• --- spoiler ---

    bir cafede az önce otururken yan masadaki kadın, garsona "magnetinizden alabilir miyim" dedi. garson ise, "magnetimiz yok ama çok güzel kurabiyelerimiz var" diye cevap verdi. bir gülme aldı beni ki anlatamam. başka ülkede yaşanmaz be. bu ülke insanını seviyorum ben.
    --- spoiler ---

    https://mobile.twitter.com/…tus/1434559587449982980
  • bir izmir'li ve bir ankara'li sohbeti, dinleyiciler ise izmir ağırlıklı.
    i_ gece ciktim bardan, corba iciyorum, müşteri kizlar da baykuş bekliyordu vs vs.
    a_ baykuş ne ki.
    izmirli ve grup, baykuşun bir tür saat başı belediye otobüsü olduğunu anlatmaya çalışır o arada

    a_ya siz izmirliler neden her seye bir isim takıyorsunuz.
    i_bilmem, sizin orada baykuşa ne deniyor.
    a_son otobüs.
  • bir süre gezdikten sonra hasta olmuş, aile yanına gitmişimdir. bu sürede seyahatlerime "iyi yolculuklar ve kendine dikkat et" dışında bir şey demeyen babacığım içten içe çok gezdiğimi düşünmekte ama bunu dile getirmemektedir. çatallı bir ses ve fırk fırk çekilen hapşuulu bir burunla katılmak zorunda olduğum bir akraba düğününe "hasta oldumm been, azıcık sevsenize benii, düğüne falan gitmek istemiyorum" diye sızlandığım bir anda:

    babam: - yani şimdi bir şey demek istemiyorum ama çığırtkan gezdiğin yerleri saymaya kalksa nefesi yetmez.(bu arada şehirleri saymaya başlar.)

    ben: (2 saniye mavi ekran.) - ahdhhshdhahdhs bu nasıl bir cümle ya? güldürme zaten hastayım.

    babam: - kıs kıs kıs. hayır, bak bir şey demiyorum. ama belliydi yani böyle olacağı.

    oysa gezdiğim için değil döndüğüm için hasta olmuştum.

    bonus: aklıma geldi yazmadan edemicim. durumla ilgili güzide bir atasözü kurtlar vadisi'nden geliyor:

    çok gezenin ayağına bok bulaşır. böyledir bu iş.
  • yan masada kafa dağıtan hafif çakırlaşmış üç kadına ait diyalogtur.

    k1: erkekleri anlamak zor.
    k2: aslında insanları anlamak zor.
    k3: erkekler kitap gibidir, okumasını bileceksiniz. siz bunu bilmiyorsunuz!
    k2: doğru söylüyorsun aslında.(hafif dertli bir ses tonuyla)
    k3: bakın mesela ben küçük prensi okudum ama kitabı hiç hatırlamıyorum. bir daha da okumayı düşünmüyorum!
    (bir anda masaya sessizlik hakim olur.)
    bu sırada,
    nemli tuzluk: (bkz: error)
    imla.
  • bazısı cidden efsane olan diyaloglardır.
    eşi yıllar önce vefat eden bir tanıdığımız - şu an 70'lerinde var - sohbet sırasında covid'den epey şikayet etti. şikayet sebebini herkes gibi genel sağlık sorunları, yaşanan ölümler, vs. diye anladık, ancak amcamızın derdi çok farklıymış meğer. bir süre önce tanıştığı bir hanımla muhabbetini nasıl ilerletebileceği, tensel teması nasıl sağlayabileceği yönündeki serzenişlerini dinledik. tabii çözüm önerilerini sunan da oldu.*

    --- spoiler ---

    - böyle giderse kadıncağızın elini bile tutamayacağım!
    + siz de herkesin selamlaştığı gibi yumruk tokuşturursunuz?!%&*!

    --- spoiler ---
  • geçen yıl apartmanlarımız arasındaki fazla mesafeye rağmen bize "meraba, ben çınar" diye kendini tanıtmak için paralanan sevimli çocuk bu yıl kendisini fena şekilde bozdu. (bkz: x çok bozdu)

    artık gece yarılarına kadar çığlıklarını ve annesinin "çıneeeeerrr" şeklindeki kontra çığlıklarını dinliyoruz. hatta geçen hafta annesinin çocuğu yeniden doğurduğuna neredeyse eminim, öyle bir çığlık attı kadın.

    anlaşılan artık ispiyonculukla tehdide de başvurmaya başlamış:

    - vıdı vıdı bla bla huwaaaahaaaeyaoyoaaa (klasik 5 yaş şımarık çocuk bağırmaları)
    + anneannen bana ne yapabiliiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiir???

    ilk üç yaş ben de destekledim ama gerçekten artık mahallelide kafa bırakmadın çıner. her ne istiyorsan sonraki yaza kadar vazgeç artık, abuk subuk bir şey olmasa kadın çoktan "alayım, bu iş huzur içerisinde çözülsün" derdi. bir de yatak odasına klima taktıramayız.
  • +ders defterimiz en az 60 yaprak olsun çocuklar.

    -benimki 72, olur mu ?

    +hemen o 12 sayfayı imha ediyorsun çocuğum.*
  • sahafta kitap seçerken beğendiğim bir kitabı alıp sorarım

    +bu ne kadar
    -sana 15 olur abla
    +normalde ne kadardı ki
    -normalde de 15
    +!?!?!
  • süleyman demirel anlatıyor;

    "39 yaşında başbakan oldum. ana muhalefet lideri ismet inönü idi. yeminle söylüyorum, onunla görüşmeye giderken dizlerim titrerdi. ben alt tarafı çoban sülü, o ise garp cephesi kumandanı, cumhuriyet’in ikinci adamı idi..."

    seçimlerden %50 oy alarak başbakan olan demirel, meclisin ilk günü meclis binasında ismet inönü ile karşılaşır. inönü sorar;

    "meclisin kaç merdiveni var, süleyman biliyor musun?"

    "bilmiyorum!" diye cevap verir, demirel.

    beklemediği bir soruyu yanıtsız bırakan demirel içten içe bozulmuştur. birkaç gün sonra yine mecliste inönü'nün yanına giden demirel kulağına eğilerek;

    "efendim, meclisin 220 merdiveni var!" der.

    "kime saydırdın?" diye sorar inönü.

    "bizzat ben saydım efendim!" der, demirel.

    ve bunun üzerine inönü'den tarihi bir söz duyar;

    "bak süleyman, lider odur ki zor işlerle uğraşsın. lider basit işleri kendi yapmaz. bak mesela ben meclisin kaç merdiveni olduğunu bilmiyordum. sana saydırdım..."
  • öncelikle belirteyim, yarmadı ama gülümsetmişti sınıfı geçen hafta. suriyeli öğrenci soru cevaplamak için parmak kaldırır. sonra ...m kayboldu der. noktalarda ne olduğunu anlamadığım için birşeyinin kaybolduğunu tahmin ederek, dersin en önemli yerinde konu dağılacağı için sonra anlat neyin kaybolduysa bulalım dedim. tabi bunu derken de hafif çıkışıtım; "bir şeyinize de sahip çıkın bee" diyerekten... soru cevaplandıktan sonra neyin kayboldu dedim ve uzun uğraştan sonra anladık neyi kaybolduğunu. "lafı kaybolmuş" çocuğun. 33 yıllık hayatımda "diyeceğini unutmak" anlamında bu ifadenin kullanıldığına ilk kez tanık oldum. neyse ki bir iki yıl sonra aramıza katılacak afgan öğrenciler çıtayı daha yukarı taşıyacaktır. içimiz ferah olsun. şanlıurfa birleşik devletlerinde sıradan bir gün.
hesabın var mı? giriş yap