hesabın var mı? giriş yap

  • "kapitalizm google'a ''apple'' yazıp ilk 400 sonuç içinde sadece 5 tane meyve resmi görebilmektir."

  • 26 kasım 2020 ukome toplantısı/#116085747'nda "ibb taksi kiralama modeli'nin reddedilmesi" kararı alınması sonrası acil olarak başlatılması gerekendir.

    taksi plakası sahipleri ve plaka simsarı galericilerin 16 milyon istanbullu'dan daha büyük olmadıklarını kanıtlamak için herkesi boykota katılmaya davet ediyorum.

    enflasyon hesabıyla ortaya konduğu üzere 197.000 tl olması gereken taksi plakası fiyatları taksi sayısının limitli tutulması nedeni ile rant kapısına dönüşmüş ve 2.2 milyon tl'ye ulaşmıştır.

    yine ukome toplantısında sunulan rapora göre taksi başına yolcu sayısı new york, paris, singapur gibi ülkelerin çok üstündedir. taksilerin çağrılara yanıt verebilme yüzdesi ise %35'lerdedir. bugün olumsuz kararın alınması 16 milyon vatandaşın zararına, 8-10 tane galericinin faydasınadır.

    para sizin paranız, nasıl harcayacağınıza karar verecek tek mercii de sizsiniz. paranızı bu rant düzeninden yolunu bulan taksi plakası sahiplerine ve galericilere yedirmeyeceğinizi umuyorum.

    nadiren de olsa kullanmak durumunda kalıyordum, şu saatten sonra hiçbir güç beni taksi kullanmaya ikna edemez...

    ekrem imamoğlu'nun sözlük hesabından girilen entry'ler:
    (bkz: ibb taksi kiralama modeli'nin reddedilmesi/#116091552)
    (bkz: 26 kasım 2020 ukome toplantısı/#116091620)

    edit: plaka sahibini etkilemez taksici esnafını etkiler demiş bazıları. etkilesin. onlar etkilendiğinde taksiciler odasına da hükümete de baskı yapabilirler. ayrıca para kazanmayan bir taksinin yevmiye ücreti de plaka fiyatı da düşecektir.

    edit 2: twitter için #taksiboykotu hashtag'i kullanılabilir.

    edit 3: (bkz: dayım plaka sahibi başlığı kaldır sıkıntı çıkmasın)

  • hayatta hiç bir duygu kalıcı değildir. tuttuğunuz takım maç kazandığında o akşam havalara sıçrıyorsunuz ama o mutluluk hissi bir hafta boyunca devam etmiyor. mutluluk geçicidir, mutsuzluk da öyle.

    hayat süreğen bir akıştır. hayatta dip, tepe olmaz, onunla birlikte akarsınız. bazı gün coşkun bir yerinde bir batıp bir çıkarsınız, bir başka gün durgun bir yerinde keyifle yüzersiniz. hayata karşı direnmek nafile çabadır. durgun yerde kalacağım diye bir dala tutunsanız bile, yorulup akışa kapılacağınız gün gelecek.

    hayattaki seçimler elbette önemli, nehrin hangi kolundan yola devam edeceğimizi bu seçimler belirliyor ve bazen o dalgalı akışa kapılmamıza neden oluyor ama her nehir durulur.

    acı mı çekiyorsunuz? çekin, yaşayın bunu, sonra bırakın gitsin. ona tutunup kalmayın ya da ondan uzaklaşmak için çırpınmayın. acıdan kaçmaya çalışıyorsanız, hayattan kaçmaya çalışıyorsunuz demektir. kimse hayattan kaçamaz. bu nehir akar.

    ve daha önemlisi şu, en nihayetinde her nehir denize açılır. hepimizin hayatı sonlu ve tek kullanımlık. o yüzden hayatla akmak ve getirdiklerini; acıyı, mutluluğu, hüznü, neşeyi hakkını vererek ve elimizden geldiğince güzel yaşamak gerek.

  • beni bir yaşıma daha sokan sorundur. oha! tez savunması yapacaksın, üniversiteye giderken elindeki saklama kaplarında kısır ve elmalı kurabiye taşıyorsun... jürinin önüne çıkmışsın; koca koca profesörler oturmuş senin getirdiğin mercimekli köfteyle yaprak sarmasını gömüyor... şaka mı lan bu? bu nasıl bir gelenektir? utanmıyor mu o koca profesörler sahi?

    çok ilginç... en az cenaze yemeği kadar ilginç hatta.

    edit: entryim çok beğenilmiş, duruma şaşıran çok insan var demek ki. ben hiç tez savunması yapmadım ama durum hakikaten garip değil mi arkadaşlar ya; yani tez yazmışım, heyetin karşısına çıkıcam ama adamlara masa kuruyorum... ayıp ya şu, vallahi ayıp.

  • 4 aylık bi tane var bende. konuşmayı çok kolay öğrendi. yemi dışında pek bir şey sevmiyor. biraz tarhana çorbası seviyor bir de her sabah benim çayımdan otlanıyor. sürekli oyun istiyor. şimdi bu elemanlar kafeslerine çok bağlıdırlar bilirsiniz. geçen arkadaşla konuşurken dedim ki, "ben şimdi bu şerefsizi besliyorum, oynuyorum, temizliyorum ama küçülsem de evsiz barksız kalsam kafesine sokmaz bu beni. iki lokma yem yedirmez tekme tokat dışarı atar." o da hak verdi, gıcık kaptık elemandan. allahın sopası yok demek ki dün sinüzitten geberiyordum. sağ gözümün üstünü matkapla deliyorlar sanki. ilaç falan da fayda etmiyor. kanepeye uzandım geçsin diye dua ediyorum. o sırada bu kafesinden çıktı, uçtu kafama kondu. doğrudan gelip gözümün üzerine oturdu. sıcacık karnı sağ gözümün üstüne öyle güzeldi ki. ağrım hafiflemeye başladı. bu sakin sakin hiç kımıldamadan yatarken uykuya dalmışım. uyandığımda yastıkta yanımdaydı ve başımın ağrısı tamamen geçmişti.

    akşamın o saatinde çıktım ballı yemlerden aldım adamıma. bi gün önceki sözlerimi de geri aldım.