hesabın var mı? giriş yap

  • bbc'nin hazirladigi horizon programinda islenmistir bu hastalik:
    http://www.bbc.co.uk/…on/malaria_prog_summary.shtml

    soyle de enteresan bir hikayesi var:

    sitma, gelmis gecmis en olumcul hastaliklardan biri. gunde cogu cocuk 3000 kisinin olumune sebep olmakta.

    bugune kadar sitma ile mucadelede bircok yol denenmis ve bunlarin bir cogu gecici olarak basarili olsa bile sonucta kesin cozume henuz ulasilmis degil.

    bundan bir asir oncesine kadar sitmaya bir parazitin sebep oldugu bilinse de bataliklardan yayilan kotu ruhlar sebebiyle bulastigina inanilmakta iken, hindistan'da sihhiye memuru olarak calisan ronald ross isimli bir amcanin 1897'de "ulan acaba bu hastaligi yayan sivrisinekler mi?" diye sormasiyla mevzu cok degisik haller almis.

    tabi kendisine inanilmamis ilk basta, "yeni icat cikarma basimiza" diyenler oldugu kadar, olaya biraz daha bilimsel yaklasip sogukkanli bir hayvan olan sivrisineklerin govdesinde mikroplarin yasayamayacagini iddia edenler olmus. basinin dikine giden bu amca, cesitli turlerde sivrisinekler toplayarak bunlari sitma mikrobu kapmis kisilerin kanlariyla beslemis. butun bu denemeler sonucunda sadece anofel sivrisineginde sitma parazitinin yasayabildigini bulmus. hatta yasamak ne kelime, bu parazitler o hayvanogluhayvanin icinde bir de uruyorlar, sonra da kotu emellerine ulasmak icin insan vucudunun icine atiyorlarmis kendilerini.

    bilimadamlarinin "biz bu sivrisinege cok kuskunuz." aciklamalari hastaligi durdurmamis tabi. fakat akillarina, "biz bu sivrilerin kokunu kazirsak, sitmayi da durdururuz." diye bir fikir gelmis.

    baslamislar sivrisineklerin kokunu nasil kurutabiliriz diye dusunmeye. buna da en cok amerikan ordusu kafa patlatiyormus nedense. kendilerini tum insanlari ozgurlestirmek (!) ve dunyaya demokrasi getirmeye (!) adamis bu toplulugun neden boylesine ulvi bir ise zaman harcadigi ilk basta anlasilmamis. fakat sonradan ortaya cikmis ki, amerikan ordusu tropikal bolgelerde yaptigi savaslarda dusmandan daha cok sitmayla mucadele etmeye calismakta ve bu hastaliga daha cok kurban vermekteymis.

    neyse efendim, sonucta amerikan ordusu bir seyler bulmus ikinci dunya savasi siralarinda yaptigi arastirmalar akabinde: dichlorodiphenyltrichloroethane.. yani ddt.

    ustelikte uretilmesi cok masrafli degilmis. hemen baslamislar bunu denemeye. bu ilac sivrisineklerin sinir sistemini altust ettiginden gayet etkili sonuclar vermis ilk basta. o siralarda yeni kurulmus olan dunya saglik orgutu hemen mujdelemis. 1990'larda sitma tamamen yok olmus olacak.

    ddt, guney amerika'da, hindistan ve sri lanka'da carpici etkilere yol acmis. hindistan'da bu ilaclamadan once 8 milyon olan hasta sayisi 50 bine kadar dusmus. tam biz bu isi kotardik denirken oyuna giren eleman butun insanlari ters koseye yatirmis: evrim.

    evrime ugrayarak donusen ve ddt'ye karsi bagisiklik kazanan iki sivrisinekten ureyen milyonlarca velet ve onlarin torunlari yine butun insanligin anasini aglatan donguye baslamislar. kendi soylarini yok olmaktan koruyan sivrisinekler, daha sonradan gelistirilen diger ilaclarin tamaminda er ya da gec benzer kivrakliklari gostererek var olmaya devam etmektelerken, bilim adamlari da kara kara dusunmektelermis.

    cunku oyle bir cozumle gelinmesi gerekliymis ki, sivrisinek bagisiklik kazanmadan tamamen ortadan kaldirilabilsin. chloroquin isimli hap denenmis, onceleri baya bir tutmus ama yine pek basarili olunamamis efendim. once kolombiya'da sonra tayland'da bu ilaca dayanikli turler uremis. hastalik yeniden cosmaya baslamis. olumler ozellikle de cocuk olumleri yine milyonlara cikmis.

    iste tam bu siralarda, kapali kapilar ardinda mao onderligindeki cin de sitmayla mucadele cabalarina baslamis. mao bati tarafindan yapilan her seyi dekadan olarak gordugu icin, "alin onunuze eski kitaplari karistirin bakalim icinde bir seyler var mi" demis. bu yonlendirme ile binlerce bitki deneyen cinliler, ikibin yillik saglik kitaplarinda bahsedilen bir yontemin basarili oldugunu gormusler. pelin otu (artemisia) bitkisinin ozunden elde edilen bir tur cay, sitmaya karsi etkili olmaktaymis.

    cinliler bunu bulmuslar ama kimseye bulduklarini soylememisler. aradan boyle bir on, on bes yil falan gecmis. olay politik tabi. dunya saglik orgutu'nun sitma komitesi uyeleri amerikan ordusu mensubu oldugu icin, cinliler de "nah size ilac" felsefesiyle agizlarini kapali tutmuslar.

    zaten ilk soylediklerinde de daha onceden soyledikleri pek cok sey fos cikti diye kimse inanmamis. fakat gel gor ki, binlerce yil onceden bulunmus sey bu boru degil.

    batili bilimadamlari bu bitkinin icigini cicigini incelemeye baslayinca, ilacin molekulunun hayli ilginc oldugunu gormusler. artemisinin adi verilen bu nanenin yapisinda kimyagerlerin endoperoksit koprusu diye adlandirdiklari bir durum varmis, yani birbirine bagli iki oksijen molekulu.

    bu molekul, kararliligi olmadigindan yani havayla temas ettigi anda kopabileceginden bundan once ilaclarda kullanilmamaktaymis. oksijen molekulleri, yapisinda bol miktarda demir bulunan sitma paraziti ile karsilasinca bomba etkisi gosterek patliyor ve parazitin olmesine neden oluyorlar. fakat sorun bu oksijen koprusunu bozulmadan vucutta dolastirabilmek. cinlilerin, bu yapidan bir ilac ettiklerini iddia etmesi batililari sasirtmis haliyle.

    cinliler, batililarin bu ilaci ticari amaclarla kullanacaklarini one surerek ilaci ve bitkisini vermemisler. batililar, cinlilere guvenmediklerinden ve yillarca kendileri aradiklari seyleri baskasi buldugu icin inanmadiklarindan hastalik yayilmaya devam etmis.

    bunun uzerine amerikan ordusu, bu pelin otunu bulmak uzere dunya capinda arastirmaya baslamis ve bitkiyi bulmuslar. peki nerede?

    burunlarinin dibinde tabi. washington dc'de bulunan potomac nehrinin kiyilarinda bu bitkiden oldukca fazla yetistigi gorulmus. hatta sonra biraz daha dikkatli bakinca, evlerin bahcelerinde, sagda solda her yerde bulunan bir bitki oldugu farkedilmis.

    hemen calismalara girisilmis tabi. ilac uretildikten sonra tayland'da yapilan deneyler basarili gecmis. fakat, sadece dogal yollardan uretilebilen bir ilacin genis miktarlarda dagitilabilmesi bu sefer isin zorlu kismini olusturmakta.

    bitkinin ekilmesinden ilac olmasina kadar gecen sure yaklasik 18 ay. evet, ilac iyilestirici etkiye sahip fakat uretimi kisitli.

    bunun uzerine amerikan biyogenetikcileri hemen arastirmalara baslamis. molekulde kararlilik yakalamak zor olmamis ama bunu suda cozulebilen fakat yine de kararliligini koruyan bir hap haline getirmek icin 277 deneme gerekmis. ozonoloscence sureci kullanildigindan ilaca oz277 adi verilmis. uretilen ilacla yapilan ilk denemeler genel olarak basarili gecmis.

    sitma parazitinin yapisi incelendiginde, insanin bagisiklik sistemi ile bu derece mucadele edebilmesinin yontemi olarak parazitin cevresini kaplayan bir protein goze carpmis. ozel yapisi sayesinde vucut tarafindan farkedilmeden faaliyetlerini surdurebilen bu parazite "bir de boyle vuralim" demis bilimadamlari. bu proteinin vucut tarafindan taninmasini ve daha basa bela olmadan alyuvarlar tarafindan yok edilmesini saglayacan bir asi gelistirilmis.

    bunun da ilk denemeleri basarili olmus. su anda gozuken bu yontemlerin ise yaradigi. politik nedenlerle 30 yil sekteye ugrayan sitma mucadelesi simdi yeniden hiz kazanmakta.

    fakat kim daha hizli olacak bilinmiyor. bu cozumlere karsi kendi savunmalarini gelistirmesi pek muhtemel parazit mi, yoksa onlar evrimini tamamlamadan onune gecmeye calisan insanlik mi..

  • torunlarına anlatacak hikayesi var artık.

    - o sıralar dünyanın en iyisi messi.

    + eee dede

    - baktım çekti adamı, gel dedim verdim messi'ye sarıyı. görsen rengi gitti çocuğun.

  • twitterda yeni hesap açıldığında oluşan yumurtalı profil fotoğrafının, twitter kuşunun yumurtladığı yeni üyeleri simgelemesi.

  • enteresan diyaloglara ve enstantanelere yol açabilir.

    bir kere 11 tane birçoğu uzman olan 30 yaş üstü doktorun bulunduğu sahada kendini mental açıdan yetersiz görüyorsun.maça başlarken takımın orta sahanın 2 yönünü de oynamaya çalışan dinamik zencisi olarak buluyorsun kendini.* sonra yapılan meslek espirilerine falan bakınca mevkin bir anda forvet arkasına doğru kayıyor. insanın özgüveni geliyor bir anda.

    adam mesela kadın doğumcuymuş maç esnasında öğrendim.gol kaçırdı arkadan mesleğinin hakkını ver. şu deliği bul artık diye tepkiler geliyor. adamın teki kilolu bi doktor amcaydı koşu yoluna pas attım , benim nabzım çok yükseliyor koşamıyorum öyle pas atma dedi bana. adam koşamıyor ama halı saha maçına gelmiş. gerçekten de hiç koşmadı. öyle sergen gibi alex gibi az koşuyor anlamında demiyorum gerçekten koşmuyor , yürüyor.

    düşen birisi olsa hemen teknik müdahaleler, basit olayı enine boyuna değerlendirmeler halı sahada görmeye alışık olmadığımız abartılı fairplay hareketleriyle maçı viran eylediler. maç baklavasınaydı kazanan takımdan 3 tanesinin trigliseridi yüksekmiş yemediler.yiyenler de lan ben şimdi bunu yerim gece rahat durmam hahahahah tarzı diyaloglara girdiler. hulen dedim çok bilmek de
    iyi değil. esnaf amcalarla yapacaksın maçı herifler kalp tansiyon şeker hepsinin kombinleyip gelmişler haberleri yok. devre arasında da sigaralarını yakıyorlar, paketi çoraplarına sıkıştırıp giriyorlar maça.

  • aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere 8’den fazla kategoriye ayrılırlar. halbuki olay bu kadar komplike değildir. insanlar sadece 2’ye ayrılırlar: iyi insanlar ve kötü insanlar.

  • galatasaray taraftarı bir kez daha bilmelidir ki:

    "mario gomez'i düşündük ama 9 milyon euro bonservis istediler, kendisi de yıllık 5 milyon euro net istedi. ben de isterim yıldız alalım ama dengeler var" - hamza hamzaoğlu

  • arabamıza zincir alırken nelere dikkat etmeliyiz;
    içinde bulunduğumuz karakış'ta arabımızda bulunması gereken en önemli şeylerden biri kar zinciridir. peki hangi tip araca nasıl kar zinciri almalıyız.
    kar zincirleri aracın ağırlığına ve kullanım alanına göre farklı özelliktedir. minibüs, kamyonet kamyon, tir ve iş makineleri için serme tip mahmuzlu ( buz kırıcılı) görsel
    tip zincirler kullanılırken 4 teker çekişli araçlar için 4×4 çelik lokmalı zincirler tercih edilir.görsel
    hafif ticari araçlar ve diğer tüm binek araçlar için kullanılan aparatlar kabaca şunlardır :
    - kar zinciri
    - kar çorabı
    - kar cırt kelepçesi.
    binek araçlar için kullanılan kar zincirleri genellikle dökme demirden yapılmış takmatik denilen çapraz lokma dizilimli zincirlerdir.
    görsel
    kar çorabı özellikle takması basit olduğu için tercih edilen bir kar aparatıdır. mantığı eskiden kullanılan lastiklerin önüne serilen çuvallar aynıdır. kumaşı karda kaymayan sert tekstil maddesidir karda etkili ve güvenilirdir. görsel
    kar cırt kelepçesi en kolay uygulanabilen aparattır. lastiğin cant aralığından geçirilerek takılır. sert plastikten ve parça zincirden oluşan modelleri vardır. lastik ölçüsü fark etmeden her araca takılabilir.
    görsel
    görsel
    kar zincirleri ve kar çorapları lastiklerin ebatlarına göre alınır lastik ebatları lastiğin üzerinde yazılıdır.görsel
    son olarak bilinmesi gereken en önemli şey bütün kar aparatları sadece karlı yolda kullanılır. karlı bölge bittikten sonra kuru asfaltta kullanılan aparatlar aracımıza ciddi zararlar verebilir.
    kar aparatları aracın çekici 2 tekerine takılır. yani aracınız önden çekişliyse ön iki lastiğe arkadan itişliyse arka iki lastiğe takılır. araç 4 çekerliyse fark etmez (ama yine genelde ön lastiklere takılır).

  • yani sen diyorsun ki "beşiktaş'ın çıkıp kaybettiği maçları, galatasaray ve fenerbahçe'nin kazandığı maçları iptal edelim. böylece rakiplerimizin hakederek kazandığı altı puanı silelim. bu durum bizim fazla deplasman maçı oynamamızdan daha az haksızlık." çok muazzam bir akıl yürütme.

  • bakın sevgili arkadaslar.
    bu ülkede bursa'nın, antalya'nın, eskişehir, konya'nın, diyarbakir'ın ve daha adını anımsamadığım birçok stadyumun ismi atatürk idi.
    toki sayesinde tamamı yenilendi ve hiçbirine ataturk ismi verilmedi.
    sebebi ise ataturk adinin unutturulma cabası.
    ayrica izmir ataturk stadyumu kaderine terkedildi, istanbul ataturk havalimani kapatildi.
    tum bunlarin hepsi ulu onderi unutturma, hafizalardan silme cabasi.
    su konjonkturde fenerbahce'nin bu karari alma cesaretini takdirle karsiliyorum.