• eskisi ve beklendigi gibi cali$mayan bir aleti onarma i$lemi.
  • (bkz: onarmak)
  • kelime kökeni ömür olup ömrü uzatmak manasına gelecek şekilde türemiştir..
  • (bkz: imar)
    (bkz: muammer)
  • mühim mevzudur.

    hep derim; kalp kırılır, kırılgan bir yapısı var zira. bazen sebesiz, bazen sudan sebeplere, bazen bir yanlış anlama yüzünden...

    bazen "gerçek"lere...

    kırılır da kırılır...

    tamiri iddia edildiği gibi zor değildir ama... bilene...

    bir cümle yeter bazen... söyleyebilene...

    (bkz: #16409117)
  • tamir edenin elini sürmediği alanlardan dahi sorumluluktan kurtulamadığı eylem.

    böyle bela bir iştir.
  • kapitalizmin unutturduğu şeydir.

    burada tamir ile ilgili olarak girilen entry sayısının azlığı da bunun bir başka göstergesi .

    bozuldu mu ? at , yenisini al.
  • basit ve temel manada da olsa, insanın elinden birazcık gelmesi gerekendir. özellikle de en ufak bir şey için bile birilerine ihtiyaç duymaktan hoşlanmıyorsanız, sorunları mümkün olduğu kadarıyla kendiniz çözme prensibine sahipseniz, biraz dikkat ve gayretle pek çok tamiri de pekâlâ yapabiliyorsunuz.

    insanlar cana bile saygı duymuyor ki artık, hâliyle hayatını kolaylaştıran eşyaya da zerre dikkat etmiyor, özen göstermiyor; "bozulursa parayı bastırır yenisini alırım, hiç olmadı başımı çevirir işime bakarım, biri yapar nasılsa, kendimi yormama ne gerek var" rahatlığındalar. hafta sonu, apartmanın giriş kapısının gümbürtüsünü dinlemekle geçti. yukarıdan sesleri duydukça düşündüm; kapı otomatiğinin teli yine arızalanmış/kopmuş olmalı, zincir de işlevini yitirmiş, atıp da açamıyor kapıyı anlaşılan, bakalım kim geçip gitmeyecek de soruna bir bakma ya da baktırma inceliğini gösterecek, dedim. kadınlı erkekli o kadar komşu iki gün boyunca arızalı kapıdan geçti, çocukları kapının her açılmayışına tekme ile tepki verdi, fakat her komşu sorunu halletmesini diğerinden bekledi. şaşırmadım. zira ilk defa olmuyordu bu; bir önceki arızada tamir eden komşuya teşekkür edip yaptığı masrafı karşılamış olmama rağmen, onun da burnu başka şeylere kalkmış olduğu için, kapıya bir daha zor bakacağını biliyordum. pazartesi günü, misafirlerim kapıda bekleşince iş başa düştü; dışarıdan birilerini çağırıp yaptırmanın da laf söz olarak sıkıntısı olacak diye, bir parça tel ve kerpeteni alarak kapıya indim, ellerime telleri batırsam da, biraz uğraşıp sorunu kısa sürede çözdüm, tamiri başardım.

    geçenlerde bir arkadaşla telefonda konuşurken, eşim şehir dışına gitti, apartmanın ışığı arızalanmış, ampulü değiştirmesini komşudan rica ettim demişti de manidar bir şekilde gülümsemiştim. içimden, bir merdiven ve sağlam bir ampule bakan basit bir işi -sorunu zaten gören ve çözmeye tenezzül etmediği ortada olan- birilerinden niye rica edeceğim, iki dakikamı ayırır, konuyu kendim hallederim, diye geçirmiştim; murphy de al, başına iş arıyordun, sana müstahak, dedi sanırım.
  • arapça me ve ra harflerinin başına edilgen te harfinin gelmesi ile oluşmuş fiil.

    ömür kelimesi ve müslümanların hac vakti dışında mekke'ye gerçekleştirdiği ziyaret olan umre kelimesi de , tamir kelimesinin kökünden türemiştir.

    tamir etmek bu minvalde eşyaya ömür bahşetmektir. olduğun heryeri düzenlemek, oraya hayat vermek, güzelleştirmek.

    belki; umre de bu anlamda ömrün tamiri olarak düşünülebilir islam terminolojisinde.

    ezcümle; eşyadan canlıya ve insana herşeyi tamir edebilmek vesselam.

    (bkz: tamir)
hesabın var mı? giriş yap