• bugün izlediğim çerezlik bir romantik komedi filmi. itiraf sahnesindeki şu repliği de çok sevdim. “hayatının kalanını birisiyle geçirmek istediğini fark edince, hayatının geri kalanının bir an önce başlamasını istiyorsun.”
  • --- spoiler ---

    harry: the first time we met we hated each other.

    sally: you didn’t hate me, ı hated you. and the second time we met, you didn’t even remember me.

    harry: ı did too, ı remembered you. the third time we met, we became friends.

    sally: we were friends for a long time.

    harry: and then we weren’t.

    sally: and then we fell in love.
    --- spoiler ---
  • ne yazık ki çekildikten. 30 küsür yıl sonra ilk kez izlediğim film.
    cidden, izlerken sürekli keşke daha önce izleseydim dedim.
  • sinemada bazı türleri sevip bazılarını sevmeyebilirsiniz ama yine de sevmediğiniz türün daha sonra klişe haline gelecek olmazsa olmazlarının ilk defa görüldüğü bir filmi, o türe ait orijinal bir yapıt olarak izlemiş olmak iyidir bunu niye söylüyorum çünkü ben çok seviyor olsam da romantik komedi bir tür olarak oluşurken bu film en büyük katkıyı yapan filmlerin başında gelir.
    ayrıca (bkz: meg ryan) aşkımızı meg ryan’ın estetik yaptırarak başka birine dönüştüğü haline bakıp anlamayanlar için aslında meg ryan onaylanma virüsünü kapmadan önce nasıl biriydi sorusuna cevaptır.
    özetle yaptırmayın botoks estetik filan salak mısınız oyuncu dediğin botoks yaptırır mı.
    (bkz: konu nerelere geldi)
  • romantik komedileri çok sevmeme rağmen ısınamadığım film oldu benim için.

    ısınamamın sebebi aslında filmin "kötü" olması değil. buna karar verebilecek bilgiye sahip de değilim zaten. yok konu geçişi öyleydi, akış iyi değildi, oyunculuklar şöyleydi böyleydi vs. diyebileceğim bir bilgi birikimine pek de sahip değilim.

    e diyeceksiniz ula bok yiyenun evladi, ne oldi da beğenmedun?**

    şimdi bu filmin teması biraz "birbirlerinden hoşlanıyorlar ama farkında değiller" gibi duruyor. ama bu evre tüm film boyunca devam ediyor. ben mesela filmin ortasında dedim ki yanlarında olsam ikisinin de azının üstüne bi tane patlatırdım. çok uzadı yani o kısmı.

    diğer canımı sıkan şey ise aslında şu; bazı insanlar (bakın insan diyorum, kadın veya erkek değil, oradan reaksiyon vermeyin) konu dating olduğu zaman çok rahat karar veriyor. işte tanışıyor, hooop sevgili oluyorlar.

    şimdi bu iki arkadaşta da biraz bu var. çatır çutur film boyunca farklı farklı sevgilileri oluyor. ama konu birbirlerine gelince yahu zannedersin dünyanın en zor erkek/kadınlarından birileri bunlar. sanki muhafazakarlar böyle çıkma olayına çok kafa yorduktan sonra okay diyorlar.

    o kısım beni aşırı boğdu. aralarının bozulmasına zaten anlam bile vermedim.

    filmin sonunu da sevmedim. erkek çok koştu kadının peşinden. tabii filmi zamanın şartlarına göre değerlendirmek gerek. ben bugünün penceresinden bakınca kadın peşinde koşan erkek görünce midem kalkıyor. have some self respect ffs.

    çok da olumlu yorum almış, umarım ekşi sözlük hiçbir siki beğenmeme timi'ne katılmamışızdır.
  • ilişki üzerine çok sevimli bir film.
  • "o benimle evlenmeyi istememiş"...
  • meg ryan'lı filmlerden izlemediğim artık kalmadı sanırım. erteleye erteleye bugün izledim, yaşı benden bile büyük bu filmi:)
    filmin bazı anlarında yaşlı çiftlerin tanışma hikayelerinin devreye girmesi çok hoştu.

    --- spoiler ---

    not aldığım kısımlar,

    harry- "yeni bir kitap alınca, önce daima son sayfasını okurum. eğer bitirmeden ölürsem, sonunu bileyim diye. dostum, işte bu karamsarlıktır."

    marie- "doğru adam orada, dışarıda diyorum. onu sen yakalamazsan başkası yakalar. ve sen hayatını, kocanla başkasının evli olduğunu bilerek geçirirsin."

    harry- ingrid bergman. masrafsız kadın.
    sally- masrafsız mı?
    harry- iki tür kadın vardır. masrafsız kadın ve masraflı kadın.
    sally- ve ingrid masrafsız öyle mi?
    harry- kesinlikle bir masrafsız.
    sally- ben hangi türüm?
    harry- en kötü türden. masraflısın ama masrafsız olduğunu sanıyorsun.

    ve filmin kapanışı, harry'nin duyulası en tatlı ilan-ı aşk cümleleriyle:

    harry- "uzun uzun düşündüm ve önemli olan şu ki ben seni seviyorum..
    hava 20 dereceyken üşümeni seviyorum.
    bir buçuk saatte sandviç sipariş etmeni seviyorum.
    deliymişim gibi bakarken kaşını kıvırmanı seviyorum.
    seninle beraber olunca, giysime parfümünün sinmesini seviyorum.
    ve gece yatmadan önce konuştuğum en son insan olmanı seviyorum.
    ve yalnız olduğum için ve ya yılbaşı akşamı olduğu için değil.
    çünkü hayatının kalanını birisiyle geçirmek istediğini fark edince, hayatının geri kalanının bir an önce başlamasını istiyorsun."

    defalarca izlemiş olsam da, casablanca izleme isteği duydum, film boyunca.

    filmin sonunda, harry ve sally evlenmiştir. hikayelerini anlatanlardan olmuşlardır. darısı tüm hikayesizlerin başına..

    ve kapanış şarkısı, it had to be you.

    --- spoiler ---
  • bu filmin adının sonundaki üç noktaydı belki de filmi bu kadar güzel yapan. çünkü o üç nokta 12 yıllık bir zaman diliminde daha baştan birbirine programlanmış çiftimizin tam da olması gerektiği zaman birbirleriyle olmasına zemin hazırlayan olaylar bütünüydü. yeşilçam'ın herhalde en bariz kusuru birbiri için yaratılmış çiftin bir araya gelmesine engel olması için illa kötü adamlar, güçlü ötekiler, onulmaz hastalıklar filan koymaya çalışması. yeşilçam'da bir çift daha ilk görüşte aşık olur, sever ama mutlulukları trajik olaylar ya da kişiler yüzünden bozuluverir. oysa hayat böyle değil. en büyük aşıkların baş düşmanı bizzat kendileridir ve harry de sally de inatla buna kanıt teşkil ederler film boyunca. söylenen ama söylenmemesi gereken sözler, söylenmeyen ama söylenmesi gereken sözler, zamansız söylenenler, zamanı olduğu halde söylenemeyenler... jess'in (godfather 2'nin clemenza'sı) dediği gibi bazı insanlar mutlu olmaktan korkarlar. bir filmde daha doğru ne duyabilirsiniz ki başka? bazı insanlar mutlu olmaktan korkarlar. (ilk defa ekşi sözlükte büyük harf yoksunluğu çekiyorum)

    bu filmi izlerken illa ki bir özdeşlik kurarsınız. yeterince olgunlukta, yeter sayıdan kerrat cetveline duman çıkartacak kadar fazla ilişki yaşamanın akabinde filmi en az on yıl sonra yeniden izlediğimde bir rom-com'da erkekler erkekle kadınlar kadınla özdeşleşme hisseder kuralının bu filme uymadığını gördüm. zira bütün film boyunca bu sally'nin huyu suyu davranışları beklentileri tıpkı bana benziyor dedim durdum. kendini meg ryan'la özdeşleştiren 39 yaşında bir erkek seyirci ödülü varsa ona ben talibim. robert ludlum ya da stephen king okurken romanın son sayfalarına bakıp finali öğrenmeye kalkışan harry'le özdeşlik kuramazdım ya. hayattan korkan ve şeylerin zevkini alma fırsatını olanca kontrollülüğüyle kaçırmayı başarabilen o sıkıcılıktan kendime nasıl pay çıkaracaktım ki? sally'yle orgazm taklidine kadar bile özdeşleştim ama o kısmı anlatmayacağım tabii ki.

    meg ryan'ın filmografisi ve onun bizde bıraktığı yer bile aslında filmin kendisini hatırlatıyor. meg ryan bizim için bir melekti ve benim yaşıtlarım arasında bu kadınla sevişmek isteyen biri vardı ise bile onu sapık diye aramızdan aforoz edebilirdik hemen. bütün romantik komedilerin paha biçilmez prensesiydi o. hepimiz ona aşıktık. o bosboncuk gözleri ve gerdanını yukarı kaldırıp "aman neyse" hareketi yaptığında ya da marşmelov yumuşaklığındaki sesiyle sevimli bir iki laf ettiğinde dünyamız şaşardı. sonra bir gün meg ryan gitti bir filmde soyundu. filmin adını bile hatırlamıyorum. o filmde sevişme sahnesi var mıydı onu bile anımsamıyorum ve açıp bakmayacağım. meg ryan'ın tek yaptığı tüm kariyerinden sıkılıp birkaç saniyeliğine göğüslerini göstermekti. (meg ryan gibilerinin memeleri olmaz, göğüsleri olur. öğrenin bunu) bir filmde nicolas cage'in çirkin bir adam olmasına rağmen bir meleği canlandırdığı ve ona aşık olup insan olmayı tercih ettiği meg ryan. göğüslerini gördüğümüz anda sildik defterden. ayrılık defterine mührümüzü vurduk. bu bize yapılamazdı. sharon stone'u rahibe kılığında görseydik hissedeceğimiz şeyle bire birdi bu. tam bir travma. o günden sonra meg ryan'ı yalnızca bir kez gördük. estetik ameliyatlarla suratını bosch'un tablolarına çevirdiği haberiyle. o gün geri dönülemez ölçüde büyüdüğümüzü anladığımız ve hayatın tokadını yediğimiz gündü. işte when harry met sally... bunların hiç yaşanmadığı sonsuz süreli bir filmdi ve bu yüzden harikaydı.
  • en sevdiğim filmlerden ilk üçte olan film.

    "i came here tonight because when you realize you want to spend the rest of your life with somebody, you want the rest of your life to start as soon as possible."

    tık
hesabın var mı? giriş yap