti. işte ana yüreğiyle yavrusunu takip ettiği bir gün, basketbol mu oynuyorduk ne. bununda çocuğu oynayamıyor muydu, ya da oynuyordu da bi top kapma hadisesi mi yaşadık unuttum şimdi, neyse durumun gelişimine binaen bu hanım ablamız beni pedere ispikledi. peder de hiç bana sormadan herkesin içinde ağzıma bi tane ekleştirmişti. bu da uzaktan durmuş "hakettiğini aldın" şeklinde bakmaktaydı ya da çocukluk psikolojisi tokatın acısıyla öyleymiş gibi geldi. sonradan epey kıl olmuştum, yavrusunu bulduğum yerde ittiriyor falandım. sonrasında şarkılar türkiler meşhur oldu, başka mecralardan haberlerini alır olduk. o günlerde gayet normal yavrusunu kollayan kadın, bi zaman sonra git-gel marjinalliğin dibini vurduğu gibi, tanıdıkların beyanlarına göre cinselliğin tabularını en azından "konuşmalarıyla" yıkmaktaymış. sen gel çocuğun top oynayamıyor diye beni dövdür sonra açıl saçıl... orda anne başka burda anne başka. aradan 17 sene falan geçti ama bendeki de ne kindir arkadaş. 30'a merdiven dayadık hala atamamışım. çocukluk tramvaları bir başka oluyor vesselam.
-
tombul, paspal ve beyhude bi kadındır ya da değildir, biz bilemeyiz. kilo dezavantajı olsa da türkiye'nin hazmedemeyeceği, bence gayet farklı alternatif bir tiptir. iyidir yani. ama en kral müziği de yapsa, bizim millet sindiremez onu. kısa saçlıdır, bi kadın kısa saçlı olursa ben onun müziğine saygı duyarım, zira kısa saç mevzusundan direkt beni fetheder.
umay umay'ın kliplerindeki renkler ve kullanılan film iyiydi; lakin tarlada söylediği bi şarkıda adamın biri çıkıp ritme uyarak mırıldanıyodu hafiften, kimdi o adam acaba, başarılıydı, daha çok ilgileneni vardı umay umar'dan. -
"şiir ve seksten sonra ya her şey olur, ya hiçbir şey olmaz."
-
"bazı insanların ne hikayesine eklenebilirsin,
ne de kendi hikayene çekebilirsin.
üstelik seninle aynı gibidir." -
"
babam pencereden bakıyor. eve çabuk dönmem için sesleniyor ardımdan.
- ayağın burkulur... incinirsin.
- şu su birikintisi çok derin...
- şimşek bu ağacı yakarsa... yavrum, şimşek kalbini yakarsa...
baba neden?
- kızım, sarı çiyanım, aşk seni çıplak bırakırsa...
baba sus lütfen!
- mavişim... aşk seni yarım koyarsa, gün ortası botlarından soyup, güzel yüzünü karanlığa çarparsa...
açlığımı doyur, öksürüğüme ilaç al baba. paltonun iç cebinde sakladığın vesikalık fotoğrafımın altındaki son paranla balık ve eldiven al bana. bana savaşı öğret ki, yenildiğimde ölebileyim.
- en küçük kızım, küçücük elli kızım. ya kırmızı palton geri dönecek rüzgarı yakalayamazsa...
...
artık hiç ağlayamadığımı babama söylemeyin. sakın ona, daha fazla sevmek için, ölümlerden kurtulmak için o adama aşık olduğumu anlatmayın. o adamın anıları için çok içtiğimi, daha çok kadeh kaldırdığımı, eteklerimi savurarak dans ettiğimi, kendimi kırdığım yerde bir şişe rom, bir parça ayna, ağzı bozuk bir aşk mektubu bulduğumu, pencereleri daha çok kırdığımı ne olur anlatmayın. bu geniş ama hiçbir yeri görmeyen pencereleri...
...
ciğerlerimden kan gelinceye kadar öksürdüm. sigaraya yeniden başladım. hiçbir şeyi anlatamadığımı farkettim. sadece açlığımı doyur, öksürüğüme ilaç al diye yazdım. eve dönmemi isteme diye baba.
"
* * -
cocukluk arkadasimin kuzeniydi de ordan biliyorum, bu umay umay onyedi mi ne yasindayken trabzon sporlu bir futbolcuyla kacmisti. sonradan boyle marjinal abla oldu bu.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap