yarınlar
-
gelecek anlaminda kullanilan edebi bir anlatim.
(bkz: gelecek) -
ali riza binboga'nın da vardı böyle bir parçası.
yarınlar yarınlar yarınlardaaaaaa
ağlamak yoğoğoğoğoğoğook
gülmek var.
yarınlar biziiiiimmmm..
böööle bişeylerdi. -
ali rıza biboğa'nın eurovizyona katıldığı şarkılardan...
şarkının komikliği bir yana,eurovizyona katılması başlı başına bir ayıptır...
sanırım sonuncu olmuşdu zaten...
edit: katılmamış, yanlış bilgi verdiğimden dolayı özür dilerim...ama nedense eurovizyona katılıp "0" puan aldı diye aklımda kalmış..
katılmaması isabet olmuş.. -
intro
ozgurluk ve baris,
tum insanlarin ozlemi olacak yarinlarda.
anam bacim kardesim,
esim dostum yanda$im
daha da mutluyuz yarinlarda
chorus:
aglamak yook, gulmek var
dusmanlik yok, dostluk var
yarinlarda, seni sevmek var
yarinlarda, mutlu gunler var
yarinlar benim, yarinlar senin
yarinlar uzun, yarinlar bizim
mutluluk sarkisi tum insanlarin,
gonlune dolacak yarinlarda
canim gulum sevgilim
balim dalim birtanem
daha da mutluyuz yarinlarda
chorus
outro
bu sarkidaki yoook kismi anlatilmaz, tarifi yok bulbul gidaklamasi yapabildigim en yakin tanim. sozlerin ilk kismina bakinca once illegal sol orgut mar$i zannetmek mumkun. -
(bkz: yarınlar umut olsun)
-
türkiyede yaşandığı müddetçe, dünya bu haldeyken çok fazla umutla bakılamayan zamanlar.
-
ilk eurovision turkiye finalinin flas sarkisi. opera kokenli ali riza binboga'nin bir gunde meshur olmasini saglamisti. ayri ayri juri ve halk oylamasi yapilan elemede, halk oylamasinda en cok oyu aldigi halde, juriden oy alamadigi icin eurovision'a katilamamisti..
-
ali rıza binboğa'nın meşhur şarkısının adı "yarın"dır.
nakarat kısmı olan "yarında" veya "yarınlarda" diye de bilinir.
1970'lerde geleceğe olan umudu yansıtan inanılmaz kötü bir şarkıdır.
insanlar o zamanlar yarınlarından o kadar umutluymuşlar ki kimsenin aklına bu adamı dövmek gelmemiş. -
"bizim caddelerimizde de bayram olacak" diyerek çıkmaya başlayan, ankara merkezli yeni bir gençlik dergisi. "gençlik dergisi" dediğime bakmayın, umut ve onur uğruna emek harcanmayacaksa, emek harcamaya değer hiçbir şey yoktur gibi afili sözlerin sahibi bu gençler. umut, telaffuz ettikçe sesinizin çınladığı boş bir alan olmanın çok ötesinde onlar için. "amatör"lük sayılarını saymazsak üçüncü sayısı bu ay çıkan dergide her lafın arkası sağlam.
ilk sayısında "mülkiye a.ş." diyerek mülkiyeyi sallayan, akı karayı ortaya çıkaran dergi, ikinci sayısında "liberal çiftliğe karşı bilim emek hattı" demişti. bu ayki üçüncü sayısı ise "refah mesleklerinin sonu" başlığıyla, avukat, doktor, akademisyen, mühendis olma hayalleri peşinde yıllarca koşturulan insanların, kendileri minvallerindekilere dertlerini anlattıkları, "hop" dedikleri bir sayı olmuşa benziyor.
buyrun;
http://yarinlar.org/
salaklık zahmetsizdir. kurtulmak için emek harcamak gerekir. “ne kadar uğraşırsak uğraşalım, hiçbir şey değişmez” demek zahmet etmemektir. yan yana koyunca şu ikisini, enver gökçe’yle zahmet etmeyeni, nasıl da şeffaflaşıyor iki yol arasındaki fark... zahmet etmeyecek olan şöyle kenarda dursun. yarınlar binbir zahmetle inşa edilir. onurunu korumak ve umut etmek gerekir.
“açmaz / açamaz / deme / hiç / bir / zaman / bu / nar / çiçeği /
açacaktır / elbet / bizim caddelerimizde de bayram olacak”... -
üçüncü sayısının sunusunda behrengi'yi hatırlatmış dergidir, metni de aktaralım tam olsun...
"bu derenin sonunda ne var bilmek istiyorum" deyip yola koyulmuştu behrengi’nin küçük kara balık’ı. derenin biraz genişleyerek oluşturduğu havuzcuk içinde dönüp duran akranlarından, büyüklerinden ve küçüklerinden ayrılarak, derenin bittiği yere doğru yüzmeye başladığında…
şüpheli bir biçimde ortadan kaybolan behrengi’yi, 1968’de, 29 yaşındayken aras nehri'nin kıyısında ölü buldular. tebrizli büyük yazar, çocuklara, derenin içinde dönüp durmayı bırakmalarını öğütlemenin bedelini böyle ödedi işte.
küçük kara balık’ın öyküsü biliniyor, uğraşa didine denize vardı da, kalanlara ne oldu? onların anlatmaya değer bir öyküleri yoktur. oysa alegoriye devam etsek behrengi’ye öykünüp, diyeceğiz ki aralarından bir kısmı o derenin el üstünde tutulanları olmuş, hani bir gün köşeyi döneceğine sarsılmaz bir güçle inanarak ha babam daireler çizmişlerdir. havuzcuk içinde iki tur daha atsa, biraz hızlı dönse diğerlerinden parmakla gösterilecektir, en üst makamlara kadar yükselecektir, derenin o kısmında belki de bir şey bakanı olacaktır, akılda tutulan sözler edecektir. hatta "ödenekle annem de yapar" demiş olabilirler ki, bu sözün bir balık tarafından dile getirilmiş olmasının son derece uygun olacağını belirtelim.
tabi bu balıkların çoğu, döndükleriyle kalacaklardır. ama sorumluluklarının farkında bir balık olmalarıyla, en hızlısı olamasalar bile dönüp durmaktan hiç vazgeçmemeleriyle, belki şansları biraz daha yaver gitseydi derede önemli bir konum elde edebilecek olmalarıyla övüneceklerdir. biz o balıkların hepsini "iyi biliriz".
yola düşen küçük kara balık’ı ise bir başka biliriz. beline bir hançer asıp havuzdan çıkan ufaklığı… zor olacağını ondan biliriz, sıkıntılar olacağını… bazen yalnız kalınacağını… korku saçanın karşısına dikilmek gerektiğini… cüret etmeyi ondan biliriz. bu derenin sonunda engin denizler var, emek vermeye değeceğini…
bu masalı anlattığı için 29 yaşındayken öldürüp nehir kıyısına attılar behrengi’yi… derler ki ondan sonra aras türküsü semed behrengi için söylenir olmuş.
"semed gelir güle güle / döşünde bak kızıl güle / her elinde dört kitap / dönderir bizim dile"
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap