• osmanli doneminde uygulanan bir cezadir.. suclu bulunan kisi bir kaleye gönderilir ve gonderildigi kaleden cikamaz...
  • cumhuriyetin ilk yıllarında da uygulanan bu cezaya mahkum edilenlerden biri de halikarnas balıkçısı (cevat şakir) dır. bodrum kalesi'nde kalebent olmaya mahkum edilir, ancak kalenin harabe olması nedeniyle kendisine o gecelik kalacak başka bir yer bulunur, sonrasında da bir ev kiralar... (azra erhat "sevgi yönetimi"nde geçen "halikarnas balıkçısı ile sabahattin eyüboğlu" başlıklı denemesinde böyle aktarır)
  • osmanlı ceza kanunname-i hümayunu’nun da geçen devlet memurları ve siyasiler için kalelerde çürütmek suretiyle uygulanan bir ceza şekli.

    galiba bu cezayı vermek isteyen çılgın bir hukuk insanı varmış bir zamanlar türkiye'de. cezaları verirken "zindanlarda çürü pezemenk" demesi gerekirdi.*

    ciddi ciddi bu cezaları suçlulara vermiş. ancak ceza genelde uygulanmamış yada uygulanamamış gibi bir durum var.

    -çünkü sağlam kale yok dostum.
    -çünkü ceza 1800'lerden kalma adamım.

    örnek olarak mustafa kemal paşa'ya suikast girişiminde bulunanlardan sürmeneli vahap denilen kişiye verilen kalebent cezası. verilmiş verilmesine de uygulanamamış. cezası konya'da sürgüne çevrilmiş.

    son olarak bir tanım daha yapılacak olursak; osmanlı döneminde memuriyet görevini sürdürmekte olan bir kişinin yine memuriyetinden faydalanarak işleyeceği bir suçtan dolayı alacağı en yüksek ceza. aynı cezanın normal vatandaş için olanı da kürek çekme ve pranga.
  • kal'a+bent kelimelerinin birleşimiyle oluşmuş bir isim. kale dışına çıkmamaya hüküm giyen suçlu anlamına gelir.
    cemal süreya cümle içinde kullanıyor:

    "ey yerle gök arası mutlu kelebentliğimiz"
  • bir yaşar kemal şiiri
    " kalebent uyuyor.
    gece yarısıdır susun.
    çiçeklerle açılıyor rüyası,
    kalebent uyusun.
    .
    .
    .
    kalebent uyuyor.
    gece yarısıdır, susun.
    tomurcuklanıyor gözlerinde ay ışığı,
    kalebent uyusun. "
  • osmanlıdan kalma, bir kalenin içinde kalıp belli zamanlarda ilgili makama imza vermek biçiminde uygulanan ceza.

    eskilerden kalebente örnek halikarnas balıkçısı, gündemden de metin akpınar. bereket ki, birisi bodrum sürgününü cennete çevirdi, diğerinin modern kalabentliği ise çok kısa sürdü.
  • ''hiç bir dostumu kalebent saymam parmaklıkların ardında''

    (bkz: sevgilime iftira)
  • osmanlı arşivlerinde bursa ve istanbul kadılıklarına ait şeriyye sicillerini okurken sürekli karşılaştığım bir ceza türü. kelime anlamı olarak " kaleye bağlanmış kişi " demektir.

    idamın bir tık altı. yani günümüzdeki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gibi diyebiliriz. zaten idam edilmeyecek ama suçu da ağır olan kimselere ya kürek cezası ya da kalebentlik verilirdi.
    kalebent, bir kalenin içinde yaşamaya mahkûm edilirdi. giresun kalesi'nde kalebentlerin hapsedildiği zindan bugün bile sapasağlam durmaktadır meselâ.

    peki bu adamların suçu neydi?

    hatırladıklarımdan bir iki tanesini söyleyeyim:

    - padişaha küfretmek.
    - paşalara küfretmek.
    - maddî durumu iyi olduğu hâlde dilencilik yapmak.
    - komşusunun evine zorla girmeye çalışmak.
    - karısını ahâlînin içerisinde üstü başı soyunacak ve cümle âleme ifşa olacak şekilde dövmek.
    - sıbyan mektebine gitmesi gereken çocuğu zorla çalıştırmak.
    - ekmeğin gramajını düşürüp sahtekarlık yapmak.
    - yasak madde ticareti yapmak.
    - yalancı şahitlik.

    18. yüzyıldan sonra kalebentlere suçun ağırlığına göre süreli ceza verilmiştir.
    peki ya öncesi?
    çok kötü!

    diyelim ki bir kıskançlık ettin hâtunu dövdün ve kadıefendi seni haksız buldu. tâ malta'ya, kıbrıs'a, bağdat'a limnî'ye yahut uzak nereler varsa işte oralardaki bir kaleye ömür boyu kalebentlik çekmeye gidiyorsun. hâtun diyor ki o zaman, " eee kadıefendi. ben kocasız kaldım. bu adamla nikahımı da bozuver! "

    pat. bir de boşuyor kadıefendi sizi. hem hayatın kayıyor, hem hâtun başkasıyla evleniyor.

    şöyle bir durum da var. diyelim suç işleyen kişi bir asker. o zaman kadıefendi kalebent cezasını verse bile son kez bu askerin üstleriyle de bir araya gelir nihai kararı öyle verirdi. yani askerin askerî mahkemede yargılanması gibi.

    eğer suç işleyen kişi ilmiyye mensubu ise bu sefer de ulemânın son görüşü alınırdı.

    gelelim cezanın süresine. kalebent için ceza verildiğinde süre şu şekilde ifade edilirdi: " ıslah oluncaya kadar... "

    işte bu belirsiz ifade kalebentlerin sürekli devlet-i âliyye'ye dilekçeler yazarak " ben ıslah oldum, affedin! " şeklinde yakarışlar içerisine girmelerine sebep olurdu.

    tabii zengin kimseler, paşalar için durum farklı. onlar kalebentliklerini bir kaleden ziyade bir adada geçirmekteydiler ve sadece yatmadan yatmaya kaleye girerlerdi. bir süre sonra da cezanın kalanı kadar bir para ödeyerek affedilirlerdi.

    bu ceza 1926 yılına kadar da uygulanmıştır.

    meselâ cevat şakir, nâm-ı diğer halikarnas balıkçısı, 15 yıl kürek cezasına ardından da üç yıl kalebent edilme cezasına çarptırılmıştır. kalebent cezasını bodrum'da çekmiştir ki o zamanlar böyle gözde bir yer değilmiş.
  • (bkz: sinekli bakkal)'dan aktarıldığına göre sürgündeki bir kişinin, sürgün yerinden kaçmasına yardım eden kişiye de verilirmiş.

    ön bilgi: hilmi, selim paşa'nın oğlu, istibdat karşıtı bir gençtir. paşa oğlu olmasından sürgünü şam valisine yardımcılık olmak üzerine gerçekleştirilir. ii. abdülhamit'i cülûsunun yıldönümünde (kaçıncısı olduğu yazmıyor) sürgünler için af çıkacağı beklenirken alınan haber şöyle aktarılır:

    "hilmi, yazı lübnan'da geçirmek için vali'den izin almış, tevfik ile beraber ailesini götürmüş. fakat oradan avrupa'ya kaçmış. bir fransız vapurunda ona yer temin eden, kadın kılığında vapura kaçıran tevfik imiş. zavallı, sabiha hanım az daha kederinden ölüyormuş. çünkü hilmi'nin cülûsta affedileceğinden emnimiş...miş...miş.
    -baban da kaçabilmiş mi? [tevfik kastediliyor.]
    -hayır.
    rabia'nın eski çarpık tebessümü. kaçmak şurada dursun, tevfik'i hilmi'yi kaçırdı diye taif'e kalabent yollayacaklarmış. "

    (bkz: sinekli bakkal) özgür yay. 2003 baskısı s. 371
hesabın var mı? giriş yap