• özünde pahalı olmakla birlikte iyi bir planlamayla en hesaplı tatillerimden birini yaptığım şehirdir.

    şöyle ki;
    - otel yerinde merkezi ve mutfağı olan bir pansiyonda kaldım. fiyatı herhangi bir avrupa şehri oteli kadardı. kahvaltı ve akşam yemeklerini odada hallettim (ki marketten alınacak soğuk aperitifler restoran kalitesinde).
    - biraları duty free'den yüklendim. bitmedi bile, kalanı tr'ye götürdüm. marketten bir kutu fiyatına havalimanında sixpack alınabiliyor.
    - oslo pass aldım. iki gün boyunca bütün ulaşım ve müzeler bedava. ulaşıma adaları gezen dolmuş tekne de dahil. gün batımında bir saat beleş adalar turu attım resmen. gezmedik müze de bırakmadım.
    -gece treniyle bergen'e gittim, gece treniyle döndüm. otelden yırttım iki gece; erkenden bilet aldığım için bana gecesi 300 krondan ucuza geldi. bir tabak yemek fiyatı. gece yolculuğu için verdikleri battaniye yanıma kar kaldı.
    - alışveriş yapmadım. öğle yemeklerini narvesen, 7-eleven, deli de luca'da yedim. büfe fiyatı ve lezzetli seçenekler var.
    - dışarıda fazla sıvı tüketmedim. evet, bu önemli çünkü ülkedeki en anlamsızca pahalı şey umumi tuvalet.

    son gün paraya kıyıp fjord gezisine ve noel konserine gittim (oslo'da değil ama, bergen'de) şehir kartı orada da indirim yaptı. sonuçta eksik bir şey bırakmadım diyebilirim. bir tek aurora borealis'e denk gelemedim çok istesem de. o da parayla olacak bir şey değil zaten.
  • burada yaşamış ve seyahat etmiş yazarların yeşillendirmesini rica ettiğim güzeller güzeli şehir.

    biletlerimizi 1 ay önceden aldık çok mutlu bir şekilde fakat ekşi'deki yorumları görünce "yahu bu kadar da sıkıcı olamaz herhalde :(" diye kendimi teselli etmeye başlar oldum.

    sırf norveççe duymak için gidiyorum desem yeridir.* sevgili suserlar; burada nereler gezilir, nerelerde olabildiğince makul fiyatlarda yemek yenebilir lütfen paylaşınız.
  • en sevdiğim şehirlerden biridir. 4 yıl kadar yaşadığım, 20'li yaşlarımın sonunda yerleştiğim ama en sonunda beni büyüttüğünü hissettiğim, iyi ve kötü yaşadığım anıların tamamını hatırladığım güzel şehirdir, gözbebeğimdir.

    evime yerleştiğim ilk günü hatırlıyorum. balkonum çok güzel bir doğa manzarasına bakıyordu. bavulumu bile boşaltmadan, balkona çıkıp yanımda getirdiğim biramı açıp muhtemelen bir saat izlemişimdir o manzarayı. hiçbir şey düşünmüyordum, bomboş bir düşünce balonu vardı ve huzur, türkiye'ye döndüğüm andan şu saniyeye kadar sahip olamadığım o huzur... o bir saati nasıl betimlerdin deseler, fizik kurallarının bir saatliğine molaya çıktığı, vücut ağırlığımın olmadığı, nedensellikler ile kafamı meşgul etmediğim, mutluluğun içinde yaşamanın bu kadar kolay olduğu bir saat diye tanımlardım.

    oslo... nefreti ve aşkı bir arada yaşatan ilk şehir. tekrar dönmemek için bu kadar çaba sarfettiğim ama bir o kadar da sevmeden edemediğim şehir oslo.

    hemen her noel'i beraber geçirdiğim bir arkadaşım, bu sene noel'i yine seninle kutlayacağız diyerek bir fotoğraf yollamış. duygulandırdı sabah sabah, bana da oslo'yu hatırlattı.
  • soğuk ve pahalı, ancak bunları ikinci plana atan o kadar olumlu yanı var ki... özel kahveciler, viking ship museum, nobel peace center, national museum, şehirden toplu taşımayla 10 dakikada gidilebilecek dağlar, göller, yürüyüş alanları, parklar... kayak sevenler için zaten rüya şehir. mathallen’de yenilir içilir, bare jazz’ın bahçesinde jazz eşliğinde uzun öğleden sonraları ya da akşamlar geçirilir, biraz hareketli akşamlar için grünerlokka, biraz daha pahalı ama daha upmarket ortamlar için aker brygge, tjuvholmen, alışveriş için majorstuen ya da sentrum tercih edilebilir. oslo fyord turu yapılabilir.
    bunlar dışında, yaşamak için son derece huzurlu bir şehir. kimse kimseye bakmaz, karışmaz, herkes ingilizce konuşur, gürültü, göz kirliliği yaratan tabelalar, gereksiz süslemeler yoktur.
    insanların güzelliğinden bahsetmeye zaten gerek yok, ayrıca çok bakımlılar. gelir dağılımının adaletinden herhalde insanların görüntüsünde dağlar kadar fark yoktur.
    bütün bunlar düşünülünce, soğuk bile sevilir bu şehirde.
  • turistik olarak gitmeyi düşünüyorsanız tamı tamına 2 günde bitirebileceğiniz küçük ve keyifli bir şehir.

    gezilecek yerler sıralı tam listesini ve faydalı bilgileri aşağıda veriyorum, not alalım lütfen.

    1. havalimanından şehre ulaşmak oldukça kolay. tren ve hızlı tren seçenekleri mevcut. flytoget yazan trenler hızlı tren ve tabii ki daha pahalı. nsb trenleri ise 100 kron(50tl) ve yaklaşık 25 dakikada şehir merkezine varıyorsunuz.

    2. para birimi kron ve hesaplama yapmak için gördüğünüz kron değerini 2'ye bölerseniz yaklaşık olarak tl değerini bulabilirsiniz.

    3. şehir içinde tramvay ve metrolar ile her yere ulaşabilirsiniz. 1 day pass'ler eğer gün içerisinde 3ten daha fazla ulaşım kullanacaksanız mantıklı. trenlerde kontrol yapıyorlar, bilet almamazlık etmeyin.

    4. şehrin ana caddesi karl johans gate. burası trafiğe kapalı bir cadde. bir ucunda kraliyet sarayı diğer ucunda ise oslo ana tren istasyonu var. alışveriş vs için bu cadde tercih edilebilir.

    5. oslo ana tren istasyonunun hemen arka tarafında avrupa'nın en güzel dizayn edilmiş opera binalarından biri mevcut. aşağıdaki linkten hazır oslo'ya gitmişken bir opera ya da klasik müzik konserine katılmayı tercih edebilirsiniz.

    https://operaen.no/en/

    6. şehrin en turistik sokaklarından biri ise damstreet. instagram'da oslo ile ilgili hikaye ve foto paylaşacaksak bu sokağı buluyoruz ve küçük renkli ahşap evlerin fotolarını çekip görevimizi yerine getiriyoruz.

    7. straden caddesi/aker brygge ise şehrin modern tarafı. marina olarak da adlandırılan bu bölge şık restoran ve alışveriş merkezlerinin olduğu ve hemen başlangıcına doğru nobel barış merkezinin de bulunduğu bir yer.

    8. hepsi aynı sanatçı tarafından yapılmış yaklaşık 200den fazla heykele ev sahipliği yapan ve yemyeşil bir park olan vigeland ise en turistik yerlerden biri. buradan da instagrama oldukça fazla ekmek çıkıyor. üstelik ücretsiz, mutlaka gidilmeli görülmeli.

    9. biraz da sanatsal aktivite istiyorsak national gallery tercih edilmeli. koleksiyonunda (bkz: edward munch)'e ait ünlü (bkz: the scream) isimli tabloyu da bulunduran müze mutlaka listeye eklenmeli.

    10. hemen hemen her avrupa şehrinde olan food marketlerden elbette oslo'da da var. eğer yerel halkın arasına karışayım ve aynı anda birden fazla lezzet tadayım isterseniz mathallen oslo'daki tercih noktanız olmalı. içerisinde birçok farklı mutfağa ait lezzetler mevcut ve fiyat olarak da oslo geneline göre daha uygun fiyatlara doymak mümkün.

    11. son olarak da grünerlokka bölgesi var. şehrin daha genç, canlı ve trendi bölgesi. bir sürü mekan, restoran, kafelerle dolu canlı bir bölge. dünyanın en iyi baristalarından olan tim wendelboe'ya ait bir mekan da bu bölgedeymiş ancak deneyimleyemedik, aklınızda bulunsun derim.

    yazıyı bitirirken, oslo pahalı bir şehir mi sorusuna evet demek istiyorum. özellikle nedenini anlayamadığım bir şekilde içme suyu deli pahalı. (0,5 litre su 14 tl) atıştırmalık değil de bir restoran da ortalama bir yemek yiyeyim derseniz kişi başı yaklaşık 150-200 lirayı gözden çıkarmak gerekiyor. yok burger king, mc falan yaparım derseniz onlarda da menüler ortalama 60tl civarında. ancak yazının en başında da dediğim gibi oslo tam 2 günlük bir şehir ve bu 2 günde daha az harcayarak oldukça güzel bir gezi planlamak mümkün.
  • 30 liraya uçak bileti bulunabilen ama uçağın indiği havaalanından şehir merkezine giden trenin 2 saat sürdüğü ve fiyatının 150 lira olduğu şehir.
  • ryan air tüp taktirmis demekki
  • fram, nobel, ibsen ve denizcilik müzeleri fena olmayan şehir. gitmeye değer mi tartışılır ama giden pişman olur mu o da ayrı tartışılır.
  • görülecek yerlere dair kısa notların şu linkte bulunduğu şehir.
  • bergen-stavanger-oslo karşılaştırmasında açık ara en çirkin şehir. farkında olmadan büyük beklentilerle gitmiş, bitmeyen yağmurdan hayal kırıklığına uğramış olabilirim; fakat norveç potansiyelinde bir ülke için, çok sevimsiz bir başkent kanımca.
hesabın var mı? giriş yap