1 entry daha
  • bardaktan boşalırcasına yağan yağmur eşliğinde uzun yolculuk yapmanın verdiği tarifsiz duyguyu çoğunuz bilirsiniz sevgili okurlar. ben de bilirim ama tarif etmemi istemeyin, en başından tarifsiz duygu diye boşuna belirtmedim. bu akşam yaklaşık iki saat süren, fazla uzun sayılmayacak bir yolculuk yaptım, yeni yıla ailemle beraber girecektim. yağmur yağmıyordu, bardaktan boşalırcasına yağan yağmur altında yaşadığım deneyimi geçmiş zamanların birinde yaşamıştım, onu ayrı bir entry'de paylaşırım inşallah.

    astım hastası olduğum için yolculuğu genelde tek başıma yapmamaya özen gösteririm, krizleri kötü oluyor bilen bilir, bu yüzden yanıma birini daha aldım. benden 10 küsur yaş büyük olan bu kişi de araba kullanabildiği için arabayı o kullanıyordu.

    sigara kullanan biri için yolculuk yaparken sigara içmenin verdiği zevki hiçbirşey veremez dostlar. evet astım hastası olduğumu söylediğimi biliyorum ama sigara içmekten de vazgeçemiyorum bir türlü, aramızda farklı bir bağ var. yola yeni çıkmışız. sigara çıkardım, şoföre de uzattım tabii. yok demedi, aldı. yolculuğumuzun ilk sigarası sohbet nedeniyle kaynadı, bir şey anlamadım ben, bir tane daha çıkardım. ona da uzattım, yine yok demedi, aldı. çok da içmem 2-3 günde 1 paket en fazla ama bu gece ne olduysa bana içtikçe içesim geliyor, her defasında da uzatıyorum, o da her defasında yok demeyip alıyor. bir süre sonra hiç içesim olmadığı halde sırf denemek için uzatıyorum, yine alıyor. bu yolculuk öncesi fazla samimi olmadığım bu adamın bir yönünü öğrenmiş oldum, bir insan değildi bu, bir nikotin canavarıydı, uzatılan hiçbir sigaraya yok demiyor, boş geçmiyordu adam. ileriki günlerde başka şeyler de uzatıp sadece sigaraya özel mi, yoksa uzatılan her şeye mi aynı zaafı gösterdiğini öğrenip paylaşırım.

    paket bitti, yolculuk da bitti. adam kendini eve bıraktı, sonra ben aldım arabayı ve eve geldim, saat 9 buçuk civarı. sevgili aileme kavuşmuştum sonunda. hayatım boyunca hep evinde oturup günde birkaç saat internette bir iki tıkla parasına yön vererek kazancını sağlayan insanlara imrendim, ama tam tersi yılbaşı günü bile çalışmak zorunda olduğum bir işim var. bu yüzden evde bulunduğum anlar, benim için en değerli anlar. neyse, saatler geçtikçe ve 12'ye yaklaştıkça herkeste her yıl aynı tekrarlarla geçtiği için alışılmış ve bu yüzden umursamaz bir heyecan başladı. yılbaşı yaklaşıyordu...

    tuvaletin en müsait olduğu anlarda tuvalet ihtiyacınız olmaz, ama en ihtiyaç duyduğunuz anda ya tuvalet bulamazsınız, ya da çok uzaktasınızdır, hiç değişmez, morphy kanunu ne de olsa. bazen de bulunulan ortamda en çok bulunmanız gereken anlarda çok fena sıkışırsınız, yılbaşına, saat 24'e 2-3 dakika kala bende olduğu gibi. dert etmedim gittim.

    bizim ailede 2 saçma inanış var, biri yılbaşına nasıl girersen bütün yılın öyle geçeceği, ikincisi odaların kapı eşiklerine konulan mermerler. bu mermer, yazın su geçişlerini, kışın kapı kapalıyken alttan hava girişini engellemek için sanırım. evet sanırım, çünkü inanış olduğu için hiçbir zaman sorgulamadık, aynel yakin inanıştı bizimkisi.

    tam ellerimi yıkıyorum ki televizyonundan gelen 10'dan geriye sayma seslerini duydum. ailemin yanında olmalıydım, böylece bütün yıl onlarla olurdum, ellerimi de yıkamalıydım ama. ben bu ikisi arasında gidip gelirken sesler 3'ten 2'ye geçiyordu, kararımı verdim ve içeriye doğru koştum. bahsettiğim odaların kapı eşiğindeki mermeri hatırladınız değil mi? ben hatırlamadım. unuttum. unutmam çok sürmedi, ayak baş parmağımın ilgili mermere teması hafızamın yerine gelmesi sağladı ama çok geçti artık. ve ben içeride. ve ben içerde ama havada. ve ben içeride ama çevredeki objelerle tek temas eden organım o an için kafam, tam da koltuğun köşesiyle. evet dostlarım içeride 00.00’a şok geçirerek giren bir aile ve yere yapışan bir birey. kafa göz girdim 2011'e. hayatımın en farklı yılbaşı kutlamasıydı bu. şimdi mi? herkes bayağı güldükten sonra kendi havasına döndü, ben ise kafada iç kanama şüphesiyle beraber, ağrılarımla içimi sözlüğe dökmekle meşgulüm. enrty’i bitirebileceğimi sanmıyordum, gözlerim kararıyordu ara ara, ama tehlikeyi atlattım sanırım, bir şey olmaz artık bana.

    o değil de kafayı, gözü yardığıma yanmıyorum da, yeni yıla nasıl girersen öyle geçer diye bir inanış vardı ya, hah işte asıl derdim o...

    neyse, gözlerim kararıyor yine, lafı daha fazla uzatmadan herkese sağlıklı, mutlu yeni bir yıl geçirmesini diler, hepinizin yeni yılını kutl
hesabın var mı? giriş yap