hesabın var mı? giriş yap

  • -alo kemik'ten arıyoruz. mor ve ötesi grubu mu?
    +buyrun ben solist harun.
    -harun bey nedir bu mor ve ötesinin hali allah aşkına?
    +nasıl yani neyi var ki grubumunuzun? yeni albümümüz de çıktı.
    -çıktı da ne oldu haruncuğum. bak ben yıllardan beri sizi takip ederim. bi türlü gerekli patlamayı yapamadınız. ingilizce söylediniz olmadı, türkçe söylediniz olmadı, toplumcu sosyal mesaj vermek istediniz, savaş karşıtı oldunuz hiç olmadı. naaptınız şimdi? ajda pekkan'ın "yaz yaz" parçasını söylediniz oldu mu şimdi? bakın sizinle başlayanlar nerelere geldi. bugün bir duman olsun, bir teoman olsun ortalığı kasıp kavuruyor.
    +eee?
    -eeesi şu bana kalırsa yeni albümünüzde son bir kez istiklal marşını söyleyip dağılın.

    gibi örnekleri olan şaheser.

  • efkan ala iğrenç bir adam.

    "o adamın kapısını kırıp evine girip alacaksın" demiş bir adam kendisi, az önce çıkıp basın toplantısında hak ve hukuktan bahsetti. hatta "seçim bürosu basmış" olan bu herif demokrasiden, halkın kararına saygıdan, sandıklara sahip çıkacağından falan bahsediyor.

    utanmadan "ingiltere gibi büyük ülkelerde böyle dinlemeler olsa ne olurdu" diye de soruyor.
    seçmenlerin bilmez belki ama yeni türkiye'den 40 yıl önce amerika'da watergate skandalı var. 1972'de başlayan skandalın sonunda nixon amerikan başkanı olarak tarihin ilk istifa eden başkanı olarak anılıyor. sonra da adı "düzenbaz nixon" olarak kalıyor.

    nixon bu soruşturma süresinde savcıyı görevden almaya çalışıyor ama amerikan adaleti buna izin vermiyor.

    aynı olayın bir benzeri türkiye'de 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanıyor. çalınan paranın, yapılan yolsuzluğun haddi hesabı yok. hırsız oğlu hırsızları korumak için yerinden sürülen ve görevden alınan savcı-hakim-memur sayısı 700'ün üzerinde.

    tapelerde "gidip o kapıyı kırıp alacaksın adamı" diyen herif savcı onaylı dinlemelere hukuksuz deyip, "başbakan tercümanlarını terör örgütü mensubu olarak" gösterilmesine taş vuruyor. bu ülkede genelkurmay başkanı terörist olarak yargılanmadı mı?

    bunların yanı sıra bahsettiği suç savcı onaylı dinlemelerde ortaya çıkan gerçekler korkunç.

    başbakan ve ailesi çete gibi ülkeyi soymuş, türkiye tarihinin en büyük yolsuzluğu yapılmış, bahsedilen rakamın etki değeri 80 milyar dolar, ülkenin istihbarat şefi vatan hainliği ile suçlanıyor, belediye başkanlarının yaptığı imar usülsüzlüklerinin haddi hesabı yok ama hasbam o kadar suçun içinde "bizi dinlediler" kısmına takılmış.

    bi gözünü kapatıp düşün bakalım şu yukarıdaki olaylar ingiltere'de, amerika'da, fransa'da olsa ne olurdu? bu adamlara para ve çıkar için oy verenleri anlıyorum ancak fanatiklikle oy verenler nasıl bir gönül körlüğü içinde, anlayamıyorum.

    sen şu suçların hesabını ver de sonra usülsüz dinlemelerin hesabını alırız.

    allah hepinizin belasını versin.

    lig başlasa da kurtulsak şu politikadan.

  • camide görevli 75 eleman, vakit namazlarında saf tutan cemaat kaç kişi oluyor acaba?

  • işini yapmaktadır. müşterisi 15 yaşındadır. sorun 15 yaşındaki çocuğun 55 yaşındaki adama ayakkabılarını boyatması değil, 55 yaşında ayakkabı boyayan bir adamı çilekeş gören beyindir. ekmeğini kazanıyor, helal yiyor, işinide söverek değil severek yapıyorsa kimseye bok yemek düşmez.

  • üniversitemizin itiraf sayfasında paylaşılmış bir güncelleme:

    " eski sevgilimin evinde beni aldattığı
    kızın tişörtünü bulmuştum bana
    "kızım ben seni aldatmıyorum ki onu
    aldatıyorum bak senin ondan haberin
    var onun senden yok ki" demişti"

  • --- spoiler ---

    floki'nin gemideyken helga'ya "yolumu kaybettim, içim bomboş." tarzı yaptığı konuşmayı ben ragnar'ın ölümünü hissetmesine bağladım. floki ragnar'a hastalıklı bir bağla bağlıydı malum. bu konuşmanın akabinde, onca kaosun arasında ezanı duyması ve camiyi bulması da tipik floki deliliği. yalnız cemaate siper olması ve ilk defa karşılaştığı dine karşı hoşgörülü yaklaşımı gerçekten floki'nin büyük bir değişim geçirdiğini gösteriyor. kendisi bildiğiniz üzere paganların şakirtiydi.

    lagertha'nın ragnar'la karşılaştığı sahnede gözünden dökülen o yaş, başına gelenlere rağmen ragnar'ı sevmekten hiç vazgeçmemiş olduğunun kanıtıydı. üzdün bizi de hatunların efendisi.

    ragnar'ın tek tek çocuklarına göründüğü sahnelerdeki tepkilerden de anlayacağımız üzere, ragnar'a en benzeyen oğlu ıvar. aksini tartışmaya bile gerek yok. olm toparlanın da cidden alın şu intikamı. koskaca yiğit ragnar soğukta yılanlarla yatıyor.

    he bir de ragnar'ın sesinin duyulduğu sahnede ciğerimden bir yanık kokusu gelmedi değil. bence travis fimmel tamamen çıkmayacak diziden. artık ara ara flashback olarak mı görürüz, yoksa ıvar'a akıl hocalığı yaparken mi bilemiyorum. ama görelim bence.

    son olarak; o yamuk ağızlı bilirkişinin ukalalığına gıcık oluyorum. kimseye net cevap vermemeler, imalarda bulunmalar, durup dururken kahkaha atmalar gerçekten sinir bozucu. tamam kahin dedik sabrettik ama ben viking olsam buna bir şey sormaktansa kaderimi sessiz sakin beklemeyi tercih ederim. kendisi epey artiz.

    --- spoiler ---

  • kafası çok güzel.

    **
    en sevdiğiniz şehir hangisi?
    - porto unutulmazdı

    -------------

    en'leri...

    en sevdiğiniz beş şehir
    berlin, viyana, ljubljana, paris, dubrovnik
    **

  • eliptik yörüngesinden dolayı dünya bugün 6 temmuz saat 20.46’da güneşe en uzak anını yaşayacak. buna günöte deniyor.

    3 ocak tarihinde ise dünya eliptik yörüngesinde güneşe en yakın anını yaşamıştı. bu da günberi olarak adlandırılıyor.

    günöte anında dünya güneşe yaklaşık 152 milyon km uzaklıkta, günberi anında ise dünya güneşe yaklaşık 147 milyon km uzaklıkta.

    kepler kanunlarına göre güneşe yaklaşan cisim hızlandığından, dünya bugün günöte anında en yavaş hızında olacak. günöte ve günberi anlarında dünyanın hızında yaklaşık saatte 3600 km hız farkı oluyor.

    peki, bugün 6 temmuzda dünya güneşe en uzak noktada ise, neden dünyada kışı değil, yazın tam ortasını yaşıyoruz?

    bu sıkça karıştırılan bir durum. internette araştırırsanız bile birçok yanlış bilgi bulabilirsiniz. bunun cevabı mevsimleri eliptik yörüngenin değil, yani dünyanın güneşe uzaklaşıp yaklaşmasının değil, dünyanın ekseninin yaklaşık 23,5 derece eğik olmasının oluşturması. eliptik yörüngeden dolayı, yani güneşe yakınlaşıp uzaklaşmaktan dolayı mevsimler oluşsaydı, dünya güneşe en uzak noktadayken tüm dünyada kış olurdu. ancak mevsimler yarım kürelere göre değişiyor.

    peki ama; dünya eliptik yörüngesinde güneşe bu kadar yaklaşıp uzaklaşırken (5 milyon km kadar) mevsimler ve ısı değişmiyor da, yani bu mevsimlerin oluşmasına etkisiz de, nasıl dünyanın ekseninin bir miktar eğik olmasının bir yarım küreyi güneşe bir miktar daha yaklaştırması mevsimleri ve ısıyı değiştirebiliyor, ve bu mevsimlerin oluşmasına etkili?

    çünkü dünyanın yörüngesinin eliptikliği, dünya ve güneş uzaklıkları bu derece ölçekler göz önüne alındığında fazlaca bir fark yaratacak ölçekte eliptik değil. yani 152 ile 147 milyon km arasındaki fark dünya ve güneş arası mesafede ve bu derece ölçeklerde göz ardı edilebilir bir eliptiklik. dünyanın yörüngesinin eliptikliğinin, yani dünyanın güneşe yakınlaşıp, uzaklaşmasının güneşten alınan ısı miktarına etkisinin farkı yaklaşık %0,2 mertebelerinde. tabii bu kabaca bir rakam.

    mevsimleri oluşturan dünyanın yörüngesinin eliptikliği değil, ekseninin 23,5 derece eğik olması dedik. ancak burada da bir yanlış anlaşılma oluyor ve internette bu konuda da yanlış bilgiler var; bu eğiklikten dolayı bir yarım kürenin güneşe daha yakın olmasından dolayı o yarım kürede yaz olması durumu söz konusu değil. zira eğikliğin yarım küreyi güneşe yaklaştırırken bahsi geçen mesafe, eliptik yörünge yüzünden dünyanın güneşe yaklaşıp uzaklaşmanın yanında çok küçük. o zaman bundan ziyade eliptik yörüngedeki yaklaşmalarda mevsimler oluşurdu.

    peki, mevsimleri o zaman ne oluşturuyor? burada söz konusu olan tamamen ısı emilimi. yani mesafe değil. ısı emilimi de ışının yüzeye dik gelip gelmemesi ile ilgili. dünya eğikliği sayesinde yaz aylarında kuzey yarım küresini güneşe doğru daha dik hale getiriyor, yani daha basitçe bu eğiklik sayesinde, dünyanın yaz aylarında aldığı konum sayesinde, kuzey yarım küreye ışıklar daha dik düşmeye başlıyor. ışığın yüzeye daha dik düşmesi ısı emilimini arttıran bir durum. ışık yüzeye ne kadar dik gelirse, o yüzey daha çok ısı emebiliyor. plajda güneşlenirken öğle saatlerinde daha çok kızarmamız gibi. ve dünyanın bir yarım küresinin ısınmasını sağlayan ve dolayısıyla mevsimi oluşturan da bu. kış aylarında ise güney yarım kürede bu oluyor, ışınlar oraya dik düşmeye başlıyor ve orada yaz oluyor. ışınların eğik düşmesi ile dik düşmesinin ısı emilimine etkisinin farkı dünya özelinde yaklaşık %10 mertebelerinde.

    peki, bize göre kışın, mesela ocak ayında güney yarım küreye hem ışıklar dünyanın eğikliğinden dolayı dik geliyor, hem de eliptik yörüngeden dolayı dünya o aylarda güneşe daha yakın noktada, o zaman güney yarım kürenin yazları, kuzey yarım küreye oranla neden daha sıcak olmuyor? o da güney yarım kürenin kuzey yarım küreye oranla daha fazla su, okyanus barındırıyor olması ile ilgili. zira aradaki oluşabilecek az da olsa fazlalık (%0,2), fazla ısı okyanuslar tarafından emiliyor.

    görüldüğü gibi dünyada muhteşem bir denge var. ancak bu denge “güneşe 1 mm daha yakın olsak kavrulurduk” basitliğinde değil, çok daha kompleks ve çok daha muhteşem.