hesabın var mı? giriş yap

  • hem konum hem de içerik olarak aslında ingilizce bilip gene de altyazıları okumaya benzer..
    bilirsin aşağıda farklı bir şey yok, ama gene de gözlerini alamazsın.

  • gerçekten de bu durum bu şekildedir. gezegenimizin yüzeyinin ısı alışveriş tablosuna baktığınızda güneş dünya'yı tek başına ısıttığını anlıyorsunuz.

    peki dünyayı madem tek başına güneş ısıtıyor o zaman neden yeraltına indikçe sıcaklık artıyor, yer kabuğu 7000 derece değil mi? içeridende ısınmıyor mu diye sorası geliyor.

    esasen dünya oluşumundan beri yüksek sıcaklığa sahiptir ve içerisinde yer alan radyoaktif izotopların bozunumuyla da ısısını muhafaza eder. yine de gezegenimizin çekirdeği çok sıcak olmasına rağmen bu enerjiyi yüzeyine aktaramaz. görsel

    bunun sebebi de magma'daki eriyik maddenin harektleridir. atmosfer katmanları benzeri dünya'nın içinde de çekirdekle kabul arasında manto katmanları oluşmuş ve bu katmanların içindeki magmanın devir daim etmesi nedeniyle de çekirdeğin sıcaklığının yüzeye erişimi kısıtlı miktarda gerçekleşir görsel

    işte bu nedenledir ki dünya yüzeyine, binlerce derecelik sıcak çekirdeği ve magmasından, ağırlıklı olarak okyanuslardaki tektonik plakaların arasından sızacak şekilde, yalnızca 47 terawatt gücüyle enerji ulaşırken görsel
    güneş'ten gelen ışınlardan 173.000 terawatt gücüyle enerji atmosferde soğurulmaktadır. [1] aradaki 4000 kat düşünüldüğünde güneş dünya'yı tek başına ısıtıyor denebilir.

    [1] kaynak

  • hmm, başarılı...

    ulan köy kahvaltısı yapıyoruz, adam domatesten bir ısırık aldı ve bunu söyledi.

  • su veren itfaiyenin hortumunu siksinler...

    adam hala utanmadan hükümet yetkililerimiz oy almaya gelince ''sizi mağdur etmeyeceğiz'' demiştiler. özellikle ak parti ''ilçe başkanımız'' diyor.

    ilçe başkanın kurtarsın şimdi seni.

    edit: şeker fabrikasını alan şirket: albayrak turizm seyahat inşaat ticaret aş.
    (bkz: ver mehteri)

  • - kütüphaneci kız!
    - la olum niye yere atıyon kitapları?
    - oh evet kütüphaneci kız!kız bana! daha fazla kız bana!
    - olum bak hepsini toplatırım allahıma
    - ooovhh oovh! söv bana!evet!evet!
    - mna koyim zaten alıyon alıyon getirmiyon kitapları
    - aaah geliyoooruuum geliyooruuum!
    - kitapları da getir

  • kökenlerine bakıldığında en önemli fark, jazz'ın şehir, blues'un ise kırsal kökenli olduklarıdır, hatta bu durum türk sanat müziği (klasik olanı haliyle, muazzez ersoy'un nostalji serisinden söz edilmemektedir) ve türk halk müziği arasındaki farka dahi benzetilebilir... illaki kategorize etmek gerekiyorsa tabii... ikisinin de temelinin aynı olduğu söylenir, hatta 1920'lerin sonuna kadar aralarında çok da büyük farklar görülmez. blues'un imparatoriçesi olarak bilinen bessie smith'in birçok kaydında korneti louis armstrong çalmaktadır, üstelik bir stüdyo müzisyeni gibi değil, çalınması gerektiği gibi...

    ancak burada çalınan parçaların aslında blues olmadığını söyleyenler de bulunmaktadır. w.c. handy'nin bestesi olan st louis blues, adında blues geçmesine rağmen minör ve majör tonaliteler arasında dolanır, önceden belirlenmiş bir formu vardır. aynı durum, "ain't nobody's business" için de geçerlidir, ancak şunu unutmamak gerekir, bir parçanın blues olması demek, illaki katı blues formunda olması demek değildir. blues, parçanın ruhundadır, icra edenlerin ruhundadır... aynı şekilde, tonik, subdominant, dominant (bkz: 12 bar blues /@camurlusular) kalıbı üzerinde çalınan her pentatonik parça da blues değildir, haşa sofradan! (bkz: blues /@camurlusular)

    jazz'a gelince... jazz, 1940'ların başında bebop akımıyla, diatonik kalıpların iyice dışına çıkmış, kendi başına üst düzeyde armoni ve enstrüman hakimiyeti gerektiren bir tür haline gelmiştir... blues kalıbında birçok jazz standartı vardır, ancak çalınma şekli dolayısıyla blues ile uzaktan yakından alakası olmadığı bile söylenebilir... miles davis'in kind of blue albümündeki "all blues" ve "freddie the freeloader", armonik olarak blues kalıbına çok yakındır, üstelik blues icrasına çok yakın bir şekilde çalınmasına rağmen blues olduğu söylenemez... 1960'lardan sonra ise bazı birleştirme çalışmalarına rağmen, blues ve jazz birbirinden iyice ayrılmıştır...

    ama bir ilginç durumu da belirtmeden geçmeyelim, blues'daki i - iv - v kalıpları, jazz armonisinde çoğunlukla ii - v - i şeklinde bir kadansla karşılaştırılabilir... modal veya diatonik, eski veya yeni, birçok jazz parçasında bu kadans o veya bu şekilde belirmektedir... belki de, 150 sene öncesinden kalan spiritual ve work song etkisinin son kırıntısıdır bu...

    yıllar sonra gelen edit: allahtan birileri başlığı değiştirmiş de fark ettim... cazın eritme potası new orleans olarak kabul edilir, blues ise genel olarak mississippi'nin kırsal bölgelerinde yoğurulmuştur...

  • bu dizinin başından beri aktarmakta olduğu metin 5x11'de çok net özetlendi. zaten her bölüm veriliyordu ama bu sahnede nefis:

    --- spoiler ---
    çalıların arasından ses gelir. herkes panik yapar korkuyla silahlarına sarılır. bir zombi hızla üstlerine doğru yürümeye başlar. bunun üzerine herkes rahat bir nefes alır.
    --- spoiler ---