hesabın var mı? giriş yap

  • bir gün tüm hırsız ve namussuz akp'lilerin yapacağı eylemi şimdiden yapmasıdır.

    akıllılık etmiş.

    biz de arkalarından kendileri gibi şunu diyeceğiz: ''akıllı olanlar gitti! akılsızlar burada kaldı!''

  • annemle babam bosandiktan sonra annemle, ust katinda ev sahibinin oturdugu kucuk bir bahce kati eve tasinmistik. eski ama derli toplu bir evdi. ev sahiplerimiz hamdi amca ve canan teyze (ki sonradan adinin aslinda iffet olduğunu ama hamdi amcanin ona canan dedigini ve zamanla da oyle kaldığını ogrenmistik) uzun yillar almanyada yasamis oradan emekli olmus medeni seviyeli kendi hallerinde insanlardi. biz tasindigimizda orta yasin uzerindelerdi derken uzunca yillardan sonra hamdi amcaya alzhimer teshisi kondu ve onun durumunun zorlasmaya basladigi ilerleyen yillarda da canan teyze bagirsak kanserine yakalandi. tedavi ve ameliyat sureclerinde kizlari melek abla uzunca süre onlarla kaldi. cunku hem bagirsak ameliyati sonrasi cok zordu, hem de hamdi amcayi kontrol edebilmek guclesiyodu. kac kez kimseye farkettirmeden evden cikip giderken gorup döndürdüm yoldan sayisini hatirlamiyorum. canan teyzenin de ameliyat sonrasi pek beklendigi gibi olmadi... bigun evde uyuklarken ust kattan melek ablanin cigliklari geldi firladim ciktim yukari canan teyze kendinden gecmis gozlerini acmiyor boylu yapili da kadindi melek ablanin gucu yetmedi ben kucakladim canan teyzeyi. karninda bagirsaklarinin gorundugu kocaman bir pencere vardi. hic unutmam o kareyi. neyse biz melek ablayla canan teyzeyi torununun arabasina koyarken hamdi amca da kapi onune kadar gelmisti cok ilgili diil olan bitenle haliyle. melek abla canan teyzenin yanina binerken bana bakti hamdi amca yalniz kalamazdı. konusmadan anlastik bi an. dedim ben ilgilenirim. onlar gittikten sonra hamdi amcayla evin kapisinda başbasa kaldik hem cekindigim ne yapacagimi pek bilemedigim hem de kontrolu daha rahat olur diye kapinin tam onune sandalye cekip yola donuk oturttum onu ben de duvarin kenarina yaslandim. ıcimden de artik canan teyze icin pek de yolunda gitmeyecek isler diye dusunurken, basindan beri herseyden bi haber duran hamdi amca buz mavisi gozleriyle bakip aglamakli bi sekilde "o benim herseyim o benim gencligim o benim gecmisim allahim onu benden alma diye" aglamaya basladi. o ana kadar hicbisi hatırlamadan bombos bakan adamcağız herseyi bir saniye icinde hatirladi ve ne olduğunu anlayamadan kocaman bi acinin icinde buldu kendini. ben de sadece yasli bir amca bedenine goz kulak olacakken tarifsiz bir acıyla yanan bir eşi teselli edebilme yuku altinda ezildim un ufak oldum. elimden de dilimden de birsey gelmedi. canan teyze de hastaneden eve bir daha donemedi... yaklasik bir yil sonra hamdi amca da gitti cananınin yanina.

    bu ani benim, baslarda burnumun diregini sizlatsa da, simdi "gercek sevgiyi tadabilmiş sansli insanlar da gecti bu dünyadan" diye içimi ısıtıyor hatirladikca.
    hamdi kadar sevmek canan kadar sevilmek düssün hepimizin payina.

  • bazı tatlıların kaşıkla yendiğini sanan varoşlar da varmış. hiçbir şey kaşıkla yenmez, sadece köylüler eve kaşık sokar.

    creme bruleemi az önce tribüşonla yedim.

  • plastik şişe doğada 5000 yıl sonra yok oluyormuş. 1.si kim o kadar bekledi de gördü amk, sallamayin. 2.si dün attım, sabah yoktu.

  • vay be, birkaç sene öncesine kadar hürriyet takip ettiğim başlıca haber siteleri arasında geliyordu. şu an bakınca bu köklü gazetenin bile aciz bir hale geldiğini üzüntüyle görüp kapattım haberi.

    yazık.

  • baktı ki tepkiler çığ gibi büyüyor, geri adım atmıştır.
    açıkçası "bu kardeşiniz" diye başlayan hiçbir siyasetçinin sözüne inanasım gelmiyor artık.

  • ege (5 yaş) anneannesinin evinin bahçesine tohum ekiyor.

    anneanne: al bakalım ege, bu mısırları toprağa yerleştir, büyüyünce ben ektim dersin.
    ege: vay canına hayatımda ilk defa bir şey ekiyorum!
    anneanne: afferin sana çok güzel ektin, şimdi de şu karpuz çekirdeklerini ek bakalım.
    ege: vay canına, hayatımda ilk defa ikinci bir şey ektim!

  • maalesef henüz turkçeye kazandırılmamış bir tanım. benim çevirimle "aşırı duyarlı insan". (ing. kısaltılmışı hsp)

    hsp'ler en basit tanımıyla "sinir sistemleri aşırı duyarlı olan kişiler"dir. yani, ortalama bir insanınkinden daha duyarlı 5 duyuya sahip olan kişiler demek daha uygun. yapılan araştırmalardan elde edilen bulgulara göre bu durumun toplumun %15-20'sinde varolduğu tahmin ediliyor.

    hsp'leri size anlatabilmek için size iki temel bilgiyi burada hatırlatmak istiyorum:

    1- hsp olsun ya da olmasın, herkesin kendini en iyi hissettiği hal, kişinin ne çok sıkıldığı ne de çok uyarıldığı o aradaki denge halidir.
    2- aynı durum ve eşit miktarda uyarımlar karşısında her insanın sinir sistemi farklı ölçüde uyarılır.

    bu iki temel bilgiyi hsp tanımıyla birleştirirsek ortaya şöyle bir tablo çıkar: hsp'ler belirli bir durum veya uyarım karşısında ortalama insandan daha fazla uyarılırlar.

    yani, bir ambülans sesinden hiç rahatsız olmayan bir insanın hsp olan ikizi aynı ses yüzünden krize girebilir.
    hsp'lerin yaptıkları, söyledikleri, "hissettikleri" bazı şeyler bize biraz abartılı gelebilir ama "normal"den biraz daha fazla/farklı oldukları için de hemencecik "tepkisel, dramatik, çocukça, ana kuzusu, nevrotik vs." gibi terimleri alınlarına yapıştırmamakta fayda vardır imho.