• milan kundera nin olumsuzluk istegini, cesitlerini, icini disini didik didik kurcaladigi roman.
  • milan kundera'nin kitabi.
    (bkz: olumsuzluk)
    (bkz: agnes)
  • milan kundera'nin kurgusu ve sonu ile okuyucunun aklini minciklayan, diyalog yaratma niyetine mentalite yuklemesi ve ukdeleme yapan, goethe'nin yasamindan kesitler bulunduran romaninin adi. (bkz: immortality)
  • bir insan niye nasıl yaşar sorusuna en güzel yanıtlardan birini veren hazret-i kundera romanı. ayrıca içinde varolmanın dayanılmaz hafifliğine bir atıf (belki de bir düzeltme) var:
    'o gün akşamüstü son bir defa daha kırlarda dolaşmaya çıktığında yaşadığı tuhaf bir anı hatırladı: bir dere kıyısına gelmiş, çimenlere uzanmıştı. uzun süre orada öylece uzanmış, akarsuyun ta içinden geçerek bütün acıları ve bütün pislikleri; ben'ini sürükleyip götürdüğünü sanmıştı. tuhaf, unutulmaz bir an: ben'ini unutmuş, ben'ini kaybetmiş, kurtulmuştu; ve bu mutluluktu.
    bu anı içinde silik, uçucu ama çok önemli (belki de hepsinin en önemlisi olan) bir düşünceyi uyandırdı.
    hayatta dayanılmaz olan şey var olmak değil, kendin olmak.
    yaşamakta mutluluk diye birşey yok. yaşamak: acılı ben'ini dünya adına taşımak. ama olmak, olmak mutluluk. olmak, çeşmeye, evrenin içine ılık bir yağmur gibi indiği taş bir havuza dönüşmek.'
  • kundera nın en iyi kitabı. net cevaplardan ziyade sorularla sonuca ulaştıran roman. 7 bölümden oluşuyor.. her bölümde ölümsüzlüğe doğru giden ayrı bir kavramı sorgulatıyor.rastlantılar, kesişmeler, tuhaf karşılaşmalarla dolu bir başyapıt. tek yönlü değil tarafsız bir bakışı var. olmazsa olmaz bi eser, bir değil beş kere okunmalı.
  • milan kundera'nın edebi anlatımının doruğu olduğu söylenen roman. bu fikirde olmamakla birlikte, etkileyici ve ele aldığı kavramları tam kıvamında işleyen bir roman olduğunu düşünüyorum. bence bu kitap kundera'nın romacılığının doruğu değil, kendi sanat anlayışını bir roman içinde yorumlayan bir yazarın düşünce fırtınasıdır. ilk önce diğer eserlerini okumak ve özümsemek gerekir ki bu kitabın tadına varılsın. ayrıca romanı tam olarak kavrayabilmek için goethe, hemingway, çeşitli klasik müzik kompositörleri (mesela mahler) ve klasik-modern resim hakkında en azından temel bir bilgi birikimine sahip olmak bir artı olacaktır.
  • kundera'nın kendisinin tam da öyle istediği şekilde hiçbir biçimde özetlenemeyecek, uyarlanamayacak romanı. romanın içinde de kullanılan metaforla açıklayacak olursak kundera bize yavaşlığı öneriyor,yani otoyol yerine patikayı; durup soluklanmayı, yeri geldiğinde denize bakıp üzerine uzun uzun düşünmeyi, bir köy çeşmesinden su içmeyi. bu anlamda doğrudan sonuca giden klasik roman da otoyol oluyor. çünkü, klasik romanın çıktığı yer de belli varacağı yerde belli; önceden belirlenmiş birkaç uğrak yeri dışında hiçbir yerde durma şansınız yok, düz bir şeritte akıp gidiyorsunuz. kundera buna karşı yürüyerek gidilen patika yolu öneriyor; nereye gideceği tam da belli olmayan sapakları ve her şeye dair bol bol laflayacak bir mola imkanını. aslında tüm romanlarında bunu yapıyor ama, özellikle bu romanında doruğuna ulaşıyor bu tarzı. sonuç olarak, hiçbir şekilde özetlenemeyecek ölümsüzlük romanı, kundera'nın roman anlayışının görkemli bir özeti aslında. üzerine anlatılacak, yazılacak o kadar çok şey var ki, en iyisi bunu bir entry yerine tafsilatlı bir yazıda toparlamak.
  • milan kundera'nın "önemli olduğunu sanan bir dünyaya önem vermeyi reddedersek ve bu dünyada gülmemize hiçbir karşılık bulamazsak, tek bir çözüm kalır elimizde: dünyayı bir bütün olarak almak ve oyunumuz için bir nesne yapmak: onu bir oyuncak yapmak." dediği kitabıdır.

    siz de haklı olduğunu düşünüyorsanız şunlara da bir bakın:

    (bkz: tutunamayanlar)
    (bkz: tehlikeli oyunlar)
    (bkz: oyunlarla yaşayanlar)
  • türkiye'deki tüm baskılarını satın alsam, tümünün telifi bizzat milan kundera'ya verilse bile milan kundera'ya hakkımı ödeyemeyeceğim kadar önemli bir kitaptır şahsım için. sırf altını çizdiğim yerlerinden bile ayrı bir roman çıkartabilirim öylesine hacimli. roman demek haksızlık belki de.

    "utanırdı. insan fiziksel ben'ini ilk kez keşfettiğinde öncelikle hissettiği şey ne umursamazlık ne de öfkedir, ama utançtır: zamanla sivrilikleri gitse de, inişleri çıkışlarıyla temel bir utanç bütün bir hayatı boyunca eşlik eder ona.
    (...)
    utancın temeli işlediğimiz hata değil, kendimiz seçmeden olduğumuz şey olmaktan duyduğumuz küçük düşme duygusu ve bu küçülmenin her yandan görülebildiğine dair o dayanılmaz duygudur."
hesabın var mı? giriş yap