21370 entry daha
  • 5 yıl içinde ‘siktir olup gittim’ entrysini girmeyi hedefliyorum. tüm enerjimi, yatırımımı ülkeden gitmek üzerine yapacağım. ister yarın erdoğan gitsin hatta yarın atatürk gelse bile kararım değişmeyecek. bu da buraya not olsun. umarım zortlamam.
  • şaka maka bir gidemedim.
    ama plana sadık bir şekilde hareket ediyorum. her türlü alt yapıyı hazırlamam için sadece 3-4 sene kaldı. bütün hedeflerimi tamamlamış olup en kötü durumu da düşünerek ülkeye dönüş için garanti kapımıda açık bırakıp gideceğim.

    1-2 sene sonrasında ülke seçimi ve spesifik dertler ile uğraşmam gerecek. ülke seçiminde şartlarım ekvatora yakın olsun mümkünse deniz kenarı olsun. ekonomisi iyi olsun. uzmanlığımı tamamladığım sektörde iş imkanı bol olsun. konuşulan dil üzerine yoğunlaşmak dışında başka derdim kalmaması peşindeyim.

    herşeyi kitabına ve mantığıma uyduğu anda basıp gitmek istiyorum artık. 3-4 sene öncesine nazaran baya ilerledim.

    anlık envanter: bilgisayar programcılığı + bilgisayar mühendisliği 3. sınıf + 7 sene iş tecrübesi + b1 ingilizce + c1 ispanyolca

    gerekenler : 1-2 global sertifika + okulu bitirmek+ 1-2 dil gelişimi ve sertifikası + döviz

    az kaldı...
  • ikindi vakti yola çıkarsanız hava da serin olur haziran geldi terlemeyin..
  • imkan olacak “ cem' cim “..
  • öyle bi vize ambargosu uygulamıyor ki şu an , iş için davet edilenler bile red yiyor.
  • merhabalar şu an amerika'dayım geri dönmeyi düşünüyorum birçok kişi asla geri dönme diyor bilmiyorum j1 vizesi aldım ve work and travel ile geldim. açıkçası burada her şey çok güzel rüya gibi dönmeyi istememse ailem ve kız arkadaşım ve eğitim hayatım fikirlere açığım teşekkürler
  • sevgili suser, kabuğunu kırıp gitmeye karar verdin. gideceğin ülkeye entegre olmak için şimdiden belki dil öğrenmeye de başladın, ya da o ülkede iş başvurusu, lisans ya da yükseklisans programlarına başvuru aşamalarına geçtin. şimdi, aklındaki bütün önyargıları, ve varsa, şu ana kadar sarf ettiğin eforu bir kenara bırak, ve hangi kriterlere göre başvuru yaptığını düşün. daha fazla para, insani yaşam, emeğinin değerini hissetmek, saygı görmek, daha özgürce bir yaşam. bunlar değil mi? bunları dünyada birden fazla ülkede elde edebilir misin? büyük ihtimalle evet diyeceksin.
    o zaman, en doğru tercihi yapmak için daha ne yapman gerekiyor? denkleme daha fazla parametre eklemek, ve seçenekleri azaltmak.

    bir adım geri dönelim ve kendimize şu soruyu soralım. tercihimi yaparken şu ana kadar dikkate aldığım parametrelerde ortak bir payda hissettim mi? sanki bu parametrelerin hepsi somut parametreler gibi. yani, beni ben yapan değerler aslında burada tamamen beni yansıtmıyor sanki değil mi? o zaman denkleme biraz da soyut parametreler ekleyelim, daha doğru bir ifadeyle, soyut parametreleri tanımlayıp denkleme ekleyelim.
    nedir bu soyut parametreler?

    sağ olsun, hali hazırda highpriestess'in ekşi şeyler’deki entry’si bize fazlasıyla bilgi veriyor.
    https://eksiseyler.com/…naliz-icin-kullandigi-teori
    o entry'yi okuduktan sonra analizimize dönersek; eklemek istediğim parametreler:

    1. low context culture vs. high context culture
    low context culture için yapılmış en doğru tanım için: (bkz: #48655221)
    tam tersini de high context culture olarak dikkate alabilirsiniz. birbirine yakın coğrafyalarda bile bu farklılığı görebilirsiniz. almanya low context culture’ın dibiyken, komşusu fransa daha high context’dir.
    low context – high context culture ile ilgili ekşi sözlük’te bulamadığım yaşanmış bir örneği de buraya eklemek isterim:

    peugeot’un fransız satışçıları ve alman mühendisleri bir mail trafiğine giriyorlar. ingilizce kurdukları yazışmada fransız satışçı “peugeot’un yeni bir yakıt göstergesiyle ilgili 28.03’te bir toplantı yapıyoruz.” yazıyor ve alman’ların o toplantıya gelip beraber çalışmalarını bekliyorlar. almanlar da bu maili gördüklerinde “güzel, fransızlar bir toplantı düzenlemişler, ama bize toplantı yapacaklarını neden bilgilendiriyorlar?” diye algılayıp toplantı sonucunun kendilerine bildirilmesini bekliyorlar. almanların toplantıya gelmediğini gören fransızlar içerlenip almanlar’a, almanlar’ın iş disipliniyle ilgili imalı bir mesaj atıp toplantıya neden gelmediklerini soruyorlar. almanlar da kültürlerini yansıtarak cevap verirken “bizim tabirimizle” hiç çekinmeden açıyorlar ağızlarını yumuyorlar gözlerini. “siz bizi toplantıya ne zaman davet ettiniz, bizim iş etiğimizi nasıl sorgularsınız, biz sizden toplantı sonucunu beklerken böyle bir tepkiyi hiç beklemiyorduk.” ve olay kopuyor.
    görsel

    başka bir örnek olarak, ingilizler de fransızlar gibi high context’dir ve bununla da ilgili güzel bir görseli ekliyorum:

    https://www.businessinsider.com/…eople-hear-2016-12
    görsel

    2. polychronic – monochronic culture
    (bkz: monochronic culture)(bkz: polychronic culture)örneğin almanya’ya giden türklerin yaşadığı küçük bir problemlerden, aynı zamanda kültürel farkları anlamak için en somut örneklerden biri de, sipariş vermek isteyen türk müşterinin garsonla iletişim kurmakta zorlanması, ve alman garsonların türk müşterilere karşı ilgisiz olduğu yönündeki algımız. “halbuki italyanlar böyle mi, tam bizim gibiler” diyebilirsiniz, çünkü italyanlar bizim gibi polychronic’tir, italyanlar aynı anda birçok işi yapmaya alışkındır, ama almanlar monochronic’tir. alman garson bir müşteriyle ilgileniyorken senin ona seslenmenin ondaki algısı hakarete kadar ulaşabilir.
    ya da 5-6 kişi toplanmışsınız, muhabbet ediyorsunuz, biz türkler hem 2-3 kişilik alt gruplar içinde konuşurken, ve aynı zamanda diğer grubun konuşmalarını da takip ederken*, aynı kanadalı grupta alt gruplaşmalar olmadan konuşan tek kişi varken diğerleri bu kişiyi dinlemesi onların kültürünün bir parçasıdır.

    https://conversion-uplift.co.uk/…eting/monochronic/
    görsel

    buraya önemli bir ek bilgi vermek isterim ki, bir kültür low context’se monochronic’tir, ya da monochronic’se low context’tir gibi bir sebep sonuç analizi çıkarmamamız gerekiyor.
    (bkz: correlation does not imply causation)
    aksine, bir kültür *görece* high context olduğu kadar monochronic de olabilir (bkz: japonya) (bkz: fransa)

    https://habitgrowth.com/…hronic-monochronic-map.png
    buraya kişisel bir yorum eklemek istemiyorum, çünkü ben bir mühendisim, sosyolog değil.

    kültürler arası dinamikleri karşılaştırmak için çok pratik bir websitesini ekliyorum. buraya istediğiniz max. 4 ülkenin kültürlerini karşılaştırabilirsiniz.
    https://www.hofstede-insights.com/…ey,united states

    not: yükseklisans eğitimimde benden türkiye için sunum yapmam istenmişti, türk kültürü ne kadar power distance’a sahip, low context culture mıdır high context culture mıdır, vs.. işin içinden çıkamıyordum, tek söylediğim şey, türkiye’nin tek baskın parametresinin “belirsizlikten kaçınma” olduğu, ve coğrafi olarak batının batı kültürlerine, doğunun da doğu kültürlerine yakınsamak istediği yönündeydi. ortaya karışık, türk işi bir sunum atmıştım.*

    geert hofstede’nin bu analizinin %100 doğruluğunu savunmuyorum, zaten onun makalesi de 1984’te yayınlandıktan sonra 2010’da 2 parametre daha eklenmişti. sadece onun analizine saygı duyarak alacağınız kararlarda yön göstermesi açısından bilgi sahibi olmanızı istiyorum. fikrinizi kendiniz oluşturacaksınız, saint benoit’da okuyan kadıköy’de yaşayan bir bireyseniz sizin power distance’ınız ile bireyselliğiniz mersin'de tarsus amerikan koleji’nde okuyan bir bireydeki power distance ve bireysellikten çok farklı olabilir. fen lisesi - imam hatip lisesi - devlet lisesi vs. uzar gider.
    nasıl ki nyc’de büyümüş bir çocukla, albuquerque’de büyümüş bir çocuğun kültürlerini farklı yansıtmaları gibi.

    bunların hepsini okuduktan sonra şapkanı önüne koy, ve düşün: sen kendini high context mi görüyorsun, low context mi? power distance'ın düşük müdür yüksek mi? monochronic misin polychronic mi? bireysel misin kolektif mi?

    belki bu entry’yi okuduktan sonra, “ya önce kendimi bi yurt dışına atayım, sonrasına sonra bakarız” diyebilirsin, ihtiyaçlar hiyerarşine göre önceliğin belki de budur, saygı duyarım. ancak seçtiğin ülkeye gittikten sonra da adapte olmaya çalışırken “ben aslında bu değilim, kendimi buraya ait hissedemiyorum” diyecek olursan da, tekrar bu soyut kavramlara bak ve yaşamak istediğin ülkeyi doğru seç.
  • 4-5 sene sonra yurt disina gitmeyi hedefliyorsaniz, bati medeniyeti dillerine degil agirlikla olarak asya ulke dilleri ogrenmek uzerinde calisin.

    4-5 senenin avrupasi bugunun turkiye'si... bugunun turkiye'sinen kacip ayni sorunlari yasamayi hedefliyorsaniz birde buna artan asiri sag karsisinda turkiye'deki suriyeli modunda olmak istiyorsaniz, buyrun avrupa'ya gelme hedefleri kurmaya devam edin.

    uyariyoruz ama saka yapiyoruz zannediyorsunuz. avrupa gerileme surecinde , sanayisi yavasladi ve hizla ufaliyor, cok ciddi enerji sorunlari var , kalifiye nufus sorunu ve ekonomi tamamen artik hizmet sektoru uzerine.

    hizmet sektoru uzerine kurulu olan sahte bati kapitalizmi hizla gerilemekte bunu lutfen unutmayin, gelin evet ama gelecekseniz geciktirmeyin cunku her geciktirdiginiz gun karsiniza cikacak kosullar daha zorlu olucak.
  • gitmek için hazırlık aşamasını 5 sene tutmak demek ben anca kazayla falan giderim demektir.

    gerçekçi olun. bir iki örnek vereyim.
    arkadaş 1: gidiyorum demesiyle başvuru yapması arasında 1 ay vardı. başvuru cevabı gelmesi 3 ay sürdü. cevap geldiğinde ülkeye giriş yapması gereken tarihe sadece 28 gün vardı gitti. okulda çocuğu, devlette çalışan bir eşi hatta çok iyi maaş aldığı hatta mercedes makam arabası verdikleri işini bir ayda bırakıp gitti. evini bile toplayamadı.

    arkadaş 2: gidiyorum demesiyle başvuru yapması arasında 3 ay vardı. benzer süreçlerden geçip altıncı ay dolmadan gitti.

    başarılı olan insanların hikayelerine bakarsanız benzer bir örüntü görmeniz muhtemel. hapisten kaçmaya karar verdiyseniz bir an önce kazmaya başlamak lazım.
  • gitmek isteyen gitsin artık, sürekli buna ağıt dökmek neden?

    türkiye de olmak size kötü geliyorsa, gidin abi. gerçekten, size ne iyi gelecekse onu yapın.

    sürekli ağlamak ağlamak, olmaz, yapmayın.

    ve genel anlamda yaşam içerisinde size, ne iyi geliyorsa onun üzerine gidin. başarmanın, çabalamanın gururu. bunları hissetmek muhteşem duygulardır yine. hedefler de kararlı, istikrarlı olalım.

    bol şans.

    edit: ilave tanım
1301 entry daha
hesabın var mı? giriş yap