hesabın var mı? giriş yap

  • verdiğiniz an ağzını beş karış açık bırakması gereken hediyedir. örnek vermek gerekirse;

    radyo programlarını kayıt edecek bir düzenek kurun. kız arkadaşınız ile beraber dinlediğiniz veya onun çok sevdiği şarkıları listeleyin. burası için kolay kısmı.

    oturun radyo başına geceden. istek çalan radyoları bulun. yerel radyolardan başlayın, ulaşması daha kolay olur. mehmet'ten zeynep'e diye isteyin ve kaydedin. farklı programcılar sizin hediyenizi anons etsin her şarkı başında. doldurun böyle bir cd.

    gerçi bunu en güzel kaset ile yapardınız. onla daha kolay oluyor. olmadı evde kayıt yapan teyp varsa kaset ile yapın kaseti cd'ye çevirtmek 5 lira.

    bonus: buda yapılabilecek bir süpriz. kız arkadaşınız eve film izlemeye gelecek olsun. önce filmi indirin. sonra divxplanetten altyazısını indirin. altyazı dosyasını notepat ile açın. karşınızda konuşmaları göreceksiniz. filmin en uygun olan diyalog sahnesine hayal gücünüzüde kullanarak ona olan sevginizi yazın. al pacino karşısındaki oyuncuya mehmet'in zeynep'i ne kadar sevdiğini falan söylesin.

    muhtemelen o film yarıda kalır.

  • ben de ezansız bir ülkede yaşamak istiyorum. her istediğimiz gerçekleşmiyor ama.

    tanım: çöl bedevilerinin taleplerinden birisi. yallah arabistan'a. burası türk yurdu, arap çölü değil.

  • 12 kizgin adam sizi de dikkatsiz, mahkemeyi dikkatle izlememis bir juri uyesi rolune koyuyor. mahkeme hakkinda hicbirsey bilmediginiz icin juri odasinda etkili olan isimlerin etkisi altinda kalip siz de karar veriyorsunuz, ya da, "hadi bir karar versinler de film bitsin" gibi bir tutum icerisine giriyorsunuz, ki bu iki tutum da icerideki juri uyelerinin tutumudur... film sonunda juri kararini veriyor, herkes evine dagiliyor; siz de gonul rahatligi icerisinde ayriliyorsunuz ekran basindan mutlu mutlu, ama hala bilmiyorsunuz cocuk gercekten de suclu mu degil mi diye... iste seyirciyi bu juri koltuguna koyabilmesi ve sizin uzerinizde bu sosyal psikoloji deneyini yapabilmesi bu filmin en onemli ozelligidir bence...

  • dur bakalım çomarlarin belediyelerden, belediyelerden beslenen vakıflardan derneklerden gelen mamaları kesilince görücem ben sizi

    edit: 23 haziran seçimi de kaybedilince mamalar gerçekten kesilmiş sanırım :) başlığı açan yazar kaçmış

  • bir süredir detaylı bir inceleme yazayım istiyordum, anca vakit bulabildim. aşağıdaki yazı yer yer oynanış hakkında spoiler içerecektir, hikaye hakkında spoiler yoktur.

    öncelikle, serinin bütün oyunlarını ortalama ikişer üçer defa dönem dönem oynamış birisiyim. her ac oyunun artı ve eksi yönleri mutlaka vardır, ben de kendimce ac mirage'da gözlemlediklerimi paylaşacağım.

    oyunu hem hikaye hem haritadaki tüm görev ve kontratlar, her bölge 100% olacak sekilde bitirdim. toplam oynadığım saat 24, çok kısa.

    oyun cıkmadan yaklasık 1 ay once ac valhalla'yı tekrar oynayıp bitirmiş soyle bir hafıza tazelemistim. genel olarak ac valhalla için fanların tepkisi, oyunun bir suikastçilik oyunundan neredeyse cıkıp ismiyle alakasız bir açık dünya oyununa dönüşmesi olmuştu. açıkçası her ne kadar eksikleri de olsa, benim için origins, odyssey ve valhalla çok güzel vakit geçirdiğim, hikayesini heyecanla takip ettiğim oyunlardı.

    mirage'a dönüp bakıyorum şimdi, dümdüz bir oyun oynamışım. son 3 oyunda eklenen bir çok mekanik kaldırılmış, köklere dönüyoruz, parkur ekliyoruz diyerek oyundaki çeşitlilik iyice azaltılmış. kimsenin oyundaki fazlalıklardan, ekstra etkinliklerden şikayeti yoktu aslında, şikayet edilen şey bu etkinliklere fazla odaklanıp suikastçilik temasından uzaklaşmış olmaktı.

    önceki üç oyunda kıtalar, adalar, ülkeler, bölgelere ayrılmıştı harita ve görevler, bu oyunda ise tek bir tane bağdat şehri ve bunun mahalleleri var. haritayı ilk açtığımda kendi kendime 'başka bölgeler de vardır ya, ilerde açılır' demiştim halbuki.

    silahlara ve zırhlara değinmek istiyorum mesela. ac origins'deki o bol çeşitli silah mekaniklerini bu kadar köreltmeleri hayret edilesi gerçekten. oyunda toplam 6-7 kılıç var o kadar, hiç o gear chestleri açasım gelmedi oynarken, ne çıkacağı belli çünkü içinden. bir de son 3 oyunda bir tane event npc'si vardı, reda isminde, kontrat yapıp bu arkadastan haftalık havalı eşyalar satın alırdık, bu da yok bu oyunda.

    görevlere gelecek olursak, o kadar tekdüze ki yani... su korunaklı korumalı yere git, sunu öldür, sunu cal. göreve baslamadan ne yapacağımı ezbere bilmek benim hoşuma gitmiyor.

    order of the ancients sistemi epey bir değişmiş, eskisi gibi ufak ufak ipucları bulup, alt rankdaki kişileri öldürüp baştaki kişiyi ortaya cıkartma hala bir nebze var, ama görev haritamsısını gören tüm arkadaşlar bana hak verecektir. bir de önceki oyunlarda order'in başındakiler gerçekten mevki sahibi, tepesindeki kişi ise genelde oha dedirtecek kadar yüksek mevkide biri oluyordu. bu oyunda ise daha çok bağdat şehrinin mahallelerine çöken, buralarda sorunlar oluşturan minik mafyaları çökertiyor gibi hissettim.

    çok fazla gereksiz yeni görev tipleri eklenmiş. mesela nadir kitap toplama, ödül olarak çok basit şeyler veriyor. keza engima denilen ipuclarından hazine bulmaca, kıyafet boyası veriyor. yani sapsarı altın renkte haritamda gösteriyorsan bunları ödülleri de cezbedici olmalıydı.

    hikayenin önceki hikayelerle bağlantısı yahut heyecan verici, ac lore'u ile alakalı, en ufak alakası yok, senaristler çok kötü bir iş yapmışlar.

    skiller yani yetenekler inanılmaz sadeleşmiş ac valhalla'ya kıyasla. bu daha mı doğru daha mı yanlış olmuş takdir sizlerin. ben çok daha detaylı bir skill tree'yi tercih ederdim.

    token sistemi eklenmiş, buna benzer bir olay onceki oyunlarda da vardı. özetle tüccarlar, paralı askerler, müzisyenler ve alimlerden olusan npc'leri, kendi classlarına has tokenler ile bir yerlere sızmak için, bazı sandıkları açmak için yahut bazen de rüşvet vermek ve dikkat dağıtmak için kullanabiliyorsunuz. buraya kadar çok güzel geliyor kulağa, ama oyunu bitirdiğimde bir sürü fazla tokenim vardı ve ben bu npc'leri belki 1 kere falan kullandım görevleri yaparken. öyle süs gibi duruyorlar haritada bence.

    güzel yanları yok mu? elbette var, birazda onlardan bahsedip yazımı bitireyim:

    bağdat çok güzel tasvir edilmiş. her yerde bir canlılık var. çöl ortamı ve sapsarı renkler bi süre sonra sıkıcı hale gelmeye başlıyor, fakat çevre tasarım olsun, sesler, arapça dialgolar, npc'ler olsun ben başarılı buldum.
    yeni eklenen tool sistemi çok hoşuma gitti, suikastler, sızmalar için çeşitlilik veriyor bizlere.
    bağdat ve o dönem hakkında gerçek bilgiler veren historical site alanları var. onlar da hoşuma gitti, keyifle okudum.

    velhasıl, oynanır mı, oynanır elbette. fakat beklentiyi yüksek tutmamakta fayda var.

  • dünyaya ders verecekmiş. türkçe dersi mi?

    lafa gel: ''o kadar yabancıya inat, tüm dünyaya ders verirdim.''

    başka bir ülkede bu lafı söyleyen adamlara klinik tedavi tavsiye ediyorlar dostum.

  • video

    'türkiye'nin maldivleri' salda gölü, millet bahçesi inşaatı sürerken renk değiştirmiş..

    siyasal islam kanserdir, salda gölü'nün şu hali de bunun ispatıdır. ülkeyi mahvettiniz allahın yobazları.

    edit: inanmayanlar olmuş. kaynak

  • sürekli farklı şekillerde karşınıza çıkan yalnızlık. hemen hemen her detayda gizlidir. işten eve geldiğinizde, çay içtiğinizde, bulutlara baktığınızda, tıraş olduğunuzda yada çok farklı herhangi bir eylemde, her yerde...

  • bir annenin sabaha karşı kumardan gelen kocasından evdeki ekmeği saklaması... saklamasa sabah okula gidecek iki çocuk aç kalacak. aynı annenin oğlu üniversitede okurken küçük oğlu ile pazar sonrası meyve sebze artıklarını toplaması. bunların yıllar sonra hal vakit düzeldikten sonra bir akşam yemeği sofrasında anlatılması ve hep beraber ağlanması.

  • öncelikle mekanı cennet olsun. elim bir kaza...

    "maalesef duble yollarda yayaya yol vermek çok tehlikeli sonuçlara neden olabiliyor."

    tehlikeli sonuçlara neden olan "yayaya yol vermek" değildir. tehlikeli sonuçlara yol açan ülkedeki eğitimin yetersizliği ve buna bağlı olarak her alanda kural tanımaz, ben merkezci insanların kendileri hariç çevrelerindeki herkesi yok saymalarıdır.

    her gün yüzlercesini gördüğümüz önce ben, benim işim, benim yolum görüşünün kameralara yansımış halidir. oysa ki yaya geçidi olan bir yere yaklaşırken:

    * ileride yaya geçidi olduğunu belirtir trafik işareti olur.
    * hızınızı düşürmeniz için hız sınırını gösterir trafik işareti olur.
    * yaya geçidi, dönel kavşak, ana yola kontrollü katılan tali yol gibi yerlere yaklaşırken hız önceden düşürülmelidir konusu ehliyet kurslarında defalarca tekrarlanır ve ehliyet sahibi herhangi bir insanın ben bunu bilmiyorum deme şansı yoktur.

    görüldüğü gibi sorun yayaya yol vermek değil, yayaya yol verilmesi gerekebilecek yere yaklaşırken tam gaz yola devam etmek ve trafik işaret ve işaretçilerine uymamaktır.

    bu sorunu en net gösteren yer dönel kavşaklarımızdır. dönel kavşaktaki öncelik sıralaması ve dönel kavşağa yaklaşırken hız kesilmesi herkes tarafından bilinen ülkelerde aşağıdakilerden hiçbirini göremezsiniz.

    * dönel kavşağa yaklaşırken bulunan kasis. bu kasis, kimse hız kesmediği için konulmaktadır. oysa ki böyle bir şeye gerek yoktur. zaten dönel kavşağa hız kesilerek kontrollü yaklaşılması gerekir. kimse yapmadığı için mecburen kasis de ekleniyor bizde.
    * dönel kavşak içindeki kasis... saçmalığın daniskası. dönel kavşağa girmiş aracı yavaşlatmaya çalışyor, yani sübliminal mesaj olarak yol sende değil, sağdan yardırıp gelen var, viraj içinde dur diyor. oysa ki yol onun hakkı...
    * (bkz: kocaabdil) mahlaslı suserin katkısıyla dönel kavşağa trafik ışığı konması da ağır bir saçmalıktır.

    dönel kavşağa gelirken 2 adet ikaz levhası olur.
    ikaz 1 dönel kavşak var ileride demek...

    ikaz 2 bu da yol ver demek... ama bizde kimse bu 2 tabelayı bilmediği için bu da var. yazıyla anlatmış artık...

    şuna da yaya geçidi deniyor mesela. sarı çizgiler oraya yaklaşırken aralıklı olur, tam gaz gitme diyor yani... yavaşla ki yolun kenarında yaya olursa veya önündeki durursa sen de ona çarpamadan durabilesin.