• black sparrow yayıncılık tarafından 2000 yılından çıkarılan john fante öykü kitabı. ölümünden 16 sene sonra stephen cooper ın editörlüğü ürünü olan kitap hakkında cooper şunları söylüyor:
    94 yazında joyce fante bana john fante nin sağlık raporları, testleri, yazıları, mektupları, kısaca bir insanı anlatabilecek her şeyin içine sığdırıldığı dosya dolabını gösterdiğinde aklıma charles bukowski nin sözleri geldi. los angeles public library de 1980 ürünü ask to dust kitabı bulunduğunda charles bukowski şehir çöplüğünde altın buldum demişti. ben ise şu an altın madenindeyim.

    bu öykü kitabı henüz parantez yayınlarından çıkmadı; muhtemelen avi pardo da henüz çevirmedi. ancak çok eski basımlarının sahaflarda bulunduğu söylentisi gelmişti kulağıma. yine de bu kitabın derhal türkçeye çevrilip basılması taraftarıyım.

    öyküler 1932 1959 yılları arasında yazılmış:
    - horselaugh on dibber lannon
    - jackie's mother
    - the still small voices
    - charge it
    - the criminal
    - a bad woman
    - to be a monstrous clever fellow
    - washed in the rain
    - iam a write of truth
    - prologue to ask to dust
    - bus ride
    - mary osaka, i love you
    - the taming of valeti
    - the case of the haunted writer
    - mama's dream
    - the sins of the mother
    - the big hunger
    - the first time i saw paris

    stephen cooper ın sözlerini ben çevirdiğimden kusurum olduysa bu işten iyi anlayanlardan özür dilerim.
    ne diyeyim türkiyede az olan fante kültürünün artması dileğiyle. galiba bu sene vizyona girecek olan fante kitabı uyarlaması olacak film bu ilgiyi arttıracaktır. *
  • ayrıca 1929 ekonomik krizinin sonucu oluşan sıkintı dönemini de amerikada böyle adlandıranlar vardır.
    grapes of wrath *
    john steinbeck
  • avi pardo türkçe'ye çevirdi, eylül 2005'te basıldı*, müjdeler olsun...

    öykülerin türkçe isimleri:

    -yuh olsun dibber lannon'a
    -jakie'nin annesi
    -suçlu
    -kötü kadın
    -toza sor'a önsöz
    -yağmurda sırılsıklam
    -gerçek müptelası bir yazar
    -otobüs yolculuğu
    -mary osaka, seni seviyorum
    -valenti'nin evcilleştirilişi
    -lanetli yazarın vakası
    -mama'nın düşü
    -annenin günahları
    -büyük açlık
    -paris'i ilk görüşüm
  • john fante'nin avi pardo tarafından turkceye cevrilen son kitabı.
  • toza sor a doymayan bünyeler için toza sora önsöz isminde mükemmel bir toza sor anlatısı barındıran kitap. (ne çok toza sor dedim lan)
  • nazi işgali döneminde yunanistan'da yaşanan felaket.

    ikinci dünya savaşı’nda en ağır bedellerden birini belki de yunan halkı ödedi. savaş boyunca ülke aynı anda italya, almanya ve bulgaristan’ın işgali altında kaldı. en büyük işgal bölgesi almanlara aitti ve almanlar sosyal ve ekonomik yaşama yönelik ciddi kısıtlamalar getirmiş, yunanlıların “balık tutması” dahi yasaklanmıştı. almanlar, yunanistan’ı aynı zamanda abluka altında tutuyorlardı. yunanistan’da sosyal ve ekonomik yaşam tamamen çökmüş; salgın hastalıklar ve açlık nedeniyle resmi rakamlara göre 70 bin farklı tarihçilerin kanıtladıklarına göre ise 300 bin kişi hayatını kaybetmişti.

    tüm bu açlık ve sefalet ortamına rağmen yunanistan en ciddi halk ayaklanmalarının yaşandığı ülke olmuştu. adıyla sanıyla “komünist ordular” kurulmuş ve bu ordular işgalcilere karşı sert bir mücadele vermiş ancak başarılı olamamıştı. ayaklanmalara karşılık naziler 9 bin, bulgarlar 40 bin, italyanlar ise 12 bin yunanlıyı idam etti. komünizmle mücadele bahanesiyle birçok köy boşaltıldı ve yakılıp yıkıldı; bunun sonucunda bir milyon yunanlı evsiz kaldı. bazı köyler ise içindeki insanlarla birlikte yok edildi. örneğin kommeno köyünde yaşayan 317 kişi naziler tarafından kurşuna dizildi. (bu ordular işgalin ardından birbirleriyle savaştılar ve yunan iç savaşı çıktı. geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden mihri belli de bu iç savaşa katılmış ve kendisine kuzey bölgesi komutanı lambros tarafından “kapetan kemal” ismi verilmişti. yunanistan’a oradaki komünist parti tarafından türkçe gazete çıkarması için çağrılan belli, iki kez yaralanmıştı.)

    nazilerin kesin yasakları nedeniyle hiçbir dünya ülkesi yunanistan’a insani yardım gönderemiyordu. bu noktada devreye türkiye girdi; çünkü tarafsız bir ülkeydi ve nazilere yakındı. türkiye’den ve dünyadan toplanan gıda yardımları “ss kurtuluş” isimli gemiyle yunanistan’a götürüldü. burada yunan halkı gemiyi limanda türk bayraklarıyla karşılamıştı.

    kurtuluş gemisi, 1883 yılında ingiltere’de yük gemisi olarak inşa edilmişti. sırasıyla yunanistan, italya, rusya, sırbistan ve türkiye bandıralarıyla yolculuk yaptı. kurtuluş gemisini kalkavan ailesi 1924 yılında satın almıştı ve bu gemi ilk türk bandıralı özel gemilerden biri olmuştu. geminin ilk türkçe adı “teşvikiye” idi, sonra bülent, en son ise “kurtuluş” oldu.

    yunanistan’a tam beş sefer düzenleyen kurtuluş gemisi, bu seferlerin sonuncusunda fırtınaya yakalanıp kayalıklara çarptı ve battı. geminin içerisinde 35 mürettebat ise karaya çıktı ve şans eseri kimse ölmedi.

    kaynak

    not: büyük açlık başlığı buraya yönlendiği için bu başlığın altına yazdım. ancak olayın doğru ve terminolojik ismi "the great famine in greece during second world war"dır.
  • nefis kısa hikayelerin olduğu kitaptır ve fante'nin ne kadar iyi bir anlatıcı olduğunun göstergesidir. içinde birçok 4-5 sayfalık sizi saniyesinde içine çeken hikayeler (ilginç bir şekilde başı ve sonu olmayan bolca hikaye var) barındırır.
  • -yuh olsun dibber lannon' a
    -jakie' nin annesi
    -suçlu
    -kötü kadın
    -toza sor' a ön söz *
    -yağmurda sırılsıklam *
    -gerçek müptelası bir yazar
    -otobüs yolculuğu
    -mary osaka, seni seviyorum
    -valenti' nin evcilleştirilişi
    -lanetli yazarın vakası
    -mama' nın düşü
    -annenin günahları
    -büyük açlık
    -paris' i ilk görüşüm *

    kitapta yer alan hikayeler bunlar. ben sadece 3 hikayeyi sevdim. diğerleri olmasa da olurmuş bana göre. toza sor' a ön söz zaten kitabın arka kapağında yer alan ve sizi tavlayan hikaye, yağmurda sırılsıklam, fante' nin en sevdiğim yanını içeren bir öykü; aşkı, aşık olunan kadını anlatma mevzusu, paris' i iilk görüşüm ise çok kısa olamsına rağmen beni vuran bir öykü oldu. şimdi, toza sor' a ön söz isimli bir bölümü içerisinde barındıran ve ilk olarak o bölümü okuyup da ''of bee!'' dediğim bir kitap olduğu için kendisi, haliyle beklentim büyük oldu. sonuç olarak da beklentinin altında ezildi kitap. hiçbir numara yok hikayelerde. fante' nin novellalarından birkaç sayfa koparılık ayrı ayrı isimlendirilerek yapıştırılmışlar gibi sanki. bir toza sor' un tadını asla alamıyorsunuz hiçbir öyküde. zaten novellalarında sıklıkla yer verdiği temaları bu kez ayrı ayrı karakterlerin maceralarında yer vermiş ama hiçbir karakteri bandini ya da camilla kadar çekici olmadığı gibi yaşadıkları olaylar da ilgimi çekmedi, dolayısıyla çoks evmedim kitabı. bukowski' nin öykülerini çok yaratıcı bulduğumdan çok sevmiştim ama fante' de tam tersi oldu. fante okuyacaksanız novellalarını okuyun bu kitap yerine. hem onlar daha keyifli hem de bu kitapta olan her şeyi zaten onlarda da bulacaksınız.
hesabın var mı? giriş yap