• fantastik bir "olamaz öyle bişi" cümlesi

    örnek:

    -abi çinde herkes aynı anda zıplarsa 8 şiddetinde deprem olurmuş
    -öyle bi dünya yok!
    -peki abi

    (bkz: ben bugün bunu gördüm)
  • nerden hortladıysa gene hortladı bu laf bu aralar. kimle konuşsam bir "öyle bir dünya yok" muhabbetidir gidiyor, sonumuz hayrolsun.
  • günümüz kapitalist sisteminde sıkça karşımıza çıkabilecek, herhangi bir sebepten hakkını savunmaya başladığında yöneticiniz tarafından suratının ortasına çattadanak yiyebileceğin, ayrıca kurulmuş olunan tüm güzel hayallerin de ortasına sıçabilitesi olan bir cümledir.

    (bkz: yok öyle bir dünya)
  • "her sey mümkündür" karşıtı bir düşünce. gercekciler icin duvar, hayalperestler icin bulut.
  • ergen gençlik sürekli laf uydurup karizma ya da farklı olmaya çalışıyor. tdk sözlüğünde yeri olmayan bu tür sözler dilinize yapıştığında 30 kelime haznesiyle konuşan radyo dj gibi oluyorsunuz lütfen kullanmayın türkçemiz en azından katledilmesin.
  • özel sektör patronu mottosu. iyi ki bulmuşlar bu lafı valla. yoksa işkence etme haklılığını(!) başka bir şekilde kelimelere dökemeyeceklermiş.
    not: bu kalıbı duymadığım gün huzura ereceğim gündür.
  • (bkz: #71185013)
  • çalışanlarını yeterince sömüremeyen yöneticilerin kullandığı tehdit cümlesi.
    öyle bir dünya var. gördüm ben.
  • biz allah'ın yaşantısından ayrı başka bir hayata sahip değiliz.

    hakikate dayanmayan çarpık bilgilerin algı yollarımıza oluşturduğu zanlar ve onların şartlamaları sonucu oluşan yargılarla, bu dünya da bağımsızca kendimizi yaşıyor zannediyoruz. yani zannettiğimiz, hakkında tartıştığımız, fikir yürüttüğümüz bir dünya yok.

    o zaman ne var ?...

    kendi tercihlerimiz, seçme hakkımız, zevklerimiz vesaire var sanıyoruz. hayır ne tercihte bulunabiliyorsun, ne seçebiliyorsun, ne de kendine ait bir zevkin var. hepsi sadece senin önünden, elinden, dilinden geçenlerin üzerindeki '' tuttum, attım, seçtim, giydim, aldım'' zanların. olan biten gelişi güzel bir otomatiğe bağımlılık ve onlar üzerindeki çıkarımların yorumların.

    o zaman kimi tercihi, hakkı, zevki var ? ...

    - kötülük, fenalık, kaos, gasp, yıkım, tecavüz, cinayet, cinnet, depresyon...?

    tüm bunlarda nefsin başrolleri... doyumsuzca, ölçüsüzce kendine ait tercihinin, seçiminin, zevklerinin, isteklerinin olduğu iddiasının faturası ve oradan etrafa saçılan cehennem ateşi. evet tüm düzeni bozucu unsurlar henüz iddia etmenin neticesi sonucu. yani kâbus hükmünde. olan şey öyle gibi, ama tam olarak daha öyle değil. sadece geçici bir iz düşüm. geçici olmasaydı tek bir cinayetin, tecavüzün verdiği hararet bütün sahneyi, dekoru, çerçeveyi baştan aşağı yıkardı. sende bir değil bin cinayet, bin tecavüz görüyorsun, okuyorsun ama iki gün sonra yine uykuna dönüyorsun.külleniyor...

    bu ateş sen kendine varlık sundukça, varlığı kendi akli çözümlerinle ele aldıkça hadlenmeyecek, yakışı yanışı durduramayacaksın.

    tüm şahidliğimizin özeti niteliğinde:

    allah nasıl yaşıyormuş, ne yaparmış, nasıl davranırmış, nelerden hoşlanır neleri sevmez, kimi ne derecede kıskanır, nasıl alçaltır, nasıl yükseltir, hangi işi çok hızlıdır, telaşlı mı, sabırlı mı, öfkesi ne derece, azabı nasıl; hep o... bu dünya küresi, senin bilişini doyurabilecek bir miktarı sana gösteren bir o.

    bu yolda ilk önce seni sana, yani zannetiğini sende görürsün. sonra sende o'nu görürsün. zamanı gelince o'nda seni görürsün. daha sonra yalnızca o'nu görürsün.

    artık burda senlik olan durumlar yok.
    varsa yoksa tüm meseleler mevzular ona ait!

    allah:

    ''ben senin için çalışıp durmadayım, sen çalışma!''

    sana düşen o'nun yaşayışına şahid oluş ölçüsünü tutturman.

    bu akıl almaz bir ihsan değil de nedir?

    kendinden olanı bir kalıba döküp, boşaltmak ve ondan organik, biyolojik bir ayna meydana getirmek.

    ateşi nur söndürür. istanbul kadar büyük bir yangına, bir nur damlasının yansıması yeter.
    bu nur'un aynası içindedir. nur ancak bu aynadan yansır. ayna senin kalbin. kalb aynasındaki kir ve pasları tırnaklarınla kazıdıkça, yaşadığın, hayat zannettiğin ağır yük hafifler, onun asıl sahibini ile tanışırsın ve hayretlerin içerisinden yepyeni bir sen ortaya çıkar. yine sen fakat bu sefer sana ait olmayan bir senlik. o ortaya çıktığında elbette iş tamam olmaz. o nur artık sendeki benlik ateşinin kılcal damarlarına kadar sıçramış tüm yollarını tek tek, birer birer inip seni senden alacak. eski kendin sürekli sana gelip ''işte aradığımız buydu hadi onu alıp da kaçalım, bu sefer seni kimse yıkamaz'' diyecek. sen '' yok yok ben seni izlemekten yoruldum artık o'nu izleyeceğim'' dedikçe, sana hayırlı ve uğurlu seyirler dilenir.

    tüm sorun zanların insan nefsini karanlık bir odada hapsederek masaya oturtup, şakaklarına dayadığı ''ya yaşayacaksın ya ölüp gideceksin'' tehdidindedir.

    oysa anlaşmayı sen ortaya koyup '' hayır bana dayattığın hayat müsveddesine öleceğim ve gerçeği yaşamaya başlayacağım'' demen gerekiyor.

    dünya böyle bir ''var'',
    bu varda yalnız o var.
  • kafa güzelken yazılan entry'ler.
    (bkz: (#109601426))
hesabın var mı? giriş yap