• 17. yy'da yaşamış irlandalı filozof, bilimadamı, politikacı william moyneuxun adını taşıyan problem, sorun, felsefe sorusu. problem ise "kör bir adam bir küp ile bir küreye dokunduktan sonra birdenbire görmeye başlarsa dokunmadan küreyle küpü ayırt edebilecek mi?"dir. john locke'un an essay concerning human understanding adlı eserinden sonra 7 temmuz 1688'de bu soruyu locke'a yöneltmiştir. locke bu soruyu ilk yıllarda sallamamış daha sonra iki kişi arasında cevap arayışı başlamasıyla soru yaygınlaşmaya başladıktan sonra bunun üzerine düşünmüştür ve aynı eserinin 1694 (ikinci) baskısında yanıt aramıştır. yanıtı ise şu teknolojiye rağmen hala bulunamamıştır.
  • eşref armağan'ın dokunarak şeklini ezberlediği bir yapıyı (italya'da bir katedral olabilir?), çok az hata ile resmedebilmesi bu problem kapsamında incelenebilir sanırım. (nasyonel coğrafik'te görmüş olabilirim bunu tam hatırlayamadım.)

    edit: (bkz: #11172025) burada açıklanan şeyden bahsediyorum sanırım.

    ek: elephants in my head diyor ki:
    - eşraf armağan'ın sinestezi benzeri duyuları birleştirebilme gibi bir durumu olduğu için biraz özel bi case oluyor sanırım, nasyonel coğrafikte de o yüzden inceleniyordu ben de yanlış hatırlamıyorsam, o yüzden tam bu soruya aranan yanıta bağlanabileceğinden emin değilim o durumun. "elleriyle görmek" gibi bi durumu vardı onun.
  • [bay molyneux'un, birkaç ay önce bana gönderdiği bir mektupta [1] dile getirdiği bir problemi aktaracağım şimdi: şöyle ki;
    "kör doğmuş bir insan düşünün; şimdi bir yetişkin ve dokunarak bir küp ile küreyi ayırt etmeyi öğrenmiş. aynı metalden yapılmış neredeyse aynı büyüklükteki bu iki cisme ayrı ayrı dokunarak hangisinin küp hangisinin küre olduğunu söyleyebiliyor. şimdi de masanın üzerine bu küp ve küreyi koyduğumuzu, kör adamın da görmeye başladığını düşünün. dokunmadan yalnızca görerek bunların hangisinin küre hangisinin küp olduğunu söyleyebilir mi?"
    buna kendi yanıtı olumsuz.
    "çünkü bir küp, bir küre dokunma duyusunu nasıl etkiliyor, bunu yaşamış ancak görme duyusunda nasıl bir etki yaratacağına ilişkin deneyimi yok. elinde baskı yapmış olan, küpün bir dış açısı gözüne de aynı etkiyi yapacak mıdır acaba" diye açıklamış bu yanıtını da. arkadaşım olmasından gurur duyduğum [2] bu bayla aynı görüşteyim ve sanıyorum ki kör adam, ilk bakışta, yalnızca görerek hangisinin küre hangisinin küp olduğunu söyleyemeyecektir; ancak dokunarak şekil farklılıklarını hissedebiliyor ve adlarını yanılmadan söylüyordu, gözleri görmezken. okuyucumun deneyim, gelişim ve edinilmiş kavramlara [3] ne kadar bağımlı olunduğunu anlaması açısından bir fırsat olarak gördüm saygıdeğer dostumun bana ilettiği bu problemi kitabımda aktarmayı.]
    sh: 195-196

    [1] locke'un yayınlanmış yazışmaları arasında molyneux'tan gelen 2 mart 1693 tarihli bir mektupta burada yazılan bölüm bir eğlence problemi adı altında yer alıyor. berkeley, buna, şeylerin gerçek şekil, gerçek büyüklük ve gerçek uzaklıklarının görünmezliği kuramı ve özellikle görülür ve dokunulur uzama ilişkin karşı savının doğrulanması için yer veriyor. (görme üzerine deneme, 132, 133 kısımlar) yeni denemeler 9. bölümde leibniz locke'un bu problemi çözüş biçimi kadar iddia edilen benzemezliği de tartışıyor ve kör doğmuş insan önceden yalnızca dokunarak küp ve kürenin orada olduğunu bilseydi gözleri açılır açılmaz duyumsal dokunma verileri nin de yardımıyla aklını kullanarak onları ayırt edebilirdi; çünkü aksi takdirde kör doğmuş bir insan yalnızca dokunarak bu problemdeki insanın yapabildiğinin tersine geometrinin esaslarını öğrenemez diyor. görme ve dokunma ile bildirilen uzam kavramının, ortak imgeleri yoksa da, aynı ol- duğunu ima ediyor ki bu da duyum imgelerini (vorstellungen) soyut zihin kavramlarından ayırt etme gereğini gösteriyor.
    (görünenlerin geometrisi ve benzeri konular için bak: reid, araştırm a, 5. bölüm, 9. kısım)
    [2] ikinci ve üçüncü baskılarda geçen "onu görme mutluluğuna erişemesem de..." dördüncü baskıda çıkarılmış ve molyneux'un 1698'de oates'a locke'u ziyaretinden bir yılı aşkın bir süre sonra bu dördüncü baskı yapılmıştır.
    [3] edinilmiş görme algılan, alışkanlık ve bildirimin zihinsel gelişim im izin erken dönemlerinde büyük yeri olduğunun tek örnekleridir. bu, locke'un insanların başlangıçta her şeyden habersiz ve gerçek varlığın bilgisi ile tüm ideleri için deneyimden derece derece kazanımlara bağlı oldukları yolundaki asıl savına tümüyle destek çıkıyor. fakat locke, bilimde ve felsefede sunulmuş duyu idelerinin derece derece varılan anlamlarının kesin/asıl mantığını araştırmadan bırakıyor.
    sh: 195-196
    kaynak: john locke, insanın anlama yetisi üzerine bir deneme (ı.-ıı. kitap) an essay concerning human understanding- türkçesi: meral delikara topçu, baskı ve cilt öteki matbaası, ikinci basım, nisan 2000, ankara
  • 2003 yılında mit*'de beyin ve bilişsel bilimler* bölümünde görme ve berimsel sinirbilim* profesörü pawan sinha tarafından deneysel olarak yanıt bulunmuştur. sinha, prakash projesi* kapsamında hazırladığı programda gerekli şartları sağlayan beş kişi bulabildi.

    tedavi öncesi, doğuştan kör olan 8-17 yaşlarındaki denekler sadece karanlık ve aydınlığı ayırt edebiliyor, ayrıca deneklerden ikisi gelen parlak ışığın yönünü de ayırt edebiliyordu. 2007 - 2010 yılları arasında gerçekleştirilen ameliyatlarla ilgili denekler görme yetilerine tamamen kavuştuktan sonra, 48 saat içinde dikkatlice hazırlanmış teste sokuldular. test sonuçlarına göre araştırmacılar molyneux problemi'nin cevabının kısaca "hayır" olduğu sonucuna vardılar.

    görme yetisini kazandıktan sonra denekler, nesneleri neredeyse sadece dokunarak ayırt edebildikleri seviyede ayırt edebiliyorlar, iki farklı duyu arasında bağlantı kuramıyorlardı. araştırmacılar bu beş denekten üçünü daha sonra tekrar test ettiğinde dokunarak nesnenin görüntüsünü anlama performanslarının %80-90 aralığında arttığını görmüştür.
  • diger dusunce deneyleri icin
    (bkz: #92649934)
  • “doğuştan kör bir adamın, şimdi yetişkin olduğunu, ve eliyle dokunmak suretiyle küreyi küpten ayırt edebildiğini varsayalım. bu şahıs, görme yeteneğini kazandıktan sonra, elleriyle dokunmadan küpü küreden ayırt edebilir mi?”

    oliver sacks'ın, mars'ta bir antropolog adlı kitabının "görmek ve görmemek" bölümünde de yer verilen problemdir.

    --- spoiler ---

    "virgil (görme yeteneğini kazanan hasta) daha sonra bana, bu ilk görme anında, ne gördüğü hakkında hiçbir fikri olmadığını söyleyecekti. ışık, hareket ve renk birbirine karışmış, anlamsız, bulanık bir manzara oluşturmuştu. bu bulanıklığın arasından “evet?” diyen bir ses işitti. o zaman, ancak o zaman, bu ışık ve gölge karmaşasının bir yüz olduğunu, doktorunun yüzü olduğunu anladı."

    "bizler, doğuştan görenler, bu zihin karışıklığını kolay kolay anlayamayız. çünkü bütün duyularımız sağlam doğmuşuzdur, bu duyuları birbiriyle ilişkilendirerek, görsel objelerin, kavramların ve anlamların birbirini tamamladığı görsel bir dünya kurarız. her sabah gözümüzü açtığımızda, görmeyi öğrendiğimiz bir dünyayla karşılaşırız. dünya bize verilmemiştir, bitmek tükenmek bilmeyen tecrübelerimiz, sınıflandırmalarımız, belleğimiz, ilişkilendirmelerimizle onu biz kurarız. ama virgil gözlerini açtığında, kırk beş yıldır kör olduğu için, sadece bir bebeğin görsel tecrübesini edindiği, bunu da uzun süre önce unuttuğu için, gördüklerini destekleyecek bir görsel bellekten yoksundu; önünde bir tecrübe ve anlam dünyası yoktu. görüyor, ama gördüklerine bir anlam yükleyemiyordu. retinası ve optik sinirleri çalışıyor, veriler aktarıyor, ama beyni bunları anlamlandıramıyordu, nöroloji deyimiyle bir agnozik olmuştu."

    "burada karşılaşılan zorluk, dokunarak tanıma alışkanlığı sonucu ardışık (sequential) bakmaya alışan kişiye, objelerin eşzamanlı algılanmasının adeta imkânsız görünmesidir. görme duyusuna sahip olan bizler, zaman ve uzamda yaşarız; körler yalnızca zamanda yaşarlar. körler birbiri ardına sıralanan, ardışık izlenimlerle (dokunma, işitme, koku izlenimleri) dünyalarını kurarlar ve görme yeteneği olanlar gibi, eş zamanlı görsel algıyı, belirli bir anda görsel bir sahne oluşturmayı başaramazlar. gerçekten de kişinin uzamda bakma ve görme alışkanlığı yoksa, uzam fikrini kavraması bile imkânsızlaşır."

    --- spoiler ---

    edit: (bkz: #102397681)
  • molyneux problemi, duyusal algılama ile ilgili filozofik bir sorudur ve algı ve dil arasındaki ilişkiyi sorgular. soru, 1688 yılında irlandalı filozof william molyneux tarafından john locke'a yazılan bir mektupta sorgulanmıştır.

    molyneux problemi, doğuştan kör olarak doğan ve hiç görme deneyimi olmayan bir kişinin, aniden görme yetisine sahip olduğunda "görme" veya "görmek" kavramını anlayıp anlayamayacağını sorgular. soru, genellikle dilin dünyayı algılamamızda aracı olup olmadığı ve dilin duyusal deneyimleri anlamaya yardımcı olup olmadığı konusunda tartışılır.

    molyneux problemine ilişkin filozofik pozisyonların sayısı oldukça fazladır ve filozoflar ve zihin bilimciler arasında süregelen bir tartışma konusudur. bazıları dilin dünyayı anlama konusundaki önemine işaret eder ve doğuştan kör olarak doğan bir kişinin, ilgili kelimeler ve kavramlar öğretilmeden görme kavramını anlayamayacağını iddia eder. diğerleri ise dünyayı algılamamızın dilin tamamen bağımlı olmadığını ve doğuştan kör olarak doğan bir kişinin, doğrudan duyusal deneyimler aracılığıyla görme kavramını anlayabileceğini savunur.
hesabın var mı? giriş yap