• en tatlı ses tonumuzu elalemlere verdiğimizden, en yakınımızdakilere kalan.
  • huzurlu evimizin vazgecilmezlerinden. o kadar tatliyiz ki normal tonda konusamiyoruz. birbirimizle surekli olumlu bir kavga halindeyiz. gelisimsel bir gerginlikle gereksiz bir sekilde kiriyoruz birbirimizi. ama aslinda tanisan cok seversin. oyle.
  • yerin dibine geçiyorum artık. eskiden bu kadar takmazdım kafaya. başkaları, çocuk... bunların duyması artık kanıma dokunuyor. ama ne çok bağırılıyor. gerçekten bir boka da yaramıyor. siktiğim müdür bağırıyor (bana değil; ama ayarımı zorluyor gürleyip duran sikindirik iki bulut), onu görüp çalışanı bağırıyor, bizi görüp çocuklar bağırıyor. bağıran bağırdığıyla kalıyor. bağırılan tahammül düzeyine göre bir tepki veriyor vermesine; ama ne verse boş sanki, sanki içeride bir şey hiç düzelmiyor. iş yerinde filan ruh hastası bir adam varsa onu öyle kabulleniyor, durumu kanıksıyorsun. evde olmuyor, zaten bağırmanın bir boka yaramadığı da en çok evde ortaya çıkıyor.
    üzülürdüm, vicdan azabı çekerdim her zaman bağırmışsam; ama utanmazdım herhalde. yani utanırdım da şimdiki kadar baskın duygu olmazdı.
    oysa hiçbir işe yaramıyor.
    böyle kabullenilmek istedim bir zamanlar sanırım; ama sanırım yine o zamanlar hulusi kentmen şirinliğinde bağırdığımı hayal ediyordum herhalde. angutluğun bini bir para. sen kimsin lan göt, hulusi kentmen gibi tonton huysuz olacaksın. bir kere çeyreği yaştasın, görüp geçirdiğin hikaye onunkilerin yanında alkolsüz bira.
    bilmiyorum ki adama dönmeye çalışyor muyum? bağırmamaya özen göstereceğim sevgili arkadaşlarım. eşe dosta. bağırmanın pek yakıştığı yerler vardır belki, oralara gideceğim. çocuktur, sevgilidir, anne babadır, arkadaştır, icabına göre müdürdür; idare etmeye çalışacağım.
    önümüz yaz, kriz gelirse suya dalar, çok da istersem kuma yumruk atarak höykürürüm.
    paydos bundan böyle; ay cahit sıtkıcığım...
  • sanırım benim için en rahatsız edici şey. başkasına bağırılsa bile yanımda rahatsız oluyorum.
  • ''kendisinden uzak kalmış olanlar çok bağırır.''

    özdemir asaf
    yuvarlağın köşeleri
  • çok bağıran bana az duyurur.
    üstelik kendi sesinden beni de duymaz olur.
    kalır tek başına.
    aramızdaki sesiyle.

    özdemir asaf
    yuvarlağın köşeleri
  • yürüyebiliyor olsaydım eğer, sırf bağıran insanlar yüzünden birkaç kez ceza evine girip çıkardım sanırım, önce de babamı deşerdim birkaç yerinden.

    aşağılamanın, küçümsemenin, ciddiye almamanın ilk adımıdır bağırmak.

    --- spoiler ---

    kimse kimseye bağırmasın yapmasın bunu kimse kimseye
    babam anneme bağırmasın annem bana bağırmasın
    ben kuşa bağırmayayım kimse kimseye bağırmasın
    allah’ı rüyamda gördüm ben valla bak çok ışıklıydı
    uyandım sonra dedim baba anneme bağırma
    ben allah’ı gördüm rüyamda bana hiç bağırmadı
    bir sürü bira içmiştim oysa yine de bana bağırmadı
    ali hasan’la hüseyin’e hiç bağırmamıştır kesin
    peygamber hiç bağırmamıştır kesin çocuklarına
    kimse kimseye bağırmasın yapmasın bunu kimse kimseye
    kulaklarım ağrıyor kulaklarım ağrıyor kulaklarım ağrıyor
    kimse kimseye bağırmasın ben kimseye bağırmayayım
    bağırmak tedavülden kalksın..

    --- spoiler ---
  • bir konuşma esnasında hatta tartışmaya giden bir muhabbette bile olsa hoşlanmdağım şeydir.niye bağırırsın ki arkadaşım? aramızdaki mesafe çok uzak değil, e sağır da değilim. hayır sesinin yüksek çıkması doğruyu söylediğin anlamına da gelmiyor eğer bu düşüncedeysen..yapmayın böyle, hoş şeyler değil bunlar..cık cık..
  • yüksek sesle konuşmak. çoğunlukla kızmak bu eylem içinde olur. bazen bu eylemi yapamassanızda yine de tavır hal ve hareketleriniz anlatır.
  • bağırmak herhalde dostlar, şiddetin en hafifi. hani karşıyız şiddete, barışçılız ama, şiddetten ne kadar uzak kalabiliriz tibet'e gitmedikçe, gerçekten bilmiyorum.
    bağırışımın bana ait olmasını umuyorum. ama benim bağırışımın, benim yaptığım bu şeyin, benim olan bu eylemin tüm sorumluluğu bana ait olamaz dostlar.
    bağırıyorum.
    kızınca sinirlenince bağırmak bize yakışmıyormuş.
    çok kızınca ve çok sinirlenince bağırıyorum.
    bağırmak bana zarar verirmiş.
    peki bağırmak yerine ne yapmalıyız biz medeni, akıllı, eğitimli insanlar?
    soğukkanlı ve sakin bir şekilde kendimizi, derdimizi ifade etmenin yolları nerde? yazmışlar hep, as explained above, "insanların bağırmadığı bir dünya iyi olur" demek anlamlı, mantıklı geliyor. mümkün mü? şart mı?
    arada sırada bağıran bir insan olarak beni affedemez mi dünya? iyi halden beni affetmez mi? af dilemek için her zaman suçlu olmak gerekmiyor.
    beni böyle kabul edemez mi dünya?
hesabın var mı? giriş yap