• icten ice gerginlik yaysa da tuhaf bir sekilde esenlik veren o nefis tidal albumunden epey sonra, elma gozlu fiona'mizin kiyilara ikinci vurusu.. daha rayina oturtulmus, musiki kanali daha net akan bir anksiyeteyle, 'on the bound'dan 'i know'a, tamamina imza attigi 10 sarkilik, konsantre, hic bir sarkinin bir criminal gibi one firlamadigi, ama butune yayilmis burukluguyla insani ister istemez kendine baglayan albumu.. aynen bir dostumun** soyledigi gibi, tidal'in mujdeledigi bir guzellik..

    hadi, albumun tam adini da yazalim, boyumuz uzasin..: "when the pawn hits the conflicts he thinks like a king what he knows throws the blows when he goes to the fight and he'll win the whole thing 'fore he enters the ring there's no body to batter when your mind is your might so when you go solo, you hold your own hand and remember that depth is the greatest of heights and if you know where you stand, then you know where to land and if you fall it won't matter, cuz you'll know that you're right"
  • ciktigi donem new york times ve rolling stone tarafindan hos karsilanmis ancak bunlar haricindeki cogu gazete ve dergide hakkinda "kopyadir, kacininiz" tarzi soylemler yer almis album. bu deli sacmalarinin yanisira spin magazine de albumun 90 kusur kelimeden olusan adini bir guzel yazip altina da "oops elestiri icin yerimiz kalmadi. 1 yildiz" diye eklemistir.
    cogu elestirmen tarafindan album muzikal acidan buyuk basari olarak degerlendirilmis olsa da bazilarinin "fazla entellektuel" olarak nitelendirdigi kelimeler kullanildigi icin sarki sozleri anlasilmaz, fiona apple mizmiz, album adi da bu denli uzun oldugu icin itici bulunmustur.
    boylesine bir emegi bir cirpida nasil harcayabilmisler anlamiyorum. tum bunlari okuyup albumu hipnotize olmus, carpilmis gibi dinledigim o donem aklima gelince acaba ben de mi bir bozukluk var diye dusunmeden edemedim ama neyse ki titreyip kendime gelmem uzun surmedi.
    tidal’in arkasindan kendinden gayet emin, ayaklari yere basan bir fiona apple var karsimizda bu albumde ve bunu vokaline de muzigine de en iyi sekilde yansitmis oldugunu on the bound’a yaptigi giris sayesinde rahatlikla farkedebiliyorsunuz.. basindan sonuna kadar bu durusunu hic bozmuyor fiona ve her dinleyisimde tekrar tekrar takdirimi kazaniyor.. fiona mizmiz olmaktan ote artik olgun bu albumde.. yaptiklarinin surekli birilerine benzetilmesini de anlamlandiramiyorum cunku bana gayet ozgun geliyor. diyecegim o ki hala oturup buyuk bir zevkle dinliyebiliyorsam ben bu albumu herhangi birinin gelip soylediklerimin aksini bana kabul ettirmesine imkan yok demektir. buna kalkisacak kisinin yapabilecegi en iyi sey bana fazla ilismeden uygun adim mar$ geldigi yere geri donmesi olacaktir.

    “you feed the beast i have within me
    you wave the red flag, baby you make it run run run...”
  • albumun tracklist'ine gelince o da aynen soyle:

    1. on the bound
    2. to your love
    3. limp
    4. love ridden
    5. paper bag
    6. a mistake
    7. fast as you can
    8. the way things are
    9. get gone
    10. i know
  • tam adı, "when the pawn hits the conflicts he thinks like a king what he knows throws the blows when he goes to the fight and he'll win the whole thing 'fore he enters the ring there's no body to batter when your mind is your might so when you go solo, you hold your own hand and remember that depth is the greatest of heights and if you know where you stand, then you know where to land and if you fall it won't matter, 'cuz you'll know that you're right" olan fiona apple albumudur. bu isimde bir album cikarmasina izin verilmeyince "when the pawn..."olarak cikarmistir.
  • canavar gibi album. bir tane yamuk, eksik, bos sarki yok. her sarki mi tas atar insanin icine yahu. boyle albumler neden artik yok dedirtiyor.
  • fiona'nın tarzında müzik yapan müzisyenlerin bütün albümlerini (fiona'nın diğer albümleri de dahil) bir küme olarak düşünürsek,when the pawn bu kümenin supremumudur.ama kümeye dahil olmayanından!
  • insanı uçurumun kıyısına mıhlayan; isyankar, çılgın ve kızgın on numara bir albüm. albümdeki her şarkı o kadar güzel ki genelde bir albümü dinlerken altıncı şarkıdan sonra kopan bir bünye olmama rağmen bu albüm buna izin vermiyor. albüm dinleyeni öyle bir bağlıyor ki hiçbir şarkıyı dinlerken sıkılmak mümkün olmuyor. zaten bu yüzden albümdeki en iyi şarkı şu şarkı demek de çok zor oluyor. misal şimdi en iyisi get gone desem on the bound kızar, on the bound desem paper bag'in boynu bükük kalır, paper bag desem love ridden üzülür, love ridden desem to your love küser, to your love desem limp sinirlenir, limp desem i know bozulur, i know desem the way things are darılır, the way things are desem fast as you can bağırır çağırır, fast as you can desem ilk göz ağrım a mistake tekmeyi basar. öyle sevilesi bir albüm.
  • albümün motivasyonunu fast as you can'deki şu cümle güzel özetler: 'cause i'm tired of whys, choking on whys, just need a little because, because.

    bu cümlenin üzerine burada get gone'dı, paper bag'di, konuşmanın fazla da alemi yok. zira fiona da bilir ki, insan ancak bir kere sıfırdan başlayabilir. çünkülerin tükendiği yerde gemiden ağırlıkları atıp yeni rüzgarlara yelken açmak imkansızdır.
  • kieslowski'nin mavi'sinde bir sahne vardır: julie kafenin birinde otururken, daha önce hiç görmediği bir sokak sanatçısı, julie'nin kocasının bestesini çalmaktadır. julie'nin kocası, bestesini henüz tamamlayamadan hakkın rahmetine kavuştuğu için biz izleyiciler "la havle vela kuvvete, bu nasıl olabiliyür" deyu düşüne duralım kieslowski bir röportajında biz ayak takımını neden korkuttuğunu şöyle açıklamıştır:

    "farklı yerlerde, farklı statülerde, farklı insanlar aynı şeyi düşünebilir. dünyaca ünlü bir müzisyen bir sokak flütçüsüyle aynı ezgileri düşleyebilir."

    sen kardeşim, ayak takımının değişmez bir üyesi bile olsan, ta ıdısının dıdısı-seninle aynı dili bile konuşmayan bir insanla benzer hikayeler yaşayabilirsin, doğaldır demiş. bağlayacağım yer şu; son 1 yıldır evir çevir aynı albümü dinlememin başka açıklamasını bulamıyorum. fiona apple, albüm çıktığında 22 yaşını doldurmuş desek, ula bu şarkıların yazım aşaması var... birini 15'inde yazsa, diğerini 17'sinde... sen nasıl yapabildin, nasıl yazabildin? o yaşta sana ne yaşattılar da 30 yaş üstü insan aşkı yaşamış olgunluğundasın? hele hele...

    gün içinde abuk subuk şarkılar dinleyip her seferinde bu albüme geri dönüyorum. gecemin son dokunuşu gibi, dinlemezsem eksik kalıyor.

    ayakları yere basan, ne istediğini bilen güçlü bir kadının albümü. hangi şarkıyı açarsanız açın, o kızgınlığı, bıkkınlığı, kırgınlığı hissediyorsunuz. hak veriyorsunuz, siz de kızıyor, siz de üzülüyorsunuz, ne güzel albüm lan, şahane.

    "how many times can it escalate
    till it elevates to a place i can't breathe?"

    tabii ya...
  • :)

    but sometimes you'll be wrong
    but it's ok:)

    bir fiona apple şiiri ve bi zamanın 90 kelime 400 karakterle guinness rekorlar kitabına girmiş en uzun albüm ismi. artık rekoru 158 kelime ve 856 karakterle chumbawamba* tutmaktaymış.. halbuki fiona böyle bir şey olursa ben daha uzununu yaparım yine mi diyordu sanki:) hatırlayamadım..
hesabın var mı? giriş yap