hesabın var mı? giriş yap

  • iklim değişikliğinin en çok etkilediği alanlardan biri de hiç şüphesiz tarım ürünleridir. her yıl verimsiz toprakların hektarları giderek artmakta, ya şiddetli yağışlarla toprak tüm yararlı yapısını kaybetmekte ya da hiç yağış almadan geçen ayların sonunda kuraklaşmaktadır. nemo's garden projesi de esasen tam bu noktada oldukça etkili sonuçları hayata geçirmiştir. karaya ihtiyacımız olmadan da tarım gerçekleştirebilirizin örneklerini bizlere göstermektedir.

    projenin görsellerini inceleyince insan kendini bir bilim kurgu filminin içinde gibi hissederken, gerçekleştirilen ise karasal bitkiler için su altı çiftliğidir. yeni bir tarımsal keşif gibi düşünülebilir. proje; çevresel koşulların, ekonomik veya morfolojik nedenlerin bitkilerin büyümesini son derece zorlaştırdığı alanlara adanmış alternatif bir tarım sistemidir.

    proje 2012 yılında italyan rivierası'ndaki noli kıyılarında, ocean reef group'un kurucusu sergio gamberini öncülüğünde başlamıştır. ilk olarak 2 adet 800 litrelik polietilenden yapılmış biyosfer ile proje şekillenmiştir. biyosferlerde üretilen ilk ürün ise fesleğen olmuştur. su altında üretilen fesleğende diğer fesleğenlere göre çok faha fazla esansiyel yağ içeriği gözlenmiştir. bu da alınan tadın çok daha yoğun olması anlamına gelmektedir. projenin ilerleyen safhalarında 2.000 litrelik biyosferler de dahil olarak pek çok ürün yetiştirilmesi denenmiştir. (çilek, marul, roka, fasulye, bezelye, kabak, adaçayı, nane, mantar, kekik, kişniş ve daha çoğu) tabii her ürün biyosfer içerisinde sıcaklık ve nem koşullarında beklenen büyümeyi göstermemiş ve başarısız olmuştur.

    2016 yılında ise biyosferlerin ortasına hayat ağacını da yerleştirerek, sistemi daha da geliştirmişlerdir. hidrofonik sistemleri ilave ederek her biyosferde ortalama 90'a yakın bitki yetiştirilebilmiştir. ancak 2018 yılında akdeniz kıyılarında yaşanan şiddetli fırtına sisteme büyük hasarlar vermiştir. biyosferlerin içerisinde su seviyesi bitkileri su altında bırakacak seviyede yükselmiş ve teknik ekipmanlar hasar almıştır. 2018 yılından sonra sistemi yeniden düzeltmeleri gerekmiştir.

    şu an her biri 2.000 litre hacme sahip 6 biyosfer deniz tabanına sabitlenmiş şekilde kullanılmaktadır. ideal büyüme koşullarını sağlamak ve hastalıkları önlemek için, biyosferlerden gelen oksijen ve karbondioksit seviyesi, nem, aydınlatma ve sıcaklık gibi veriler sensörler aracılığıyla sürekli izlenmektedir. her an biyosfere dalış yapma ihtiyacı olmadan karadan veriler kontrol edilebilmekte ve değişiklikler yapılabilmektedir.

    biyosferlerin deniz ekosistemine zarar verdiğine ilişkin bir bulgu şu ana dek oluşmamıştır. aksine biyosferlerin bulunduğu kıyıya daha önce gözlenmemiş türlerin varlığı tespit edilmiş ve tür çeşitliliği artmıştır. özellikle ahtapotların balonların altlarına sığındı, yengeçlerin balonların demirlerine tırmanarak biyosfere girdikleri, denizatlarının da biyosfer etrafında sık sık görüldüğü gözlenmiştir. hiçbir canlının biyosfere zararı da olmamıştır. biyosferler yapay resif görevi üstlenerek pek çok canlı için yaşam alanı haline gelmiştir.

    kaynaklar: 1 23 4

  • hangi birine ne takayım? ne zaman yetişeyim? nerelerde kalayım? neyle gidiyim? ne giyeyim? diye sorular kafamı kurcalarken en sonunda çareyi hiç birine gitmemekle bulduğum olay. hepsine "canım çok istedim gelmeyi inan ama çok yoğundum" gibisinden bahaneler uydurdum ve uydurmaya da devam edeceğim. oturdum bu yaz ince ince hesapladım. anadolu'da arkadaş düğünü turnesine çıksam (hepsi ayrı ayrı memleketlerde düğün yapıyor) rahat cebimden 2500 lira para çıkacak. az para mı? benim için değil. hiç üzülmüyorum gitmediğime bu yüzden. vicdanım rahat.

    zaten bir de şöyle bir olay var: evlenen arkadaşların çoğu evlendikten sonra kendini evine adayıp eskisi gibi arayıp sormadığı için illa düğüne gideyim, vefalı arkadaş olayım diye paralamanıza hiç gerek yok. valla bak ne kadar samimi olursanız olun eskisi gibi olmuyor.

    hatta bazen sizi arasa da dinlemek istemeyeceğiniz zamanlar oluyor maalesef. çünkü bahsettiği tek şey aldığı beyaz eşyalar, görümcesinin hainlikleri, kocasının öküzlükleri, takılan altınları, kayınvalidesinin cimriliği gibi sizi hiç ilgilendirmeyen konular oluyor. en gotikinden enteline kadar hepsi tek tip insana dönüşüyor.

    o yüzden bu evlenme olayları olurken siz hala bekar yaşama planları yapıyorsanız kendinize yeni arkadaşlar aramanızda fayda var.

    not: tecrübe konuştu.

  • insanı karmaşık duygulara sürükleyen mesajdır.

    hayal kırıklığı yaratırken bir yandan da 'hayat devam ediyor' alt metnini içinde barındırır.

    başlarda tiksinip silersin ama ilişki bittikten sonra da seni hiç bırakmaz banka mesajı, hep avantajlar sunar. sonunda onunla yaşamayı öğrenirsin.

  • doğma büyüme eskişehirliyim.

    teyzemler ve halamlar bursa'da oturuyor, halamın kocası enişte bulgaristan göçmeni.

    kuzenler de doğma büyüme bursalı. teyze tarafı çarşambada, hala tarafı hürriyette oturuyordu.

    çocukluğumda yazları bir ay falan kalmaya bursaya giderdik (yaklaşık 20 sene öncesi)

    o yıllarda eskişehirden bursaya gidince orası bize çok daha güzel geliyordu. hürriyette komşuluk vardı, yazdan yaza gitsek de orada arkadaşlarım vardı, çoğu göçmen çocuklarıydı. çok sevimli temiz mahalleydi. güvenliydi.

    çarşamba daha merkezi, daha güzeldi. apartmanın altında darmstad fırınını hatırlıyorum. her yer yeşil, her yer parktı. akşamları da kültürparka gidiyorduk. o yıllarda eskişehirde kültürpark gibi bir alan sanıyorum yoktu. ailece geç saatlere kadar dolaşır yorgunluk atar eve öyle giderdik.

    geldik bu güne;

    sanırım hürriyet çok bozulmadı ama çarşamba resmen suriye olmuş.türkçe tabela görmek zor. insan kalitesi çok düşük, çok kalabalık, eski rahatlık güvenli ortam yok.

    uzun uzadıya yazmak istemiyorum, kısacası semti mahvetmişler.

    teyzemler çarşambadan dikkaldırıma taşınarak biraz olsun nefes aldılar.

    eski güzel bursa yok.

    şimdi kuzenler nefes almaya eskişehire geliyorlar.

    güzel bursamızı el birliği ile mahvettiler. ve kimse bunu nufus artışıyla sanayiyle göçle falan izah edemez. 20 yıl önce de bursada sanayi vardı, 20 yıl önce de bursa göç alıyordu.

    eski güzel bursa kötü niyetli insanlar tarafında bu hale dönüştürüldü.

    şimdi konuyu siyasete çekmiş olmak istemezdim ama eskişehirde yerelde büyükerşen'e oy atarken aklımdaki şey "eskişehir de bursa gibi olmasın"dı.

    uzun lafın kısası genç sayılabilecek bir yaşta olan ben, kötü yönetilen bir şehrin nasıl kötüye gittiğini, iyi yönetilen bir şehrin de nasıl iyiye gittiğini 15-20 yılda canlı olarak gözlemledim.

    bursa seçimlerinin bedelini ödüyor, eskişehir de seçimlerinin karşılığını alıyor diyebilirim.

  • o çay ocağını mert'e hayır amaçlı tahsis etmediklerine göre, ve hikaye türkiye'de geçtiğine göre, çaycı mert borç içinde yüzmektedir ve stresten kafayı yemesine ramak kalmıştır. çünkü ayda 7000+ lira net gelir getiren o çay ocağının ihalesini kazanabilmek için bunun bilmem kaç katı kredi çekmiştir. ayrıca ihale mafyasından dayak yemiş, mafyaya, belediyeye, ve bilimum başka kişi ve kurumlara "ödeme, harç bedeli..vs" adı altında rüşvet vermek zorunda kalmıştır. seneye bu kadar para kazanabileceği de garanti değildir, çünkü bir bakmışsın hooop yeni ihale açmışlar, yandaş abdurrahman'a vermişler senin çay ocağını. ya, işte böyle sevgili çaycı mert. burası türkiye, büyük düşünmelisin, zikerler yoksa.

  • --- spoiler ---

    akp adıyaman milletvekili mehmet metiner: sevsinler sizin anayasanızı… anayasanızı ne zamandan beri referans göstermeye başladınız ya. anayasa vesayetin son kalesidir. onu da paramparça edeceğiz merak etmeyin….
    --- spoiler ---

    kaynak

    üzerine yemin ettiği anayasa için söylemiş bunları.
    “namusum ve şerefim üzerine”…

    bu konuşma bana abd başkanı obama’nın şu sözlerini hatırlattı;
    “2. dönemindeyim ancak anayasaya göre devam edemem. seçime girsem kazanırım fakat bunu yapamam. hiç kimse yasanın üstünde değildir,başkan bile. bir lider görevde kalmak için kuralları değiştirmeye kalkarsa ülkesine istikrarsızlık ve çatışma riski getirir”

  • şu görüntüleri izledikten sonra kızdığım tek kişi mansur yavaş.

    ya abicim neden ekmeği maliyetinden düşüğe satıp krizin vurucu etkisini göğüslüyorsun. sen sebep olmadın ki bu krize. bırak insanlar özgürce yaptığı seçimlerin bedelini ödesinler. burası sincan, %70'i düşündü taşındı seçimini bu yönde yaptı. adam 1.25 liraya ekmek almaya devam ettikçe "bakın demek ki zam falan yok, diğer her yer fırsatçı, bunlar hep dış güçlerin oyunu" deyip yoluna devam ediyor. sen unun, yağın, personelin güncel maliyetini girişe as 2 liradan sat ekmeğini insanlar bırak yüzleşsin tercihiyle.