• pj harvey ile evlenmesinin en büyük hatası olduğunu söyleyen gazetecidir.
    adının bilinmesini istemeyen bir kaynağa göre, david ile pj aslında amca çocukları imiş. kolejde aynı sınıfta imişler ve hatta bi seferinde hademe odasında basılmışlar. millete yalan uydurmuş david 'pj'in yarasına pansuman yapıyodum' tadında. çocuklar inanmışlar ama hocalar ona yara denmediğini biliyolarmış tabi ki. fakat okulun adının kerhane'ye çıkmaması için kapatmışlar olayın üstünü.

    yıllar sonra pj ile david kemancı'nın tuvaletinde beraber kokain çekerken yakalanmış ve sınırdışı edilmişler, zaten pj'in türkiye'ye konsere çok uzun zaman gelmemesinin sebebi de bu imiş.
    magazincilerden aldığımız bi habere göre, manken ajanslarının birinde çalışmakta olan ve motor olarak bilinen bir manken, david ve pj büyük bir otelde koko partisi felan vermişler, space cake'lerin biri gitmiş biri gelmiş resmen odalarına.
    uzun lafın kısası, iyi adamdır david harvey... ayrıca hat sanatına ilgilidir. evinde hat eserleri kolleksiyonu mevcuttur.
  • neo-marxist coğrafyacı ve kuramcı. johns hopkins üniversitesinde coğrafya ve çevre mühendisliği bölümünde çalışmış ve nihayetinde emekli olmuştur. david harvey literatüre zaman-mekan sıkışması (yani time-space compression) kavramini katan; post-fordizme esnek birikim (flexible accumulation) adini veren; yapici yikim (creative destruction) kavramini sehir üzerine uygulayan; cağımızın yasayan en degerli coğrafyacılarındandır. küreselleşme, çevre, kentelme ve sosyal adalet konuları üzerinde bir tartışma david harvey'i olmazsa olmaz yapar.

    kapitalizmin kendisini daha çok kar edebileceği şekilde durmadan yeniden yıkması ve yaratmasını kabul etmesi aslında marxizmin yanı sıra schumpeterci bir tarafının olduğunu da göstermektedir. yapıcı yıkım kavramını şehirlere uygulaması; komik bir şekilde türkiye'de belediyelerin neden sadece yol ve kaldırım yaptığını ilginç bir şekilde göstermektedir.

    david harvey, yeni olarak new imperialism adında bir kitap çıkarmış ve noam chomsky gibi aktivist kişiliğini gözler önüne sürerek beni korkutmuş; ancak kendisini popüler medyadan uzak tutarak da içimi rahatlatmıştır... çünkü neomarxistler içerisinde bulunduğu konum nedeni ile popülerleşmesi, harvey'den çok neo-marxist gelenekteki düşünürlere zarar verecektir. new imperialism, yeni amerikan emperyalizmini petroldur, paradir gibi cozumlerle degil, kapitalizmin kendi sorunlarina buldugu zamansal-mekansal cozumler (temporal spatial fix) ile aciklamaktadir. rosa luzemburg, karl marx, schumpeter, giovanni arrighi gibi isimlerin teorilerini kullanarak olusturmustur bu eseri.

    türkiye gibi coğrafya denilince dağlar ve akarsular anlayan bir ülkede, sadece, postmodernliğin durumu, sosyal adalet ve şehir gibi eserleriyle bilinmektedir.
  • new york sehir universitesi (bkz: cuny) nde antropoloji bolumunde hocalik yapmaktadir, noel babaya olan benzerligiyle sasirtmaktadir ogrencilerini.
  • 2003'te bastigi new imperialism kitabindan sonra a short history of neoliberalism'i de baskiya girmistir... harvey son 5-6 senedir, amerikan emperyalizmi uzerinde yazmaktadir... harvey'in teorisi, amerikan neoliberal hegemonyasinin (ki bu 1970 sonrasinda baslar) zorla biriktirim esasi (yani 'accumulation by dispossession') uzerine dayanmis oldugudur. neoliberal sistemlerin aslinda bir ekonomik buyume saglamadigini, ama elde edilen karin zorla el koymadan, yani isci haklarindan, ozellestirmeden, tepeden inme ekonomik politika degisiklerinden, vergilerden elde edildigini soyler... neoliberalizm, bu sekilde okununca, keynesci hegemonya suresince kar ve guc kaybeden ust kesimin bir karsi devrimi olmustur... yani amerika'da reaganci yeniden dagitim esasi, turkiye'de ozal'in prensleri, silide pinochet'in subaylari, meksika'da salinas'in esi dostu vs, bir karsi devrimle orta sinif ile arasindaki gelir ucurumunu artirmayi basarmistir... yani stiglitz'in soyledigi gibi gelir ucurumu neoliberalizmin bir yan etkisi degil, aslinda bariz bir amacidir harvey'e gore...

    dahasi da var.. neoliberal ekonomiler surdurulebilir bir buyume saglayamadigi icin krizlerle yasarlar, ve bu krizlerden de bir cok finansal spekulator sinif kar yapmaktadir harvey'e gore... ancak bu krizler ne zaman durdurulamaz olmustur o zaman neoliberalizm insan-yuzu maskesini bir yana birakir ve neoconservatizme donusur... mesela bush'un bu gun izledigi program... yani gucu ekonomik temelde degil, sinirsal temelde, toprak temelinde emperyaliztik temellerde cozmeye calisir...

    simdi, burdan cikarilmasi gereken sonuc sudur: bugunku savas karsiti hareket, savas karsiti olmamali, kendisini anti-emparyalist bir muhalefet olarak tanimlamali ve neoliberalizme de karsi olmalidir... harvey'i 3 gun boyunca dinledikten sonra, kendisine, "peki neoliberalizm de kapitalizmi daha iyi gostermiyor mu, asil sorun neoliberalizmin zorla el koyma esasi midir, yoksa kapitalizmin daha sinsi bir sekilde somurmesi midir" diye sorunca da, bana "evet ama kimseyi bugun 600 yillik kapitalizme karsi orgutleyemeyiz, ancak neoliberalizme karsi orgutlemek cok daha kolaydir", yanitini vermistir... marxtan ayrildigi nokta iste tam burasidir...
  • 34 senedir bir sene haric araliksiz verdigi "kapital'i okumak" dersinde, kapital'i okurken sevgilisinden bahsedermis gibi okumasiyla, sadece bilgisiyle degil, bitmeyen hevesiyle de hayranligimi kazanmis cografyaci, dusunur.
  • batı emperyalizminin dinamiklerini son derece yalın bir dille ve tüm çıplaklığıyla ortaya koyan,bu özellikleriyle batının aydınlık yüzünü temsil eden çok değerli bir sosyal bilimci, gerçek aydın.a brief history of neoliberalismve new imperialismisimli kitaplarını okuyarak,üçüncü dünya'ya büyülü bir reçete gibi satılan küreselleşmenin asıl nedenleri ve onu yürüten dinamikler konusunda tutarlı ve rafine bir bilgi edinmek mümkündür.özellikle küreselleşme meselesinde kafaları iyiden iyiye karışmış olan postmodern solcularımızın eserlerini okumasında yarar vardır.

    edit : neoliberalism'i ve bize çağın gereği olarak sunulan küresel kapitalist ilişkileri "accumulation by dispossesion" kavramı ile dahiyane bir şekilde açıklar.
  • 35 senedir yatip kalkip* okudugu ve okuttugu kapital'i nihayet notlarini toplayarak kitaplastirma surecine girmis super kisilik. ses dosyasindan word'e aktarimi basladi bile, harvey dede de biraz editlese kitap seneye cikar gibi geliyor bana.

    gerci harvey'in her kitabi kapitalle bir diyolog halindedir ama sadece kendi ozgun okumasindan derledigi bir kapital kitabi dersini alma serefine nail olamamis nice marxism ogrencisi icin cok hayirli olacaktir.

    bu arada althusser ile cok iyi gecinemediginden kitabin adini -bir kontra atak golu adina- kapitali okumak* koyarsa sasirmam. zira verdigi dersin adi da bu*.
  • bu aksam stg'ye yasattigi depremin ardindan saglam -ve elestirel- bir yeniden okumayi hakedecek kentci/cografyaci. kendisi kautskyizmin daimi-evet, ahistorik, evet, tarihsiz- olduguna kanaat etmemiz icin saglam sebepler sunmustur. zira, kucuk dil surcmeleri olarak algilanan pek cok hata-farklilik rantini itin gotune sokmasindan tutun da, "accumulation by dispossession"a oradan, kapitalin organik kompozisyonunu aciklarken yaptigi yanlis onermelere kadar- cok da bariz ve belirgin bir ideolojik dispozitifin emareleridir. evet, bu arada kendisini dinledigimiz bes saate yakin sure icerisinde bir defa bile ideoloji dememistir, digerleri gibi demeye tovbeli gozukmektedir. metateori, kuramin kurami, kendisine gore abesle istigaldir.

    sicak sicak icki masasinda ettigi laflari not edeyim, unutulmasin diye bu entarinin konusu olmustur.(bu arada yasina gore gayet iyi icmektedir ustat.)

    birincisi, "accumulation by dispossession" oyle altinda buzagi aranacak bir okuz degildir: "ilkel birikim"i amerikali koylu ciftci-daha dogrusu united havayolu calisani- anlamiyordu, ama boyle deyince anliyorlar; sikeyim "ilkel birikim"i o vakit...(bunu yarim saat once dedi, ben de saginda oturuyordum)

    ikincisi, dusen kar oranlari yasasi diye bir halt yoktur, tamamiyla marksin hatasidir, bilakis artan karlar yasasi mevzu bahistir...

    ucuncusu, marksistler bana cok kiziyor, transformasyon problemi sacmaliktir dedigim icin; ama gercekten sacmaliktir, o bir non-problemdir, utter non-sense'dir...

    dorduncusu, luksemburg-lenin-buharin tartismasi sikimde(bu benim sozlerim degil, cidden, harvey'nindir, yani birebir olmasa da her birinde bir kez fucking demistir) bile degil, hicbir halta yaramaz bugun...

    besincisi, sol yetmislerde herseyi her yerde bok etmis, devlet devlet diye beyin sikmis, amerika'da, ingiltere'de, ispanya'da sicip batirmistir (tamam buradaki kufrun dozunu abartmis olabilirim, kullandigi kelime konusmasinda horrendous idi, icki masasinda fuckingli bir sey idi); yetmislerde yazilan her sey sacmalik, vakit kaybi, laf-i guzaftir...(diyebilirsiniz ki, e o zaman sormadin mi sen on seneni niye limits'i yazmaya harcadin? sormadim, soramadim, beynimi zikeyim, agzim acik kalmisti)

    altincisi, ve hatirlayabildigim kadariyla sonuncusunda, teori dedigimiz sey anlamaya yarar, bize anlamada ne kadar hizmet ederse o kadar iyi teoridir, zirvasini sarfetmistir. (sormalisiniz stg'ye, lan onbirinci tez demedin mi, ulan castells de bu islerin basinda senin dediginin aynini demedi mi, teori anca anlamanin aracidir demedi mi, sonra bu haltlari yemedi mi? sormadim, soramadim, agzim hala acikti...)

    ve vonnegut'un dedigi gibi, boyle devam eder...disari sigara icmeye ciktigim sirada marksistlerin ne kadar guduk ve garabet olduklarindan bahsediyordu. ben sustum, sustum, sonra da sonsuza kadar bir daha susmamaya karar verdim. ondokuzuncu yuzyilda bu is nasil neo-hegelcilerin kiyasiya, kafa goz yara yara elestirisinden baslamissa, bugun de neo-marksistlere girismekten baslamalidir diye dusundum...

    velhasil-i kelam, harvey ustadimiz damardan pozitivist olarak baslayip, damardan ekonomist marksist ve sonrasinda onsekizinci brumerci olarak surdurdugu entellektuel kariyerini bir 'yer'de, garip bir 'yer'de bitirmeye karar vermistir. lakin, oyle bir yerdir ki bu, ne lefebvre'e benzer, ne marks'a, ne castells'e, ne kulturculuge, ne race-class-gender'ciliga...

    tum bu yasananlardan sonra, stg epistemik atini colde batan gunese dogru surer, agzinda bir malboro, dilinde bir ahmet kaya/hasan huseyin turkusu....

    öyle bir yerdeyim ki
    ne karanfil ne kurbaga
    öyle bir yerdeyim ki
    bir yanim mavi yosun
    dalgalanir sularda

    dostum dostum güzel dostum
    bu ne beter çizgidir bu
    bu ne çildirtan denge
    yaprak döker bir yanimiz
    bir yanimiz bahar bahçe

    preemptive edit: evet teori fetisistiyim, evet, kuram ve gerceklik arasinda kurdugum iliski kurama dogru yatmis; cunku biri oburunden kopuk degildir, idealar duzlemi denilen sey-hah bununla da dalga gectiydi harvey hoca- gerceklikten kopuk fikriyatta yasayan degildir. ikisinin arasinda gerceklige yatik degil, cift yonlu bir iletisim var, o yuzden onbirinci tez vardir, o yuzden kendime marksist diyorum, komunist diyorum; yoksa dertlenmeye ne hacet, nasil olsa bir cesit sinif savasi hep olacak, hangi surette cereyan ettiginin onemi yok, anglosakson ampirik guduklugu bizi bu yonde hep koruyacak, gercegin yalnizca gerceklikte oldugunu ogutleyecek, gozumuzu bulutlardan asagilara yoneltecek, insanin yalniz ve yalniz dusunen bir makine oldugunu kanitlayacak.
  • arada sirada icki sofrasinda cosmasi ve agizlari acikta birakmasiyla unlu marksist cografyaci super kahraman*.

    marx'in inceledigi "so-called primitive accumulation" kavramini kullanmayip yerine "accumulation by dispossession" kavramini onermesinin sebebini kapitali okudugu dersinde su sekilde izah etmisti: marx kapitalin ilk cildinin sonunda "so-called primitive accumulation" kavramini incelerken aklinda sermaye duzenini mumkun kilan seyin burjuva ekonomistlerin iddia ettigi gibi tuketimden kisilan ve biriktirilen sermaye olmadigini, bunun ozelikle kolonilesme sureciyle halklarin geleneksel olarak ellerinde bulundurduklari zenginlige el konulmasiyla gerceklestigini anlatmak ister. yani kapitalizmi mumkun kilan ilk birikim zorla el koyma esasina dayalidir marx'a gore. simdi buraya kadar fikir ayriligi yok harvey dedeyle marx dayi arasinda. lakin bu zorla ilk el koyma marx'in analizlerinde yerini sermaye dolasimi, emegin degis tokus kurallari icerisinde somurulmesi gibi ekonomi kanunlari ici bir birikime birakiyor, yani zorla el koyma gibi yasadisi bir haydutluktan bahsedilmiyor. marx'in sureci bu sekilde analiz etmesinin sebebi ise tamamen kapitalin yazilis amacindan kaynaklaniyor: ekonomi politigin kendi kanunlari icerisinden bir elestirisi. yani marxin kapitaldeki derdi hersey burjuva ekonomistlerinin hayalini kurdugu gibi kapitalist ekonomi kanunlari icerisinde islese dahi kapitalizmin bu kurallar dahilinde bile ne kadar insanlik disi bir somuru sistemi oldugunu gostermek. bu caba her saniye devam eden zorla el koyma surecini goz ardi etmesine sebeb oluyor marx dayinin.

    harvey bu noktada "accumulation by dispossession" kavramiyla buna mudahale ediyor. bu surec marx'in ima ettigi gibi "yasandi bitti saygisizca" tadi gecmiste kalmis bir sey degildir, kapitalizme ickin surekli kendini yeniden ureten bir surectir demeye getiriyor harvey dede. bu noktadan hareketle de basliyor neoliberallesmenin market ici veya disi pratiklerle nasil surekli olarak zorla zorbaca el koyma esasina dayandigini gostermeye. burda one cikan baslica dort surec de ozellestirme, finanslastirma, devlet teroru ve kriz yonetimi olarak inceleniyor.

    bazen iki kelam etmek icin ne kadar laf dolastiriyorum hey rabbim. yani demem odur ki kanimca harvey'in "accumulation by dispossession" kavrami marx'in inceledigi "so-called primitive accumulation" surecinden farkli ve gunumuze dair daha cok derdimize tekabul eden bir kavramdir.

    bu, kavrami altinda buzagi aranacak bir okuz mertebesine eristirir mi, onu da cumle alem toplanip ictigimiz bir sofrada tartisalim.
  • asagidaki linkte yeni emperyalizm kitabi uzerine 55 dakikalik bir roportaji izlenebilir.

    harvey dede burda ingiltereden amerikaya gocusunden, marksist teoriyle ilk tanisikligina, amerikan emperyalizminde neyin yeni oldugundan, bunun neoliberal duzen ile baglantisina kadar bir cok seye aciklik getiriyor.

    bir hayli ogrenilesi.

    http://video.google.com/…so=0&type=search&plindex=0
hesabın var mı? giriş yap