585 entry daha
  • 1* bu olayın bile arkasında aslında siyaset ve yakın tarih yatıyor. olaya salt 0.64'lük kredi olarak bakmamak lazım. ama şu da doğru, geçtiğimiz yaz aylarında herkes "bastırılmış enflasyon" sebebiyle ihtiyacı olmasa da kredi çekti. mesela bir bloomberg ht yayınında sunucu barış esen de, "e hocam çektik bu kredileri yaz aylarında, ne olacak bu faiz enflasyon" minvalinde asaf hoca ile ege cansen'e soru yöneltmişti. ayrıca bu düşük kredi furyasından faydalananlardan biri de ben oldum. çektiğim kredi brüt %13 geri ödemeli. şu an bankaların mevduata verdiği faiz ise %18 civarlarında. düşünün ki banka ne kadar zarar etmiş halde. bunlar bilançolara yansıyor. banka bildiğin zarar yazıyor. bana verdiği krediden yıllık %13 faiz alıyor, ben aynı parayı aynı bankanın tl mevduat hesabında tutup yıllık %18-19 faiz alıyorum. böyle saçma iş mi olur allah aşkına? özel bankalar bu zararı kendi sermayesinden karşılıyorken, kamu bankalarına çok daha fazla verdirilen krediler sebebiyle oluşan zararı da hazine doğrudan karşılıyor. buna "görev zararı" deniyor. derviş reformları sırasında dönemin kamu bankalarına nasıl görev zararları yaptırıldığı çarşaf çarşaf yayınlanmış, bunlar kamuoyunda ciddi tepki toplamıştı.

    2* yukarıda bir arkadaş "bankalar yaş tahtaya basmaz" demiş. evet ama işi kendi haline bırakırsan o iş öyle olur. burada bastırılmış enflasyon ve dolar satılarak kurun suni olarak düşük tutulması sayesinde faizlerin de düşük tutulabilmesi macerası vardı. bu iş patladı ama hiç değilse yaz aylarında şöyle 1-2 aylık bir 6.85 dolaylarında sakinlik görmüştük. bankalar da "emir büyük yerden" geldiği için kredi faizlerini düşürüp, bu sefer müşterilerine sigortadan kitlemeye başlamışlardı. adı sanı duyulmamış sigorta çeşitleri bu düşük faizli krediler için istenmeye başlamıştı. ama neticede değişen bir şey olmadı, krediyi alan aldığıyla kaldı. şapa oturan banka oldu. özellikle kamu bankaları.

    3* bunun elbette bir sebebi var. gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri birer çark ise, bu çarkın yağı "para" yani "kredi"dir, o olmadan dişliler birbirini yer. kredi aynı zamanda bankalara verilmiş olan bir "para yaratma aracı"dır. bankalar kaldıraçlı şekilde çalışarak kredi verdikçe para arzını artırmaktadır. o nedenle kredi furyası alıp başını gidince bu sefer tl'nin kırılganlıkları artar. bu da ya kur şokuna (ağustos 2018 zirvesi), ya enflasyona (rahip brunson enflasyonu) ya da emtia fiyatlarında sebepsiz balonlaşmalara sebebiyet verir (bkz: ikinci el otomobil piyasasının çıldırmış olması).

    4* bu yüzden kredi işinin de dengesinde ilerlemesi gerekiyor. bunun için bddk çeşitli adımlar da atmıştı. örneğin aktif rasyosunu kaldırmış, tüketici kredilerini 48 aydan 36 aya düşürmüştü. kredi kartı taksitlendirmelerine de sınır getirilmişti. tcmb ağbal ile sadeleştirmeye gitmiş, ardından faizleri 17'ye çıkardıktan sonra, "önden yüklemeli" bir 200 bps daha faiz artırmış; akabinde ağbal koltuğundan olmuştu. ali hakan kara'nın geçen gün dünya'da çıkan yazısını burada hatırlatmakta fayda var. yazıda sisifos efsanesinden bahsediliyor. şimdi tekrar taşın düştüğü yerdeyiz ve tekrar dağın tepesine çıkarmamız gerek. ancak yolumuz çok daha meşakkatli. çünkü asıl tokadı bu sefer yurt içinden değil, yurt dışından, özellikle abd tahvil faizlerinin ve fed faizlerinin artmasıyla yiyeceğiz. piyasa şu an 2013 taper tantrumuna benzeyen bir dönem yaşıyor. ve türkiye, bütün cephaneleri boş bir şekilde bu sürece yakalandı. zaten dünkü asaf hoca ve ege cansen yayınının konusunun "hiperenflasyon" olması tesadüf değildi. izleyiniz. (bkz: 8 nisan 2021 ekonomik görünüm programı)

    5* piyasanın dengesiyle oynayınca işte böyle abidik gubidik durumlar oluşuyor. bunu kerim rota "maslak şubemize bekleriz" isimli yazısında çok güzel anlatmıştı. tabi vatandaş bu işlerden ne kadar anlar bilinmez ancak gerçekçi analiz yapanlar enflasyonun yükseleceğini görüp bu enflasyonun altındaki faiz furyasını fırsat bildiler. ceplerinde belki de milyonlarca lira/dolar olmasına rağmen nakit ödeme yaparak konut/araba/arsa satın almadılar. reisin zor yolla düşürdüğü düşük faizli kredileri kullandılar ve ceplerindeki parayla da döviz mevduatına geçtiler. double win! ama tabi aslında buna dolaylı yoldan bir "kaynak transferi" dememiz daha doğru olur. bankalardan vatandaşa. kapitalizmin ruhuna aykırı şekilde...

    6* kredilerin bu şekilde pompalanması ekonomide suni bir bahar yaratıyor. bu bahar ise oylara yansıyor. 2017 yılındaki kgf destekli krediler bunun en güzel örneğidir. 2017'de ne vardı? başkanlık referandumu. o yılın büyümesi neydi? 7,4. vay canına. ne pahasına? deli gibi fakirleşmeye karşılık reisin başkan olması pahasına. zaten rahip brunson'un tetiklediği 2018 kur şokunun altında da bu 2017 yılındaki kgf garantili kredi furyası yatar. peki 2017 başkanlık referandumu öncesinde reis ne diyordu?

    --- spoiler ---

    24'ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, haa ondan sonra, bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz

    --- spoiler ---

    neyin ne olduğunu gördük reis...

    *

    borçları azaltmakta, gereksiz harcamalardan ve risklerden kaçınmakta fayda var.

    hadi geçmiş olsun.

    *

    (bkz: kontrollü enflasyon/@dragonlady)

    (bkz: 22 mart 2021 dolar kuru/@dragonlady)

    (bkz: 20 mart 2021 naci ağbal'ın görevden alınması/@dragonlady)

    (bkz: 500 tl'lik banknot)
1648 entry daha
hesabın var mı? giriş yap