hesabın var mı? giriş yap

  • trt'de canlı yayınlanan bir karşıyaka basketbol maçında karşıyakalı bir taraftar üzerinde "teşekkürler trt" gibi bir şey yazan pankart açar. trt kameramanı aşkla bu pankarta zoom yapınca taraftar hemen pankartın arkasını çevirir. bu tarafta "i*ne göztepe" yazmaktadır.

  • görsel

    son 6 ayda 150kw altinda kalmayı başarmış ve 2 çocuklu biri olarak bizim kullanımımız şöyle;

    tüm ampuller led ve genelde holdeki iki ampul sürekli yanar
    kombi hava 10 derece ve altında iken çalışır.
    evdeki beyaz eşya genelde en az a sınıfı ve kullanımına pek dikkat edilmez
    klima yok
    masaüstü oyun bilgisayarı yok (bu cihazlar ciddi elektrik harcıyor)
    ütü haftada bir o da 3-5 gömlek
    çamaşır makinesi kurutmalı ve haftada en az iki kere çalışır.
    elektrik süpürgesi kullanmıyoruz, robot ve şarjlı dyson ile idare ediyoruz
    led tv 1 adet ve genelde günde 4 saat açık olur

    son ay 147kw ile sınırda kalmışız bakalım bu ay ne çıkacak bahtımıza.

  • benim bir kedim var. öyle kaprisli ev kedilerinden değildir. sizi görür görmez yere atar kendini, açar karnını ve bekler. ister ki sevilsin, okşansın.
    bazı günler bakar ki gelip onu yerde seven yok, kalkar oturduğum koltuğa gelir. önce boynumun arkasına burnunu sürter, saçlarımı koklar ve hoppp diye kucağıma atlar. çok da güzel mırlar, açar motoru tor tor tor...
    severim ben de kedimi, o kadar zahmet etmiş, ayıp olmasın derim. ama o sırada başka bir odaya gitmek isterim. karnım açtır mutfağa gitmek isterim, hava sıcaktır duş almak için banyoya gitmek isterim. isterim de isterim!
    peki kediyi o mutlu, huzurlu ortamdan çıkarmak onu üzmeyecek mi derim içimden. daralırım, kalbim sıkışır.
    düşünürüm ve sonra yavaş yavaş sevginin şiddetini arttırırım. dokunulmasını sevmediği yerlerine dokunur, koltuktaki yerini daraltırım.
    önce bir afallar, sonra bana kızar, bazen pati atar hatta dişlerini de kullanıp şiddetin dozunu kaçırır ve bir hışımla kucağımdan atlatıp kaçar.
    "gitme" derim ama gider.
    ilişkileri bu tek kelimelik cümle ile bitiririm ve benim bitirdiğimi kimse anlamaz. bana kızan olmaz.
    bu yöntemi ben keşfetmedim, bir zamanlar keşfedenin kedisiydim.

  • 2007 senesinde portal ortaya çıktıktan kısa süre sonra, "the cake is a lie" sözü internette hızla yayılmaya başladı. "gerçekleşmesi imkansız bir söz uğruna kandırılıyorsun" anlamında bir çok sosyal ağda kullanılmaya başladıktan kısa süre sonra, bir çok parodisi üretildi ve urbandictionary.com'da dönemin en çok referans verilen alıntılarından haline geldi. söz popülerlik anlamında tavan yaptığı sırada, kullanan insanların bir çoğunun portaldan haberi dahi yoktu.

    örnek kullanım:

    - annem eğer bu hafta tüm ev işini ben yaparsam haftasonu sizinle tatile gelmeme izin vereceğini söyledi!
    + the cake is a lie...
    - :/

    --- ağır portal spoiler ---

    portal adlı oyunda, bütün olayların gerçekleştiği fasiliteyi kontrol eden yapay zeka glados tarafından bir motivasyon aracı olarak devamlı "test sonrasında pasta olacağı" vaadi kullanılmaktadır. fakat oyunun ortalarına doğru, kendi bağlamı içerisinde "pasta yalandan ibaret" şeklinde çevrilebilecek olan "the cake is a lie" sözü, önceden orada bulunmuş bir denek tarafından duvarlara yazılmış olarak görülmeye başlar. gerçekten de, oyunun (kurgu bakımından) ilk bölümü sonlandığında, tüm olayların yalandan ibaret olduğu ve ana karakterin kaçış yolu bulmaması halinde yanarak öleceği ortaya çıkacaktır.

    edit: gerçi bir detay var ama onu bu entry'nin anlam bütünlüğü için özellikle atlıyorum.

    --- spoiler ---

  • domino's pizza'dan 2 tane classic pizza(sadece mozerella peynirli) söylenir ve sipariş notu kısmına "abi hayrına bir kaç parça sucuk da koyar mısınız, öğrenciyiz, saolun:) " yazılır.. ve sonuç 2 tane sucuklu-peynirli pizza.

  • başlığı görünce;
    -sobanın aşırı ısıtmasıyla odanın kapısını açmak, akabinde balkanlardan gelip bizim hole yerleşmiş olan soğuk hava dalgasını anında hissedip kapıyı 10 saniye sonra kapatmak.
    - yemeklerin sobanın üstünde pişirilmesiyle odanın yemek kokması.
    - her daim sıcak su olduğundan sürekli çay içmek.
    - sobaya odun almak için dışarıya çıkmak ve çıkarken üşenildiği için üste birşey alınmadığından kıçın donması.
    - sobanın fırınına bütün patates atmak ve bu patatesleri pekmeze sürerek yemek.
    - yeni gelen misafirleri hemen sobanın yanına bir minder atıp oraya oturtmak
    - sürekli sobanın altında uyuklayan miskin kediyi rahatsız etmek.
    - saba tüttüğü zaman odanın içerisinin dumanla dolması,dumanın gitmesi için kapıyı açmak fakat içeriye soğuk geldiği için kapıyı kapatıp dumanla bereber oturmak ardından gözlerin yanmasıyla tekrar kapıyı açmak.
    - küçük olduğunuz için sizin sobalı odada yatmanıza izin verilmesi ve sabah sobayı yakmaya gelen babanın gürültüsüyle uyanmak.
    gibi çocukluğuna dair güzel anılar aklına gelen çocuktur.

  • size m.ö. 3. yüzyılda gerçekleşen ve pek bilinmeyen bir tarihi olay olan "eratosthenes'in dünya'nın çapını ölçmesi" olayını anlatayım.

    eratosthenes, m.ö. 276-194 yılları arasında yaşamış olan antik yunan bilgini ve kütüphaneci olarak bilinir. aynı zamanda coğrafyacı, matematikçi ve astronomdu. o dönemde, insanlar dünya'nın şekli hakkında farklı görüşlere sahipti ve çoğu insan düz olduğuna inanıyordu. ancak eratosthenes, dünya'nın yuvarlak olduğuna inanan bir grup bilim insanından biriydi ve bu teoriyi kanıtlamak için oldukça ilginç bir yöntem buldu.

    m.ö. 240 yılında, eratosthenes, günün en yüksek noktasında güneş ışınlarının bir kuyunun dibine tam olarak düştüğü ve bu sayede kuyunun diplerindeki suyun aydınlatıldığı siena (bugünkü aswan, mısır) şehrindeki bir gözlem yapmıştı. bu olay, sadece güneş'in tepede olduğu zaman gerçekleşiyordu ve eratosthenes bunun, dünya'nın yuvarlak olduğuna dair bir kanıt olduğunu düşündü.

    eratosthenes, bu gözlemi kullanarak dünya'nın çapını hesaplamak için şu yöntemi izledi: o dönemde, siena ve iskenderiye arasındaki mesafe yaklaşık 5.000 stadyum (yaklaşık 800 km) olarak biliniyordu. eratosthenes, iskenderiye'de de günün en yüksek noktasında yapılan gözlemlerle, güneş ışınlarının açısını ölçtü ve yaklaşık 7.2 derece buldu.

    eratosthenes, bu açı ve iki şehir arasındaki mesafeyi kullanarak basit bir orantı kurdu ve dünya'nın çevresini hesaplamak için şu formülü uyguladı:

    çevre = (360 derece / 7.2 derece) x 5.000 stadyum

    bu hesaplamalar sonucunda, eratosthenes dünya'nın çevresini yaklaşık olarak 39.375 kilometre olarak buldu. bu değer, bugünkü bilinen değer olan 40.075 kilometreye oldukça yakındır.

    eratosthenes'in dünya'nın çapını ölçmesi olayı, tarih boyunca önemli bir başarı olarak kabul edilir. bu keşif, antik çağda bilim ve matematiğin ne kadar ileri düzeyde olduğunu gösteren ve bugünkü bilimsel yöntemlerin temelini atan bir örnek olarak kabul edilir. eratosthenes, bu hesaplamaları kullanarak hem dünya'nın yuvarlak olduğunu hem de çevresinin yaklaşık değerini doğrulamıştır.

    ancak bu olay, tarihin tozlu sayfalarında kalmış ve genellikle göz ardı edilmiştir. eratosthenes'in bu başarısı, insanların antik çağda elde ettiği bilimsel ve matematiksel başarıları anlamalarına yardımcı olabilir. özellikle dikkate değer olan şey, eratosthenes'in sınırlı araçlar ve teknolojiyle bu kadar doğru bir tahmin yapabilmesidir.

    eratosthenes'in dünya'nın çapını ölçmesi, antik bilim tarihinin şaşırtıcı ve pek bilinmeyen bir olayıdır. bu olay, bilimin tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir ve günümüzde dahi bilimsel yöntemlerin temelini atmıştır.

  • ekmek almaya ekmekle gidilmeyeceği için, ve bu durum bir çocuğu öldürmeyi haklı çıkaramayacağı için salak salak tezlerle savunulamayacak saçmalık..

  • gelir uzmanı olarak cevaplıyorum, bir kuyumcu dahi bir memur kadar vergi ödemiyor. esnafla konuştuğumda ödediği bağ-kuru bile vergiden sayıyor. bir sürü vergi ödediğini iddia ediyor. ancak yılda toplam 1500 tl'yi geçmiyor verdiği vergi. benim bir memur olarak yılda yaklaşık 10.000 tl civarı, beyaz yakalı eşimin de yaklaşık 15.000 tl civarı vergi verdiğini duyunca şok geçiriyorlar. siz vergi mi veriyorsunuz? diye soran bile var. adam sıfır matrah gösteriyor, 50 tl'lik damga vergisi veriyor diye vergi verdiğini falan zannediyor. sonra da bize gelip senin maaşını ben veriyorum diyor. ancak görünen o ki benim maaşımı diğer memur arkadaşlar veriyor gibi.

    edit: aldığım mesajlar ve yazılanlar sonucu ulaştığım sonuç şu ki esnaf ciddi ciddi vergi verdiğini zannediyor arkadaşlar. olay da şu kaynakta kesilen vergiler. şimdi kaynakta kesilen vergiye yapılacak pek bir şey yok. adam işçi çalıştırıyor. o işçinin devlete ödemesi gereken vergiyi sorumlu olarak kendisi veriyor diye onu vergi verdim zannediyor. ya da adam yüzde 18 kdv kesiyor. aldığı o kdv'yi devlete ödemek üzere alıyor. sonra gidiyor devlete ödüyor diyor ki ben vergi verdim. kardeş sen zaten o parayı tüketiciden aldın. millet araba falan diyor da ya arkadaşlar size yemin ediyorum sturbucks'da 10 liraya kahve içip hiç üşenmeyip onun fişini saklayıp 1 lira dahi etmeyen kdv'yi düşen var.