• ingilizce ismi the wind up bird chronicle olan haruki murakami kitabi... "toru okada'nın kedisi kaybolmuştur ve bu da günbegün ondan uzaklaşan karısını huzursuz etmiştir..." çok hoş anlatımıyla okunan altıyüz sayfalık bir tuğla aslında bu... kadın erkek ilişkilerinden, akıma kapılmaktan, yeri geldi mi en yüksek tepeye çikmaktan, japonya tarihinden, yeri geldi mi en derin kuyunun dibine inmekten, doğaüstü olaylardan ve yeri geldi mi de hareketsiz kalmaktan bahseden çok ilginç bir kitap...
  • "a giant, metaphysicak detective story about love, pain, war, reality and history... magnificient" demişler kitap hakkinda, lakin kim demiş o altinda yazmiyor... murakami san kendi demiş bile olabilir, ama zannetmiyorum ki bu koca* kitabi yazdiktan sonra böyle bişeye kasmış olsun...
  • 200 sayfadan oldukça fazla olan roman. haruki murakaminin kaleminin yarattığı büyülü gerçeklik sorgulanamaz bir gerçek gibi zihnimize yerleşirken; bu romanı okurken, birbiri ardına çevrilen sayfalar boyunca iç içe geçmiş onlarca hikayenin, rüyaların, tılsımların ve kehanetlerin oluşturduğu bir dünyaya bakıyorsunuz bir kuyunun dibinden. çoktandır tesadüf edemediğim edebiyatın büyüsünü bir kez daha hissettim bu kitabı okurken, bir kez daha şükrettim edebiyat denilen o engin denizin bizi kucaklayan gücüne. haruki murakami nin imkansızın şarkısı isimli kitabı da iyi bir romandı, ama sanırım zemberekkuşu nun güncesi bir başyapıt olacak anılacaktır bir on yıl sonra.
  • utanarak soyluyorum ki universiteden beri kitap secerken kriterlerimden biri 200 sayfa civarinda olmasidir. cunku biliyorum ki 200den fazla sayfa olunca boole 350'lere filan geldiimde uzun zamandir kitabi elime almadiim icin son yuz sayfasini unutuyorum. haydaaa 250den filan yine basliyorum. 250-350 arasini defalarca okuyup sonra skerler diyip kitabi birakiyorum. olmuyo.

    neyse sonunda murakami yazmissa okunur diyerek the wind up bird chronicle'i aliyorum (affiniza siinarak caponcasini yazmaya yeltenmiycem, hic annamiyorum cunku).
    bi kitap bu kadar mi etkileyici olur efendim. 500 kusura kadar elimden birakamadan geldim. icim icimi yiyor. hem bu kadar guzel japon tarihi, hem mishima kadar guzel japon felsefesi hem de palahniuk kadar surukleyici bir psikolojik gerilim. oy oy oy her istediim sey bu kitapta dedim.

    bir ihtimal burasi spoiler - dikkat dikkat

    --- spoiler ---
    iste boole akip giderken kitap nasil bi sonuca baglanicak bu yaw diye meraktan da kuduruyorum. sonra bi anda murakami kendisi olmayi birakiyo, tuhaf bi sekilde kitabi sonuclandiriyo. sanki baska biri sonunu yazmis derecesinde banal. bilmiyorum neden bende son derece hayal kirikligi yaratti. ama yine de (kitap - 10) sayfayi okumak degdi. okudugum en etkileyici kitaplardan biriydi kesinlikle
    --- spoiler ---
  • kitabin sonunu begenmeyenler icin yazari savunmak gibi olmasin ama kitap zaten onuncu sayfasindan sonra bu benim tarzim, bu kitap basladigi gibi biter. amerikanvari bir sonsuza kada mutlu yasadilar sonu beklemeyin benden diyor zaten. eger hikaye alisilageldik bir sekilde bitseydi o zaman bir hayal kirikligi olurdu benim icin.

    --- spoiler ---
    ha bu arada su hayvanligimi da belirtmeden gecmeyeyim; kitabin sonuna kadar may kasahara'yi citir citir yemesini bekledim. ama adam efendi cikti. kiza elini surmedi.
    --- spoiler ---
  • imkansizin sarkisi'yla kiyaslayamayacak olsam da murakami haruki'nin 'yalniz adam'in gercek ve gercek disi (veyahut bilincalti) arasinda gidip gelen hikayesini anlatan romani.. david lynch'in filmlerinin edebiyattaki karsiligi da denebilir biraz zorlanirsa.. gerci biraz daginik gibi.. bu daginikligi da cok karakterliliginden kaynaklaniyor kanimca..
  • doğan kitap son okumacıdan kısmış, başta beni deli etti yazım hataları. bilahare adapte olduk. lakin "sözcüğün tam anlamıyla", "uzun sözün kısası" gibi kalıplarla asla "kelime" kelamını kullanmamaya özen gösteren çevirgen, nasıl olur da ivedilik ne bileyim kayınbirader vs gibi (üstelik enişte ve kayın birader meseleleri çok yerde birbirine geçmiş, son okuma uyuma kitaba sahip çık diye höykünmedik değil içten içten) kelimeleri gönül rahatlığıyla kullanır, pek anlam veremedik. (ahaha, ne diyecekti adam -aman kadın: nihal önol-, kayınkardeş mi hahahah! ilahi dafi...)

    insana sık sık mulholland dr. okuyormuş hissi veren 700 küsur sayfa tuğla. kimse korkmasın, benim gibi okuma özürlü bi insan bile iki günde o tuğlayı kırabiliyor. kaplumbağa hızında...

    yer yer gerçekle hayal birbirine geçiyor. mor leke anahtar mı, bizzat murakami beyden açıklamalar listesi bekliyoruz:

    1-ruth yenge nerde?
    2-mavi anahtar leke mi?
    3-beyzbol sıpası, viski markaları, sigara markaları falan dikkat edelim mi?
    4-christian dior kokuları burnumuzda tütsün mü?
    5-japonyada japon marka tekel ürünü bulunmaz mı?
    6-küçük kardeşler ve tarçın çan çan çan mı?
  • insanın elinden düşüremediği, uykusuz kaldığı, işyerinde bir toplantı mı uydurup kaçsam ya da tuvalete kendimi kitleyip de devamını getirsem dediği sürükleyici, tuhaf, sembolizmin dibine varmış, insanın elinden bırakamadığı murakami tarzı roman.

    absürtlükler, birbirine karışan ve tuhaf bir şekilde paralellik gösteren olaylar sinsilesi, gözünüzün önünde beliren tiplemeler, ta içinize çekip kokusunu adeta hissedip kokladığınız parfüm ve bira kokusu, kucağınıza alıp okşadığınız kedi, kendinizi kapatıp keşke benim de bir tane olsa dediğiniz kuyu, efsunlu erotik sevişmeler, sürekli gülümseyen hoş ve ince elli tarçın, kötü bakışlı kayınbirader, derileri yüzülürken bakmak istemediğiniz japon istihbarat subayı, albayın güzel ama abartılı yazısı, kolalı elbiseleri ile kumiko, birbirine sadece tuhaflıkları ve bedenleri ile benzeyen kano kardeşler ..... okunası sevilesi murakami kitabı. hani sonunu beğenmeseniz de olur ...738 sayfanın çok çok azı tatsız.
hesabın var mı? giriş yap