• matematikteki garipliklerin basinda gelen banach tarski paradoksunun yaraticalarindan,
    stefan banach ile birlikte bir golf topunun sonlu sayida (dort tane yeterlidir) parcaya ayrilip tekrar birlestirildiginde gunes buyuklugunde bir sey elde edilebilecegini kanitlamislardir.
  • sıkı bir matematikçi olup, kümeler kuramı üzerinde çalışırken bir doğruluk kuramı ortaya koymuştur. lakin şöyle demiştir: "yahu ben doğruluk felan dedim ama bu, felsefeci kısmısının doğruluk dediği şey değil herhalde". ama viyana çevresi için bu, büyük nimettir.* önermelerin doğru olması için, içeriğinin "algılarımızın ötesinde bir dış dünyaya karşılık gelmesi" gibi, boş metafizik koşullara başvurma zorunluluğundan kurtulabileceklerini görmüşlerdir. görüşü o kadar tutmuştur ki, bir mantıkçı pozitivist olmayan karl popper bile "tarski okuyana kadar 'doğru' sözcüğünü kullanmaktan kaçınmıştım ama şimdi rahatlıkla kullanıyorum" demiştir. tahmin edilebileceği gibi bunların ardından tarski de "gaza gelmiş" ve "evet lan, felsefecilerin aradığı doğruluk bu, benim açıkladığımdan başka doğruluk yok" demiştir.

    iyi halt etmiştir. sayılarla cebelleşmeyeyim diye felsefeye gelip, mühendislerden fazla matematik öğrenmek zorunda kalma nedenidir.
    (bkz: hiç okunmamış ama çok referans verilmiş kitaplar)
  • gelmiş geçmiş en büyük mantıkçılardan birisi olarak kabul gören filozof.

    hakkında güzel bir derleme yapılmış ve tam şuradan bu derleme takip edilebilir: (bkz: alfred tarski kimdir?)
  • analitik felsefe geleneğinde pirlerden sayılması gereken şahıstır. wittgensteinın felsefi soruşturmalar*dönemi dilsel analiz temelli felsefenin kendini kullanımlara* ve dolayısı ile pragmatiğe* vurduğu, bir diğer kolun ise, quine'ın yanlış yorumlanması ile postmodernizme doğru zararlı yollara kendini saldığı bir dönemde, taa 1933'te ortaya koyduğu formel dillerde anlam-doğruluk açıklamasıyla, yani kısaca özetlersek; çeşitli iki dil arası** *anlamlı çevirilere dayandırdığı formel doğruluk tanımı convention t ile , halis mulis analitik dil felsefesi yapmak isteyen abiler ve ablalara bir zemin sağlamıştır. sağladığı zeminin en büyük takipçisi ise, convention t'yi ters çevirerek doğal dillerde uygulanabilir bir doğruluk-anlam teorisi ortaya koyan takipçisi ise donald davidson dır.

    ısrarla bakınız:
    (bkz: donald davidson)
    (bkz: convention t)
  • alfred tarski (1901-1983) polonyalı bir mantıkçı ve matematikçidir. öğrenimini varşova üniversitesi’nde görmüş, 1939 yılından itibaren abd’ye göç etmiştir. 1942’den ölümüne kadar berkeley’deki kaliforniya üniversitesi’nde akademik çalışmalarını sürdürmüştür. bazılarına göre tarski, aristoteles, gottlob frege ve kurt gödel ile birlikte gelmiş geçmiş en büyük dört mantıkçıdan birisi olarak kabul edilmektedir.

    1933 yılında tarski 100 sayfadan uzun lehçe bir makale yayımlar ve bu makalesinde biçimsel diller için doğruluğun matematiksel bir tanımını sunar. makale “the concept of truth in formalized languages” adıyla 1956 yılında ingilizce’ye çevrilir.

    doğruluk yüklemi bir dilin içerisinde diğer yüklemler gibi kullanılabildiğinde yalancı paradoksu gibi birtakım paradokslara yol açmaktadır. örneğin, “bu cümle doğru değildir.” cümlesi eğer doğru ise kendinin doğru olmadığını, yanlış ise kendisinin doğru olduğunu ifade etmektedir. bu tür sorunları ortadan kaldıracak biçimde tarski nesne dili (object language) ile üst dil (metalanguage) arasında bir ayrım yapar ve doğruluk yüklemini üst dilde tanımlar. doğruluk kuramının teoremleri p nesne dilinde bir önerme olmak üzere üst dilde şu önerme biçimini sağlar: “ ‘p’ doğrudur ancak ve ancak p”. bir örnek vermek gerekirse “ ‘kar beyazdır’ ancak ve ancak kar beyazdır ise”.

    tarski’nin anlambilimsel doğruluk kuramı olarak anılan bu kuramın doğruluğun uygunluk kuramını tekrar mı ettiği yoksa doğruluk terimini gereksiz kılan bir kıymetten düşürme kuramı mı olduğu tartışma konusu olmuştur. ilk bakışta karşılıklı koşulun art bileşeninin önermeyi tekrar etmesi, söz konusu önermenin gerçekliği temsil ettiği oranda doğru olacağı izlenimini doğurmaktadır. öte yandan doğruluğun bu şekilde tanımlanması, söz konusu önermenin doğruluk koşulları ile ilgili hiçbir şey söylememektedir. bu nedenle, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında gelişen gerçekçilik karşıtı pek çok kuram tarski’nin kuramından yararlanmıştır.
  • tarski'nin geleneksel doğruluk anlayışlarını eksik bulması ve bu eksikliği gidermesi üzerine:

    tarski, geleneksel doğruluk anlayışlarını eksik bulmuş ve bunun yerine kendi semantik doğruluk teorisini geliştirmiştir. tarski'ye göre, geleneksel doğruluk anlayışları, özellikle dilin içerdiği kavramsal karmaşıklıklar nedeniyle eksiklikler taşıyordu. geleneksel doğruluk anlayışları, bir ifadenin doğru olması için o ifadenin içeriğinin gerçeklikle uyuşması gerektiğini savunur. örneğin, "gökyüzü mavi" ifadesi sadece gerçek bir durumu ifade ediyorsa doğru kabul edilir. ancak, tarski'ye göre bu anlayış, dilin kendi kendini tanımlayıcı özelliklerini ele almada başarısızdır.

    tarski'nin semantik doğruluk teorisi, dilin semantiğini ve dilin doğru ifadelerinin anlamlarını analiz ederek bu eksikliği çözmeyi amaçlamıştır. ona göre, doğru bir ifadeyi açıklamak için, o ifadenin kullanıldığı dünyayı ve ifadenin anlamını dikkate almak gerekir. tarski, doğruluğun bir ifadenin içeriğiyle değil, ifadenin bir modele uymasıyla belirlendiğini savunmuştur. bir ifade, bir modele uyuyorsa doğru, uymuyorsa yanlış kabul edilir. tarski'nin semantik doğruluk teorisi, dilin kendi iç mantığını ve semantiğini daha kesin bir şekilde ele almıştır. bu yaklaşım, matematiksel mantığın gelişimine ve bilgisayar bilimindeki mantık tabanlı hesaplama modellerine büyük etki yapmıştır.
hesabın var mı? giriş yap